– Klinik Psikolog Tarık Türkmen
Romantik ilişkiler hayatımızın en yoğun duygularını barındırır. Aşk, yakınlık, bağlılık ve paylaşım; insanın ruhunu besleyen temel ihtiyaçlardır. Ancak bazı ilişkilerde bu duygular sağlıklı bir bağa değil, kişinin zamanla kendi benliğinden uzaklaştığı bir bağımlılığa dönüşebilir. “Onsuz yaşayamam”, “Her şeyimi verdim ama yine de yetmedi”, “Bensiz mutluysa neden bu kadar canım yanıyor?” gibi ifadeler, sadece ayrılığın hüznünü değil; çoğu zaman bireyin içsel çözülmesini, kimlik kaybını ve ruhsal tükenmişliğini de ifade eder.
Sevgi ve Bağımlılık Arasındaki İnce Çizgi
Gerçek sevgi, iki bireyin ayrı ayrı varlıklarını sürdürebildiği, birbirine saygı ve alan tanıdığı bir ilişkide filizlenir. Sevgi, “sen varsın ve ben de varım, birlikte daha güçlüyüz” diyebilmek demektir. Bu tür ilişkilerde bireyler birbirlerine destek olurken, kendi sınırlarını, ihtiyaçlarını ve bireysel gelişimlerini koruyabilir.
Bağımlılık ise bu dengenin bozulduğu noktada ortaya çıkar. Bağımlı bir ilişkide kişi, partneri olmadan eksik hisseder. Kendi duygularını bastırır, sürekli fedakârlık yapar, sevilmek için çabalamaya başlar. Kimliğini “biz”in içinde eriterek, kendi benliğini geri planda bırakır. Böylece birey, ilişkinin içinde görünürde var olsa da, içsel olarak silinmeye başlar.
Bağımlılığın Kökeni: Koşullu Sevgi
Duygusal bağımlılığın temelleri çoğunlukla çocukluk döneminde atılır. Özellikle koşullu sevgiye maruz kalan bireyler, “iyi çocuk olursan sevilirsin”, “başarılıysan değerlisin” gibi mesajlarla büyür. Bu bireyler, sevgiyi bir ödül gibi görmeye başlar. Sevgiye ulaşmanın yolu, kendi ihtiyaçlarını bastırmak ve başkasının beklentilerine uyum sağlamak olur.
Yetişkinlikte ise bu öğrenilmiş davranış kalıpları, romantik ilişkilerde tekrar eder. Kişi, sevildiğini hissetmek için “yetmek” zorunda hisseder. Sürekli veren, karşılık beklemeyen ama içten içe tükenen bir kimliğe bürünür. Ancak çabayla kazanılan bir sevgi, sürdürülebilir değildir; çünkü içinde eşitlik ve içtenlik barındırmaz.
Kendini Kaybetmenin Belirtileri
İlişkide kendini kaybettiğini gösteren bazı işaretler vardır:
Sürekli karşı tarafın ihtiyaçlarını ön planda tutmak
Kendi istek ve değerlerinden ödün vermek
Hayır diyememek veya sınır koyamamak
Ayrılık düşüncesiyle yoğun korku ve panik yaşamak
Kendi başına mutlu olamamak
İlişkide kendini yetersiz ve değersiz hissetmek
Bu belirtiler, bir ilişki içerisinde sevginin yerini bağımlılığın aldığını gösterebilir. İlişkinin amacı artık karşılıklı mutluluk değil, kaybetmeme mücadelesi haline gelir.
Gerçek Sevgi Nasıl Olmalı?
Sağlıklı bir ilişki, bireylerin kendileri gibi olabildiği, duygu ve düşüncelerini özgürce ifade edebildiği bir ortam sunar. Gerçek sevgi, “Sen olduğun gibi değerlisin” mesajını verir. Bu ilişkilerde sınırlar nettir, bireysellik korunur ve taraflar birbirini tamamlamaya değil, desteklemeye gelir.
Kendini kaybetmemek için bireyin öncelikle kendilik bilinci geliştirmesi gerekir. Kendi değerlerini tanıyan, sınırlarını bilen, duygularını ifade edebilen biri, ilişki içinde de daha sağlıklı bir bağ kurar. Kendisini kaybetmeden sevebilen kişi, sevginin de daha gerçek ve derin bir şekilde yaşanmasına olanak tanır.
Sonuç: Kendine Dönüşün İlk Adımı
İlişkide kendini kaybettiğini fark etmek, acı verici ama aynı zamanda iyileştirici bir fark ediştir. Bu farkındalık, kendine dönüş yolculuğunun ilk adımıdır. Bazen bu yolculuk, yalnız kalmak, destek almak ya da geçmişe dönüp “Ben ne zaman kendim olmaktan vazgeçtim?” sorusunu sormakla başlar.
Ve en önemli soru, hep en başta durur:
“Ben kimim?”
Bu soruya verilen dürüst bir cevap, kişinin sadece ilişkisini değil, kendisiyle olan bağını da dönüştürebilir. Unutma; gerçek sevgi, sen kendin olduğunda filizlenir. Kendini kaybettiğin yerde değil, kendine döndüğünde başlar.
Bu makalenin DoktorTakvimi web sitesinde yayımlanması, yazarın açık izniyle yapılmaktadır. Web sitesindeki tüm içerikler, fikri ve sınai mülkiyet mevzuatı kapsamında uygun şekilde korunmaktadır.
DocPlanner Teknoloji A.Ş. web sitesi tıbbi tavsiye sunmaz. Bu sayfanın içeriği, metinler, grafikler, görseller ve diğer materyaller de dahil olmak üzere, yalnızca bilgilendirme amacıyla oluşturulmuştur ve tıbbi tavsiye, teşhis veya tedavinin yerini almak amacı taşımaz. Herhangi bir sağlık sorununuzla ilgili şüpheniz varsa, bir uzmana danışınız.