İlişkiler Üzerine

Yazar Tolga Nasuh Aran • 2 Ekim 2023 • Yorumlar:

Romantik ilişkiler ister fiziksel ister sosyal düzeyde olsun karşılıklı bir çekimin ürünüdür. Yakışıklı bir erkeğe veya alımlı bir kadına ilişkin düşünce ve inançlarımızın hepsi birbirimizden farklıdır. Bazıları sarışın severken bazıları esmer sevebilir. Özellikle geçmiş yaşam deneyimlerimiz veya yazılı ve görsel basından öğrendiklerimiz “yakışıklı”, “alımlı”, “bakımlı” gibi algılarımızda önemlidir. Sosyal çekimi de başlatan benzer kişilik özelliklerine, değerlere ve duygudaşlığa sahip olmaktır. Bir insan olarak hepimizin aslında isteği başkaları tarafından kabul görmek ve anlaşılmaktır.

Toplumda popüler olan insanların fiziksel ya da sosyal özellikleri ne olursa olsun birçok insana çekici gelmesinin sebebi sahip olmak istediğimiz ama olamadığımız özelliklere sahip olmalarıdır. Böyle bir ilişki yaşarsak da kendimizi iyi hissettirir. Şemalarımız aktive olduğunda bilişlerimiz, duygularımız ve davranışlarımız o şemanın senaryosu doğrultusunda harekete geçer ve davranışlarımıza yön verir. Birinden çok etkilenirsiniz ama ondan neden etkilendiğinizi bilemeyebilirsiniz. Tahminimce geçmiş  yaşantılarımızda yaşadığımız ve yer etmiş bir anısı vardır. Üniversite yıllarında  etkilendiğimiz bir kadın aynı zamanda bizi reddeden bir kadını sembolize ediyor  olabilir. Gestalt terapide bitirilmemiş işler diye tanımlanan bu durum yarım kalmış yaşantıların tamamlanma çabasıdır. Her yarım kalmışlık bir biçimde tamamlanmaya  ihtiyaç duyar. 

Birçok araştırmaya göre çiftler arasında çıkan sorunların çoğu güvensizlik kaynaklıdır. Güven dediğimiz düşünce bir insana olan ihtiyacımız sırasında yanımızda olacağına  dair inancımızdır. Psikososyal gelişim kuramının kurucu Erikson’a göre bir insanın 

kendine ve çevresine olan güveni temel olarak 0-2 yaşlarda annesiyle ya da bakım vereniyle kurduğu ya da kuramadığı ilişki sonucu gelişir. Annesiyle yakınlık, bağlılık,  sevgi ve şefkat içeren bir anne-bebek ilişkisi kurmuşsa hem kendisine güvenir hem de  kendisi dışındaki insanlara güvenir. Bu nedenlerle de anneyle sağlıklı ve güvenli bir  ilgi, şefkat içeren bağlanma ilişkisi kurmak bir insanın hayatındaki en önemli  olaylardan biridir. Elbette ki bu durum diyelim ki böyle bir ilişki kuramamış olan bir  insanın bir daha asla kimseye güvenmeyeceği anlamına gelmez; kolay kolay  güvenmeyeceği anlamına gelir. Onun güvenini tekrar kazanmanın çok zor olacağı  anlamına gelir.  

Bazen çiftler terapiye geldiklerinde ilişkilerinde güven duygusunun kalmadığını  belirtirler. Ancak aslında her ikisi de kendisine güvenmemektedir. Kişi kendisine  güvenmeyince de sanki karşı taraf ona güvenmiyormuş gibi hissetmektedir. Örneğin  çift ilişkilerinde yaşanan çatışmalar açısından bakalım. Çatışma bazen bir tarafın kendisine olan güvensizliğinden bazen de eşine olan güvensizliğinden kaynaklanabilir.  Terk edilme şeması olan bir kadını yani eşinin eninde sonunda onu terk edeceğine  inanıyor, bazen öylesine yoğun bir acı duyuyor ki bu aralarında bir kavganın çıkmasına yol açıyor. Bazen bakıyorsunuz gerçekte eşinin ondan ayrılmasına neden olacak önemli bir şey yok ortada ama kişi bir ilişkiyi yürütmek konusunda artık  kendisine güven duymuyor ki bu da kendisini yetersiz hissetmesine ve  yaşadıklarından dolayı da eşini suçlamasına neden oluyor. Tabi bu suçlamalar da  karşılık bulmaya başlayınca aralarında çatışma doğuyor. Eşler birbirine çoğu zaman  geçmişlerini sorarlar, neler yaşadıklarını bilmek ister. Geçmişte yaşadıklarını anlattıktan bir süre sonra kıskançlık duygusu en primitif (ilkel) biçimde yer almaya  başlar ve çiftler birbirlerini boğmaya başlarlar. Bu durum toksik bir ilişki haline  dönüşebilir. Kıskançlık duygusu aslında kişinin yetersizlik şemasından  kaynaklanmaktadır. Yani ayrılmayı bekleyen, hiçbir erkeği ya da kadını kabul  edemeyeceğine dolayısıyla da onun kendisini terk edeceğine inanan, kendisine özgüveni olmayan depresif biri daha kıskançtır ve doğal olarak partnerine güvenmez. Kendine güven ile partnerine güven duygusu iç içedir ve genellikle paralel gider. 

Daha önce yazdığım toksik çift ilişkileri yazımda da belirttiğim gibi çift ilişkilerinde en temel sorun güven duygusudur. Öncelikle kendimize güven duygusunu tesis etmeliyiz ki partnerimize güvenli bağlanalım.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)