Psikolojik İyi Oluş İçin Tavsiyeler

Yazar Osman İlhan • 22 Nisan 2024 • Yorumlar:

Ruh sağlığı alanında psikoterapi ve klinik anlamda psikofarmakoloji( psikiyatrik ilaçlar)uygulaması kadar önemli diğer konu; koruyucu ruh sağlığı alanıdır. Bu alan, genetik ve/veya çevresel etkilerle ortaya çıkan psikolojik sorunların önlenmesinde, açığa çıktıysa çözülmesinde ve bireyin kendi öz tedavisinde önemli bir yer kaplamaktadır.

Ruhsal sorunlar yaşayan insanların yaşamlılık halinde ortaya çıkan aksamalar dikkat çekicidir. Normal ve dengeli bir yaşantı devam ettirdiğini farz saydığımız insanların yaşantısına kıyasla bu kişiler daha çok mağdur rolünde savunmacı haldedirler. Zaman içinde ilkel ve gelişmemiş savunma sistemleri ile kırılgan bir ruhsal yapıyla hassaslaştıklarını görmekteyiz. Bu durum onların insan olmalarından kaynaklanan irade ve eylem gösterme çabalarında güçlülükler yaşamaya başlamaktadırlar. Her sorun gibi ruhsal sorunlar derinleşmeden, başlangıç aşamasında alınacak önlemlerle zayıflatılabilinir.

Psikoterapi çalışmalarımızda, karşı karşıya geldiğimiz klinik vakaların, onları o psikolojik soruna götüren bazı yanlış davranış kalıpları üzerinden tanımlandıklarını fark ediyoruz. Bir çok ruhsal çıkmaz yaşayan insanlarda ortak görülen bu kalıpları belirtmek gerekir. bu gereklilik diğer insanların bu olgulardan dersler alarak yaşamlarındaki ruhsal dengeyi yakalamalarında yol gösterici olacağından değerlidir.

Psikolojik iyi oluş kavramı; ,insanın varoluşunda barındırdığı yetenekleri, özgür iradesi, atılgan savaşçılığı, azim yeteneği ile parallel bir kavramdır. Ağır klinik vakalarda bahsettiğimiz bu bilişsel yetenekler zayıflamış olacağından kişinin ailesi veya yakın çevresi kişiyi motive etme, rehberlik etmesi gerekmektedir. Varsa psikiyatrik ilaçlarını düzenli kullanması ve mümkün ise psikoterapi tedavisi görmesini sağlamalı, özel ve devlet kurumlarının bu alanda hizmet veren birimleri ile sıkı iş birliği halinde süreç yönetilmesi gerekmektedir.

Klinik vaka süreci yürüten her uzmanın üzerinde hem fikir olacağı bazı tekrarlayan olumsuz duygu, düşünce ve davranış örüntüleri vardır. Bu örüntüler bir ruhsal hastalığın sonucunda ortaya çıkacağı gibi, bu örüntülere bağlı ruhsal sorunlar da oluşabilir. Bir paradoks gibi algılansa da iç içe geçmiş yapılar devrededir. Varlığımızın sağlıklı yanı, yine varlığımızın sağlıksız yanı ile mücadele edecektir. Iki taraftan birisinin kazanmasından ziyade, ruhsal dünyamızda orta yolun, ruhsal dengenin, ve uç noktalarının uzlaşarak barışmasının gerektiği bir süreç olacaktır. Bu süreci kolaylaştırmak ve insanın kutsallığına yakışan bir latiflikle birleşmiş bilimsel uygulamalar en büyük araçlarımızdır.

Genel ve geçerliliği olan, uygulayan kişi için psikolojik iyi oluşa taşıyacak, klinik uygulamalarımız sırasında da çokça yapılan hatalar olduğunu gördüğümüz bazı tavsiyelerimiz olacak.

Spor ve beden hareketliliği çok önemlidir.

Çevremizde bulundurduğumuz insanları seçmemiz gerekir. Seçemeyecek bir durumdaysak ruhsal içe alım yapmadan bürokratik ilişki kurabilmeyi öğrenmemiz gerekir. Beş duyumuzun uyaranlarını içe almamız ruhumuzu etkilemektedir. Ruhsal hassasiyeti olan insanların çevreyi etkilemekten daha çok çevreden etkilendikleri bir gerçektir. Bu sebeple hassas insanların kendisini koruması şarttır. Unutmayın çevrenizdeki beş insanın ortalamasısınız. Eskilerin dediği gibi bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim demişlerdir.

