Zaman zaman içimizde anlam veremediğimiz sıkıntılar baş göstermeye başlar. Bir sebebi veya bir başlangıcı yoktur ama ne yaparsak yapalım geçmez.
Böyle anlarda terapiye gelen danışanlarımda gözlemlediğim aslında uzunca bir süredir yaşanan olayların iç dünyalarındaki anlamlarını, duygularını ve bazen de düşündüklerini göz ardı etmiş olmaları olabiliyor. Yaşanan ve etkisinin hissedilebileceği bir durum olmasına karşın hiçbir şey olmamış gibi o duyguları halının altına süpürüp yaşanılacak duygudan uzak kalma hali olarak da tanımlayabiliriz. Temizlik yaparken nasıl ki gözükmüyor diye halının altına süpürülen kirler varsa bastırma savunma mekanizması da bir çeşit benzeri, kirler halının altına atıldığında yok olmuş olmuyor sadece göz önünde olmamış oluyorlarsa bastırılan duygular da tam olarak böyle olur.
Yok olmazlar ve zihnimizin geri planında var olmaya devam edip hatta belki bedenimize yansıyan etkilerini gözlemleyebileceğimiz kadar hissedilir ama tanımlayamadığımız bir haldedirler. Bunun sebebi yaşarken o anki duygunun bize ağır gelebileceği veya yaşamak istemediğimiz bir duyguyu geri plana atıp yaşamadan devam etmemiz. Ancak bu duygular bedende ve zihinde yer tutarlar bu sebeple bir şekilde ortaya çıkar.
Örneğin arkadaşımızla tartıştığımız ve üzüldüğümüz bir olay yaşadıktan sonra o üzgünlüğü hiç hissetmemiş gibi davrandığımızda dışarıdan gözüken ve kişinin hissettiği normal bir duygudurumuyken içsel dünyada üzgün kalmaya devam eder. Oradaki duyguya bakılmadıkça da işlemlenmez, işlemlenmeyen duygular da bedende ve zihinde yer tutmaya devam eder.
Kişi gündelik hayatında bunu bir problem olarak görmezken farkında olmadan ona uygun hareket edebilir. Örneğin eşiyle tartışmış ve öfke hisseden bir kadın ilişkilerini bozmamak adına öfkesini bastırıp ilişkisine devam ettiğinde arka planda o öfkeyi hisseder ve farklı bir nedenden hatta belki de öfkelenilmeyecek bir durumdan ötürü öfkesini çok fazla yaşar. Karşı taraf neye bu kadar öfkelendiğini anlayamazken aslında geçmişte bastırdığı öfkesiyle birlikte yaşar kişi. Aslında 2 birimlik bir durum yaşarken 5 birimlik bir tepki vermiş olur.
Böylelikle ilişkiler de zedelenmeye başlarken kişi ne kendisini anlar ne de açıklayabilir.
Peki bu bastırma savunma mekanizmasını neden kullanırız?
Her savunma mekanizmasında olduğu gibi bu savunma mekanizmasında da bunu kendimizi korumak adına kullanırız. O halde bastırmaya ne zaman ihtiyacımız oldu? Duygumuzu gösterip yaşadığımızda neler oldu? Hayatımızın hangi anlarında bu savunmayı kullanmaya ihtiyaç duyuyoruz? Duyguların bizim hayatımızdaki yeri ne?
Bu gibi soruların cevaplarını bulduğumuzda neden bastırma savunma mekanizmasını kullandığımızı daha iyi anlamış olup, orada yatan ihtiyacımızı gördüğümüzde bunu düzenleyebilme olanağımız artabiliyor.
Dissosiasyon Savunma Mekanizması
Kopma hali olarak da tanımlayabileceğimiz dissosiasyon savunma mekanizmasının oluşumuna bakacak olursak yaşanan herhangi bir durumdan kendini korumak için tercih ettiği yöntem o durumu yaşamamış saymak adına kendini o andan kopartmak olarak tanımlayabiliriz.
Kişi bedeninden kopar, uzaklaşır veya hissetmez böylece yaşanılanı o yaşamış sayılmaz.
