En Değerli Biz Çocuklarımız

Yazar Ülkü Demirci Erdem • 28 Mart 2017 • Yorumlar:

Zaman değişti. Çok çocuklu aileler değiliz artık. Çocuklarda iş gücü değil zaten, bizim işimiz gücümüz onlar bundan sonra. Sosyolog Zelizer’in ifadesiyle, “ekonomik açıdan değersiz, duygusal açıdan paha biçilmez” dir modern yaşamın çocukları.

Gönlümüzde paha biçilmez çocuklar için en iyisini yapmak, en doğru gelişimi sağlamak, ideal anne-baba olmak için yüzlerce hatta binlerce kaynak bulmak mümkün günümüzde. Kitaplar, dergiler, web siteleri, sosyal medya grupları, eğitimler, televizyon programları, gelişim materyalleri, beyin formatlama çalışmaları bunların başlıcaları. Hatta bunlar arasında, sporcu çocuk yetiştirme, akademik zeka geliştirme, seçeneklerinin yanısıra, vejeteryan, glutensiz, korkusuz çocuk yetiştirme gibi seçenekler sunan kaynaklar da bulmak mümkün. Anne karnındaki süreçte başlayan eğitimler de, günümüz ebeveynlerine sunulmuş imkanlar arasında. İmkan olmanın ötesinde, bir gereklilik halini almaya başladı. Hatta anne baba olmak, okuluna gidilmesi gereken, ehliyeti alınması gereken bir şey olma yolunda ilerliyor sanki.

Çocuk gelişimi ve psikolojisi hakkında daha çok biliyoruz artık. "Ağaç yaşken eğilir" de demiş atalarımız, o zaman istediğimiz gibi şekillendirebiliriz bu minik yavruları. Ve tüm bu şartlar bir araya gelince sarıyor bir mükemmel anne baba olma kaygısı ebeveynleri. Teknolojinin sunduğu imkanlarla yapılan araştırmalar, veli toplantılarında geçen konuşmalar, sayısız insanın aile hayatı hakkında bilgiye ulaşılabilen sosyal medya kanalları, bir yandan aile büyüklerinin öğretileri derken aile olma huzurunun yerini, doğru aile olma kaygısı alıveriyor. Çocuk yetiştirmek, bir kriz olarak olarak ele alınıyor artık. Tüm bu saydıklarımın her birinin niyeti şüphesizki kutsal bir duygudan geliyor; sevgiden. Hangi ebeveyne sorarsanız sorun nihayi istekleri “çocuklarının mutlu olması” olacaktır. Bunun içinde "başarı” mutluluğu yakalamak için ilk araç olarak tandımlanır bir çoğu tarafından.

Bir danışan çocuğundaki davranış problemleri sebebiyle geliyor merkezimize. Okulda uyumsuz davranışlar ve derslerindeki düşüşden bahsetiyorlar. Ev içinde agresif tavırlar, kardeşine karşı olumsuz yaklaşımlar genel şikayetler. Biz onun mutluluğu için herşeyi yapıyoruz diyor anne, en iyi okullardan birisinde, spor, etkinlik özel ders tüm ihtiyaçlarını karşıladık. Bu çocuk neden böyle? Bir diğeri tırnaklarını yemesinden şikayetçi oğlunun, görüşme ayarlamak istediğimizde çocuğun boş vaktini bulmakta zorlanıyoruz. Bir başkası sınavlara hazırlanmayı bıraktığını söylüyor 8 yaşındaki çocuğunun, ne sınavı diyorum merakla, yetenek sınavı diyor danışan, özel çocukları seçmek için; o kadar kitap aldık hoca tuttuk halbuki.

