Bağırsaklar; İkinci Beyin

Yazar Hacer DevirenAkupunktur Uzmanı • 6 Aralık 2018 • Yorumlar:

Dışardan ağız yoluyla aldığımız her şey,Bağırsaklarımız tarafından kontrol edilerek vücudumuz için uygunsa vücuda emilmesine karar verilir

Bağırsaklarımız her gün ağız yoluyla aldığımız gıdalarda bulunan sindirilmiş yada yeterince sindirilmemiş ve bu nedenle yabancı olarak kabul edilebilecek antijenler (allerji yapabilecek faktörler) içeren gıdalar, bakteri, virus, parazit ve mantar gibi mikroorganizmalarla temas eder. Yani  bir günde bağırsağımızın karşılaştığı yabancı antijenler(allerjenler), vücudun diğer bölümlerindeki toplamının karşılaşacağı mikrop,kimyasal ve diğer antijenlerinden(alerjenlerden) daha fazladır.

Bu nedenle vücudumuzun sağlıklı olması için bağırsaklar sağlıklı olmalıdır. Bağırsak sağlığı bozulduğunda vücut sistemleri etkin bir şekilde çalışmaz. Vücut gerekli besin öğelerini alamadığından enerjiniz düşer, iyileşme ve onarım süreçlerinde aksamalar olur, bağışıklık sisteminiz bozulur, metabolizma yavaşlar, zihinsel performansınız düşer

. 5000 yıllık geçmişi olan akupunktur tedavi yönteminde bağırsaklar bağışıklık sisteminin temel direği kabul edilmiştir.

Modern tıbbın babası sayılan HİPOKRAT 2000 yıl kadar önce “bütün hastalıklar bağırsakta başlar” demişti. Onun ne kadar doğru düşündüğünü, bugün yapılan bilimsel çalışmalar gösteriyor. Birbiriyle alakasız görünen pek çok hastalığın altında bağırsak florası ile  ilgili sorunların olabileceği her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Bağırsak florası (yani bağırsaklarımızda yaşayan mikroorganizma) biz ana rahminde iken gelişir. Gebelik sırasında annesinden bebeğe bakteriler geçmeye başlar. Doğum sırasında (doğum kanalından normal doğum olursa) ve emzirmeyle yenidoğan bebek annesinden bakteri almaya devam eder .O nedenle, sezaryenle doğan ve anne sütüyle beslenmeyen bebekler florayla ilgili bir takım dezavantajlar taşır.

insan vücudundaki m.o sayısı insan hücre sayısından 10 kat  fazladır ve tamamı yaklaşık 1-1.5 kg ağırlığındadır.  insan gastrointestinal sistemi vücudumuzdaki mikroorganizmaların %70‟inden fazlasını barındırmaktadır.•Konakçı ile birlikte varlığını devam ettiren bu mikroorganizmalar normal bağırsak florasını oluştururlar.

   •Sindirim kanalındaki bu mikrobiyal denge; gastrointestinal sistemin fonksiyonu, bağışıklık sisteminin dengesi, enerji homeostazı, lipid ve karbonhidrat metabolizması ile beyin fonksiyonları ve davranışlar üzerinde önemli rol oynar.

Bazı B vitaminleri, K vitamini, folat ve kısa zincirli yağ asitleri bu bakteriler tarafından sentezlenir. Bir bireyin günlük enerji ihtiyacının % 10 kadarı bu bakterilerin  fermantasyonundan elde edilir.

Dışardan ağız yoluyla aldığımız her şey,Bağırsaklarımız tarafından kontrol edilerek vücudumuz için uygunsa vücuda emilmesine karar verilir

Bağırsaklarımız her gün ağız yoluyla aldığımız gıdalarda bulunan sindirilmiş yada yeterince sindirilmemiş ve bu nedenle yabancı olarak kabul edilebilecek antijenler (allerji yapabilecek faktörler) içeren gıdalar, bakteri, virus, parazit ve mantar gibi mikroorganizmalarla temas eder. Yani  bir günde bağırsağımızın karşılaştığı yabancı antijenler(allerjenler), vücudun diğer bölümlerindeki toplamının karşılaşacağı mikrop,kimyasal ve diğer antijenlerinden(alerjenlerden) daha fazladır.

Bu nedenle vücudumuzun sağlıklı olması için bağırsaklar sağlıklı olmalıdır. Bağırsak sağlığı bozulduğunda vücut sistemleri etkin bir şekilde çalışmaz. Vücut gerekli besin öğelerini alamadığından enerjiniz düşer, iyileşme ve onarım süreçlerinde aksamalar olur, bağışıklık sisteminiz bozulur, metabolizma yavaşlar, zihinsel performansınız düşer. 5000 yıllık geçmişi olan akupunktur tedavi yönteminde bağırsaklar bağışıklık sisteminin temel direği kabul edilmiştir.