Zaman zaman bedenini hissetmemek gibi gösterebilir kendini bazen de kişi bir durumu yaşar ama hatırlamaz onun için çok önemli bir konuşma yapmıştır ama nasıl yaptığını hatırlamıyordur. Her ikisi için de bir örnek verecek olursak;
Melis 23 yaşındadır ve yeni evlenmiştir. Eşiyle cinsel bir birliktelik yaşadıklarında bedenini hissetmediğini fark eder. Bir süre bunun geçici bir durum olduğunu düşünür ancak uzun bir süre devam ettiğini gördükten sonra bunun nedenini anlayabilmek adına psikoloğa başvurur. “Ben eşimi çok seviyorum, severek ve isteyerek evlendim neden böyle bir sorun yaşıyorum anlamıyorum bu benim evlilik hayatımı etkiliyor” şeklinde ifade etmiştir. Seanslar ilerledikçe aslında Melis’in hatırlamadığı bir küçüklük anısına ulaşılır ve o anıda Melis istemediği halde onu taciz eden biri vardır. Melis o an karşı koyamayacak kadar küçük olduğu için zihni onun bu durumla başa çıkabilmesi adına hem anıyı unutturur hemde o anıdayken bedenini hissetmez hale gelir. Ve yıllar sonra Melis birliktelik yaşadığında bedeni bu gibi durumlar için kendini kapatmaya alışık olduğundan yine kapatır ve ne kadar çok istediği bir durum olduğu için anlamlandıramasa da bilinçdışı onun için böyle bir yol bulmuştur. Ancak bu o zaman için işlevsel bir savunma olsa da şuan için işlevsel değildir ve evliliğini etkilemektedir. Bunun için o zamanki anıyla ve şimdiki zamandaki Melisin yaşantısı ayrıştırılır. Şuanki Melis kendini koruyabilir ve istemediği bir duruma karşı koyabilir. Bunlar ayrıştıktan ve geçmişteki anı çalışıldıktan sonra Melis’in şikayetleri de ortadan kaybolur ve savunma mekanizmasını kullanmasına gerek kalmaz
Mehmet 33 yaşında bir ihracat firmasında orts düzey yöneticidir. Ekip arkadaşlarından birinin işten çıkmasıyla iş yükü artmış ve iki kişinin işini yapmaya başlamıştır. Buna karşın çok yorulan Mehmet’e kız arkadaşı “bence üstünle konuşmalısın ya maaşını yükseltmeli yada iş yükünü azaltıp paylaştırmalı bu şekilde çok yoruluyorsun” gibi tavsiyeler veriyordur. Mehmet ise ne kadar yorulduğunun farkındadır ancak üstüyle yapacağı konuşma onu o kadar çok kaygılandırıyordur ki bu konuşmayı yapmayı hep erteliyordur. Defalarca kez zihninde konuşma provasını yapmıştır ve artık hazır olduğunda üstüyle konuşma zamanı gelmiştir. Konuşmaya başladığı an kulakları uğuldar ve kendi sesini bile duyamaz hale gelir, konuşma devam ediyordur ancak sanki Mehmet kendini orada değilmiş gibi hissediyordur. Nihayet bittiğinde kendini dışarı atıp soluklanır ama konuşmaya dair hiçbir şey hatırlamıyordur. Eve gidip kız arkadaşı “konuşma nasıl geçti” diye sorduğunda “sadece odaya girdiğim ve çıktığım anı hatırlıyorum, konuştuğumuzu biliyorum ama neler konuştuk hatırlamıyorum” demiştir. Mehmet o anlarda kendini dissosiye etmiş ve o gerginliği yaşamamak adına ortamdan kendini, bedenini uzaklaştırmıştır. Böylelikle endişe ettiği kötü bir şey duysa da onu duymamış olacaktır
Somatizasyon Savunma Mekanizması
Vücudumuzun belirli bölgelerinde ağrı olup doktor doktor gezsek de bir türlü çözüm bulunamayan hatta bazen hiçbir sıkıntı gözükmüyor denilen ama o ağrının/sorunun hala çok yoğun yaşanmaya devam ettiği zamanlar olabilir.
