IPF Nedir?

Yazar Demet Karnak • 21 Ocak 2019 • Yorumlar:

IPF nedir?

  • IPF hastalığının tam açılımı İdiyopatik Pulmoner Fibrozis’dir. Akciğerde nedeni bilinmeyen doku kalınlaşması ile seyreden bir hastalıktır.

Neden olur?

Nedeni bilinmemekle beraber şu etkenler sorumlu tutulmaktadır:

  • Akciğerlerin değişik bölgelerinde tekrarlayan mikro hasar,

  • Onarım sürecinin son bulmayıp devam etmesi,

  • Yara iyileşmesinin bozuk olması,

  • Alveolerepitel hücre tabakasının kendisini yenileyememesi,

  • Denetimsiz nedbe dokusu oluşumu, vücutta oluşan bir yara, tahribat sonucunda vücudun kendini tamir etmesi sonucunda kalan iz ve doku topluluğunun denetimsiz bir şekilde oluşumu

  • Viralenfeksiyonlar, sigara kullanımı,mide reflüsü, iş ortamında ağaç veya metal tozuna maruz kalma,

  • Yaşlanmanın etkisiyle bütünlüğü bozulmuş hava yolu yüzeyinin yenilenmesinin yeterli olmaması

Görülme sıklığı nasıldır?

  • Türkiye için bu konuda net bir veri yok. Ancak,kabaca başvuruda bulunan hastalarda rastlanan olguların %6-8’i IPF tanısı alıyor.

  • Amerika Birleşik Devletleri’nde dar vakalarda 100.000 kişide 6,8-8,8 ve geniş vakalarda 100.000 kişide 16,3-17,4 oranlarında görülüyor. Bu oran Avrupa’da ise 100.000 kişide 0,22 -74 aralığında yer alıyor.

  • Prevalansında her yıl yaklaşık yüzde 5 artmaktadır

Hastalığın belirtileri nelerdir?

  • Gitgide artan nefes darlığı,

  • Geçmeyen öksürük,

  • Parmaklarda çomaklaşma en önemli üç bulgudur.

Bu gibi durumlarda hastadan ayrıntılı ve dikkatli bir öykü almak gerekir. Hastalardan alınan bilgi çok önemli bir rehber olur. Hastaların çoğunda klinik bulgular doktora başvurudan çok önceleri başlamıştır. Bu dönemde hastalar etkinliklerini var olan performanslarına göre ayarladıklarından, başlangıçta hareket kısıtlanmasının farkına varamazlar.

Tüm belirtiler arasında en dikkat çekici ve önemli olanı hangisidir?

  • Elli yaş üzeri, sigara içmiş ve yukarıda belirttiğimiz yakınmaları olan olgular IPF açısından değerlendirilmelidir.

Sorunun ortaya çıkmasını tetikleyen faktörler nelerdir?

  • Sigara, çevresel etkenler, bazı virüs enfeksiyonları (EBV; HCV, CMV, HHV-7, HHV-8), mide reflüsü, bazı ailesel faktörler (ailesel olgular daha gençtir), ve gen bozuklukları sayılabilir.

Bu hastalıkta kimler risk altındadır?

  • Yukarıda saydığımız alt yapıyı oluşturan kişiler  risk altında olarak değerlendirilebilir.

Hastalık kadınlarda mı erkeklerde mi daha çok görülür?

  • Erkeklerde daha fazladır ancak kadınlarda azımsanmayacak ölçüde görülür.

  • New Mexico’ da yapılmış bir epidemiyoloji çalışmasına göre prevelansın erkeklerde 81 / 100 000, kadınlarda ise 67 / 100 000 olduğu ve erkeklerde her yıl 32 / 100 000 yeni hastanın, kadınlarda ise 26 / 100 000 yeni hastanın eklendiği bildirilmektedir.

Karıştırıldığı hastalıklar var mıdır?

