Diyabette Beslenme

Yazar Ezgi SağlıcakDiyetisyen • 30 Aralık 2019 • Yorumlar:

Vücudumuzda ‘pankreas’ adı verilen organın ‘insülin’ adlı hormonu ya hiç üretememesi ya da ürettiği insülinin vücuda yetersiz geldiği durumda ortaya çıkan bir hastalıktır. Hiperglisemi dediğimiz kanda şeker yükselmesi ile karakterizedir. Köken olarak endokrin (hormonal) bir rahatsızlık olsa da metabolik hastalık görünümündedir, çünkü diyabette karbonhidrat, lipit ve protein metabolizmaları bozulur.

İnsülin, kanımızdaki glikoz ile salgılanan ve bu glikozun hücreler tarafından kullanılmasını sağlayan bir hormondur. Kandaki glikoz seviyesi yükseldiği zaman pankreas uyarılır ve birkaç dakika içerisinde gerekli olan insülin salgılanır. İnsülinin salgılanmadığı ya da yetersiz salgılandığı durumlarda ise glikoz hücrelerimize giriş yapamaz ve yakıt olarak kullanılamaz. Bunun sonucunda da kandaki glikoz seviyesi yükselir.

Amerikan Diyabet Cemiyeti ve Dünya Sağlık Örgütü’nün diyabet için kabul ettiği tanı kriterleri;

  • Açlık Plazma Glikozu (APG) >= 126 (min. 8 saatlik açlık)

  • Oral Glikoz Tolerans Testi (OGTT) sırasında, 2. Saat plazma glikozu >= 200 (OGTT: WHO’nun 75 gr glikoz) 

  • HbA1c >= %6.5

Bu kriterlerden sadece birinin olması tanı için yeterlidir.

Plazma glikozuna göre;

  • APG 100-125 mg/dL bozulmuş açlık glikozu

  • OGTT 2. Saat plazma glikozu 140-199 mg/dL bozulmuş glikoz toleransı olarak kabul edilmektedir.

Diyabetli bireyler, sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzı haline getirmelidir. Diyabet kontrolünde kilit nokta, öğün içeriklerini ve öğün saatlerini ayarlamaktır. Bu, kişinin; yaş, boy, cinsiyet, yaşam tarzına göre değişmekte olup kişiye özel bir beslenme programı diyetisyen tarafından hazırlanmalıdır.

Tip 2 diyabetiklerin %80 den fazlası obezdir. Enerji alımının azaltılmasıyla orta düzeyde sağlanan kilo kaybı ile birlikte insülin direnci azalmaktadır. 

Diyabette tüketilen karbonhidratın türü ve miktarı çok önemlidir. Karbonhidratlar basit ve kompleks karbonhidratlar olarak ikiye ayrılır. Kompleks karbonhidratların glisemik indeksi düşüktür, yani sindirilmeleri sırasında kan şekerini daha yavaş yükseltir ve düşürürler. Bu nedenle kan şekerinde ani dalgalanmalar yaşanmamış olur. 

Yiyeceklerin sindirilmeyen kısımları posa olarak adlandırılır. Diyabetin beslenme tedavisinde karbonhidrat kadar posanın da önemi büyüktür. Yüksek posalı diyetin insülin ve kan glikozu üzerine yararlı etkileri olduğu çalışmalarla gösterilmiştir. 

Posadan zengin besinler, rafine (basit) karbonhidrattan zengin olanlara göre daha düşük enerji içerirler ve midede hacim oluşturup doygunluğu arttırırlar. Böylece düşük enerjili diyetlerin kullanılabilirliği artmış olur. Posa tüketimini arttırmak için: 

  • Haftada 2 gün kurubaklagil tüketmelisiniz.

  • Yemeklerin yanına mutlaka salata da yemeyi alışkanlık haline getirmelisiniz.

  • Rafine (basit) karbonhidrattan uzak durmalısınız. Beyaz pirinç, beyaz ekmek, unlu gıdalar…

  • Bulgur, tam buğday-çavdar ekmeği porsiyonuna dikkat ederek tüketebilirsiniz.

Yağlar yüksek enerji veren bir besin grubudur. Bu nedenle kontrollü tüketilmesi ve iyi yağların seçilmesi gerekir. Fazla ve yanlış tüketildiğinde kilo alımına ve kalp-damar hastalıklarına neden olabilir.

  • Günlük alınan yağ miktarı, toplam kalorinin %30’ unu geçmemeli. 

  • Günlük alınan kolesterol miktarı 300 mg’ın altında olmalı. 

  • Zeytinyağı, fındık yağı, ayçiçek yağı gibi sıvı yağlar tercih edilmeli. 

  • Haftada 2 gün balık tüketmeye özen gösterilmeli.

  • Etli yemeklere ayrıca yağ ilavesi yapılmamalı.

  • Salam, sosis, sucuk gibi şarküteri ürünlerini tüketmekten mümkün olduğunca kaçınılmalı.

  • Her gün yumurta tüketilmeli.

  • Yemekleri pişirirken kızartma-kavurma gibi yöntemler yerine haşlama, fırın, ızgara gibi sağlıklı yöntemler tercih edilmeli.

Ara öğünlerin yapılması özellikle diyabetik bireylerde oldukça önemlidir. Kan şekerini kontrol altında tutabilmemiz ve hipogliseminin önüne geçebilmemiz için 3-3.5 saatten uzun süre aç kalmamak gerekiyor. Ara öğün sıklığı ve saatleri kişiden kişiye değişmektedir. 

Ara öğünlerin yapılması ne kadar önemliyse bu ara öğünde ne tüketildiği de bir o kadar önemlidir. Ara öğünlerde karbonhidrat + protein ikilisini sağlayacak seçenekler oluşturulmalı, ara öğünler hem besleyici olmalı hem de uzun süre tokluk sağlamalı.

Örneğin;

1 porsiyon meyve + 2 adet tam ceviz

1 porsiyon meyve + 1 su bardağı süt veya kefir

1 porsiyon meyve + Yarım kase yoğurt

3 adet kuru kayısı + 6 adet çiğ badem

2 adet galeta + 1 su bardağı ayran gibi seçenekleri tercih etmek doğru ve sağlıklı olacaktır. 

Dikkat etmeniz gereken diğer bir önemli nokta da kesinlikle öğün atlamamanızdır. Öğünlerin saatine ve düzenine her gün dikkat etmeniz ve bunu yaşam şekli haline dönüştürmeniz gerekir. Yeterli ve dengeli beslenmeye özen göstermelisiniz. 

Fiziksel aktiviteye zaman ayırmalısınız. 

İdeal vücut ağırlığınızda olmalısınız.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)