Bu tarz şikayetleri olan danışanlar bazen kulaklarım duymuyor tüm doktorlara gittim ama çözüm bulamadım, ayaklarımın ağrısından yürüyemiyorum ama doktorlar hiçbir şeyin yok diyor benimle dalga mı geçiyorlar anlamıyorum diye yakınabilirler
Somatizasyon savunma mekanizmasında içsel sürecimizde düzenleyemediklerimizi bedenimize yansıtırız. Kulaklarımızla duyduğumuz şeyleri eğer hazmedemiyorsak bir anda kulaklar duymamaya başlayabilir. Kişi kendini korumak adına duyma yetisinde aksaklık meydana getirir savunma olarak örnek verecek olursak;
Selim, eşiyle boşanma aşamasına gelen 34 yaşında bir öğretmendir. Eşiyle kavgaları son dönemlerde o kadar şiddetlenmiştir ki boşanma kelimesini kullanmasalar da akıllarından geçmektedir. Ancak Selim eşinden boşanmak istememektedir, tartışmaları yaşamak istemiyordur ama bir şekilde kendini kaçınılmaz olarak tartışırken buluyordur. Eşinden sürekli ‘sen ne biçim erkeksin’ ‘kısa ve göbeklisin giydiğin hiçbir şey yakışmıyor’ şeklinde aşağılama ve hakarete maruz kalan Selim bir gün bunları duyduğu eşinden ‘boşanalım’ kelimesini duymaktan çok korkuyordur. Yine bir tartışmaları esnasında Selim’in kulakları çok zor duymaya başlar ve gün geçtikçe daha da artan bir duymama sorunu yaşar. Endişelenen Selim doktora gider ve bir çözüm bulmak ister ancak doktorlar ne kadar araştırsa da fizyolojik olarak duymamasına neden olacak herhangi bir neden bulamazlar. Bu süreçte eşi onu yalnız bırakmaz ve destek olur
İlknur 19 yaşında üniversiteye başlayan bir öğrencidir. Tüm sene çok çalışıp istediği bölümü kazanmıştır. Hayali olan şehirde istediği bölümü okumak için yurtta kalan İlknur arkadaş edinebilme konusunda yoğun bir endişe yaşar. Ne yapacağını bilemediği için yurda son gün gider ve yerleşir. Gece boyu stresten uyumakta zorlanır, ertesi gün yaşayacaklarını, nasıl arkadaş edineceğini düşünür. Okula başlayacağı gün şiddetli karın ağrısı ve mide bulantısı yaşar. Doktora gider ancak hiçbir hastalığı çıkmaz, bedenini sıcak tutmaya çalışır ama etki etmez, yediklerine dikkat eder ama yine de azalmaz. Bütün bir hafta aynı şekilde devam eder ancak okulun olmadığı günlerde bu sıkıntıyı yaşamaz. Okul başladığında tekrar olmaya devam eder. İletişimi başlatmak, derste hocaya soru sormak, ilişkileri sürdürmek onun için zorlayıcı bir durumdur. Üniversite öncesinde hep bildiği çevrede yetişmiş sadece ailesinin görüştüğü ailelerin çocuklarıyla iletişim kurmuştur ve farklı kişilere karşı nasıl olacağını bilmemenin getirdiği kaygı durumunu yönetmekte zorlanır. Bu durum da zihinde düşünce olarak değil bedensel tepkilerle dile gelir ve mide bulantısını düşünürken iletişimde yaşadığı zorluk geri planda kalır onu düşünmez. Gündeminde karın ağrısını/mide bulantısını nasıl geçireceği vardır, bu onu kaygı duyduğu duygulardan uzak tutar ve bir savunma olan somatizasyonu ortaya çıkartır.
İzolasyon (Yalıtma) Savunma Mekanizması
Her olayın kendi içinde bilişsel ve duygusal tarafları vardır. Yani o anda olayı yaşarken aklımızdan geçenler veya durumu anlamlandırabilmek için bağ kuran zihin yapımız ve olan olaylara ve anlamlarına göre hissettiğimiz duygular. Hepsi bir bütündür.