Gelişen gıda sanayisi ve artan nüfusa bağlı kentleşmenin sonucu sağlıklı gıdaya ulaşmak zorlaşmıştır. Buna rağmen, hazır gıdalardan mümkün seviyede uzaklaşıp sağlıklı beslenmek zorundayız. Ne yersek oyuzdur sözü üzerinde gidecek olursak; beden ve ruh birbiri ile iç içe yapılardır. Ayrı yapılarak olarak düşünülemez. Biyolojik sistemimizde işlediğimiz her gıda kanımıza, kanımızdan tüm vucudumuza yayılır. Bizi biz yapan enerjiyi oluştururlar. Ruhsal enerjimizi de haliyle etkileyecektirler.

Güneş enerjisini asla kaçırmayın. Bizler güneşe bağımlı canlılarız. Güneşten gelen ışınlar ruhsal sağlığımızın odalarına girebilirse, etrafı aydınlatır ve psikolojik iyi oluşu destekler.

Yer- zaman- mekan yönetimi yapmak çok önemlidir. Çevrenizi mümkün mertebe de sağlıklı olan bir yapıda tutmaya çalışın. Doğa yüyüşleri, sessiz ortamlar, kaliteli uyaranlar barındırır. Beş duyumuzdan girecek her uyaran bizim psikolojik dengemizin oluşmasında etkilidir. Basit bir mantıkla; savaş alanın ortasındaki çevre, hastanenin morgue ve güneşli bir deniz kenarındaki plaj. Bu üç mekan-ortamın ruhunuzda uyandırdığı duygu-düşünce-davranşları analiz edin, o zaman dediğimiz daha net anlaşılacaktır.

Çevre yönetimi yapamadığınız; iş ortamı, askerlik vs. gibi zorunlu ortamlarda sadece size ait olan kurtarılmış bir ortam kendinize yaratın. Uyaranın olmadığı, sessizlik insan için güneş enerjisi kadar önemlidir. 

Sosyal medyadan uzak durum! Teknoloji diyeti yapın. Özellikle sosyal medya insanların kendisini teşhir ettiği yalancı bir poz verme ortamıdır. O ortamda herkes güzel yönlerini milyon defa gözden geçirdikleri resimleri teşhir ederek oluşturmaya çalışır. Kurmaca bir ortamdır. Yaşamın gündelik işleyişindeki gerçeklikten uzak, psikolojik komplekslerle şekillenen sunni ortamlardır. Oradan gelecek uyaranlar; öz güveninizi zedelemesin. Kendinizi her halinizle sevmenizi engelleyecek mecralardan kaçının. Samimiyet ve güven psikolojik problemlerin ortaya çıkmamasında ve tedavi edilmesinde panzehir etkisi yaratır. Yüzünüzü gerçek ilşkilere dönün ve o ilişkilere emek verin. 

Cefasını çekmediğinizin sefasını sürmeye çalışmak sizi hırsız yapar. Çok çalışın, emek sarf edin ve hayatın size verdiklerine şükür edip, kanaatkar olmayı öğrenin. Öteki türlü elinizde olmayanlara odaklanırsanız, yaşam boyu süren başarı hırsı ve kıskançlık ile ruhunuzu zedelersiniz. Elinizde olan şuan size ait. Onların keyfini sürebilmeniz için anda olmanız gerekir. 

Unutmayın; sürekli geçmişe bakan depresyon, sürekli geleceği düşünen anksiyete bozukluğu yaşar. An bu andır. Ruhun sonsuzluğunda insan yaratısı takvim ve kol saatleri yoktur. Anda kalabilmek en büyük başarı ve ruhsal iyi oluş gıdasıdır.

Alkol-madde kullanımından muhakak kaçının. Insan yaratılışından bazı maddelere bağımlıdır. Su içmek, yemek yemek gibi. Bu maddelerin dışında bağımlılık ile kullanılan herşey psikolojik kökenlidir. Sevilme ve sevme sanatını bilmeyen, ürettiği ile övünmeyen, karşılıksız ilişki kuramayan, maneviyat ile beslenmeyen her ruh eksik kalan yanını tatmin etmek için maddeye yönelecektir. Içindeki boşluğu madde ile doldurmaya çalışan hiç birkimse sağlıklı kalamaz. Bağımlılıklar; sadece madde kullanarak olmaz. Paraya, şöhrete, ilgiye, sevgiliye, anne-babaya , makama, dış görünüşe, hırsla yemek yemeye  gibi bir çok alana bağımlılık geliştirilebilir. Sevme ve sevilme sanatını öğrenerek ruhunuzdaki boşluğu  bununla doldurana kadar, bunlarla oyalanırsınız.

