Anne ben ne gördüm biliyor musun? Kendi yolunda bir savaş içindeydin, o denli zor şartlarda 60 yıl dayanıp çalışabilmek için bir yakıta ihtiyacın vardı ve bu yakıt senin hayata öfkendi. Mücadelene gayet destek oluyordu ama bunun sana önemli bir maliyeti vardı, kendini görememek…
Baban eve uğramayan ve çoğunlukla hayatında olmayan bir adamdı, annense geri kalan yükü hiç taşıyamıyordu. Ona yük olmak istemiyordun. Ev kalabalıktı ve sen 3. çocuktun,yine de şanslıydın. Tüm yük senin omuzlarında değildi, anneni o kadar çaresiz bırakan babana öfkeli değildin, senden küçük olan kardeşine ise ayrıca bağlıydın. Kaçamak yapacak boşlukların vardıannene de düşkündün. Annenin Fedakarlık ve Boyun Eğicilik şemalarının sana yansımamasının imkanı yoktu. Sonrasında bir köyde hiçbir hakka sahip olmadan ve hayatının kararlarının başkasına ait olduğu bir zamanda yaşarken hem de, o kararların iplerini kendi ellerine alma fırsatın doğuyor. Çünkü para kazanmaya ve parayla neler yapabileceğini görmeye başlıyorsun. Bu bir güç, bu bir haktı senin için biliyorum. Bunu nasıl kullanacağını görecek kadar zeki bir kadınsın ve işte mücadeleci bir kadındaki yol orada açılıyor. O zamana dek hiçbir yola girmeden yaşamış olman da ayrı bir başarı, birilerinin seni zorla itmesine direnebilmek, ona rağmen risk alabilmek üstelik çok erken yaşlarda… Bunun için seni kutluyorum, seninle gurur duyuyorum. Kendine göre tarlada çalışmaktan çok daha iyi bir şeydi işçi olmak, zor evet ama daha iyi bir seçim. Sonrasında hep garantici olup bir daha hiç risk almadın anne, sanki başka yol bilmiyor gibi hep orada kaldın. Başlarda aldığın o riskler senin için artık tehlikeli olmuştu; ne iş değiştirdin ne de yuva.
Belki de risk alamadın çünkü çocuğun oldu ve ona hep iyisini sunmak istedin. Onu kendinden mahrum ettin, görmedin evet ama niyetin şüphesiz iyiydi. Kendi mücadelende hırsların çok yüksekti senin için. Belki o dönem kadınları için de belki yaşıtlarına göre de. Burada Yüksek Standartlar şemasının izlerini görüyordum sende. Kendinden vazgeçmek pahasına gözünü kör eden bu mücadele, bir kadın olarak emek işçisi olmak senin için küllerinden doğmak gibiydi. Uyku düzenin yoktu, çalışma saatlerin bazen günde 16’yı buluyordu, iznin yoktu, özel günün yoktu, insanlarla ortak zamanlarda eğlenmek, dinlenmek çok kısıtlıydı senin için. Spontanlık ve dinlenme pahasına mücadelende ısrarcıydın. Sanki mücadelen sahip olduğun tek şeydi, ne diğer ihtiyaçlarını gördün ne de bizleri. Bir şekilde orada kalıyordun. Bu açıdan bakınca hayranlık uyandıran bir patikada yürüyordun. Birçok yol arkadaşın pes ediyordu ve sen ısrarla o yolda kalıyordun. Bazen yolun başını çekiyordun, bazen sonunu ama oradaydın. Bayramların vardı, öyle kısıtlı günlerin vardı ki o günlerin de telaş içinde geçmemesine imkan yoktu. Ne anneni görebildin, ne çocuğunu, ne eşini, ne arkadaşını… Öyle bir mücadeleydi ki bu yakınlarını görmeni engelliyordu.
Bu yolun benzeri olarak bir yandan yan yollara saparak hayatın içinden de yürümek zorundaydın. Bir gelin, bir çocuk, bir anne, bir veli, bir eş, bir komşu, bir arkadaş olarak. Bunca şeyin içinde yol bir türlü bitmezdi. Sonu gözükmezdi ama sanki o ışığı görür gibi yürürdün bazen, sağa sola bakmadan. Sen övünmeyecektin de kim övünecekti? Bunu sonuna dek hak ettin ama kendine hiç özgürlük, hiç tadını çıkarma fırsatı vermeden. Ama anne bu senin seçimindi, bizim için dediğin kendi adına yaptığın bir seçimdi. Hayatının dönüm noktasıydı belki bu seçim. Ve sen bu yolu seçtin evet. Bu seçim diğer yanında beni barındırıyordu. Bu benim için çok fazla çünkü benim ait olma hissim yoktu, benim kimsem yok gibiydi ve ben aslında yok gibiydim. Bu da bende bir Duygusal Yoksunluk şeması doğurmuştu.
