Çevremizdeki Ağır Tehlike: Cıva

Yazar Murat KeklikoğluAile Hekimi • 29 Aralık 2020 • Yorumlar:

Her geçen gün daha çok kirlenen gezegenimizde bizden sağlığımızı çalan toksinlerden kaçmaya çalışsak bile, onlardan kurtulmak kolay değil. Ağır metaller çevresel toksinler arasında bizim için çok ciddi sağlık tehdidi oluşturan önemli bir grup. Ağır metaller ve bunların sayısız bileşikleri var ama bizim için en büyük tehlikeyi oluşturan dört tanesi cıva, kurşun, arsenik ve kadmiyuma özellikle dikkat çekmek istiyoruz. Çevremizde yoğun olarak bulunan ağır metaller çocuklarda ve erişkinlerde beyin hasarı ve kalp hastalıkları dahil pek çok sağlık sorunuyla alakalı olmaları nedeniyle büyük bir çevre kirliliği problemidir.
Kimi zaman su kaynaklarına karışan kurşun gibi ağır metallerin neden olduğu toplu zehirlenmelere, bunların akarsulara karışmasına bağlı toplu balık ölümleri gibi çevre felaketlerine rastlanıyor. Maalesef şehir suyu şebekeleri önemli birer toksik ağır metal kaynağı olabiliyor. Bundan korunmanın en etkili yolu ise kaliteli bir su filtrasyon sistemiyle evimizi ve iş yerimize gelen suyu filtreden geçirmek. Şebeke suyunu ağır metalden arındırmak iyi bir başlangıç ama ağır metallerden kaçınmak için dikkat etmemiz gereken başka şeyler de var, bunların başında besinler geliyor, şimdi bu ağır metallerden biri olan civayla ilgili tehlikeye ve önlemlere bakalım:
Cıva çevremizde yoğun kirliliğe neden olan bir ağır metal. Endüstride yoğun olarak kullanılan cıva bileşikleri doğada birikmekte ve insan vücuduna deniz ürünlerinin tüketilmesi, amalgam diş dolguları, aşılar, hava kirliliği (yoğun kömür kullanımı) gibi yollardan girererek birikmektedir. Cıva özellikle sinir sistemini etkileyen bir ağır metaldir. Vücutta cıva miktarı arttıkça yorgunluk, sinirlilik hali, çarpıntı, odaklanamama, net düşünememe gibi rahatsızlıklar başlar. Çoğu durumda bunların civadan kaynaklandığı akla getirilmez.
Deniz ürünleri cıvanın yoğun olduğu gıdalardır. O nedenle bunları seçerken birkaç noktaya dikkat ederek cıva alımını azaltmanız mümkündür. Balık tüketiminde küçük deniz balıklarını tercih edilmelidir. Balık ne kadar büyükse o kadar uzun yaşadığından ve küçük deniz canlılarıyla beslendiğinden üyük balıklarda daha çok cıva toplanır. Küçük balıkların ömrü kısa olduğu için, bu balıklarda cıva birikimi fazla değildir. Sardalya, hamsi, istavrit, uskumru gibi balıklar en düşük cıva içeren balıklardır. Bunları mevsiminde gönül rahatlığı ile tüketebilirsiniz. Somon ve dil daha büyük olmakla beraber cıva içerikleri azdır. Ahtapot, kalamar, karides gibi deniz ürünleri de düşük miktarda cıva içerir. Kılıç balığı, ton balığı, köpekbalığı gibi büyük balıklar yüksek miktarda cıva içerir. Midye gibi kabuklu deniz ürünlerinde cıva birikimi fazladır. Bunları tüketmekten kaçının veya ayda en çok 2-3 defayla sınırlandırın.
Genel olarak serbest deniz balıklarını çiftlik balıklarına terhci edin. Somon, çipra, levrek gibi çiftlikte yetişen balıklar, cıva açısından riskli olmasa bile, yetiştirmede kullanılan ilaçlar ve GDO lu yemler açısından sağlıklı bir seçim değildir. Bunların denizden yakalanan doğal alternatiflerini seçmenizde fayda vardır.
