Biz Tanrıyken

Yazar Nur Sena ErPsikolojik Danışman Ve Rehber • 31 Ağustos 2022 • Yorumlar:

‘Narsisizme Farklı Bir Perspektif’

Lise döneminde okuduğum Colin Falconer’a ait olan ‘Biz Tanrıyken’ eserinde bana o günün düşüncesiyle farklı gelen bir şeyler vardı. Bu roman Kleopatra’nın hayatına dair perspektifler sunarken Jül Sezar ile ilgili de bazı durum ve konulara değinmişti. Elbette romanlar bir kurgudan oluşur ve içinde tarihi gerçeklik dışı unsurlar da bulunur. Fakat bana, her ne kadar roman da olsa, tarihi olayların akışından ve bir hükümdarın duygularından mümkün olabilecek belki de en doğru perspektif tahminiyle bahsettiğini hissettirmişti. Çünkü narsisizm birbirinden farklı pek çok yüzü bulunan bir madalyon gibidir. Kelimenin kökeni çok eskilere ta Yunan Mitolojisine dayanır. Çok yakışıklı bir avcı olan Narcissus adındaki genç kendisini gören tüm kadınları aşka düşürür fakat hiçbirine karşılık vermez. Bir gün Narcissus yine ormanda avlanırken Echo adındaki peri kendisini görür ve ona aşık olur. Echo insanlarla konuşamaz yalnızca onların söylediği son kelimeleri tekrar eder. Ne zaman Narcissus’la konuşmak istese onun söylediklerinin de son kelimesini tekrar eder ve bir türlü iletişim kuramaz ve aşkı sebebiyle günden güne erir biter, en sonunda da bir kaya üzerinde can verir. Bu olanlara sinirlenen Zeus Narcissus’unda aynı duruma düşmesini emreder ve ‘kimseyi sevemeyen kendisini sevsin’ buyurur. Yine günlerden bir gün avlanmak için ormanda dolaşan Narcissus bir göle rastgelir. Susuzluğunu gidermek için göle yaklaşır ve orada ilk kez kendi yansımasını görür. Kendi yansımasından büyülenen Narcissus oradan ayrılamaz ve günlerce kendi yansımasını izleyerek bitap düşer. En sonunda açlıktan, yorgunluktan ve güçsüzlükten sonsuz uykuya dalarak göle düşer, boğularak can verir. Sonrasında efsaneye göre bedeni gölün üzerinde nergis çiçeği olarak belirir. Gölde boğularak hayatı sonlanan genç Narcissus’un bu hikayesi bizler için oldukça önemlidir. Çünkü Narcissus’un narsisizmi kendisini dış gerçeklikten -örneğin bir aynadan- daha önce hiç görmemesiyle alakalıydı belki de ve birincil narsisizm olarak adlandırdığımız bu sürecin bir parçası söz konusuydu. Fakat burada aslında Narcissus’ un kendisini daha öncesinde bir aynadan görmemesine karşın yetişkin olarak nesnelerle nesnel bir iletişim dünyası kurması gerekliliğinin karşılanmayışı ikincil narsisizmin kapılarını da açtı ve hazin sonunu hazırladı. Tıpkı bebeklerin kendileriyle dışardaki dünyayı; nesneler dünyasını tanıyamamaları dolayısıyla burada dışarıya karşı bir ilgi ve yönelimin olmaması durumu gibi. Aslında bebekler de bir süre sonrasında kendilerinin dışında da bir dünya olduğunu fark eder; ne kendisi ne değil, hangi libido -Freud’un tabiriyle böyle adlandırılır yaşam enerjisi anlamına gelir- nereye yönlendirilir, yönlendirilmelidir bütün bunların ayrımına varmak belli bir olgunluk, farkındalığın ardından oluşur. Yunan Mitolojisi’nde yer alan Narcissus’un hikayesi tıpta da pek çok kavramın kökeni olmuştur; nevroz, narkoz, narsistik kişilik bozukluğu vb.