Özellikle gelişmiş ülkelerde obezite vakalarının arttığını görmekteyiz. Yemek yeme bozukluğu adı altında anılan, tıkınarak yemek yeme davranışı sevgi eksikliğinden kaynaklanır unutmayın. Güven sorunu yaşayan ve travmatik geçmişi olan bireylerde yemek yeme ile ilgili davranış bozukluklarıyla karşılaşırız. Muhakak ki kilo verin. Bedeninizin kütlesel ağırlığı artıkça dünyanın yer çekimine daha çok maruz kalırsınız. Fiziksel anlamda hareket kısıtlılığına bağlı olarak, çevreniz,yaşam alanınız daralır. Dünyada hareketsiz kalan her canlı tutsak hisseder kendisini. Özgürlüğünüzü koruyun ve dünya yer çekiminden kilo vererek kaçın. Mecazi ve psikolojik anlamda da bedeniniz hafiflerse ruhunuzun yükleri de hafifler.

Aile yaşantınıza çok önem verin. Herkes sizinle bir sebeple ilişki kurar.iş,çıkar eğlence gibi sebeplerle. Bu ilişkiler sosyal ilişkilerdir ve sağlıklı bireylerin kontrollü bir şekilde yönetip dahil olması gerektiği bir alandır. Ancak aile ilişkileri bir çıkara bağlı olmaksızın , kadersel bağla, kanla mühürlü olan kutsal ilişkilerdir. Bu ilişki sizi olduğunuz gibi kabul görüp, sevilmenizi, onay görmenizi, iyileşmenizi sağlaması açısından son derece önemlidir. Ruhsal problemler yaşayan insanaların aile ilişkilerinin de travmatik olması rastlantı değildir. Ailesinde iyileşebilen birr uh dışarı da riskli ilişkiler peşinde koşarak yıpranmaz.

Terk ehli olmayı muhakak öğrenin. Size zarar veren, alışkanlıklar, bağımlılıklar, hırslar, huylar, düşünsel kısır döngüler, sömüren insan ilişkileri, ruhsal yükselmenizi engelleyen sosyal çevrenizden kaçın. Terk edin. Gerekirse şehir hatta ülke değiştirin . Sorunun tespit edildiği ortamda çözüm beraberinde özgür irade ile alınmazsa, ortaya kendini tekrar eden bir yaşam çıkar. Bu kısır döngü her zaman kader olmak zorunda değildir. Yaratıcının vermiş olduğu cüzzi- sınırlı iradenizi sonuna kadar kullanın. Yaratıcının en büyük armağanı bu iradenin bizimle birlikte yaratılmış olmasıdır. Ruhunuz bir hediye paketi, kurdeleyi açmayı bilirseniz içinden ne güzel şeyler çıkacak bir bilseniz. O hediye peketini açmadan ölüp gidenler gibi ziyan olmayın!

Sabır her inanç sisteminde ibadetlerin başında gelir. Sabretmeden olan olaylara yorum yapıp, dahil olmak bazen sınırlı irademizi aşacaktır. Unutmayın bir de bizi de içine alan sınırsız bir irade var.  Onun iradesi işlerken bazen sessizce sabredip beklemek gerekir. bu bekleyiş başlangıcı, ortası ve sonucu olarak olgunlaştırıcı ve tedavi edicidir.  Olayları yorumsuz bir gözle izleme olgunluğu, yaşamın kaotik sorunlarına gösterdiğimiz sabır neticesinde oluşur. Yaşam okulu bir çok okuldan daha öğreticidir bu sebeple okuldan kaçan tembel öğrencilerden olmayın. Okul bitiş zili çalana kadar öğrendin öğrendin. Bu derslerin telafisi olmayacak çünkü.

Yaşama karşı samimi olun. Güzel şeyler başınıza geldiğinde kendinizden, kötü şeyler başınıza geldiğinde başkalarından bilmeyen. Mağdurluk psikoloji üzerinize yapışırsa, sürekli dışarıda bir kötü bulur yoksa yaratır ona bütün olumsuzlukları yüklersiniz. Bu sebeple ruhunuzun hediye paketi içinde olan sorunlarla baş edip çözüm bulma ve hamdım-piştim-yandım serüveninizden mahrum kalırsınız. Yaşınız büyür, ruhunuz kırılgan bir çocuk gibi büyümeden kalır ve siz ruhsal olarak hassas bir yapıda kalırsınız. Yemeğin pişmesi gereken ateşin aynısı ruhun pişmesi içinde gereklidir. Yanmadan olgunlaşmak ne mümkün!

