Diyabet ve Egzersiz

Yazar Gökhan ÇelikDiyetisyen • 28 Şubat 2020 • Yorumlar:

Diyabet veya diğer adıyla şeker hastalığı besinlerle vücudumuza besinlerle alınan glikozun kanda yükselmesi olarak tanımladığımız yaygın ve kronik bir hastalıktır. Pankreas adlı hücremiz insülin hormonu salgılayarak glikozu kandan çeker ve hücrelerin içine girmesini sağlar. Hücre içine giren glikoz enerji olarak kullanılır. İhtiyaçtan fazla glikoz alınmışsa kaslar ve karaciğerde glikojen olarak depolanır. Diyabet hastalarında yeterli insülin üretilmez ya da üretilen insülin etkili bir şekilde kullanılmaz. Bu durumda glikoz hücre içine giremez ve kanda yükselir. Tip 1 diyabet, tip 2 diyabet, gestasyonel diyabet ve prediyabet olmak üzere dört çeşidi vardır. Diyabeti olmayan bireyin açlık kan şekeri seviyesi 120 mg/dl; tokluk kan şekeri(yemekten iki saat sonra) seviyesi ise 140 mg/dl’nin üstüne çıkmaz. Açlık ve toklukta ölçülen kan çekerinin bu değerlerin üstüne çıkması diyabet varlığını gösterir. Kişinin diyabetli olup olmadığı Açlık Kan Şekeri ölçümü (AKŞ) veya Oral Glikoz Tolerans testi (OGTT) yapılarak anlaşılır. Açlık kan şekeri ölçümü 100-125 mg/dl olması prediyabet (gizli şeker) sinyalidir. Açlık kan şekeri ölçümünün 126 mg/dl ve üstü olması ise diyabetin varlığını gösterir. Oral glikoz tolerans testinde (glikoz tüketildikten 2 saat sonra yapılan kan şekeri ölçümünde) 140-199 mg/dl ise prediyabet(gizli şeker); 200 mg/dl veya üzeri ise diyabet tanısı koyulur.

Tip 1 diyabet pankreasta bulunan, insülin üreten beta hücrelerinin otoimmün süreç sonunda zedelenmesi ile meydana gelir. Tip 1 diyabette mutlak insülin eksikliği vardır ve tip 1 diyabet hastaları insülin hormonunu ömür boyu dışardan (enjekte yoluyla) almak zorundadır. Tip 1 diyabet sıklıkla çocukluk ve gençlik yaşlarında ortaya çıktığı için ‘juvenil diyabet’ adını da alır. İnsüline bağımlı diyabet olarak da adlandırılır. Tip 1 diyabet tedavisinde mutlak çözüm insülin enjeksiyonudur. Tedaviye yardımcı diğer yöntemler ise sağlıklı beslenme düzenli egzersiz ve eğitimdir.

Tip 2 diyabet; pankreasın yeterli insülin üretmemesi veya üretilen insülinin etkili kullanılamaması sonucu kan şekerinin aşırı yükselmesidir. Tedavide birinci basamak tıbbi beslenme tedavisidir. Beslenme alışkanlıklarının ve yaşam tarzının değiştirilmesi, günlük hayatında egzersizi arttırmak gibi tedavi edici yöntemler kan şekerini normal sınırlar içinde tutmaya yetmezse oral hap tedavisine başlanır.

Gestasyonel diyabet; daha önce diyabeti bulunmayan bir kadında gebelik sırasında ortaya çıkan ve genellikle doğum sonrası ortadan kalkan diyabet türüdür. Gebeliğin 24-28. Haftasında yapılan OGTT ile tanı koyulur. Açlık kan şekerinin 92mg/dl’nin üzerinde olması, 1.saatte 180 mg/dl'nin üzerinde olması, 2.saat sonra 153 mg/dl'nin üzerinde olması, 3.saat sonra 140 mg/dl'nin üzerinde olması kriterlerinden en az ikisi mevcutsa tanı koyulur.

