Kapalı alan korkusu, kişinin kapalı veya dar bir alanda bulunduğu sırada yoğun endişe, panik ve hatta panik atak yaşamasına neden olan bir psikolojik rahatsızlıktır. Bu korku, asansör, metro, uçak, mağaza, sinema gibi kapalı alanlarda kendini gösterebilir.
Kapalı alan korkusu, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir. Kişi, kapalı alanlara girmemek için çeşitli bahaneler üretebilir veya bu alanlara girmek zorunda kaldığında yoğun kaygı ve panik yaşar. Bu durum, kişinin sosyal yaşamını, iş hayatını ve hatta seyahat özgürlüğünü kısıtlayabilir.
Kapalı alan korkusu, toplumda oldukça yaygın görülen bir kaygı bozukluğudur. Yapılan araştırmalara göre, dünya nüfusunun yaklaşık %10’unda kapalı alan korkusu olduğu tahmin edilmektedir
Empati ve Öz Şefkatle Başa Çıkmak
Kapalı alan korkusu yaşayan kişilerin, bu korkularını yalnız başlarına yenmeleri zor olabiliyor. Bu nedenle, bir psikolojik danışmandan destek almaları faydalı olabilir. Psikolojik danışman, kişinin korkusunu anlamasına ve bu korkuyla başa çıkma yollarını geliştirmesine yardımcı olacaktır.
Empati ve öz şefkat de kapalı alan korkusuyla başa çıkmada önemli bir rol oynayabilir. Kişi, kendi korkusunu anlamaya ve bu korkuyu yargılamadan kabul etmeye çalışmalıdır. Kendine şu soruları sorabilir:
Bu korkuyu neden yaşıyorum?
Bu korkunun altında yatan nedenler neler olabilir?
Bu korkuyu hissettiğimde başka neler hissediyorum?
Farkındalık ve Öz Şefkat Egzersizleri
Farkındalık ve öz şefkat egzersizleri de kapalı alan korkusuyla başa çıkmada yardımcı olabilir. Bu egzersizler, kişinin kendi duygularını ve düşüncelerini daha iyi anlamasına ve kendine karşı daha şefkatli olmasına yardımcı olur.
Farkındalık egzersizleri, kişinin içinde bulunduğu ana odaklanmasına yardımcı olur. Bu egzersizler, kişinin korkusuyla yüzleşmesine ve bu korkuyu yargılamadan kabul etmesine yardımcı olur.
Kapalı alan korkusunun en yaygın belirtileri şunlardır:
Kalp çarpıntısı
Nefes darlığı
Terleme
Baş dönmesi
Mide bulantısı
Titreme
Panik atak
Kapalı alan korkusunun kesin nedeni bilinmemektedir. Ancak, aşağıdaki faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir:
Genetik faktörler
Kişisel deneyimler
Travma
Öğrenilmiş davranışlar
Bu makalenin DoktorTakvimi web sitesinde yayımlanması, yazarın açık izniyle yapılmaktadır. Web sitesindeki tüm içerikler, fikri ve sınai mülkiyet mevzuatı kapsamında uygun şekilde korunmaktadır.
DocPlanner Teknoloji A.Ş. web sitesi tıbbi tavsiye sunmaz. Bu sayfanın içeriği, metinler, grafikler, görseller ve diğer materyaller de dahil olmak üzere, yalnızca bilgilendirme amacıyla oluşturulmuştur ve tıbbi tavsiye, teşhis veya tedavinin yerini almak amacı taşımaz. Herhangi bir sağlık sorununuzla ilgili şüpheniz varsa, bir uzmana danışınız.