Modern tıbbın babası sayılan HİPOKRAT 2000 yıl kadar önce “bütün hastalıklar bağırsakta başlar” demişti. Onun ne kadar doğru düşündüğünü, bugün yapılan bilimsel çalışmalar gösteriyor. Birbiriyle alakasız görünen pek çok hastalığın altında bağırsak florası ile ilgili sorunların olabileceği her geçen gün daha iyi anlaşılıyor.

Bağırsak florası (yani bağırsaklarımızda yaşayan mikroorganizma) biz ana rahminde iken gelişir. Gebelik sırasında annesinden bebeğe bakteriler geçmeye başlar. Doğum sırasında (doğum kanalından normal doğum olursa) ve emzirmeyle yenidoğan bebek annesinden bakteri almaya devam eder .O nedenle, sezaryenle doğan ve anne sütüyle beslenmeyen bebekler florayla ilgili bir takım zorluklar yaşayabilir.

İnsan vücudundaki m.o sayısı insan hücre sayısından 10 kat fazladır ve tamamı yaklaşık 1-1.5 kg ağırlığındadır.

•insan gastrointestinal sistemi vücudumuzdaki mikroorganizmaların %70‟inden fazlasını barındırmaktadır.•Konakçı ile birlikte varlığını devam ettiren bu mikroorganizmalar normal bağırsak florasını oluştururlar.

•Sindirim kanalındaki bu mikrobiyal denge; gastrointestinal sistemin fonksiyonu, bağışıklık sisteminin dengesi, enerji homeostazı, lipid ve karbonhidrat metabolizması ile beyin fonksiyonları ve davranışlar üzerinde önemli rol oynar.

Bazı B vitaminleri, K vitamini, folat ve kısa zincirli yağ asitleri bu bakteriler tarafından sentezlenir. Bir bireyin günlük enerji ihtiyacının % 10 kadarı bu bakterilerin fermantasyonundan elde edilir.
 

Beyin ve Davranış =Barsak florası beyin işlevlerini etkiliyor. Bağırsaklarımızın içerdiği nöronlara(sinir hücreleri) bakıldığında, beynimizdeki kadar nöron içerdiği görülmektedir O nedenle bağırsaklara ‘’İKİNCİ BEYİN’’ deniyor.

•Bağırsak mikrobiyotası ile depresyon ve otism gibi sinir sistemi rahatsızlıkları arasında bağlantılar olduğu gözlemlenmiştir.

.Duygusal iyilik hali, özgüven ve dinlendirici bir uykuyu teşvik eden serotonin hormonunun % 70‟i bağırsaklarda üretiliyor.

.Bağırsaktan giden sinirler aracılığıyla gönderilen nöral sinyallerle, duyu reseptörlerini değiştirerek, kendimizi kötü hissetmemize neden olan toksinler üreterek veya kendimizi iyi hissetmemize neden olan kimyasal ödül molekülleri serbestleştirerek beynimizi etkilerler.

• Floramız bozulduysa depresyon kaygı, şüphecilik ve uyku problemleri ve daha bir çok beyinle ilgili hastalıklar  ile karşılaşabiliriz. Çünkü bu sorunları biz her ne kadar “beyin problemleri” olarak sınıflasak da onları etkileyen biyokimyasal maddeler bağırsaklarda beyindekinden daha yoğundur.

maya mantarı veya aşırı bakteri çoğalması bulunan hastalarda anksiyete, depresyon ve düşünce bulanıklığı gibi beyin sorunlarına sıklıkla rastlanması da bu bağırsak beyin bağlantısını destekleyen bir bulgudur.

•Kısacası beynimizin sağlıklı olması için bağırsaklarımızın sağlıklı olması gerekmektedir.

Kronik İnflamatuvar Hastalıklar.:Araştırmalar Bağırsak flora bozukluğunun kronik inflamatuvar hastalıkların gelişimine de zemin hazırladığını ortaya koymaktadır. Bu hastalıkların oluşmasında flora bozukluğu yanında  genetik yatkınlık mukozal bağişiklik sisteminde oluşan anormallikler ve tolerans bozukluğunun da önemli olduğu düşünülmektedir.

. Kronik inflamasyon zemininde gelişen hastalıklar arasında diyabet, romatizmal hastalıklar, inflamatuvar bağırsak hastalıkları, kalp damar hastalıkları, allerjiler, ekzama, akne rozasea, vitiligo gibi deri hastalıkları, otoimmün hastalıklar, hashimoto troiditi, depresyon, parkinson veya multiple skleroz gibi nörodejeneratif hastalıklar sayılmaktadır. 

