Mobbing

Yazar Fatma KoçyiğitPsikolog • 30 Kasım 2022 • Yorumlar:

“Kişiyi delirtip dama çıkartıyorlar, sonra da ‘Deli dama çıktı’ diye insanları topluyorlar”. Bir başkasının hayatı ile oynamak, bazıları için ne kadar da basit! Bazen mobbinge uğrayan kişiler, yaşadıkları olayları kaldıramayarak intihar edebiliyorlar…

MOBBİNG, belki birçoğumuzun kelime olarak aşina olsa da içeriği hakkında fazla bilgi sahibi olmadığı, günlük yaşamın hemen hemen her yerinde karşımıza çıkan, aslında bize pek de yabancı olmayan, kişiye kendini kötü hissettiren, “güçlünün zayıfa, zalimin mazluma uyguladığı kötü davranışlar bütünü” olarak açıklanabilen bir kavram.

İnsan robot değildir. Duyguları olan bir varlıktır. Fiziksel ve psikolojik açıdan sağlıklı, başarılı ve mutlu olabilmesi için moral ve motivasyonunun yüksek olması gerekir. Bu sadece kişinin kendisi ile ilgili değil, çevrenin kişiye yaklaşımı ve davranışı ile de alâkalıdır. Eğer çalıştığınız ortamda aşağıdan yukarıya veya yukarıdan aşağıya gizli veya açık mobbing uygulanıyorsa, bu kamu kurumu, özel sektör, vakıf, dernek fark etmez, içinde bulunduğunuz kurum veya bölümlerin başarılı olması pek mümkün görünmüyor. Çünkü mobbing denen hastalıklı yapı, bir kişiden başlasa bile denize attığımız taşın dalga etkisi gibi tüm kurumu kapsama alanına alıyor.

Dışarıdan bakılınca her şeyin tıkır tıkır gittiğini düşündüğünüz kurumda verim düşmüş, insanlar mutsuz ve isteksiz, sabah uykudan uyanmak istemiyor, işe gelmek istemiyor, ayakları geri geri gidiyor, gösterdiği çaba ve özverinin değerinin olmadığını hissediyorsa, burada başarı yoktur, huzur da yoktur.

İngilizceden dilimize geçen mobbing, “mob” kökünden gelmektedir. “Şiddet uygulayan çete” anlamındadır. Bir eylem biçimi olarak mobbing sözcüğü ise “psikolojik şiddet, rahatsız etme, sıkıntı verme, topluca saldırma” anlamına gelmektedir.

Mobbing nedir?

Basit ve anlaşılır şekliyle, “işyerinde uygulanan zorbalık, duygusal taciz ya da yıldırma” olarak adlandırabiliriz mobbingi. Psikolojik taciz, daha yaygın bilinen adı ile mobbing, “işyerinde bir veya birden fazla kişi tarafından diğer kişi ya da kişilere yönelik gerçekleştirilen, sistematik biçimde devam eden yıldırma, pasifize etme veya işten uzaklaştırmayı amaçlayan; mağdur ya da mağdurların kişilik değerlerine, meslekî durumlarına, sosyal ilişkilerine veya sağlıklarına zarar veren; kötü niyetli, kasıtlı, olumsuz tutum ve davranışlar bütünüdür”.  

Uzun süre psikolojik tacize maruz kalan kişilerde depresyon, panik atak, anksiyete bozuklukları, somatizasyon gibi ciddî psikolojik problemlerin yaşanmasına sebep olmakla birlikte, intihar ile sonuçlanan birçok vakaya da şahit olmaktayız.

İşyerinde psikolojik taciz yöntemleri

Yapılan araştırmalara göre, işyerlerinde en sık rastlanan başlıca taciz yöntemleri şunlardır: Kişiyi yok sayma, görmezden gelme, meslekî ya da kişisel yönden yapılan iğneleme, aşağılama, küçük düşürme, olumsuz eleştiriler, aşırı iş yükleme ya da iş vermeme, meslekî yükselmenin engellenmesi, fiziksel şiddet ve cinsel taciz.

