Sevgililer Günü’nde aşkı kutlarken, aşkın yalnızca bir duygu olmadığı, onun aynı zamanda biyolojik bir süreç olduğu ve çeşitli kimyasal maddelerin etkileşimiyle ortaya çıktığını da unutmamak gerekir. Aşkın kimyası, insan beynindeki ve vücuttaki kimyasal süreçlerin aşkı nasıl şekillendirdiğini ve duygusal bağları nasıl güçlendirdiğini açıklamak için kullanılan bir terimdir. Aşk, hem biyolojik hem de psikolojik bir süreçtir ve vücudumuzda salgılanan çeşitli hormonların etkisiyle ortaya çıkmaktadır. Bu kimyasal maddeler, hissettiklerimizi ve diğer insanlarla kuracağımız duygusal bağları belirlemektedir. Bu blog yazısında, aşkın kimyasını anlamak için, başlıca rol oynayan beyin kimyasallarından ve aşkın kimyasının evrelerinden bahsedeceğiz.
I.Dopamin Hormonu (Ödül Hormonu)
Aşkın ilk zamanlarında yoğun olarak hissettiğimiz heyecan, tutku ve arzu duyguları, vücudumuzda dopamin hormonunun salgılanmasıyla ilişkilidir. Dopamin, beynin ödül merkezinde etkin hale gelerek kişiye “iyi hissetme” duygusunu vermektedir. Aşkın ilk aşamalarında, yani “romantik aşk” döneminde, dopamin seviyeleri oldukça yüksektir. Bu durum, kişinin partnerine olan çekimini artırarak o kişiyle zaman geçirdikçe yükselen bir zevk duygusu meydana getirmektedir.
II. Oksitosin (Bağlanma ve Sevgi Hormonu)
Oksitosin hormonu, ilişkilerde güven ve bağ kurma ile güçlü bir şekilde ilişkilidir. Partnerinizle sarılmak, el ele tutuşmak, cinsel ilişki veya bir arada vakit geçirmek gibi eylemler, oksitosin seviyelerini arttırmaktadır. Buna bağlı olarak oksitosin hormonu, partnerler arasında duygusal bağları güçlendirmekte, güven duygusunu artırmakta ve yakınlık hissini pekiştirmektedir. Aşkın daha uzun süreli bağlılık ve sadakatle pekişmesini sağlamaktadır.
III. Serotonin (Mutluluk Hormonu)
Serotonin, ruh halini düzenleyen ve genel duygusal dengeyi sağlamaktan sorumlu bir hormondur. Aşkın başlangıç zamanlarında, özellikle heyecan ve tutkunun yoğun olarak yaşandığı dönemde, serotonin hormonu düzensiz olabilmekte ve serotonin seviyelerinde dalgalanmalar yaşanabilmektedir. Serotonin seviyelerinin düzensizliği, kişinin sürekli olarak partnerini düşünmesine yol açabilmektedir. Ancak, ilişki ilerledikçe ve partnerler arasındaki bağ derinleştikçe, serotonin seviyesi dengelenmekte ve ilişkiyi uzun vadeli mutlu ve sağlıklı kılacak bir denge sağlamaktadır.
IV. Testosteron ve Östrojen (Cinsel Çekim ve Arzu Hormonu)
Testosteron (erkeklerde) ve östrojen (kadınlarda), cinsel çekimi ve arzu seviyelerini etkileyen hormonlardır. Aşkın ilk dönemlerinde, fiziksel çekim ve cinsel arzu güçlü bir şekilde belirleyici roldedir. Testosteron hormonu, her iki cinsiyet için de cinsel istek ve arzu yaratmada önemli bir rol oynarken; östrojen hormonu, kadının cinsel çekiciliğini ve arzularını artırmaktadır.
V. Endorfin (Mutluluk ve Huzur Hormonu)
Endorfinler, vücudumuzda doğal ağrı kesiciler olarak görev yapmakta ve rahatlama, mutluluk ve huzur duygularını oluşturmaktadır. Partnerinizle birlikte gülmek, samimi bir şekilde vakit geçirmek gibi eylemler endorfin seviyelerini yükselterek kişiyi daha mutlu, huzurlu ve güvende hissettirmektedir. Endorfin hormonu, uzun süreli ilişkilerde, partnerler arasındaki yakınlık ve güvenle birlikte artış göstermektedir.
