Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) Nedir?

Yazar Feyza Sümbül Akyüz • 15 Aralık 2023 • Yorumlar:

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), kişilerin obsesyon adı verilen takıntılı, tekrarlayıcı düşüncelere sahip olması ve bu düşüncelerin sürekli rahatsız etmesinden dolayı kendilerini rahatlatmak amacıyla kompulsiyon adı verilen yineleyici davranışlarda bulunmalarıdır.

Obsesyonlar kişiyi korkutabilen düşünceler, kuşkular, dürtüler ve gerçekleşebileceğini düşündüğü görüntüler ya da kafasında canlanan sahnelerdir. Tüm bunlar istek dışı gelir ve yoğun sıkıntı, kaygıya neden olur. Kişiler bu düşüncelere kompulsiyon geliştirerek baş etmeye çalışırlar. Kompulsiyonlar yineleyici davranışlar olduğu gibi zihinsel eylemlerde olabilir. Kişinin yapmak zorunda hissettiği, yapmaktan ve tekrarlamaktan kendisini alamadığı ritüellerdir.

Kişiler hatalı baş etme becerileri geliştirerek bu durumlardan kaçınmaya çalışırlar. Kaygı veren uyaranlardan kaçtıkça kişi kaygısının azaldığını fark eder. Fakat bu kısa süreli işe yarar. Korku ve endişenin devamına yol açmaktadır. Kaçınma davranışları bu durumu artırarak pekiştirmekte ve süreklilik kazandırmaktadır. En nihayetinde bir kısır döngü oluşur.

Obsesyon ve kompulsiyonlar toplumdan topluma, kültürden kültüre değişiklik gösterebilir. Ülkemizde ve tüm dünya toplumlarında en sık görülen obsesyon ve kompulsiyon türleri şu şekildedir:

Bulaşma obsesyonu ve temizlik kompulsiyonu

Kuşku obsesyonu ve kontrol kompulsiyonu

Cinsel içerikli obsesyonlar

Dini içerikli obsesyonlar

Simetri/düzen obsesyon ve kompulsiyonları

Dokunma kompulsiyonları

Sayma kompulsiyonları

Biriktirme ve saklama kompulsiyonları

Batıl itikatlar, uğurlu, uğursuz sayılar ve renkler

Bir seyi unutmak istemek onu düsünmektir. Özellikle Obsesif Kompulsif Bozukluk tanısı almış/Anksiyete Bozukluğu olan kişilerde bu durumu oldukça fazla görürüz. Akıllarına istemsiz düşüncelerin gelmesi onları rahatsız eder. Onlarda bu düşüncelerden kurtulmak için bastırma veya kontrol davranışlarına başvururlar. Düşünceyi bastırmaya çalışmak veya kaçınma davranışlarında bulunmak kişinin rahatsızlığını azaltabilir. Ancak etkisi geçicidir. Çok kısa vadede rahatlama gerçekleşir. Daha sonrasında döngü tekrar başlar.

"Düşünceyi bastırmanın etkisi, tetiklenmeniz meydana gelecek olan şeyden farklı değildir"

Hadi bir çalışma yapalım:

Gözünüzün önüne pembe filler getirin. Hiç bir durumda bu pembe filleri düşünmenizi istemiyorum!! Şimdi gözlerinizi yavaşca kapayın ve 5 dk boyunca asla ve asla pembe fili düşünmemeye çalışın :) 

Kaç kez düşündünüz? Görebileceğiniz üzere düşünceleri bastırma girişimleri sadece düşünmeyi arttırır. 

Bilişsel Çarpıtma:

Zihnimiz düşünce işlevini yerine getirirken çeşitli yöntemler kullanır. Özellikle duygusal yönden sıkıntı yaşadığımız durumlarda zihinsel işleyişimizde aşırılık görülür ve duruma uygun olmayan çıkarımlarda bulunma olasılığımız artar. Bu çıkarımlara, tamda o an aklımızdan geçen düşüncelere otomatik düşünceler denir. Bu otomatik düşünceler bilişsel çarpıtmalardan oluşur. 

 Peki bilişsel çarpıtmalar nelerdir???

