Çocuk ve Ergenlerde Obsesif Kompulsif Bozukluk

Yazar Sebla GökçeÇocuk Psikiyatristi • 13 Haziran 2019 • Yorumlar:

Yaygınlık oranı %1-3 olan çocukluk çağı obsesif kompulsif bozukluğu ( OKB) zorlayıcı, strese neden olan düşünce ya da düşlemler (obsesyonlar) ve/veya tekrarlayıcı veya ritüalistik davranış veya zihinsel eylemlerle (kompulsiyonlar) karakterize, kronik, psikososyal bozulmaya ve işlevsellik kaybına sebep olan nöropsikiyatrik bir bozukluktur. Obsesyon Latince bir kelime olan, bir şey tarafından ele geçirilmiş, meşgul edilmiş anlamına gelen “obsidare” kelimesinden türemiştir. Amerikan Psikiyatri Birliği, psikiyatrik bozukluklar tanı sınıflaması DSM IV TR’de OKB Anksiyete Bozuklukları içinde yer alırken DSM V’te Obsesif Kompulsif Bozukluk ve İlişkili bozukluklar başlığı altında sınıflandırılmıştır.

Dünya sağlık örgütü OKB’nin meydana getirdiği hasarın ölümcül olmayan hastalıklar içinde 11. sırada olduğunu bildirmiştir.Obsesyonlar tekrarlayıcı, rahatsız edici, mantık dışı olduğu kabul edildiği halde uzaklaştırma çabalarının başarısız kaldığı düşünce, dürtü ve düşlemlerdir. Kompulsiyonlar ise obsesyonlara tepki ve obsesyondan doğan anksiyeteyi azaltmak için ortaya çıkan tekrarlayıcı davranışlar ve zihinsel eylemlerdir .Çocuk ve Ergenlerde OKB tanısı koymak için obsesyon veya kompulsiyonların zaman alıcı, zorlayıcı ve gerginlik verici nitelikte olması gerekmektedir.

OKB en sık çocukluk çağı (10-11 yaş) ve ergenliğin sonu genç erişkinlik (19-23 yaş) döneminde görülür. Ergenlik öncesi erkeklerde sıklık daha fazla iken ergenlikte eşit oranda görülür . Erken başlangıç daha şiddetli ve kötü seyir ile ilişkilidir. Ayrıca erken başlangıçlı olgularda genetik yüklülük ve tiklerle birliktelik daha fazladır. OKB’li erişkinlerin %80’i belirtilerinin çocukluk çağında başladığını ifade etmişlerdir .OKB’li çocuklarda konsantre olma, ödev tamamlamada güçlük gibi yüksek oranda akademik zorluklar görülmektedir. Yine OKB’li çocukların ailelerinde işlev kaybı sıklıkla mevcuttur. Bu çocuklar yaşıtlarına oranla daha az sosyal aktivitelere katılırlar. OKB’de görülen işlev kaybı belirti şiddeti ve eştanı oranları ile ilişkilidir.Etiyolojide genetik, nörokimyasal, yapısal, psikodinamik gibi pek çok etkenin bir arada rol aldığına inanılmaktadır. OKB’li çocukların ailelerinde % 11 oranında OKB bildirilmiştir. Homozigot ikizlerde % 67.5, heterezigot ikizlerde ise % 31 oranında birliktelik gösterilmiştir. Bu bulgularda OKB’nin yüksek oranda genetik geçişli bir hastalık olduğunu göstermektedir.

Obsesyon ya da kompulsiyonu olan çocuk ve ergenler sıklıkla ısrarcı düşüncelerine ve tekrarlayıcı ritüellerine gereksiz şekilde aşırı zaman ayırmaları nedeni ile tedavi arayışına girerler. Çocuklar obsesyonlarından dolayı suçluluk hissedebildiğinden ebeveynlarinden saklama eğiliminde olabilirler. Bazı çocuklar için kompulsif ritüeller aşırı korku ve kaygılarına karşı mantıklı yanıtlar olarak algılanabilir. Çocuk ve ergenlerde görülen en sık obsesyonlar; kir, mikrop ya da hastalığın bulaşması veya bunlara maruz kalmaya yönelik aşırı korkular ile kendilerine ya da aile bireylerine zarar geleceği korkusu ve agresif dürtüler üzerindeki kontrollerini kaybederek başkalarına zarar vereceği kuşkularıdır. Simetri, tam olma gereksinimi, biriktirme ve dinsel ve ahlaki konularla aşırı ilgilenme ( günah işleme korkusu gibi) gibi obsesyonlar da sık bildirilmektedir. Temizleme, kontrol etme, sayma, tekrarlayıcı davranışlar, düzenleme çocuk ve ergenlerde en sık görülen kompulsiyonlardır.

Çocukluk dönemi OKB olgularında obsesyonların eşlik etmediği saf kompulsiyonlar görülebilmektedir. olan çocuk ve ergenlerde kararsızlık, kuşkuculuk, çekingenlik, yavaşlık kişilik özellikleri olarak sıklıkla görülmektedir. Çocuklar obsesyon ve kompulsiyonlarının aşırı ve anlamsız olduğunun farkında olmayabilirler.Okul öncesi dönemde çocukların oyun ve davranışlarında gelişimsel düzeyleri ile uyumlu ritüeller gözlenebilmektedir. Okul öncesi çocuklar sıklıkla ritüelistik oyunlara ilgi duyarlar ve banyo yapma, öykü okunması, aynı oyuncakla oynama gibi rutinler, ritüeller onları rahatlatır. İşlev kaybına ve aşırı korkuya sebep olmazlar. Okul çağına geldiklerinde bu ritüeller katılığını kaybeder ve sıklıkla OKB ilişkili değildir.Çocukluk ve ergenlik döneminde görülen OKB tedavi edilmediğinde kronikleşebilir, işlevlerde belirgin bozulmaya sebep olur ve ilerleyen dönemlerde tedavi edilebilme oranı azalır.Tedavi parametrelerinde hafif ve orta şiddette vakalarda sadece BDT önerilirken, daha ağır düzeyde OKB’de BDT ve SSRI kombinasyonu önerilmektedir .

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Sebla Gökçe Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Prof. Dr.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)