Akciğer kanseri, hava yolunu ve hava keseciklerini örten dokunun kontrolsüz büyümesi sonucu fonksiyonel ve anatomik bozulma olarak tanımlanabilir.
Akciğer kanseri ülkemizde ve dünyada, erkeklerde ve meme kanserinden sonra kadınlarda en sık görülen kanser türlerinden biridir. Erkeklerde nerdeyse birinci sırada yer alırken, kadınlarda da her geçen yıl bir üst sıralara tırmanan akciğer kanseri, yaşam kaybı açısından meme kanserinden sonra ikinci sıradadır.
Akciğer kanserinin nedenleri
Akciğer kanseri saptanan hastaların büyük bir kısmını sigara içen hastalar oluşturur. Sigara dışında akciğer kanseri için risk faktörleri arasında; hava - çevre kirliliği, radon, asbest, uranyum, dizel egzozu, daha önce göğüs bölgesine radyasyon almış olmak (Meme kanseri ya da lenfoma benzeri hastalıkların tedavisi için), beslenme bozukluğu ve doğumsal (Ailevi) nedenlerdir.
Akciğer kanseri belirtileri
Birçok belirti olmakla birlikte akciğer kanserinin en sık görülen nedenleri öksürük, nefes darlığı, göğüs ağrısı, iştahsızlık, kilo kaybı, bazı normal fonksiyonların azalması veya bozulmasıdır. Akciğer kanseri özellikle 50-60 yaş sonrası daha sık görülmekte olup, hayatımızın normal akışını bozan belirtileri iyi değerlendirmeliyiz. Olumsuz değişimleri yakından takip ederek bu alandaki hekimlerle hızlıca paylaşmalıyız. Kronikleşen sorunları sıradan ve doğal karşılamamalıyız.
Akciğer kanseri, akciğer başta olmak üzere hava yolunu, akciğerin gözenekli süngerimsi dokusunu, damarlarını, lenf yollarını ve bezeleri tutmaktadır. Göğüs kafesi içindeki hayati organları ve dokuları etkileyebilmekte, fonksiyonlarını bozmaktadır. Komşuluk, damar, kan yolu ile de vücudun uzak ve başka organ ve yerlerine yayılabilmektedir. Bu nedenle sadece solunumsal şikayetler değil kemik ağrısı, halsizlik, baş dönmesi ve buna benzer akciğer dışı şikayetlerde de akciğer kanseri göz önünde bulundurulmalıdır.
Akciğer kanseri tanısı
Belirtilerin mutlaka bir uzman hekim ile paylaşılması gerekir. Açık ve detaylı bir hikâye önemlidir. Belirtilerin süresi, başlama şekli, etkileri mutlaka bilinerek ortaya konulmalıdır. Detaylı fizik muayene mutlaka yapılmalı, sonrasında radyolojik tanı metotları ve laboratuvar bulguları değerlendirilmelidir.
Akciğer sorunlarında ve özellikle akciğer kanserinde kullanılan tanı yöntemleri:
Radyolojik yöntemler; düz akciğer grafisi, tomografi, MRI (Manyetik Rezonans Görüntüleme), PET-BT (Pozitron Emisyon Tomografisi-Bilgisayarlı Tomografi) ve sintigrafi, laboratuvar yöntemleri ise rutin kan tetkikleri ve tümör markerleri şeklindedir.
Bu yöntemler dışında akciğer patolojilerinde ve hastalıklarında gelişen teknoloji ve bilgi birikimi ile ileri düzeydeki tanı yöntemlerinde endoskopik girişimler; bronkoskopi, EBUS (Endobronşiyal Ultrasonografi), mediastinoskopi yanında kamera yöntemleri (VATS) ile minimal cerrahi girişimlerdir. Böylece hızlı ve doğru tanı konulması daha mümkün olmakta, radyolojik görüntüleme eşliğinde biyopsilerle de hızlı ve konforlu tanıya ulaşılabilmektedir.
Akciğer kanserinde patolojik tanı önemli
Akciğer kanserinde patolojik tanı önemlidir. Kanser şüphesinde temel amaç öncelikle histo-patolojik tanı koymak ardından hastalığın evresini belirleyerek, evreleme planlamasından sonra da tedavi modellerini değerlendirmek ve karar vermektir. Özellikle tümör dokusundan çalışılan enzim ve mutasyon analizleri doğrultusunda hastaya spesifik kanser tedavileri yapılmaktadır.
Akciğer kanseri tanısında tedavi
Tıpta hastalık yok hasta vardır, her hastanın ayrı ayrı değerlendirilerek, yol alınması gerekir.
Hastalığın öncelikle patolojik tanısı konmalı, doğru evreleme yapılarak erken evrede tanı alan hastaları cerrahi yol ile tedavi şansı verilmelidir. Kimi hastalarda ameliyat öncesi veya sonrası onkolojik tedavi metotları kullanılmaktadır. Kemoterapi-Radyoterapi hastalıksız sağ kalımı artırmada ciddi yararlar sağlamaktadır.
Eğer cerrahi düşünülmüyor ya da hasta ameliyat olmayı istemiyorsa yine onkolojik tedavi metotlarına başvurulur.
Onkolojide de önemli gelişmeler yaşıyoruz. Özellikle günümüzde immünoterapi tedavileri ameliyat sonrası hastalıksız durumu korumak adına önemli bir etkiye sahiptir. 1950’li yıllarda anestezideki modern değişim ve gelişmeler, göğüs cerrahisine önemli roller yüklemiş ve son yıllarda teknolojiyi en çok kullanan alan konumunda gelmiştir. Endoskopik ve robotik yöntemlerle kapalı yapılan ameliyatlar, kullanılan cerrahi malzemeler, birçok ek yöntemlerle hastalığın tedavi oranına katkı sağlanmakta ve hasta konforu artmaktadır. Hastaların yoğun bakım şartlarında takibinde ve anestezindeki güven ciddi bir gelişme göstermiştir. Ameliyat sürelerinde kısalma, hastanede yatış süresinde azalma, ameliyat sonrası bakımdaki iyileşme, hemşirelik hizmetlerindeki kalite artışı, fizyoterapi ve beslenme değeri bu iyileşmenin yine önemli bir nedeni olmuştur.
Bu makalenin DoktorTakvimi web sitesinde yayımlanması, yazarın açık izniyle yapılmaktadır. Web sitesindeki tüm içerikler, fikri ve sınai mülkiyet mevzuatı kapsamında uygun şekilde korunmaktadır.
DocPlanner Teknoloji A.Ş. web sitesi tıbbi tavsiye sunmaz. Bu sayfanın içeriği, metinler, grafikler, görseller ve diğer materyaller de dahil olmak üzere, yalnızca bilgilendirme amacıyla oluşturulmuştur ve tıbbi tavsiye, teşhis veya tedavinin yerini almak amacı taşımaz. Herhangi bir sağlık sorununuzla ilgili şüpheniz varsa, bir uzmana danışınız.