Ruhsal Sağlığın Göstergesi: Güvenli Bağlanma

Yazar Fatma Zengin • 28 Aralık 2018 • Yorumlar:

„Dünyayı Değiştiren 100 fikir“ adlı kitapta Psikoloji alanında sadece iki kavram yer almakta: Bilinçdışı (Sigmund Freud) ve Bağlanma (John Bowlby). Freud ve bilinçdışı kavramı 100 yılı aşan geçmişiyle neredeyse okuryazar herkesin bildiği bir kavram, ancak 60 yıl önce ortaya atılan bağlanma kavramı son birkaç yılda duyulur hale geldi. Bilinçdışı kavranması zor bir kavramken, bağlanma hemen herkesin kolayca anlayacağı günlük yaşamda da kullandığımız bir kavram aslında. Ancak insanın ruhsal gelişimindeki önemi yeni yeni kavranmakta ve araştırılmakta.

Bağlanma, duygusal bağ kurma sürecidir: her tür insani ilişkinin ve hatta canlı/cansız varlıklarla aramızdaki bağların temelini oluşturur.

Güvenli bir bağlanma varsa, özerk/bağımsız bir kişilik, güvene dayalı ilişkiler ve sağlıklı bir ruhsal yapı var demektir.

Özerk ve bağımsız bir kişiliğin meydana gelmesi için erken çocukluk dönemindeki şefkat, fiziksel temas, sevgi ve destek vazgeçilmez önemdedir. Bebek/çocuk, fiziksel açıdan hem anne karnında hem belli bir yaşa kadar anneyle simbiyotik (iki canlıdan en az birinin diğerine bağımlı ortak bir yaşam sürmesi) bir yaşam sürmek durumundadır. Bu fiziksel ihtiyaçların (barınma, beslenme, giyinme, temizlik vs) karşılanması sırasında duygusal bağlanma süreci otomatik olarak gerçekleşir. Anne, bebeğini emzirirken, altını temizlerken, üstünü giydirirken göz teması kurar, şefkatle ve sevgiyle kucağına alır, konuşur, başını okşar. Bebek de aynı şekilde anneyle göz teması kurar, gülümseme, el kol hareketleri, sakinleşme vs ile ihtiyaçlarının karşılandığını ve “mutlu olduğunu” gösterir.

Anneyle güvenli bağ kuran bir bebek genelde diğer aile üyeleriyle de bu deneyimi yaşar ve iki yaş sonrasında diğer çocuk ve yetişkinlerle sosyalleşmeye başladığında bu ilişki kalıbını kullanır. Anne babanın aşamalı ve yaşına uygun olarak verdiği sorumluluklarla (kendi başına yemek yeme, yürüme, koşma, atlama, üstünü giyme, eşyalarını toplama, ev işlerine yardım etme vs) kendine güvenmeyi, yeni şeyler denemeyi, öğrenmeyi yaşantılar. Kendine güvenerek, hoşnut olarak dışa yönelir. Duygularıyla bağlantısı olduğu için, neyin hoşuna gittiğini neyden hoşlanmadığını, kendini ne zaman geri çekeceğini, ne zaman durması gerektiğini de bu süreçte kendi deneyimlerinden, anne babasını ve çevresini gözlemleyerek öğrenir.

Annenin sakin, şefkatli, güvenli ilişki kurması ile çocuk yapıcı bir ilişki tarzını öğrenir, yetişkin olunca da bu tür ilişkiler kurar. Yapıcı bir ilişkide eşitlik, duygudaşlık ve sevgi akışı vardır, alma ve verme dengelidir, gerektiğinde fiziksel ve duygusal ayrılık kabul görür.

Güvenli bir bağlanma sonucunda çocukta sağlıklı bir ruhsal yapı kurulur. Böyle bir çocuk, yüksek bir yaşam gücüne ve enerjisine sahiptir, zorluklar karşısında yaşama iradesi ağır basar, hareket etmekten, bedensel aktivitelerden, oyun oynamaktan keyif alır, öğrenmeyi ve problem çözmeyi sever.

Güvenli bir bağlanmanın bir yetişkinin kişiliğindeki sağlıklı yapıya dair göstergeleri ise gerçekçi olma, duygularını düzenleyebilme, kendisiyle barışık olma, kendinden sorumlu olma, başkalarıyla güvenli bağlar kurabilme ve gerektiğinde bu ilişkileri bitirebilme, iyimser olma, travmatik yaşantılarla yüzleşebilecek kadar güçlü olma yetileridir.

Tüm bunlar yaşamın ilk yıllarında annelerin çocuklarıyla sevgi, şefkat, güvene dayalı ilişkiler kurmasının önemini göstermekte. Annelerin ve çocukların bunu yaşaması sadece aile içi ilişkileri değil, sosyal alandaki insani ilişkileri de olumlu olarak etkileyecektir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Fatma Zengin Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uzm. Psk. Dan.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)