Boşanma Sonrası Oluşan Tek Ebeveynli Aileler

Yazar Nalan ErlikPsikolojik Danışman Ve Rehber • 2 Temmuz 2019 • Yorumlar:

Tek ebeveynli aile; çocuk ya da çocukların her türlü bakımından anne ya da babanın tek başına sorumlu olduğu ailelerdir. Bazen ölüm, terk etme, evlilik dışı gebelik, ebeveynlerden birinin hapiste olması, askeri görevle ya da iş nedeniyle uzun bir süre uzak bir yerde bulunması, evlat edinme ile de aileler tek ebeveynli olabilmektedir.

Her ne gerekçe ile olursa olsun günümüzde her geçen gün, tek ebeveynli aileler artmaktadır. 1950’ lerin sonunda boşanma sonucu oluşan tek ebeveynli ailelerin yüzdesi, ölüm sonucu oluşan tek ebeveynli ailelerin sayısını geçmeye başlamıştır. Günümüz dünya ve ülkemizdeki istatistikler de boşanmaların arttığını göstermektedir.

Sebebi ne olursa olsun aile örüntülerinde bir takım önemli değişikliklere sebep olmakla birlikte boşanma, “aile” yaşamının sona erdiği anlamına gelmemektedir. Artık aile tek çekirdekli değil, iki çekirdeklidir. Her iki “çekirdeğin” özellikle ruhsal sağlığı, tüm dinamiklerde önemli bir role sahiptir. Özellikle çocukların sağlıklı gelişimleri açısından… Şöyle ki; hem çocuğun yanında kaldığı ebeveyni, hem de zaman zaman konuk olduğu diğer ebeveyni boşanmanın yıkıcı etkileri ile ne kadar kısa sürede baş eder ve yaşama uyumlanırsa çocuk/çocuklara olumlu –güvenli-sağlıklı-gelişimci etkileri olacaktır. Her ne kadar çiftler kararı “isteyerek” alsalar dahi, yaşam döngüsünde tüm bireyler için zorlu bir dönemeçtir boşanma. Yeni bir sosyal konum belirlemek, belki bir yeni yaşam alanı hazırlamak, ekonomik planlamalar, toplumsal ilişkiler, çocuklarla ilgili alınacak zorunlu kararlar, eğitim seçeneklerinin değerlendirilmesi vb. onlarca faktörün düşünülüp düzene sokulması gerekmektedir. 

Boşanma kararı alan çiftlerin bir diğer önemli “çarpışma” alanı da çocuklarına ve büyük ailelere söz konusu kararın açıklanmasıdır. Bu açıklama mümkünse kararı alan çift tarafından beraber yapılmalıdır. Birbirlerini suçlamadan, artık anlaşamadıklarını, birbirlerini fazlaca üzmeye başladıklarını, birlikte yaşamalarının artık mümkün olmadığını ve bu durumun hiç kimsenin suçu olmadığını açıklamalıdırlar. Önemli nokta şudur ki; özellikle çocuklara yapılacak açıklamada, biten şeyin anne babalık rolleri değil, eş rolleri olduğu vurgulanmalıdır.

Boşanmanın ardından çiftlerin yaşaması beklenen “bütünlük kaybının yası” kişiden kişiye, sosyal destek sistemleri ve ortaya çıkabilecek güçlüklerle mücadele etme/sorun çözme yetenek ve stratejilerine göre değişmekle birlikte altı aydan üç yıla kadar değişmektedir. Yas süresinin uzaması bireyin psikolojik sağlığını olumsuz etkileyeceğinden fazlaca gecikmeden psikolojik yardıma başvurulmalıdır. Unutulmamalıdır ki evlilik sürecinde sahip olunan evlatların fiziksel, ruhsal, toplumsal sağlığının korunması ve geliştirilmesi, “yetişkin” olan ebeveynlerin sorumluluğundadır.

Ayrılan çiftler çocuklara tutamayacakları sözler vermemelidir. Verdikleri sözleri tutmak için üst düzeyde çaba göstermelidirler. Özellikle konuk olacağı ebeveyni ile görüşeceği gün ve saatler konusunda net olunmalı, zorunlu durumlarda yaşanan aksaklıklar için çocuğa açıklama yapılmalıdır. Çocuğun güven duygusu zedelenmemelidir.

Boşanan çiftler birbirlerine iletecekleri mesajlarda çocuğu kullanmak yerine iki yetişkin olarak iletişimde kalmalıdırlar. Aksi halde çocuğun omuzlarına ağır bir yük olacağı gibi kendini olanlardan sorumlu tutup suçlama eğilimi gelişebilir.

Çocuklar ile ilgili önemli kararlarda birbirinin görüşünü almak ve ortak kararlar alabilmeye çabalamak sağlıklı olanıdır.

Çocuğa ne gerekçe ile olursa olsun “yalan” söylenmemeli. Yaşına uygun, anlayabileceği, kısa-net-doğru cümlelerle soruları cevaplanmalıdır. Yaşını aşan bir cevap gerektiren durumlarda ise “Bu konuyu seninle biraz daha büyüdüğünde konuşmayı doğru buluyorum. “ şeklinde bir açıklama yapılabilir. Yalan söylememek, asla her yaşanılan şeyi olduğu gibi çocuğa anlatmak değildir. Tüm yaşanan olayları çocuğa aktarmak, onun temel güven duygusuna zarar vererek onu kendi bireysel ilişkilerindeki örüntülere de zarar verebilir.

Çocuğa “acımak” önemli hatalardandır. Bu nedenle onun kaderine acıyarak her istediğini yapmak, gereksiz tezahüratlarla boş- şişik bir benlik oluşturmak da verilen önemli zararlardandır. Çocuğun rutin yaşamı ve sorumlulukları devam ettirilmelidir. Özellikle konuk olduğu ebeveynin evinde “şenlik havası” çocuğun dengeli duygu durumuna zarar verebilmektedir.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Nalan Erlik Psikolojik Danışma ve Rehberlik Psk. Dan.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)

Yazar

Nalan Erlik

Psikolojik Danışma ve Rehberlik Psk. Dan.

Randevu al