İşyerinde tacizlerle karşılaşan kişilerde çeşitli psikopatolojik (kaygı, endişe, sinirlilik, üzüntü hâli, çeşitli korkular, kişinin kafasından atamadığı saplantılı düşünceler, uyku bozuklukları, uykuda kâbuslar, bellek ve odaklanma bozuklukları, toplumsal ilişkilerden kaçınma, içine kapanma, paranoya, değişken ruh hâli, çaresizlik, özgüven düşüklüğü, kendini suçlama, kararsızlık, intihar davranışı), psikosomatik (hipertansiyon, vücut ağrıları, bitkinlik, astım atakları, çarpıntı, koroner kalp hastalıkları, mide ve bağırsak sorunları, saç dökülmesi, baş ağrısı, aşırı kilo alma veya verme) ve davranışsal (kendisine/çevreye yönelik saldırgan davranışlar, yeme bozuklukları, alkol veya madde bağımlılığı, cinsel işlev bozuklukları) sorunlar ortaya çıkabilir. Mağdur, taciz uygulayan kişiye karşı birtakım savunma stratejileri geliştirmeye başlar. Kendini bir şekilde korumaya alması gerektiğini düşünür. Aklına ilk gelen şey hastalık izni kullanmak, işe geç gelmeye veya gelmemeye başlamaktır. Doktora başvurma sıklığı artar ve devamsızlık sonucu çalışma ortamının düzeni ve verimlilik kalitesi bozulmaktadır. Burada işverene veya kurumun yöneticisine büyük iş düşmektedir.

Öncelikle yönetici, müdür, işveren şu özelliklere sahip olmalıdır: Adil ve güvenilir olmak (adalet duygusu kişiyi haramdan ve yanlıştan korur), çalışkan olmak, çalışanların çabasını takdir etmek, yeni işe başlayanlara yol gösterici olmak, tutarlı olmak, astları için örnek davranışlar sergilemek, öneri ve eleştirilere açık olmak, eleştirel bir bakış açısına sahip olmak, açık ve şeffaf olmak, çevresine yeterli ve dürüst geri bildirimler sağlamak, meselelere “ben” değil “biz” cephesinden bakabilmek, kendini çalışanların yerine koymak, çalışanlar arasında ayrımcılık yapmamak, çalışanların motivasyonunu önemsemek, çalışanlara değer vermek ve bunu hissettirmek, çalışanlarının haklarını korumak, başkalarının şahsî işlerinde çalışanları çalıştırmamak, çalışanlardan biriyle diğerleri hakkında dedikodu yapmamak ve çalışanlarını dinlemek.

Yol arkadaşlığı önemli. İşyerinde insanlar ailelerinden ziyade, birlikte çalıştıkları iş arkadaşları ile vakit geçiriyorlar. İş yerinin huzurlu bir ortam olması, yapılan çalışmalardan verim alınması, insanların ruhsal ve fiziksel sağlıklarının yerinde olması için yöneticiye çok iş düşüyor.


 

Mağdurun ailesine olan muhtemel etkileri

İşyerlerinde yaşanan psikolojik taciz süreci, kişinin sadece işyerindeki huzur ve verimliliğini olumsuz etkilemez; kişinin özel yaşamı üzerinde de bunun olumsuz etkilerinden bahsedilir. Mağdurun işyerinde yaşadığı sorunlar, karı-koca ve ebeveyn-çocuk ilişkilerini, hatta çocukların psikolojik gelişimlerini de olumsuz etkilemektedir.

Çalışanların aldıkları ücretin yetersiz oluşunun yanında işini her an kaybetme korkusunu yaşaması, belirsizlik ve kişinin üzerinde yeterince strese yol açmaktadır. Bu psikoloji içerisine çalışan kişinin ailevî sorunlarının da eklenmesi, durumun oldukça gerginleşeceği ve sağlıklı düşünememe riski ile karşı karşıya kalınabileceği bir zemine yol açabilir. Çünkü işyerinde yaşanan olumsuzlukların eve yansıması kaçınılmazdır.

Mobbingin davranışsal belirtileri şunlardır: İşyerinde kişiye ait eşyaların kaybolması ve yerine konulmaması, ofise girdiğinde konuşmanın kesilmesi, bireyin dış görünüşü veya giyim tarzıyla alay edilmesi, işle ilgili önemli gelişmeler ve haberlerin dışında bırakılması (yapılacak toplantıdan veya bir yenilikten haberinin olmaması), önerilerinin reddedilmesi, kendisinden daha alt düzeydeki görevlerde çalışanlardan bile daha düşük ücret alması, diğerleri tarafından sürekli eleştirilip küçümsenmesi, sözlü veya yazılı soru ve taleplerine yanıt alamaması, şirketin özel kutlamaları veya diğer sosyal etkinliklerine kasıtlı olarak çağrılmaması.