1- Keyfi çıkarsama

2- Seçici Soyutlama (zihinsel filtreleme)

3- Hep ya da hiç biçiminde düşünme

4- Geleceği okuma (kehanetçilik) / Felaketleştirme

5- Duygusal çıkarsama

6- Etiketleme

7- Küçümseme - Büyütme

8- Zihin okuma

9- Aşırı genelleme

10- Kişiselleştirme

11- meli, malı ifadeler

12- Ya olursa

Bilişsel Çarpıtmalar

1- Keyfi çıkarsama:Kişinin yaşantılarından o sonucu destekleyen herhangi bir kanıt olmamasına karşın tam tersi bir sonuç çıkarması. 

Örneğin:"Acıdığı için benimle ilgileniyor".

2- Seçici Soyutlama(zihinsel filtreleme):Bir olayda/durumda seçtiği bir detayı öne çıkartıp durumun daha belirgin yönlerini göz ardı etmesi.

Örneğin:Sunum yapan birinin çoğu kişiden beğeni almasına karşın tek bir eleştiriye takılıp kendisini kötü hissetmesi.

3-Hep ya da hiç:Her türlü deneyim ve yaşantının iki aşırı uçtan birisi gibi değerlendirilmesidir. Bu iki uç arasında yer alan noktalar görülmez.

Örneğin:"Mükemmel değilsem başarısızım".

4- Geleceği okuma(kehanetçilik)/Felaketleştirme:Geleceği öngörmedir. Fakat bu öngörme felaketleştirici bir şekildedir.

Örneğin:Okuduğu bir konuyu anlayamayan bir kişinin "bunu asla öğrenemeyeceğim", "İşi yetiştiremediğim için beni kovacaklar".

5- Duygusal Çıkarsama:Tersine kanıtlar olmasına rağmen, sırf öyle hissettiği (inandığı) için, bir şeyin doğru olduğuna inanma. 

Örneğin:"Yaptığım şeyler var ama öyle hissediyorum ki ben başarısızım".

6-Etiketleme:Kişinin kendisine ve diğerlerine etiketler yapıştırması.

Örneğin:"Ben aptalım".

7-Küçümseme ve büyütme:Bir şeyi olduğundan çok küçük veya çok büyük görme.

Örneğin:Okulu bitirdim ama sadece sans eseri(küçültme), Yazılıdan 70 aldım. Çok kötü bir not(büyütme)

8- Zihin Okuma:Diğer kişilerin düşüncelerini okumaya çalışmak.

Örneğin:Aramadığına göre kesin beni beğenmedi.

9- Aşırı genelleme:Kişinin bir veya bir kaç olaya bağlı olarak tüm durumları kapsayan sonuçlar çıkarması.

Örneğin:"Tüm erkekler aldatır".

10- Kişiselleştirme:Her şeyi kendimizle ilgili görmek.

Örneğin:Çocuğunun kötü not almasını kişiselleştiren annenin "benim yüzümden kötü, ben kötü anneyim" düşüncesi.

11- meli - malı ifadeler:Kişinin kendisinin ve diğelerinin nasıl davranması gerektiği konusunda sabit fikirlerinin olması ve bunların gerçekleşmemesi halinde olacak kötü sonuçları abartması.

Örneğin:"Şu saatte hep birlikte yemek yenmeli".

12- Ya olursa:Kişinin sürekli olarak kendisine ya olursa sorusunu sormasıdır. 

Örneğin:"Ya sınavda yapamazsam", "ya kaza yaparsam", "ya ilaç yan etki yaparsa

Gün içinde her birimiz farklı farklı,  olumlu veya olumsuz duygular hissederiz. Aynı ortamda bulunduğumuz kişilerle bile, aynı durumlarda farklı duygular hissedebilir ve farklı tepkiler gösterebiliriz. Örneğin bir partide birileri eğlenirken birileri eğlenmeyebilir. Veya kediden korkarken arkadaşınız kediyi kucağına alıp sevebilir.

Peki neden durumlar aynı olmasına rağmen farklı duygular ve farklı tepkiler gösteriyoruz 

Çünkü her birimizin durumlara, olaylara atfettiği yorumlar - düşünceler farklıdır. Bu düşünceler bizlerin duygu ve davranışları üzerinde belirleyici bir rol oynar. Bazen hissettiğimiz olumsuz duygulara neden olan bu düşünceler, içinde bulunduğumuz durumun gerçekliğinden uzak, çarpıtılmış olmasından kaynaklanabilir. Verdigimiz tepkilerde bu düşünce ve duygulardan etkilenerek duruma uygun olmayan, ambartılı bir hal alabilir. Fakat işlevsiz olan düşünceler değiştiğinde, duygularımız ve davranışlarımızda değişecektir.

