Bağımlılığın Nörobiyolojisi

Yazar Atakan Şahin • 15 Aralık 2023 • Yorumlar:

Bağımlılıklar da her ne kadar ruhsal çöküntülerden ya da haz merkezli merak gibi psikolojik kökenli nedenlerden oluşsa da nedenlerde sonuca götürebilmektedir. Bağımlılık, fiziksel ya da psikolojik(ruhsal) olarak zarar vermesine rağmen bir nesneye, kişiye ya da varlığa karşı duyulan önlenemez istek olarak tanımlanmaktadır. Bağımlılık yapıcı maddelerin tarihi neredeyse insanlık tarihi kadar eskilere dayanmakta; kullanımı ise kontrol altına alınamadığında bireylerin sağlıklarını, sosyal yaşamlarını ve ekonomik güçlerini tehdit etmektedir. Bağımlılık, ruhsal ve fiziksel olarak ikiye ayrılmaktadır. Fiziksel bağımlılık, fizyolojik istek; ruhsal bağımlılık ise alışkanlık olarak açıklanmaktadır.

Kontrolsüzce kullanılan her madde ya da yapılan her davranış bağımlılık yapma riski taşıyor.

BAĞIMLILIK BİR HASTALIKMIDIR?

Madde kullanım bozukluğu 19. Yy da günahkar veya suçlu olarak kabul edilirken, bilimssel gelişme ve sosyal reformları takiben 1951 yılında Dünya sağlık örgütü tarafından hasta olarak değerlendirilmeye başlamıştır. Daha sonra APA tarafından bir bozukluk olarak kabul edilmiştir. Vücüdün bütün sistemleri biyolojik olarak hayatta kalma ve neslin devamı çabası üzerine kurulmuştur. Açlık susuzluk ve cinsellik gibi temel ihtiyaçlar karşılandığında ,beyindeki ödül yolu uyarılır. Beyindeki vaar olan bazı kimyasallar salınır ve insanlar zevk alır. Çoğu bağımlılık yapan madde de beyinde, zevk veya ödül ile ilşkılı bu aynı kimyasalların, yüksek seviyelerde serbest bırakılmasına sebep olur. Beynin ödül yolu dışındaki,diğer bölgeleride ‘’limbik sitem’’haz vericci duygularla bu duyguların, oluştuğu sıradaki durumları, kişileri ve çevreyi ilişkılendiren bir hafıza oluşturur.ilişkıli kişiler yerler veya şeylerle karşılaşıldığında aşerme denilen yoğun bir madde kullanma arzusu ortaya çıkar. Ve kişiyi madde arayışına sürükler. Kişinin maddeye tekrar ulaşması için gerekli hareketleri hatırlatır.ve madde kullanımını tekrarlatır.motıvasyon merkezini‘’ deva sistemini ‘’ harekete geçirir.

Bağımlılık tedavi edilebilirmi?

Bağımlılık madde kullanmaya başladıktan sonra kullanılan maddenin cinsine bağlı olarak uzun ya da kısa bir süreç içinde gelişir. maddeyi bırakmakta bir süreç gerektirir.bu süreçte psikoterapi ve ilaç tedavisi ile kişiye davranış değişikliği için içinde bulunduğu değişim evresine uygun olarak destek olunur. Tıbbi tedavi kişiye özel düzenlenir. Hastaneye başvuran kişiye arınma tedavisi, bağımlılık yapan maddenin vücuttan uzaklaştırılması ve sonuçta ortaya çıkan psıkolojk ve yoksunluk belirtilerinin giderilmesi için uygulanan müdahale,tedavi usullerini kapsar. Sonra iyileşme sürecine giren bağımlılının rehabilitasyon süreci başlar.

Bağımllıgın nörobiyolojisi

Bağımlılığın psikofarmokolojisindeki gelişmeler psikiyatrının diğer alanlarına göre daha yavaş bir seyir göstermekle birlikte nörotransmitter ‘sinirssel aktarıcı’ ve reseptör alıcı düzeyinde artan bilgiler ışığında, özellikle istek ve nükslerin önlenmesi konusunda halen pek çok çalışma ve tedavi arayışları devam etmektedir.