  • İlk çırpıda sayabileceğimiz maddeler şu şekildedir: Enfeksiyöz nedenlerle karışabilir bu gruptaki hastaların virüslerin, mikoplazma bakteri türlerinin veya legionella bakteri türlerinin neden olduğu toplumda kazanılmış pnömoniler ve mantar enfeksiyonları ve akut solunum sıkıntısı sendromu ile ayırıcı tanısı yapılmalıdır.

  • Sarkoidoz, bağ dokusu hastalığına bağlı akciğer kalınlaşması, alveolermikrolitiyazis, Gaucher hastalığı gibi genetik akciğer hastalıkları, eozinofilik granülomlar gibi dışarıdan organik madde alımı ile gelişen akciğer hastalıkları çoğunlukla genç yaş grubunda (20-40 yaş) görülür. Lenfanjiyomiyamatozis ve tüberozskleroz gibi genetik hastalıklara bağlı akciğer fibrozisi kadınlarda erkeklere oranla daha sıktır. Erkeklerde ise çoğunlukla pnömokonyoz, silikoz, asbestoz ve beriliyoz gibi mesleksel ve çevresel etkenlerin neden olduğu akciğer kalınlaşması oluşur. Geriye dönük ayrıntılı meslek ve yaşanılan yöre öyküsü almak gereklidir. Bazı akciğer kalınlaşmalarının latent dönemi çok uzun olduğundan eski mesleği ve unutulan maruziyetler tek tek sorgulanmalıdır.

Hastalığa tanı koymak zor mudur? Yanıtınız “evet” ise neden?

  • Ayırıcı tanı yapıp ayrıntılı inceleme yapmak şarttır. Aksi takdirde uygun tedaviyi seçmek ve diğer hastalıkları dışlamak mümkün değildir. Ayrıntılı hastalık öyküsü, fizik muayene, laboratuar incelemeleri, film ve gerekirse bronkoskopiyle ayırıcı tanı yapılıp diğer hastalıklar dışlanır.

Tanı nasıl konur?

  • Muayenede inspirasyonu (yani nefes alma sırasındaki) tümüyle kaplayan ince raller (Velcro raller) tanıda önemlidir. Bunu hastanın anlaması mümkün değildir. Hekimin muayenede saptayacağı bir bulgudur.

  • IPF de tanı aşamasının en önemli bileşeni yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografidir (özel bir yöntemle çekilen akciğer filmi)

  • Tanıda olağan interstisyel pnömoniden bahsediyorsa çoğunlukla doku tanısı gerekmez. Ancak, BT ile karar verilemiyorsa akciğerden biyopsi almakta fayda vardır. Genellikle Fleksible bronkoskopiyle (ışıklı optik bir aletle akciğere ağız yoluyla girilme işlemi) transbronşiyal biyopsi (genellikle floroskopiile görüntülenme eşliğinde alınır) ve birlikte bronkoalveoler lavaj (akciğer yıkantı suyu), karar verilemiyorsa yine Fleksible bronkoskopiyle kriyobiyopsi ve yine karar verilememişse açık akciğer biyopsisi dediğimiz cerrahi yöntem uygulanır. Cerrahiye verilen çok az olgu vardır. İleri yaştaki olgularda cerrahi riski de çok iyi hesaplanmalıdır. Tanı için deneyimli bronkoskopist, klinisyen, patolog ve radyolog uyum içinde çalışmalı, alınan biyopsinin tanıya uygunluk yani olağan interstisyel pnömoni göstermesi gerekmektedir.

Fleksible bronkoskopi ağız yoluyla optik bir aletle akciğere girilip bakılma işlemidir. Basit bir sedoanaljeziyle ya da kısa bir indüksiyon anestezisiyle uygulanır. Biyopsi bu yöntemle alınır.

Tedavisi var mıdır? Eğer yanıtınız evet ise tedaviden anlamamız gereken nedir?