Ancak yalıtma savunma mekanizmasında duyguyla aramıza aynı binaların dış cephelerine yapılan yalıtmalar gibi sünger koymak ve o yaşanılması normal olan duyguyu hissetmemek olarak tanımlanabilir. O kadar hissetmez ki kişi duyguyu o izolasyon yaşanılanla duygular arasında olur ve bir geçiş olmaz. Örnek verecek olursak;
Çok yakını ölen birinin cenaze esnasında çok donuk olduğu gözlemlenir. Bütün işlerle ilgilenir ve hiçbir duygu belirtisi yoktur. Aynı zamanda birlikte iş yaptığı her gün gördüğü, güvendiğim sayılı insanlardan diye nitelendirdiği babasını 2 yıl önce kaybeden 32 yaşındaki Kerem terapiye iş hayatında yaşadığı stresler sebebiyle gelir. Babasının ölüm sürecinden bahsederken öldüğü andan itibaren hiçbir şey hissetmediğini söyler hatta cenaze süreçlerinde yalnız başınayken bile gözünden bir damla yaş gelmediğini ifade eder. ‘Bir şey hissetmemem normal mi bilmiyorum ama gerçekten herhangi bir duygum yok bu duruma karşı’ şeklindeki cümlelerle kendini açıklamaya çalışır. Seanslar ilerledikçe babasının hayatındaki yeri daha çok ortaya çıkar, aslında onun hayatındaki yerin çok büyük bir yeri kapladığı, iş yaparken birlikte karar verdikleri, alım satım olduğunda birlikte gitmeleri, anlaşamadığı müşterilerle babasının aralarını bulduğu, iş çıkışlarında birlikte içmeye gittiklerini ve özel hayatını da rahatlıkla anlatabildiği, fikir alabildiği, her zaman koşulsuz bir şekilde onu kabul eden ve destek olan babasını kaybetmenin onun için çok yıkıcı olduğundan bahseder. Ancak bu duygu o kadar yıkıcı gelir ki Kerem için eğer üzülürse bir daha toparlayamayacağını düşünür ve devam edebilmek için üzülmemesi gerekir. Bu sebeple duygu yalıtılır ve hiçbir şey hissetmiyormuş gibi yaşanmaz. Aslında ortada yaşanmayan bir yas vardır. Bu yasın evrelerinin hiçbiri yaşanmamıştır bu yüzden de sonlanmamıştır. Terapi sürecine Kerem’in tutmadığı yası çalışarak devam edilir.
Bir diğer şekli de yaşanılan olayı hiçbir duygu olmadan adeta bir başkası yaşamışçasına anlatır. Gözlemleyen bir kişi edasıyla, duygu katılmadan. Lisede okuyan ve akran zorbalığına uğrayan 16 yaşındaki Gizem sınav kaygısı nedeniyle terapi randevusu alır. Seanslar ilerledikçe sınıf içerisinde yaşadığı akran zorbalığını anlatır ancak anlatırken ‘bunun daha önce ilkokulda da başına geldiğini, sınıftaki arkadaşlarının saçlarını bozup, tokalarını çöpe attıklarını ve kilosundan dolayı sürekli sen ayı mısın bu kadar şişkosun’ dediklerini bu yüzden alışık olduğunu ve onun için sorun olmadığından bahseder. Terapist tüm bunları yaşarken nasıl hissettiğini sorduğunda ‘hiçbir şey hissetmedim hala da hiçbir şey hissetmiyorum’ yanıtını verir düz bir yüz ifadesiyle. Gerçekten de gözlerinde herhangi bir duygu belirtisi yoktur. Terapi sürecinde çalışırken Gizem’in çoğunlukla yalıtma savunma mekanizmasını kullanarak hayatındaki yaşadığı olaylara karşı olan duygularından kendini korumaya çalıştığı gözlemlenir. Yalıtma yapmadığında yaşayacağı duygular o kadar ağır gelir ki onları hissetmemeyi tercih ederek hayatına devam etmek onun için işlevsel olur. Terapi süresince duygular üzerine çalışılır.
