Dünyaya geldiği andan itibaren insanların hayatlarını devam ettirebilmek, büyümek, gelişmek ve üretken olabilmeleri adına vücutlarına yeterli besin almalarına, beslenme adı verilmektedir. Buna bağlı olarak, kişinin beslenmesini bilinçli bir şekilde gerçekleştirmesi gerekmektedir (Baysal, 2007). Her ne kadar beslenme fizyolojik bir gereksinim olarak görülse de psikolojik açıdan da oldukça önemli bir rolü vardır. İnsanlar üzgün, öfkeli, baskı altında, heyecanlı, stresli ya da mutlu hissettikleri durumlarda da yeme davranışında artma ya da azalma gözlemlenebilmektedir (Konttinen, 2012). Bu gibi durumlarda, herhangi bir fizyolojiye bağlı olmadan, yemek yeme zamanı gelmeden ya da herhangi bir sosyal gereklilik olmadan, duygulanıma karşı gerçekleştirilen yemek yeme davranışı duygusal yeme olarak adlandırılmaktadır (Sevinçer ve Konuk, 2013). Duygusal yemek yemeye sebep olan duygusal açlık fizyolojik açlıktan, beklenmedik bir şekilde başlaması ve bireyin yiyecek ayrımı yapmadan özellikle şekerli, tuzlu ve yağlı yiyeceklerin tercih edilmesi yönüyle farklılaşmaktadır (Benton ve Donohoe, 1999).
Yapılan araştırmalarla bireylerin yeme davranışını ve duygusal durumları arasındaki ilişki incelenmiştir. Macht (2008) araştırmaya katılan bireyler arasında farklılar olduğunu belirtmiş olsa da genellikle stres, depresyon, öfke ve anksiyete gibi olumsuz olarak adlandırılan duyguların, yeme davranışının artmasına neden olduğunu ve bireylerin beslenme ile ilgili alışkanlıklarında değişimlere neden olduğunu belirtmiştir. Buna karşılık yapılan başka bir araştırmada mutluluk gibi pozitif olarak adlandırılan duyguların vücuda alınan besinlerden zevk almaya ve sağlıklı besinlerin tercih edilmesine sebep olmuştur (Macht, Roth ve Ellgring, 2002). Literatür incelendiğinde duygusal yemenin; stres, depresyon, ebeveyn modellemesi, öfke, can sıkıntısı ve mutlulukla ilişkili olduğu gözlemlenmiştir. Son zamanlarda duygusal yemenin, obezite ve beden kitle indeksiyle ilişkili olduğu görülmüştür, bu sebeple tedavi kısmında psikoterapinin önemi de oldukça artmıştır (İnalkaç ve Arslantaş, 2018).
Duygusal yeme hakkında bilinçlenmenin, okumanın tedavide destekleyici olduğu gözlemlenmiş olsa dahi bu konuyla ilgili yeterli araştırma bulunmadığı için, kesinlikle okumanın tedavi edici bir unsur olduğu söylenmemektedir (Troscianko, 2018). Bunun dışında bireylere yedikleri yiyecekler hakkında farkındalık kazandırmak oldukça önemlidir. Bireylerin besinlerin hangisini, nerede ve nasıl yiyeceğini düşünmesi; dış etmenlerin yemek yeme üzerinde yarattığı etkiyi fark etmesi ve besinlerle ilgili yargılamalar yapabilmesi, farkındalığın oluştuğunu göstermektedir (Çolak ve Aktaç, 2019). Bunun yanı sıra sezgisel yeme eğitimi de duygusal yemek yeme ile başa çıkmada destekleyicidir. Bu eğitimde bireylerin acıkma ve doyma gibi yemek yemeye başlama ve sonlandırma üzerinde durulmaktadır (Özkan ve Bilici, 2018). Düzenli bir tedavi, farkındalık ve duyguların kontrolü tedavide oldukça önemlidir ve tedavinin etkililiğini arttırmaktadır.
Bu makalenin DoktorTakvimi web sitesinde yayımlanması, yazarın açık izniyle yapılmaktadır. Web sitesindeki tüm içerikler, fikri ve sınai mülkiyet mevzuatı kapsamında uygun şekilde korunmaktadır.
DocPlanner Teknoloji A.Ş. web sitesi tıbbi tavsiye sunmaz. Bu sayfanın içeriği, metinler, grafikler, görseller ve diğer materyaller de dahil olmak üzere, yalnızca bilgilendirme amacıyla oluşturulmuştur ve tıbbi tavsiye, teşhis veya tedavinin yerini almak amacı taşımaz. Herhangi bir sağlık sorununuzla ilgili şüpheniz varsa, bir uzmana danışınız.