Sonuç olarak sindirim sistemi, immün sistem, hormonlardan düşünce ve duygularınıza kadar bütün vücudunuzu etkileyen her türlü hastalıklar  barsak florasının bozulması ile bağlantılıdır.

 

BARSAK FLORASINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

İntrinsik(İÇSEL) faktörlerden en önemlisi gastrik asiditedir.

Aç iken bazal bir salgı vardır. Bu nedenle midemiz sürekli asidik bir ortama sahiptir.Bu mekanizma özellikle dışarıdan aldığımız zararlı bakterilerin bağırsağımıza ulaşmasını engeller.

•Özellikle yaşlılıkta gelişen atrofik gastrik ve hipoasidite, bağırsak florasının ileri yaşlarda değişiminin başlıca nedenidir.

•Diğer faktörler oksijen miktarı, motilite, mukus, gastrointestinal sekresyonlar, antimikrobiyal peptidler, immünite (sIgA salınımı)dır.

.Çevresel faktörler

•Çevresel faktörlerin başında yeme alışkanlıklarımız gelmektedir.Yapılan çalışmalarda insanlarda diyetle flora çok hızlı (48-72 saat içinde) değişmektedir. Alkol ve işlenmiş gıdalar ,Yanlış beslenme(şekerli,nişastalı beslenme,endüstriyel bitkisel  yağlar ,tatlandırıcılar), Genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) içeren gıdalar;( mısır, soya, şeker pancarı gibi),

. Modern yaşam tarzı, çevre kirliliği,

. toksinlere maruziyet,kimyasallar

. uykusuzluk, kronik stres

. çok fazla ilaç alınması (Antibiyotikler , Sık kullanılan ilaçlar; antidepresanlar, kaygı gidericiler (anksiyolitikler), antasitler, proton pompası inhibitörleri, ağrı kesiciler,

floranın dengesini bozar

Vücudumuzun sağlıklı kalması ve sistemlerin düzgün çalışmasında floranın sağlıklı ve dengeli olması çok önemlidir.

Barsak flora dengesinin bu denli önemli olmasının yanında bu dengeyi sağlamanın bizim kendi elimizde olduğunu, yani floramızden bizzat sorumlu olduğumuzu unutmamak gerekir.

 

1- Prebiyotiklerle beslenin .

Prebiyotikler iyi bakterilerin favorisi olan gıdalardır. Prebiyotikler mikrobiyotaya besin sağlamanın yanı sıra onlara çoğalmaları için elverişli bir ortam oluştururlar. Prebiyotik deyince aklımıza lifli gıdalar gelmelidir (sebze ve meyveler) mik Yaban mersini, kahve ve soğuk sıkım zeytinyağı gibi polifenollerden zengin besinlerin flora dengesinde iyileşme sağlayarak dejeneratif hastalıklara karşı korunmada anlamlı bir rol oynadığı gösterilmiştir. Özetle sağlıklı bir floraya  sahip olmak çatalımızın ucundaki gıdaya bağlıdır.

 

2.Probiyotiklerle floranızı destekleyin

Probiyotikler ince ve kalın bağırsaklarda yaşayan “yararlı bakterilerdir”. Bağırsaklarınızı (bol miktarda posalı gıdalarla beslenerek) onlar için mükemmel bir yuva haline getirirseniz probiyotik bakteriler orada çoğalacaklar ve bize yararlı işler yapacaklardır. Kefir, turşu, tarhana,ev yapımı sirke gibi geleneksel gıdalar doğal birer probiyotik kaynağıdır. Bağırsaklarımızda kimi zaman kötü bakteriler fazlasıyla çoğalır. Bunlar istenmeyen misafirlerdir.Doktor kontrolünde kaliteli bir probiyotik destek almak suretiyle yararlı bakterilere en iyi çoğalma şansını verirken zararlı olanların da çoğalmasını önleyebilirsiniz.

 

3-Onları öldürmeyin!

. Kesinlikle gerekli olmadıkça ve doktor önerisi olmadan antibiyotik kullanmayın.

•Ayrıca işlenmiş gıdalar floramızdaki bakterilere zarar veren koruyucu maddeler içerdiğinden her türlü işlenmiş katkı ve koruyucu madde içeren (paketlenmiş) gıdadan kaçınmanız doğru olacaktır.

•Mümkün olduğunca organik  beslenin.

.Şekerli(şeker de bir karbonhidrattır.Ancak şekerin önemini vurgulamak için ayrı yazma ihtiyacı duydum.) ve karbonhidratlı gıdalardan uzak durun.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Hacer Deviren Ozon Terapi, Akupunktur, Kupa Terapi (Hacamat) Dr.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)

Yazar

Hacer Deviren

Ozon Terapi, Akupunktur, Kupa Terapi (Hacamat) Dr.

Randevu al