Fedakarlık ile fedailik arasındaki dengeyi bulun. Kimsenin yerine hayatı yaşamayın bu çocuklarınız olsa bile. Herkes kendi yaşantısının gerçeklerini göğüslemeyi de öğrenmeli. Iyilik olarak yaptıklarınızın sorumluluğa dönüşmesi sizing ruhunuzu yıpratacaktır. Yapmayın.

Alma - verme dengesi çok önemlidir. Özellikle sosyal ilişkilerde. Sömürüldüğünü hisseden herkes öfkeyle savunmaya geçer. En olgun insanlar dahi düşünmeden verme aşamasına gelmek için çok fırın ekmek yemişlerdir şahidim. 

Yalnızlık ile barışın. Bu barışma ruhunuzdaki boşlukla yüzleşmesinizi sağlar. Başlangıçta acı verir. Acıdan kaçıp hazza ulaşmak için sesli mekanlara kaçmak istersiniz. Ruhundaki sesle yüzleşip onu akil bir bilgenin sesine dönüştürmek yaşamın amacıdır. Yol gösterici bir rehberi önce dışarıda ararız, en sonda kendimize çok yakınlarda buluruz. Mesele aramaya başlamakta. Zihinideki karmaşadan kurtulup ruhunun kütüphanesindeki kitapları raflarına yerleştiren herkes rahatlar. Bir kütüphanede, savaş kitabı da vardır, barış kitabı da, hüzün de mutlulukta yazan kitaplar vardır. Ancak raflar düzgünse ortada kaos değil herşeye rağmen düzen oluşur. Kaosun içindeki düzeni hep kütüphaneye benzetirim. Hayata dair herşeyin yazıldığı kitaplar var raflarda ama ortalıkta çıt çıkmayan bir sessizlik hakim. Çok huzurlu değil mi? bir zaman sonra o kütüphanenin raflarından istediğiniz kitabı seçip okuma özgürlüğüne erişeceksiniz. Ipler ozaman sizin elinizde oluyor ve ruhsal iyi oluşu destekliyor.

Okuyun. Çok okuyan mı daha iyi bilir çok gezen mi sorusunun cevabı bulundu. Okuduklarını gezerken yaşama aktaran daha iyibilir. Yeni yerler keşif etmek ve yeni şeyler söylemek için imkan dahilinde gezgin olun. Aradığınızı yollarda bulursunuz belki.Yaşama aktarılamayan her ilim zamanla insan zihnini zorlar. Çok yemek yiyip tuvalete çıkamayan insanın durumu gibi. Şişkinlikten geriye bişey kalmaz.

Bağışlayıcı olmayı öğrenmek zorundasın. Af etmek, af ettiğin kişi ile alakalı değildir unutma, seninle alakalıdr. Zihni, nefretle, kinle, öc alma ile, plan ile dolu olan birisinin güzel olanla tanışması zordur. Güzel olanın ruhunuza girmesi için ilk önce orada kendisine yer bulması gerekir. Her yer tıklım tıklım dolu iken olmaz. Zihniniz ayakta yolcu kabul etmez. Bağışlayarak, af ederek ruhundaki yer kaplayan yolcuyu indir ki, yerine iyileştirici bir şifacı binsin!

Telaşı ve aceleciliği ruhunuzdan söküp atın. Yavaşlamayı önce ayaklar öğrenir sonra zihin ona alışır. Zihin yavaşlarsa, görünen berraklaşır. Anda kalabilmek kolaylaşır. Kendinize sorun dünyadaki telaşım, ruhumdaki neyden kaçışımdan kaynaklanıyor. Cesurca kendinizle yüzleşin. Merak etmeyin kendinizi affetmeniz okadar zor değil. Bir damla pişmanlık göz yaşına bakar, ruhundaki buzların eriyip, mevsimin bahara dönmesi için. Insan ruhu mevsimler gibidir, kıştan sonra her zaman yaz gelir, sabır et, telaş yapma…

