Suçluluk, en karmaşık ve derin duygularından biridir. Bazen belirgin bir eylemin ardından hissedilir; bazen yalnızca kendi ihtiyaçlarımızı öncelediğimizde, hatta yalnızca bir düşünce zihnimizden geçtiğinde bile ortaya çıkabilir. Bu yazıda suçluluğun kökenine, işlevlerine, sağlıksız biçimlerine ve bu duygu ile nasıl çalışabileceğimize odaklanacağız.
Suçluluğun İşlevi ve İşlevselliği
Her duygunun bir işlevi vardır; suçluluk da istisna değildir. Duygular, yaşadığımız an hakkında bize bilgi sunan içsel sinyallerdir. Suçluluk genellikle, davranışlarımızın kişisel değerlerimizle çeliştiğini fark ettiğimizde ortaya çıkar. Bu yönüyle aslında bize neyin önemli olduğunu hatırlatan bir duygudur.
Örneğin, bir baba çocuğuna bağırdıktan sonra suçluluk hissedebilir. Bu duygu, ona sabırlı ve sevgi dolu bir ebeveyn olmanın onun için ne kadar kıymetli olduğunu gösterir. Eğer bu his, çocuğuyla onarıcı bir iletişim kurmasına neden oluyorsa, suçluluk duygusu işlevsel hale gelir.
Suçluluk, ilişkisel bağların korunmasına hizmet eden sosyal-duygusal bir sinyaldir. Empati, özür dileme ve telafi etme gibi becerilerin devreye girmesine aracılık eder. Sağlıklı suçluluk belirli bir davranışa yöneliktir ve “yanlış bir şey yaptım, düzeltmeliyim” bilincini içerir.
Suçluluğun Sağlıksız Hali: İçsel Cezalandırıcı
Ancak her suçluluk duygusu bu kadar yapıcı değildir. Terapi süreçlerinde sıkça karşılaştığımız biçimi, genelleşmiş, kronik ve kimliğe yönelmiş suçluluktur. Bu durumda birey yalnızca bir davranışı değil, bütün benliğini sorgular:
• “İyi bir insan değilim.”
• “Kötü bir evladım.”
• “Asla yeterli olamıyorum.”
Bu tür suçluluk, çoğunlukla çocuklukta içselleştirdiğimiz mesajlardan beslenir. “Kızarsan sevilmezsin”, “Önce başkalarını düşünmelisin”, “Kendini düşünmek bencilliktir” gibi açık ya da örtük mesajlar, bireyin zamanla yalnızca davranışlarını değil, duygularını ve ihtiyaçlarını da yargılamasına neden olur.
Zamanla suçluluk duygusu, bir içsel cezalandırıcıya dönüşebilir. Vicdan olmaktan çıkar; küçümseyen, utandıran, cezalandıran bir iç sese evrilir. Ve kişi bu duyguya yalnızca gerçek eylemlerle değil, bir şey yapmamış olmakla, hatta sadece düşünmekle bile maruz kalabilir.
Suçluluğun Davranışsal Yansımaları
Suçluluk yalnızca zihinsel bir süreç değildir; davranışlarımızı da etkiler. Kişi çoğu zaman bu duygudan kaçmak için iki ana stratejiye başvurur:
1. Kendini Cezalandırma:
Suçluluk hisseden birey, bilinçdışı biçimde iyi hissetmeyi kendine yasaklayabilir. Başarısını sabote edebilir, yetersizlik hissi yaratan ilişkilerde ısrar edebilir ya da hayatına keyif almayı erteleyecek seçimler yapabilir. Bu, şema terapide “cezalandırıcı ebeveyn modu” olarak tanımlanan içsel bir yapının devreye girmesiyle açıklanır.
2. Kefaret Ödeme:
Suçluluğu telafi etmek adına kişi, aşırı fedakârlıklara yönelebilir. Örneğin bir ebeveyn, günün yorgunluğuyla çocuğuyla oyun oynamadığı için suçluluk hissedip sınırlarını gevşetebilir. Bu davranış, bilinçli bir seçimden çok, “cezayı hafifletme” çabasıdır ve uzun vadede sağlıksız döngüler yaratabilir.
Suçlulukla Dönüştürücü Bir İlişki Kurmak
Peki suçlulukla nasıl çalışabiliriz? Öncelikle onu bastırmak ya da yok saymak yerine anlamaya çalışmak gerekir. Şu sorular yönlendirici olabilir:
• Bu suçluluk gerçek bir zarara mı işaret ediyor, yoksa sadece kendi sınırlarımı koruduğum için mi hissediyorum?
• Bu iç ses gerçekten bana mı ait? Yoksa annemin, babamın, toplumun ya da öğretmenimin sesi mi?
• Kendimi affetmeye açık mıyım, yoksa bu duyguyu içsel bir cezalandırma aracı olarak mı kullanıyorum?
Suçluluk, fark edilmediğinde yaşamın akışını bozan bir güce dönüşebilir. Ancak doğru tanındığında ve işlendiğinde, bireyin kendisiyle daha şefkatli bir ilişki kurmasına, değerlerini yeniden tanımlamasına ve ilişkilerini onarmasına imkân verir.
Bu makalenin DoktorTakvimi web sitesinde yayımlanması, yazarın açık izniyle yapılmaktadır. Web sitesindeki tüm içerikler, fikri ve sınai mülkiyet mevzuatı kapsamında uygun şekilde korunmaktadır.
DocPlanner Teknoloji A.Ş. web sitesi tıbbi tavsiye sunmaz. Bu sayfanın içeriği, metinler, grafikler, görseller ve diğer materyaller de dahil olmak üzere, yalnızca bilgilendirme amacıyla oluşturulmuştur ve tıbbi tavsiye, teşhis veya tedavinin yerini almak amacı taşımaz. Herhangi bir sağlık sorununuzla ilgili şüpheniz varsa, bir uzmana danışınız.