Bu döngüyü anlayabilmek ve farkındalığı sağlayabilmek için kendi hayatımızdan örneklerle açıklayabiliriz:

Bizi kötü hissettiren bir duyguyu yaşadığımızda şu soruyu sorarız: “Aklımdan ne geçiyor?”. Bu sorunun cevabı aklımızdan geçen otomatik düşüncelerdir. Otomatik düşüncelerimizi fark ettiğimizde düşüncelerimiz üzerinde kontrolümüz artmaya başlar. Bu düşüncelerin duruma uygunluğu, işlevselliği tartışılarak alternatif düşünceler üretilir. Alternatif düşünceler üretmek aynı durumu daha gerçekçi değerlendirmeye yardımcı olur. Yani resmin tamamını görebilmek için çaba sarf etmektir. Bunun sonucunda da duygu ve davranışlarımız duruma uygun hale gelir.

Düşünceleri sorgulamak hem özel hayatımızda hem de iş hayatımızda bizlere yardımcı olacaktır. Yaşadığımız durumlar karşısında geliştirdiğimiz düşüncelerin geçmişten kaynaklanan tecrübelerle ne kadar beslendiğini fark etmek ve bu düşüncelere adeta meydan okuyarak alternatif düşünceleri keşfetmek her birimiz için oldukça önemlidir.

“Zihin her şeydir. Ne düşünürseniz, o olursunuz” Buddha

Her birimizin kendimize, diğer insanlara ve dünyaya karşı bakışını belirleyen, düşüncelerini ve duygularını etkileyen bir psikolojik gözlüğü vardır. Bu gözlük bizlerin algısını yansıtmaktadır. Algımız, doğuştan getirdiğimiz mizacımız, yaşadığımız çevre ve ailemiz tarafından şekillenir. Bunun doğrultusunda da oluşan psikolojik gözlüklerimizle etrafa bakmaya başlarız. Bazı durumlarda algılarımızı o kadar benimseriz ki dışarıdaki diğer algılarla çatışmaya başlarız. Burada ki en büyük yanılgı algıları gerçek kabul etmektir.

Etrafınıza, arkadaşlarınıza ve çevrenize iyi bakın. Genellikle kendi algılarınıza yakın olanları seçersiniz. Sizin gibi düşünen, size benzeyen kişileri.

Peki algılar gerçeği yansıtır mı? Her gördüğümüz gerçek midir?  Algıların değişebileceğini ve her gördüğümüzün gerçek olmadığını kabul ediyorsak buraya kadar her şey yolunda demektir.Fakat bazen bu algılara körü körüne bağlı kalınır. Çünkü varsayılan algıların gerçek olmasıdır. İşte bu en büyük yanılgıdır.

Örneğin, depresyondaki bir kişi ‘’ben değersizim’’ düşüncesine sahipse bunun algı olduğunu kabul etmez. ‘’Böyle düşünüyorsam bu gerçek olmalıdır’’ diyebilir. Veya okb'si olan biri "ya eşimi aldatırsam" düşüncesine sahipse "böyle düşündüğüme göre aldatma potansiyelim var" diyebilir. Yani bunlar birer algıdan ibarettir. Amacımız kişilerin psikolojik gözlüklerini genişletmek ve sadece birer düşünce/algı olduğunu göstermektir.

Hadi birde İllüzyonları düşünün. Aklınıza çok etkilendiğiniz bir gösteriyi getirin. Gerçekten de izlediğinizde inanmış mıydınız yoksa bunun bir göz yanılsaması, algı olduğunu düşünmüş müydünüz? Çoğunuz göz yanılsaması olduğunu içinden geçiriyordur. O halde her gördüğümüze de gerçek diyemeyiz.

"İnsan dünyayı, ovadan baktığı zaman bir başka, dağ eteklerindeki tepelerden baktığı zaman daha bir başka ve ulu dağların karlı bölgelerinden baktığı zaman bambaşka görür. Bulunduğu her noktada diğer noktaya nazaran daha fazla bir alanı gözlemleyebilir. İşte hepsi budur ve insan, bulunduğu herhangi bir noktada söylediği şeylerin, diğer bir noktada bulunduğu sırada söylediklerinden daha doğru olduğunu iddia edemez’’( J. Peter Eckermann, Goethe ile Konuşmalar)

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)