Çoğu insanda gizli cıva zehirlenmesi mevcuttur. Cıva bilinen en toksik elementlerdendir. Özellikle hamile kadınlar anne karnındaki bebeğin cıvadan etkilenme riski nedeniyle cıva yoğunluğu yüksek deniz ürünlerinden uzak durmalıdır. Bir araştırmada hamile kadınların yaklaşık yüzde 30’unda cıva düzeylerinin güvenli sınırın üzerinde olduğu bulunmuştur. Sık balık tüketenlerin vücudundaki cıva miktarı nadiren balık tüketenlere göre 11 kat daha yüksektir.
Annelerin cıva maruziyetinin yüksek olması nedeniyle, bugün doğan çocukların vücutlarındaki cıva miktarı aşırı boyutlarda olabilmektedir. Hamilelik sırasıhnda cıvaya maruz kalınması doğumsal kusurları artıran, otizm ve başka gelişme gecikmelerine, dikkat bozukluğu, hiperaktivite ve başka öğrenme bozukluklarına neden olan bir faktördür. Cıva plazentayı kolayca aşarak anneden çocuğa geçmektedir. Eğer gebe kalmadan önce kadının vücudundaki cıva yükü azaltılabilirse çocuktaki doğumsal cıva yükü de azalacaktır.
Cıva pekçok reçeteli ve reçetesiz ilacın içerisinde ve vücut bakım ürünlerinde bulunabilir. Cıva mükemmel bir antiseptik olduğundan aşılarda mevcuttur. Aşılar cıva içeren bir koruyucu thimerosal içerebilir.
Kan basıncını düşürmek için tansiyon hastalarında kullanılan tiazid grubu diüretikler cıva içerir. Antiseptikler, mantar tedavisinde kullanılan anti-fungal ilaçlar, dezenfektan sabunlar, kontakt lens çözeltileri gibi gündelik hayatta kullandığımız çok sayıda ürün cıva içerebilir.
Diş Dolguları
Dişlerimizdeki cıvalı dolgulardan her çiğneme hareketiyle az miktarda cıva buharlaşarak vücuda girmektedir. Her ne kadar bu miktar çok küçük olsa da çiğneme hareketini binlerce defa yaptığımızı düşünürsek bu yoldan vücudumuza anlamlı ölçüde cıva girişi olabilir. Ağzımızdaki cıvalı dolgular eğer 15 yıldan eskiyse daha hızlı bozunmakta olup cıva salınımları artmaktadır. Bu yoldan vücuda giren cıva buharı doğrudan dokuları ve beyinden kolayca zarar gören bir organ olan beyine gitmektedir.
Çevre Kirliliği
Cıva endüstride tarım ilaçlarında, mantar öldürücü, elektrik ileticilerinin üretimi vb gibi değişik alanlarda kullanılmaktadır. Elektronik, altın madenciliği, kağıt, klor, yapışkanlar, kumaş yumuşatıcılar ve mumsu yağların üretiminde cıvadan yararlanılmaktadır. Hava kirliliğinden solunum yoluyla vücuda giren cıva miktarı önemli boyutlardadır.
Cıvayla ilgili başlıca semptomlar aşağıdakileri içerebilir:
• Akne, dermatit gibi cilt lezyonları
• Sindirim kanalında alerjik ve enflamatuar reaksiyonlar
• Depresyon, demans, tremor ve nörodejeneratif hastalıklar
• Çocuklarda Otizm
• Kronik Yorgunluk
• Uyku bozuklukları
• Görme bozukluğu
Koroner Arter Hastalığı —  Kuopio İskemik Kalp Hastalığı Risk Faktörü [Kuopio Ischemic Heart Disease Risk Factor] (KIHD) çalışması: Kalp hastalığı bulunan 2,005 erkek hasta saç kıllarındaki cıva miktarına göre dükt gruba ayrılarak ortalama 12 yıl takip edilmişlerdir. Saç kılı cıva konsantrasyonu en üst yüzde 25’lik dilimde olanlarda kalp damar hastalığından ölüm riskinin %60 daha yüksek olduğu bulunmuştur. Aynı erkeklerde koroner kalp hastalığı riskindeki artış %70 olmuştur.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)