Diyabet

Diyabet nedir?

Diyabet pankreasın yeterli insülin üretememesi veya vücudun ürettiği insülini etkili bir şekilde kullanamaması sonucu oluşan hastalıktır. Diyabet nadir görülen genetik formlarını bir kenara bıraktığımızda karşımıza başlıca iki farklı şekilde çıkmaktadır. Bunlar Tip1 ve Tip 2 diyabettir.

Tip 1

  • Tip 1 diyabet bulunan hastalar genellikle kilolu değillerdir.

  • Gençtirler. Genellikle 30 yaşından önce başlar. Okul öncesi (6 yaş civarı), ergenlik dönemi (13 yaş civarı) ve 20’li yaşların başında en sık görüldüğü klasik üç dönem vardır.

  • “Geç başlangıçlı tip 1 diyabet” (LADA: Latent autoimmune diabetes of adult) formu çok daha geç yaşlarda ortaya çıkar. Özellikle günümüzde bazı toplumlarda %7,5-10 gibi görülme sıklığı ile çocukluk çağı tip 1 diyabete yakın oranda görülmektedir. Çocukluk çağı tip 1 diyabete oranla daha yavaş gelişen insülin eksikliği ve ileri yaşlarda ortaya çıkması nedeniyle çoğu zaman yanlışlıkla tip 2 diyabet tanısı konulur. 

  • Bağışıklık sistemimizin pankreas organındaki bazı enzimlere karşı verdiği reaksiyondan dolayı bir insülin eksikliği sorunudur.

  • Ani başlangıçlıdır. Bir kısmı şeker koması sebebiyle acil servise başvurarak tanı alırlar.

  • Tek tedavisi vücutta eksik olan hormonun yerine konması yani insülin tedavisidir. Bu tedaviyi almak zorundadırlar.

  • Tüm diyabetlilerin %5-10’unu oluştururlar.

Tip 2

  • Tip 2 diyabet bulunan hastalar genellikle kiloludurlar.

  • Genellikle 40 yaş üstü bireylerde ortaya çıkar.

  • Asıl sorun insülin direncidir fakat zamanla insülin direncini yenmek adına pankreas organı yüksek miktarlarda insülin salgıladığında kişi yaşam tarzı değişikleriyle insülin salgısını daha makul seviyelere çekmediği sürece kısmi insülin eksikliği de ortaya çıkabilir.

  • Yavaşça ortaya çıkar.

  • Risk altındaki bireylere tarama önerilir.

  • Haplarla veya insülin tedavisi ile tip 2 diyabetik hastalar tedavi edilebilir.

  • Tüm diyabetlilerin %90-95’ini oluştururlar.

Kuzey Avrupa’ da yapılan bir çalışmaya göre, sadece yaşam tarzı değişiklikleri yani beslenme, egzersiz çalışmaları ile yüksek riskli bireylerde tip 2 diyabet ortaya çıkması %58 engellenmiştir.

Tip 2 diyabette başlangıçta insülin salınımı yeterlidir. Birey normal kan şekeri seviyelerini sağlayabilir. Ancak zamanla hareketsiz yaşam, yanlış beslenme gibi durumlarla vücuttaki pankreas organı şekeri normal sınırlarda tutabilmek için daha fazla insülin üretmek zorunda kalıyor. Başlangıçta vücudumuz daha yüksek insülin düzeyleriyle kan şekeri düzeylerini normal sınırlarda tutabilirken birey beslenme ve egzersiz ile vücuduna yardım etmez ise bir dönemden sonra vücut kan şekerini normal sınırlarda tutamaz. 

Bir hastaya tip 2 tanısı konulduğunda aslında bu kişinin yaklaşık 8-10 yıl öncesinden başlayan insülin direnci, bozulmuş açlık glukozu ve bozulmuş glukoz toleransı olarak adlandırdığımız bir şeker metabolizma bozukluğu olduğunu bilmeliyiz. Bu kayıp yıllardan dolayı hastaların bir kısmına ilk defa “tip 2 diyabet hastalığınız var” dediğimizde ne yazık ki komplikasyon olarak ifade ettiğimiz göz, böbrek, kalp damar sistemi ile ilişkili organ hasarları gelişmiştir.