Şimdi gelin beraber bu kavramlardan şu aralar sıkça duyduğumuz, hatta bazen bizlerin içinde bir çekirdeği olan bazen ise böyle partnerler, arkadaşlar edinerek hayatlarımızı zorlaştıran narsisizme göz atalım. Narsisizmi; dışarıdaki nesnelere atfedilmesi gereken libidonun egoya aktarılması şeklinde açıklayan Freud da, kısaca Zeus’un 'başkasını sevemeyen kendisini sevsin’ buyruğunu psikanalitik sistematik çerçevesinde böyle açıklamıştır. Narsistik kişilik bozukluğuna sahip kişiler, sosyal hayatlarında dışlandıkları, eleştirildikleri durumlarda agresif ve manipülatif tavırlar sergileyebilir. Çevre tarafından gelen herhangi bir tepki veya eleştiri; kişiye kendisinin hafife alındığını, önemsenmediğini, özel ve önemli olmadığını ve hatta aşağılandığını hissettirebilir. Bu da narsistik kişilik bozukluğu olan bir kişinin depresyona girmesine, dürtüsel davranışlar sergilemesine ve öfkeyle ilgili sorunlar yaşamasına neden olabilir. 

Bir narsistle iletişimde ne kendisi ne karşısındaki ne de ilişki önemli-değerli değildir. Yalnızca çıkar ve doyum sağlamaya yönelik hedefe doğru davranışlar görülür. Bu esnada bir narsist belli süreler içerisinde sizleri çok değerli, vazgeçilmez, biricik ve kusursuz hissettirebilir ancak varolan enerjiyi yeterince tükettikten sonra bundan da vazgeçer zira hedefe yönelik davranışlarda bulunmak artık gereksizdir, istenilen elde edilmiştir. Bir narsistle yaşamak zordur, tüketicidir evet. Hatta bazen çevremizde biten ilişkiler, zorlayıcı iletişimlerden bahseden insanların karşı tarafa atfettiği bir özellik olarak da görürüz bu psikopatolojiyi, yani narsisizmi. Fakat bir de bir narsistle yaşamayı başta seçen, devam ettiren ya da her seferinde arayıp itinayla bir narsist bulan ya da yalnızca narsistlere doğru çekilen insanlara da göz atmak gerekir. Zira kurban ve mağdur rolü ülkemizce çokça kabul görse de yetişkin olarak bizler seçimlerimize, sonuçlarına ve tekrar eden döngülere odaklanarak oradaki ihmallere, hatalara dair bir yordama yapmak sorumluluğunu üstümüzde bulundururuz. Elbette bazı durumlar, denk gelişler, kontrol dışı tecrübeler edinebiliriz. Ancak bunun dışındakiler belki karşımızdakinin psikopatolojik alt yapısını ortaya koyduğu kadar bizlerden de haber verebilir. Örneğin; narsist-borderline ikilisi birbirlerini bulan ve çeken mıknatıs kutupları gibidir. İkiside aynı maddeden yapıldığı için belli bir düzeyde benzer ancak gösterdikleri özellikler ve ihtiyaçları dolayısıyla bir o kadar zıt-farklıdırlar. Borderline bir sarmaşık gibi etrafına sarılabileceği, yarı parazit yaşam sürdürebileceği bir yapı arar, narsist ise aslında bir su kamışı gibi içi boş ve köksüz olmasına karşın kendisini bir çınar olarak tanıtır ve etrafına sarılması için sarmaşığı davet eder. Fırtınalarda birbirine tutunup ayakta kalacağını düşünen bu çift en çok birbirini sallar ve zedeler. Narsist ve borderline ilişkisinin pek çok farklı görünümü vardır ve başlı başına bir konudur elbette ancak unutulmamalı ki olgun bir yetişkin karşıdakiyle başlayan cümleler yerine bendekiyle daha çok ilgilenir. Çünkü değişim alanı ve gücünün kendisine dair olduğunu bilir. Olgun bir yetişkinlikle sorumluluklarımız farketmek, üstlenmek dileğiyle. Kendiniz nazik davranın, hoşçakalın.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Nur Sena Er Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Aile Danışmanlığı Psk. Dan.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)