Akciğer dokusunu tutan hastalıklara yaklaşımda bilimsel temeller ışığında tanı ve tedavi seçenekleriniı içeren belli yıl aralıklarıyla hekimleri yönlendiren kılavuzlar mevcuttur. Hekimler bu kılavuzlara göre hastalarına tanı koyup tedavi planı yaparlar. 2015 Nisan’ında revize edilen Amerikan Solunum birliği (ATS) ve avrupa solunum hastalıkları birliği (ERS) kılavuzuna göre bu hastalıkta önerilen etken madde pirfenidondur.Yine önerilen başka bir etken madde tirozin kinaz inhibitörü olan Nintadenib’dir. Pirfenidon 2014 yılında Amerikan İlaç Dairesi onayı almıştır. Dönem dönem ataklarda uygulanan kortizon tedavisi, bağışıklık sistemi baskılayıcılar ve n-asetilsisteine isimli balgam söktürücü ilaca artık tedavide daha az yer verilmektedir.

  • Pirfenidon, etki yolu kesin olarak bilinmemekle beraber hayvan modellerinde, antifibrotik, anti-inflamatuvar  ve antioksidan yönleri gösterilen bir piridon bileşiğidir

  • IPF de pirfenidonunsolunum fonksiyonlarındaki kötüleşmeyi yavaşlattığı ve hastaların çoğunda kortikosteroid dozunu kesilme noktasına kadar azalttığı izlenimi saptanmış

  • Daha sonra onay alan bir başka molekül ise Nintedanib dir. Bu tirozin kinaz inhibitörü bir ilaç olup,  ülkemizde bulunmakta ve kullanılmaktadır

  • Zorlu vital kapasitede artış, hastalığın ilerleme hızını yavaşlattığı sonucuna varılmış

  • Bu çalışmanın ardından CAPACITY ve ASCEND çalışmaları yapılmış ve bulunan olumlu sonuçlarla bu ilacın kılavuzlarda yer almasına karar verilmiştir

  • Tedaviyle hızlı gidiş gösteren olgularda eğer aksi bir durum yoksa 65 yaş öncesiyse ve başka ek hastalığı yoksa akciğer nakli önerilir.

 

Erken teşhis hastaya ne sağlar?

Tanıdan sonraki sağkalım ortalaması 2-3 yıldır. Ancak bu kural değildir, çok hızlı seyreden formlar olmakla beraber hiç alevlenmeyen 10 yıllık seyir gösteren olgular da vardır. Erken teşhis kaybedilecek alanları azaltarak sağkalımı uzatır ve hastalığın gidişatını yavaşlatır. Akciğer nakli kararının hızlı bir şekilde verilmesi gereken olgularda zaman kazandırır.

 

Doktorlar bu hastalık hakkında yeterli bilgi ve bilince sahip midir?

  • Tıp fakültelerinde ders olarak okutulmasına rağmen genel dahili nosyon içerisinde bu hastalık kolaylıkla atlanabiliyor.  İlerleyici nefes darlığı ve öksürük yakınması olan olgularda; velcro raller, bal peteği görünüm ve çomak parmak bulgularının olması IPF yi tanıda kuvvetle düşündürür. Bu bulgular hizme tiçi eğitim seminerlerinde ve el kitapçıklarında dahili hekimlere hatırlatılmalıdır. Tanı konulan olgularda alevlenmelerden en sık sorumlu olan pulmon eremboli (akciğere pıhtı atması), pnömoni (zatürree), pnömotoraks (akciğer zarında hava birikmesi) ve kalp yetmezliği yine bu hastalığın seyri sırasında akla getirilmelidir. Bu nedenle olguların göğüs hastalıkları hekimlerine yönlendirilmesindeve alevlenmelerden sorumlu hastalıkların gözden geçirilmesinde fayda vardır.

Hastalıkla ilgili farkındalığı artırmak için neler yapılmalıdır?

  • Nefes darlığı, öksürük yakınması ve sigara içen ya da geçmişte içmiş olan bir 50 yaş üzeri erkek hastanın; velcro ralleri, yüksek çözünürlüklü tomografide ba lpeteği bulgusu varsa, aksi ispat edilene kadar tanıda IPF düşünülmelidir. Bu konuda afişler hazırlanarak hekimler ve kamu spotu hazırlanarak hastalar bilgilendirilebilir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Demet Karnak Göğüs Hastalıkları Prof. Dr.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)