Mükemmel olmak istiyor ebeveynler, bunun için de çocuklarının mükemmel olmasını. Bu da çocuk ödevini yetiştiremediğinde akşamlar boyu ödev yapan anneler, bir eşyasını evde unutursa işten çıkıp okula koşan babalar, hata yapmaması için seferber olan özel hocalar akrabaları beraberinde getiriyor. Bebekse koltuğa tırmanmaya çalışırken koşup gelen dedeler, kreş çağında özenle seçilmiş yemekleri kaşıkla yediren büyükler. Çocuğun iyi olması için gözünün içine bakıp, hep "daha doğrusu bu" diyip duran, ama hata yapmaması uğruna öğrenmesini engelleyen yetişkinler olabiliyorlar farkında olmadan aileler. Ve çocuğun öğrenme fırsatı bulamadıkları bu şartlarda yetersiz olduğunu fark edip, daha büyük bir stresle tekrar onları tamamlamaya, okulda eleştirilmesinden, kötü not almasından, ayıplanmasından koruma için dahada fazlasını kendi elleriyle yapmaya çalışıyorlar. Oyunla çocuklara sorduğumuzda, resimlerine hikayelerine aşılmaz dağlar yanında minicik karakterler, veya annesinden babasından büyük canlılar oluveriyor kendilerini ifadeleri. Ve en acısı sadece kendilerinden istenilen gibi olabildikleri zaman sevildiklerini düşünen kaygılı kalpler çıkıyor karşımıza. Biraz daha büyüyünce sosyal hayatta sevgi ve saygınlık kazanmak için başkalarının beklentilerini karşılamaya çalışan kişilikler, hata yapmamak için denememeyi seçen suskunlar, hatalarının tüm davranışlarını planlayan ebeveynlerinin sorumluluğu olduğunu idda eden suçlayıcılar, ama ne olursa olsun yeterince iyi olmadıklarını düşünerek vicdan azabı çeken, suçlu hisseden, tüm imkanlara sahipken özgüven geliştmekte zorlanan çocuklar görüyoruz anılarında. Sonra gelsin stresten tırnak yemeler, 100 alarak göremediği taktiri, sevgiyi karnı ağrıdığında almayı deneyen çocuklar, ya da ileriki yaşlarda kendi gibi olabildiği arkadaş gruplarında ilk kez tattığı koşulsuz sevginin sarhoşluğuyla tehlikelere karşı savunmasız kalmalar. Ve yine daha kaygılı anne babalar.

İşte bu yüzden aile çocuklar için güvenli ortam olmalıdır anlayışının bazen eksik yorumlandığını düşünüyorum. “Aile çocuklar için güvenli bir öğrenme ortamı olmadır” diyorum. Hiç hastalanmadan büyütülmesi gereken yer değil, hastalandığında bakıldığı, bağışıklık sisteminin geliştiği yer olmalı. Hata yapmadığı değil, hatalarıyla sevildiği yer. Doğmadan önce hayal edilen kitaplarda yazan çocuk değil, onun kişiliğinin tanındığı, ona en uygun yaklaşımın beraber bulduğu yer olmalı. Anne babanın tek bir ağızdan konuştuğu değil, bireylerin farklılıklarına ramen beraber olduğu bir yer. Anne babaların kendi hayallerini çocukları üzerinde gerçekleştirmek için çabaladığı değil, çocuğun hayallerini keşfedip onların gerçekleştirilmesi yolculuğunun ilk durağı olmalı aile. Yoksa onlarda ileride gerçekleştiremedikleri kendi hayallerini çocuklarına empoze ediyor olabilirler.

Son olarak 1000’in üzerinde çocukla yapılmış tek soruluk bir anketten bahsetmek istiyorum. Çocuklara anne babalarıyla ilgili tek bir dilek hakkınız olsaydı ne dilerdiniz diye soruluyor. Ve bu çocukların anne babalarına da, çocuklarına sorulan bu soruyu nasıl yanıtlayacakları tahmin etmeleri söyleniyor çocuklardan habersiz. Anne babaların verdikleri en popüler cevap “bizimle daha çok vakit geçirmek, oyun oynamak” olarak kaydediliyor. Çocukların verdikleri cevaplar içinde en çok dile getirilen istek ise “anne babalarının daha az stresli daha az yorgun olması” oluyor. Bu açıdan bakınca onların mutluluğu başarıdan değil, anne babasının huzurundan geçiyor gibi görünüyor çocukların. Ve buda çocukların, oldukları gibi yeterince mükemmel olduklarının bir yansıması sanki. Ağaç yaşken eğilir evet, ama yaşken kırılabilirde kolayca. Usta bir bahçıvan dalın ne tarafa büyüyeceği için kaygılanmaz, sadece dalın büyümesi için gerekli suyu verip, engelleyen otları temizler. Dalın zaten güneşe doğru büyüyeceğinden emindir kaygısızca...

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)