Sonra bir çocuğun daha oldu ama artık mücadelen sonuna yaklaşmıştı ve tüm annelik duygularını artık telafi edebilme fırsatın vardı. Tüm ihtiyaçlarını karşılayabilme fırsatın da çocuğunla beraber doğmuş olmuştu. Artık kendi ihtiyaçlarını bilinçsizce karşıladığın ve karşılık beklediğin bir çocuğun; bir de bakım alabileceğin bir çocuğun vardı.
Bu seni arada bıraktı, belki çok zorladı ama öyle farklı anne gördü ki o çocuklar bir türlü ortak bir anne kavramı oluşturamadılar. Biri mücadelenle büyüdü, diğeri ise bundan çok habersizdi. Birinin vermek ve vazgeçmek zorunda olduğu bir şeyler yoktu. Bu ancak bir maruz kalma ile tariflenebilir. Senin dışında kimsenin seçim hakkı yoktu anne ve herkes senin seçtiğin yolda yürümek zorundaydı, tıpkı senin de mücadelende annenin yaptığı tercihin yolunda yürüyüp bir şekilde çıkmayı başardığın gibi. Ama sonunda geçti…
Arada bizim dışımızda başka insanlara yuva oldun, hastalara baktın, ihtiyacı olanların yanındaydın. Bunları niye yaptın hissedebiliyorum; hem doğru olduğunu bilmeye olan ihtiyacın ve elbette bir de kabul görüp sevilme ihtiyacın. Verdikçe sevileceğini annenden öğrenmiş olmalıydın. O da mücadelesinde senden daha az verici değildi. Kendi koşul ve zamanına göre elbette, bu toprakta hak sahibi olmayan bir kadın olarak doğmuştu. Hiç söz hakkı olmadan, tercihlerinden vazgeçme şansı olmadan girdiği yolu bitirene dek devam etmek zorundaydı ve sen bu yoluna şahit oldun annenin. Bu şahitlik aslında sende bir minnet oluşturuyordu fakat borçluluk da getiriyordu ve işte orada sanki bir kaşılıklılık öğreniyordun, sonra bu mirası bize aktarmak üzere. Ne kadar tanıdık. Bakıyorum da anadan kıza geçen 3 kuşak belki de daha fazla süren bir Fedakarlık şemasına sahip olmuşuz. Fedakarlık, Duygusal Yoksunluk ve Cezalandırıcılık üçgeninde dönüp durmak… Ah bu gözüktüğü kadar masum olsaydı keşke ama değil. Bunca fedakarlığa rağmen alamadığını verdiğini biliyorum anne. İşte bu mücadeleyi çok iyi tanıyorum. Neye ihtiyacın varsa onu verdin aslında hiç sorgulamadan, varsayarak, oldukça ilkel içgüdülerle. Bunca verip alamayınca nasıl da hayal kırıklığı ile dolduğunu biliyorum, nasıl kırıldığını, öfkelendiğini. Fakat bu döngü böyle çalışıyor, yolun bu kanadında başka bir gerçeklik yok; alamadığını kendine vermeyi öğrenene dek. Bu ancak güçlü bir Sağlıklı Yetişkin moduyla olabilir. Belki hiç öğrenemeyeceksin ama artık kendine istemeyi daha iyi biliyorsun, bambaşka dolaylı yollarla da olsa almak istiyorsun, artık veremiyorsun. Alamadığında inciniyorsun ama deniyorsun. Tıpkı bir çocuk gibi ama sen çocuk değilsin, benim koskoca annemsin. Belki bir gün yolun bu kanadı da tamamlanacak ve sen artık kendin olacaksın.
Artık yakıtın bitti. Şimdi bizim mücadelemiz başladı ama yoldan çıkmayı henüz başaramadık. Artık seçeneklerimiz çok ama bize hangisi iyi gelir keşfetmek için denemek çok zaman alıyor, neler var önümde görebilmek çok zor ve tabi tüm bunları yapabileceğimize olan inancımız eksik. Çünkü hep sen bu mücadelenle örnek oldun, cesaret verdin ama asla destek olamadın. Desteksiz bu yolda yürümek mümkün değildi ve sadece bir korkudan ibaretti. Biliyorum sana da kimse destek olmadı ve sen her nasılsa başardın fakat sen de tek başınaydın ve maliyetini ben sırtlandım. Ben kimseye bunu ödeyemem ve bir yolu seçmediğim için aslında pişman da değilim. Varsın benimki de anlamsızlık içinde kalıversin.
Son olarak, hem seni anlıyorum hem sen olmuyorum anne.
Bu makalenin DoktorTakvimi web sitesinde yayımlanması, yazarın açık izniyle yapılmaktadır. Web sitesindeki tüm içerikler, fikri ve sınai mülkiyet mevzuatı kapsamında uygun şekilde korunmaktadır.
DocPlanner Teknoloji A.Ş. web sitesi tıbbi tavsiye sunmaz. Bu sayfanın içeriği, metinler, grafikler, görseller ve diğer materyaller de dahil olmak üzere, yalnızca bilgilendirme amacıyla oluşturulmuştur ve tıbbi tavsiye, teşhis veya tedavinin yerini almak amacı taşımaz. Herhangi bir sağlık sorununuzla ilgili şüpheniz varsa, bir uzmana danışınız.