Mobbingin fizyolojik belirtileri ise şunlardır: Beyinle ilgili (sıkıntı, panik atak, depresyon, yarım baş ağrısı, baş dönmesi, hafıza kaybı, dikkat toplayamama, uykusuzluk), deriyle ilgili (kaşınma, kızarma, pullanma veya döküntü gibi deri hastalıkları), gözlerle ilgili (ansızın göz kararması, görmede bulanıklık), boyun ve sırtla ilgili (boyun kaslarında ve sırtta ağrı), kalple ilgili (hızlı ve düzensiz çarpıntılar, kalp krizi), eklemlerle ilgili (titreme, terleme, bacaklarda halsizlik hissetme, kas ağrıları), sindirim sistemiyle ilgili (yanma, ekşime, hazım zorluğu gibi mide rahatsızlıkları, ülser), solunum sistemiyle ilgili (nefessiz kalma, nefes alamama gibi solunum sorunları), bağışıklık sistemiyle ilgili (organizmanın savunma yapılarında zayıflama, hastalıklara çok çabuk yakalanabilme) problemler.

Mobbing, kültür farkı gözetmeksizin tüm işyerlerinde ortaya çıkabilen bir olgudur. Herkes potansiyel bir mobbing mağdurudur. İşyerlerinde gerçekleşen psikolojik taciz süreci içerisinde üç tip rol ayırt edilir: Mobbing uygulayanlar (saldırganlar, tacizciler), mobbing mağdurları (kurbanlar) ve mobbing izleyicileri. Çalışma yaşamında herkes bu rollerden birini oynamaya adaydır.

Mobbingin ekonomik sonuçları şunlardır: Ruhsal ve fiziksel sağlığın iyileştirilmesi amacıyla yapılan tedavi harcamaları, işin yitirilmesi sonucunda düzenli gelirin kaybı.

Mobbing durumunda karşılaşılan sosyal sonuçlarsa şunlardır: Sosyal imajın zedelenmesi, depresif davranışları nedeniyle arkadaşlar tarafından terk edilmek, meslekî kimliği yitirmek, aile içinde de zamanla “başarısız, elindeki iş imkânını kaçırmış bir birey” olarak algılanmak.

Mobbing uygulayan kişilerin kişilik özelliklerine baktığımız zaman, aşırı denetleyici ve sinirli bir yapıya sahip oldukları gözlemlenmektedir. Bu tiplerde daima güçlü olma isteği vardır; yaşadıkları korku ve güvensizlik duygusunu gizlemek için bir başkasına çamur atma eylemine gidebilirler. Kendi kusurlarını örtmek için bir kurban arayışı içindedirler. Başkasının kusurunu gün yüzüne çıkarınca kendi karanlık taraflarını gizlediklerini düşünüyor ya da bu şekilde yaparak kendi eksiklikleri ile yüzleşmemiş veya yok saymış oluyorlar.

Ayrıca bu tipler sadist kişiliğe sahiptirler. Bir başkasına eziyet etmekten haz duyarlar, genelde çalışkan kişilerdir. Yaptıkları her işi çevrelerine övgü ve abartı ile anlatırlar. Başkalarının yaptığı işi ise küçümser, sürekli yaptıkları işin çokluğundan ve zorluğundan bahsederler. Bunlar gibi hastalıklı düşünce yapısına sahip kişiler, bir diğerinin hayatını mahvediyorlar.

“Kişiyi delirtip dama çıkartıyorlar, sonra da ‘Deli dama çıktı’ diye insanları topluyorlar”. Bir başkasının hayatı ile oynamak, bazıları için ne kadar da basit! Bazen mobbinge uğrayan kişiler, yaşadıkları olayları kaldıramayarak intihar edebiliyorlar. Burada asıl amaç ölmek değil, içinde bulundukları kötü durumdan bir kurtuluş, bir kaçış bulmak düşüncesidir.

Psikolojide bir deyim vardır; “Hiçbir zaman bize gerçek hastalar gelmez, gerçek hastaların hasta ettikleri gelir”. Günlük hayatta karşılaştığım vakalardan da gözlemlediğim ve doğruluğuna inandığım bir sözdür bu. Şu kısa hayatta kimsenin sırtına yük, gözüne yaş olmayın. Çünkü kimsenin hayatı kolay değil.

Sağlıklı, huzur dolu günler dilerim.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)