Nörotransmitterler sinir uçlarında bulunan ve iletimi sağlayan bedenin salgıladığı dopamin, serotonın, noradrenalin, adrenalin gibi bazı maddelere verilen addır. İnsan beynınde bulunan bu reseptörleri ,dışarıdan alınan eroin ve benzeri maddeler etkilemekte bu reseptörlerin sayısını ve biçimini değiştirmektedir. Bozulan bu yapı kısa sürede bağımlılığa neden olmaktadır.insan bedeninin kendi salgıladığı ve morfın benzeri etki gösteren bir madde vardır ve buna endorfın adı verilır.buda bedenın kendi ürettiği opıyattır. Ancak belli bir düzeydedir. Daha çok ağrının giderilmesi için beden tarafından üretilir. Dışarıdan alınan opıyatların ise mıktarı çok fazladır yerleşmiş dengeyi bozar.

Bir başka etken ise beyinde opıyat (ağrı kesici )aktivitesinin düşük bulunmasıdır. Eğer bedenın kendi ürettiği opıyat etkisi düşük ise o zaman kişinin opıyat bağımlılığı riskini taşıdığı bildirilmiştir. Aynı şekilde dışarıdan madde alındığı zaman, insan bedeni zaman içinde kendi ürettiği opıyatları dengeyi korumak amacıyla azaltmakta, bu nedenle  dışarıdan alınacak opıyatlara gereksinim artmaktadır.yani, beden dışarıdan alınacak opıyyatlara bağımlı hale gelmektedir. Beyinde bazı bölge ve özel sistemlerin bağımlılıkta önemli roller üstlendiği saptanmıştır.kimi maddeler bu sistemleri aktive etmekte ve o bölgelerde etkinlik göstererek yapıyı ve dengeyi bozmaktadır. Ancak maddelerin beyin üstünde yarattığı etkinin kalıcı olmadığı madde etkisiden kurtulduktan aylar sonra beynin eski işlevine tekrar kavuştuğuna ilşkin işaretler vardır.bu noktadan sonra ruhsal sorunların giderilmesi gerekmektedir. Çünkü artık bu dönemde fizyolojik gereksinimlerden ve bozukluklardan söz etmek mümkün değildir. 

Kokain sinir uçlardaki dopamının (dopamın ,kişinin duygusal tepkilerinin ve eylemlerinin kontrolünde rol oynayan önemli bir hormon). sinirlere geri alınmasını engellemektedir.böylece sinir aralığında dopamin miktarı artmaktadır. Aynı sekılde noradrenalin (noradrenalın,beyni ve vücüdu gerçekleşecek eylemlere hazırlamakla görevli hormon) ve seretonın (serotonın, mutluluk canılılık ve zindelik veren hormondur).gibi nörotransmıtterlerinde geri alımını engelleyerek sinir aralığında artışlarına neden olmuştur.

LSD ise kimyasal bir uyuşturucu serotonın reseptörlerini serotonın gibi etkileyerek, bu resöptörün işlevini artırmaktadır.

Afyon ve benzeri maddeler oppıyat reseptörleri üstünden etki göstermektedirler. 

Nörolojik sinirsel yapılar 

Alkol kullanıcılarında yapılan yapısal görüntüleme araştırmalarında , beyinde küçülme damarlarda genişleme alın ve şakak kortekslerde hipokampusta , hacim kaybı na rastlanmıştır. İleri yaşlarda bu kayıp daha da fazladır. Ağır içicilerde beyin sapı, orta beyin ve köprü alanlarda küçülme bulunmuştur .toplam beyin sapı hacmide küçük olarak saptanmıştır.(bloomer,2004).beden beyin moprfolojisindeki cinsiyet farklılıkları ve içme biçimi ve miktarındaki farklılıklar kontrol edilirse cinsiyet farkının kalmadığı belirtilmiştir. Yapısal görüntüleme çalışmalarında içki bırakıldıktan sonra ilk ayda beyin korteksınde artma,ve bos hacminde azalma küçülmenin geri dönüşü gibi bütün beyin bölgeelerinde bir mıktar düzelme saptanmıştır.

Sonuç olarak

insanı motıve edici etkenler ,yiyecek aile arkadaşlık seks ve sosyal statüdürtüm bunlarda dopamın aktıvasyonu olmaktadır .tekrarlanmış madde kullanımı genetik yatkınlık maddenin neden olduğu çevresel çağrışımlar (öğrenme)  beyinde uzun süreli değişimlere yol açmaktadır.bir çok madde beyinde bazal ganglıada dopamini arttırırbu da davranışı pekiştirir ve bağımlılığa yol açar. 

Dopaminin görevleri

Organizmayı yeni çarpıcı uyaranın ortaya çıktığı konusunda ve organizmayı tanıdık motıvasyon yaratan olayın göründüğü konusunda uyarmaktır. (bunu motıvasyon yaratan olaya neden olan öğreilmiş çağrışımların yarattığı,çevresel uyaran temelinde yapar).

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)