Egzersiz diyabetli bireyler için neden önemlidir? Besinler vücuda girdikten sonra fiziksel aktivite ile yiyecekler parçalanır ve oluşan şeker kas dokusu tarafından kullanılarak kan şekeri düşer. Fazla kilolu ve diyabet olan kişilerde yapılan egzersiz hem kilo azalmasını sağlar hem de harcanan enerjiyi artırır. Yapılan araştırmalar fiziksel aktivitenin kan basıncını düşürdüğü, insülin duyarlılığını arttırdığı, depresyon ve anksiyeteyi azalttığı sonucunu vermiştir. Obez bireylerde diyabet görülme sıklığı daha yüksektir. Fiziksel aktivite azalması sonucu obezite artmakta ve buna bağlı olarak tip 2 diyabet görülme riski artmaktadır. Egzersiz; plazma glikozunu ve 3 aylık kan şekeri düzeyini gösteren HbA1c seviyesini düşürür, postprandiyal insülin seviyelerini düşürür, insülin duyarlılığını artırır ve lipid profilini düzenler. Aynı zamanda bozulmuş glikoz toleransı olan bireylerde diyabet oluşumunu engellemeye yardımcıdır. Diyabetli bireylerin haftada en az 150 dakika aerobik egzersiz yapmaları önerilmektedir. Egzersiz; GLUT-4 seviyelerini yükselterek glikozun kandan hücrelere geçişişini sağlayarak kan şekerinin dengelenmesine de yardımcı olmaktadır. GLUT-4 insülin veya başka uyarılarla hücre membranına doğru hareket eden hücre içi bir proteindir. Dikkat edilmesi gereken nokta ise yapılan egzersiz türünün kişiye özel olmasıdır. Egzersiz programına başlamadan önce kişinin glikoz seviyeleri kontrol edilmeli, HbA1c düzeyine bakılmalı ve kardiyovasküler sistem açısından değerlendirilmelidir. Egzersiz yapıldığı zaman anaerobik metabolizma aerobik metabolizmaya dönüşmektedir ve kaslara oksijen ve glikoz girişi artmaktadır. Yapılan bazı araştırmalarda 7 gün boyunca 50 dakika ve üzeri yapılan egzersizlerde obezitenin ne bozulmuş glikoz tolerasyonunun önemli ölçüde azaldığı tespit edilmiştir. Egzersiz insülin etkinliğini artırarak kan şekerini dengeler ve obezite prevelansının azalmasını sağlar. Egzersizin türü, süresi, yoğunluğu, egzersiz öncesi sırası sonrası beslenme de kilo veriminde etkili faktörlerdendir. Egzersiz yoğunluğu maksimum aerobik kapasite yüzdesi olarak tanımlanmaktadır. Düzenli antrenman yapan bireylerde enerji kaynağı olarak glikoz yerine serbest yağ asitleri kullanılmaktadır. Bu da dayanıklılığın artmasında önemli bir etkendir. Bunun sebebi düzenli egzersiz yapan bireylerde kas glikojen depolarının egzersiz yapmayan bireylere göre daha yavaş boşalmasıdır. Yapılan egzersizin süresi uzadıkça kas glikojen depoları birkaç saat içinde tükenmektedir ve böylece ihtiyaç olan enerjiyi sağlamak için vücut yağ yıkımına başlamaktadır. Egzersiz öncesi karbonhidrattan zengin beslenen bireylerde karbonhidrattan kısıtlı beslenen bireylere göre dayanıklılığın daha çok arttığı da bilinenler arasındadır.

Diyabetli bireylere düzenli bir şekilde diyabet eğitimi verilmelidir. Diyabet eğitimi; hemşire, diyetisyen, doktor, eczası, terapist, klinik psikolog, egzersiz fizyoloğu ve sağlık eğitmeni gibi birçok meslek grubu bir arada bulunmalı ve multidisipliner şekilde yaklaşılmalıdır. Verilecek egzersiz türü tamamen bireye özel olmalıdır. Kişinin diyabet öyküsüne, kaç yıldır diyabet hastası olduğuna, kan glikoz düzeyine, komplikasyon varlığına, beslenme öyküsüne, sağlık durumuna, ortopedik durumuna ve yaşam tarzına bakılarak egzersiz programı hazırlanmalıdır. Diyabet hastalarında egzersiz programına başlamadan önce mutlaka göz muayenesi yapılmalıdır. Hastanın psikolojik durumu da egzersiz planının hazırlanmasında önemli bir faktördür. Egzersizin depresyon, anksiyete gibi psikolojik sorunlara iyi geldiği bilinmektedir.  Bazı durumlarda egzersiz türü, süresi ve yoğunluğu seçimi çok önemlidir. Bu durumlar; 35 yaş üstü olması, 25 yaş üstü ve 10 yıl üzeri tip 2 diyabet/ 15 yıl üzeri tip 1 diyabet olması, diyabetten başka kronik hastalık olması, fiziksel bir engel veya diyabet komplikasyonlarının olması gibi durumlar bunlara örnektir. Solunum yolu hastalığı olanlara(astım, bronşit gibi) ve kardiyovasküler rahatsızlığı olan kişilere ağır egzersizler önerilmemelidir. Retinopati, nefropati, diyabetik ayak gibi komplikasyonları olan bireylere de egzersiz önerilmemesi gerektiği unutulmamalıdır. Egzersizin ne zamanlar yapılacağı da önemli bir ayrıntıdır. Özellikle aç karna yapılan egzersizler kan şekerinin yükselmesine sebep olabilir. Egzersiz için en uygun zaman yemek yendikten sonraki 1-2 saattir. Yemek yer yenmez egzersiz yapılmamalıdır. Yemeklerden 3 saat sonra veya aç karna yapılan egzersizler kişiyi hipoglisemiye sokabilir. Haftada en az 3-4 kez egzersiz yapılmalıdır. Her gün düzenli şekilde yapılırsa daha faydalıdır. Egzersiz süresi en az 5 dakika olmalıdır. Zamanla artırılmalı ve 60 dakikaya kadar çıkılmalıdır. Vücudun herhangi bir bölgesini çalıştıran egzersizler yerine tüm vücudu çalıştıran egzersizler tercih edilmelidir. Egzersize başlamadan önce kan şekeri düzeyi 100mg/dl’nin altında olmamalıdır. Olması halinde hipoglisemi gelişebilir. Kan şekeri düzeyi 240mg/dl’nin üzerinde olması da kan şekerini daha çok yükselterek keton cisimleri oluşturabilir. İnsülin enjeksiyonu kullanılıyorsa egzersiz saati insülinin etki saatine denk gelmemelidir. Uzun süren egzersiz sonucunda da boşalan glikojen depolarını doldurmak için karbonhidrat içeren besinler tüketilmelidir. 

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)