Dünyada Diyabet

Son zamanlarda dünyada diyabet için epidemi ifadesi kullanılır. Bunun sebebi çok hızlı yayılma ve artış göstermiş olmasıdır. Dünya Sağlık Örgütü’nün öngörülerine göre, 2015 yılında dünyada 415 milyon diyabet hastası var iken bu sayının 2040 yılında 642 milyona ulaşması bekleniyor. Bu anlamda diyabet dünyadaki en yaygın bulaşıcı olmayan hastalıktır.

Türkiye’de durum nasıl?

1997 ve 2010 yıllarında TURDEP-1 ve TURDEP-2 yani Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans Çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmaların sonucunda, ülkemizde 13 yılda diyabet sıklığının %90 arttığı görülmüştür. Bayanlarda artış hızı ve görülme sıklığı erkeklere göre daha fazladır. 

Normalde tip 2 diyabet 40-50 yaşındaki insanlarda görülürdü. Günümüzde değişen beslenme alışkanlıkları ve fiziksel aktivitenin azalması nedeniyle çocukluk döneminde dahi tip 2 diyabet görebiliyoruz. 

Diyabet için tarama kimlere yapılmalı?

Kilolu veya obez (vücut kütle indeksi ≥25 kg/m2) olan bireylerde aşağıdaki risk aktörlerinden en az bir tanesi var ise hangi yaşta olurlarsa olsunlar diyabet açısından gerekli testler yapılmalıdır.

  • Birinci derece yakınlarında diyabet bulunan bireyler

  • İri bebek (doğum tartısı 4 kg veya üzerinde olan) bebek doğuran veya daha önce gebelikte diyabet tanısı almış bireyler

  • Hipertansiyon tanısı olanlar (KB ≥ 140/90 mmHg)

  • Kan yağlarında anormallikler olan hastalar (HDL-kolesterol ≤ 35 mg/dl veya trigliserid ≥ 250 mg/dl)

  • Polikistik over sendromu öyküsü olan bireyler

  • İnsülin direnci ile ilgili klinik hastalığı veya bulguları (akantozis nigrikans) bulunan bireyler

  • Kalp damar hastalığı bulunanlar

  • Fizik aktivitesi düşük olan bireyler

  • Doymuş yağlardan zengin ve posa miktarı düşük beslenme alışkanlıkları olanlar

  • Şizofreni hastaları ve atipik antipsikotik ilaç kullanan bireyler

  • Organ (özellikle böbrek) nakli yapılmış hastalar

Risk grubundaki bireylerde ilk tarama normal çıkarsa yaşam boyu 3 yılı aşmayacak aralıklarla takip edilmelidirler. Gebelikte diyabet tanısı almış kadınlar doğumdan 6 hafta sonra yapılması gereken ilk değerlendirme normal sonuçlansa dahi yaşam boyu 3 yılda bir kontrol edilmelidirler. Bu risk faktörlerine sahip olmayan bireylerde ise 40-45 yaşından itibaren diyabet açısından değerlendirme yapılmalıdır.

Dünyada en sık ölüm nedenleri;

  1. Kalp damar hastalıkları

  2. Diyabet

  3. Kanser

Kalp damar hastalıkları yılda 17.5 milyon kişinin ölmesine sebep olurken diyabet 5 milyon kişinin ölmesine sebep oluyor. Ancak kalp damar hastalarının yarısından çoğunda diyabet vardır. Yani aslında en sık ölüme sebep olan kalp damar hastalıklarının büyük çoğunluğunda da diyabet sorumludur.

Diyabetik hastalar gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerde daha çoktur. Gelişmiş ülkelerde toplumsal bilinç, sosyoekonomik düzey, kültürel düzey arttıkça sağlıklı beslenme, sağlıklı yaşam tarzı hakkında daha ciddi bir bilinç oluşuyor. Bu da diyabetin ortaya çıkmasını etkiliyor tabii ki.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Serhat Işık Endokrinoloji Ve Metabolizma Hastalıkları, İç Hastalıkları Doç. Dr.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)

Yazar

Serhat Işık

Endokrinoloji Ve Metabolizma Hastalıkları, İç Hastalıkları Doç. Dr.

Randevu al