Regresyon Savunma Mekanizması
Kişi bazen kendini olduğu durum içerisinde rahatlatmak bazen de kaçmak için regresyon savunma mekanizmasını kullanabilir. Peki nedir bu regresyon savunma mekanizması? Stresli bir durumun altındayken önceki gelişim seviyelerimize uygun davranışlara dönmek yani bir yetişkin için küçük yaşlarda, çocukluk yıllarında yaptığımız davranışların tekrarlanması olabilir veya çocuklar için de gelişimsel olarak normal şartlarda atlattıkları durumlara geri dönmesi şeklinde de yaşanabilir. Bu bazen sıkıştığımız bir durumun içerisindeyken bir anda ağlayarak kendimizi kurtarmaya çalıştığımız bazen de çocuksu bir konuşma tarzına dönmek şeklinde kendisini gösterir
9 yaşındaki Hakan ani bir kazayla 1.5 yaşındaki kardeşini kaybeder. Kendisi kaybı anlamlandıramazken annesiyle babası perişan haldedir. Annesiyle iletişim kuramıyordur ve babası ise çok donuk ve ruhsuz bir şekilde gözüküyordur. İkisinden de yaşadığı duyguyu nasıl düzenleyebileceğini göremez ve bu duygular ona fazla gelir. Farkında olmadan regresyon savunma mekanizmasını kullanarak gelişimsel olarak geçmiş dönemlerinde yaptığı parmak emme ve bebeksi konuşmaya geri döner. Ailesi ne olduğunu anlayamaz, Hakan ise eski davranışlarını sergilediğinde kendini rahatlatır ve içinden çıkamadığı o duygu karmaşından çıkmış olur. Aslında duygularını nasıl düzenleyebileceğini bilse, yas sürecini atlatabilmek için gerekli duyguları ve evreleri yaşasa böyle bir savunma mekanizmasını kullanmasına gerek kalmayacaktır.
27 yaşındaki Buse ailesinden ayrı bir şekilde üniversitede geldiği şehirde yaşıyordur ve iş bulurum diye düşünerek ailesinin yanına dönmemiştir. Ancak girdiği işlerden sürekli bir şekilde bahane bularak çıkmaktadır. Sürekli evdeki yatağından kalmamak ve işe gitmemek istiyordur. Hiçbir sorumluluk almak istemeyen Buse bir yetişkin olmasına rağmen çocuksu davranışlar sergileyerek hayatının sorumluluğunu almıyordur ve bunu iş hayatı bana göre değil, sürekli görevlerim var sıkılıyorum diyerek ifade ediyordur. İş saatlerinde tırnak randevusu için izin isteyip verilmediğinde işten ayrılmak için geçerli bir neden olarak görüyordur. Oturduğu evin kirasını ve masraflarını ailesi karşılıyordur ve böylece sorumluluk alması için bir nedeni de olmayan Buse, sadece canının istediklerini yapıp bütün gününü film/dizi izleyerek, telefonuyla oynayarak ve dışarda arkadaşlarıyla buluşarak geçirir.
6 yaşındaki Can’ın bir ay önce yeni kardeşi doğar. Ve bir anda tuvalet eğitimini çok önce tamamlamış olmalarına ve yıllardır böyle bir sorun yaşamamalarına rağmen altına kaçırmaya başlar. Ailesi ne yaparsa yapsın Can her gün içinde en az bir defa bu durumu yaşamaya devam eder. Ebeveynleri doktora götürüp bir rahatsızlığı mı var diye kontrol etmek isterler ancak herhangi bir rahatsızlığı yoktur. Aileye yeni katılan üyenin yerini ve ailedeki kendi yerini tanımlayamayan Can’ın duygu dünyası karmakarışık olmuştur ve aslında bir nevi benimle de ilgilenilmesi gerekiyor mesajı vermek istiyor olabilir.
Bu makalenin DoktorTakvimi web sitesinde yayımlanması, yazarın açık izniyle yapılmaktadır. Web sitesindeki tüm içerikler, fikri ve sınai mülkiyet mevzuatı kapsamında uygun şekilde korunmaktadır.
DocPlanner Teknoloji A.Ş. web sitesi tıbbi tavsiye sunmaz. Bu sayfanın içeriği, metinler, grafikler, görseller ve diğer materyaller de dahil olmak üzere, yalnızca bilgilendirme amacıyla oluşturulmuştur ve tıbbi tavsiye, teşhis veya tedavinin yerini almak amacı taşımaz. Herhangi bir sağlık sorununuzla ilgili şüpheniz varsa, bir uzmana danışınız.