Aşkın Kimyasının Evrele
Aşık olmamızda başlıca rol oynayan hormonlardan ve aşkın bir dizi kimyasal reaksiyon ile meydana gelen bir süreç olduğundan kısaca bahsettik. Aşağıda aşkın evreleri ve bu evrelerdeki kimyasal etkenlerden bahsedeceğiz:
1. Büyülenme Evresi (Balayı Evresi)
Vücut bu evrede feniletilamin,dopamin ve norepinefrin hormonlarının etkisi altındadır. Biyolojik olarak “Balayı Evresi” olarak da bilinen bu evre ortalama 3 ay kadar sürmektedir. Bu hormonlar vücudumuzda, gözbebeklerinin büyümesi, karına kramp girmesi ve kanın cinsel organa hücum etmesi şeklinde etkisini göstermektedir. İlişkinin ilk aşamalarında kendimizi bulutların üzerinde yürüyor, karnımızda kelebekler uçuşuyor gibi hissetmemiz, heyecan, uykusuzluk, iştahsızlık gibi reaksiyonlar, bu hormonların vücudumuzda salgılanmasına bağlı olarak meydana gelmektedir. Aşk konusundaki çalışmalarıyla tanınan antropolog Helen Fisher, sevgililerin birlikteyken duydukları heyecanla, birbirlerinden ayrıyken yaşadıkları stresi, ilaç bağımlılarının davranışlarına benzetmiştir.
2. Sevgi / Bağlılık Evre
İlişki, ilk üç ayı devirip devam ettiği takdirde, birinci evredeki hormonlar yerini endorfin hormonuna bırakmaktadır. Vücutta endorfin hormonunun artış göstermesiyle birlikte kişininin huzur, bağlılık ve güven duygularında da artış görülür. Bu evrede heyecan duygusunun aha az görülmesine karşın, ilişki daha sağlam olarak görülmektedir. 6 ay - 3 yıllık süreç içerisinde ilişkinin sevgi ve bağlılık aşamasına geçilmediği takdirde aşk kaybolmaktadır.
3. Güven, Bütünleşme ve Bağlanma Evresi
İlişkinin bu evresinde, uzun süreli bağlılık ve güvenin sürmesini sağlayan oksitosin hormonu vücutta baskın olarak salgılanmaktadır. Bu evre, aşkın sakinleştiği, ancak derinleştiği bir dönemdir. Diğer evreleri geçerek ilişkilerini güven, bütünleşme ve bağlanma evresine getiren aşık çiftlerin, bu evreye geldiklerinde ruhsal, duygusal ve fiziksel doyumlarında da artış görülmektedir.
Aşk, beyindeki ve vücuttaki bir dizi kimyasal reaksiyon ile şekillenmektedir. Dopamin, oksitosin, serotonin, testosteron, endorfinler ve diğer hormonlar, aşkın her aşamasında farklı roller üstlenmektedirler. Bu kimyasallar, aşkı biyolojik ve duygusal olarak zenginleştirerek, fiziksel çekimden güvenli bağlılığa kadar olan bir dizi deneyimi tetiklemektedir. Aşkın kimyasını anlamak, sadece duygusal bir deneyimi değil, aynı zamanda biyolojik bir olguyu da anlamamıza yardımcı olmaktadır.
Bu makalenin DoktorTakvimi web sitesinde yayımlanması, yazarın açık izniyle yapılmaktadır. Web sitesindeki tüm içerikler, fikri ve sınai mülkiyet mevzuatı kapsamında uygun şekilde korunmaktadır.
DocPlanner Teknoloji A.Ş. web sitesi tıbbi tavsiye sunmaz. Bu sayfanın içeriği, metinler, grafikler, görseller ve diğer materyaller de dahil olmak üzere, yalnızca bilgilendirme amacıyla oluşturulmuştur ve tıbbi tavsiye, teşhis veya tedavinin yerini almak amacı taşımaz. Herhangi bir sağlık sorununuzla ilgili şüpheniz varsa, bir uzmana danışınız.