Savurgan olmadan yapılan her iyilik ruhu iyileştirir. Iyilik yapmak kalbi yumuşatır. Yumuşayan kalbin yoğrulması kolay olurdu şekil alır. Ruh ile kalp iç içe kardeştir ve vicdan koltuğuna birlikte otururlar.Dünya malının ağırlığını hafifletip, ruhun kanburundan kurtulmak için vermek gerekir.  Alan el veren elden bu sebeple üstün. Paylaştıkça dünyanın çekim gücü senin üzerinden azalır. Psikolojik sorunlarının ana kaynağı bu dünya, olayları ve insanları değilmiydi? Sokak hayvanlarına, zorda kalana, mağdur olana, zulüm görene yardım etmek seni iyileştirir. Tabi şov için değil de gizli yapmak önemli. Mesele ruhu iyileştirmek ve dengede tutup orta yolu buldurmaksa, bazı şeyleri hakkıyla yapmak gerekir. Hayat-hey hat kendisine samimi olarak yönelenlere hep insaflı olmuştur. Onun adaletle işleyen terazisine güven ve artık akıntıya teslim olda, kulaç atmaktan yorulmuş kolların az biraz dinlensin.

Bitmiş olan bitmiştir ısrar etme. Biten ilişkini bitir! Keşke ve iyikilerin senle alakalı yaşamın kendisi senin ona yüklediklerinden bağımsız olarak sadece oluş içindedir. Olması gereken olmuştur ve olacaktır da. Yorum yapan sensin. 

Konfor alanına hapis olma. Yaşamdan korkanların çoğu aslında ölümden korkuyordur. Güvenli bir ortamda riskleri en aşağı indirirse, mükemmeliyetçi bir düzeni tutturursa ölüm ona gelmez sanıyor bilinçaltındaki yaramaz çocuk. Sen uzayın en ücra köşesinde güvenli bir gezegen inşa etsen dahi, uzay yok olurda ölüm sana yine gelir. O sebeple, çık dışarı yaşa….yaşamak insanın ilahi eylemliliğidir. Durağanlık olan yerde ruhsal hastalıklar çok rahat filizlenir. Muhakak yaşamlılık halini besleyecek uğraşlar edin. Üret. Üreten insan boşa geçmeyen bir ömrü olduğunu görür ve varoluşsal olarak mutlu olur. Sadece tüketen insanın gizli utancı aslında apaçık ortadadır. Kendisi hariç herkes görür.

Istifçi olma. Ihtiyaç fazlası herşeyi satın almak ruhsal bir sorundur. Alış veriş de bir bağımlılık ile hastalığa dönüşür. Sevme ve sevilme ihtiyacını dünyanın hiç bir nesnesi ile doyuramazsın. Biriktirdiklerini eski mısırdaki Firavunlar gibi mezarına mı gömdüreceksin yoksa. Hepsini burada bırakacaksın ve onları istiflemek için zorlayarak kirlettiğin ruhunu kendinle birlikte sonsuzluğa götüreceksin. Ne biriktirdiğine dikkat et!

Söz gümüş ise sükut altındır diyenler haklıymış. Dilin susmadıkça ruhun konuşmaz.

Başınıza gelenlerin bilinçaltınızdan kaynaklandığını fark edene kadar, yaşadığınız her olaya kader diyeceksiniz diyen Carl Gustav Jung’a kulak ver.

Bu dünyada ektiklerinizin hasadını sonsuz yaşamınızda alacaksınız diyen hazrete kulak ver.

Ünlülerin ve zenginlerin hayatına özenme. Ünlü ve zengin isen fakirlerin hayatına özenebilirsin lakin… Elde ettikleri için feda ettiklerini bir bilsen onların haline acırsın… o sebeple fakirlikten korkma, zenginsen de şımarma. Dünyaya ne yansıtırsan o aynadan sana yansıyan o olur.

Felsefi-entellektüel yada dini bir inanç çizgin olsun. Meşrebine göre yani… en zor karar anlarında tökezleyip boşluğa düşmemek için akıl ve mantık dışında değer yargılarına insan olduğun için ihtiyaç duyuyorsun. Hayatın inişi çıkışında, yoldan savrulup uçurumdan yuvarlanmamak için, yol gösterici bir çizgiye sende hasretsin. Aklını sustur, kalbini aç ki kulağına gelen ses bilgeleşsin. Bu yazıyı bu satıra kadar okuduysan zaten arayışı olan bir insansın. Arayışına maneviyat kitaplarında devam etmelisin ozaman. Orta yolu, dengeli ruhu ve gerçek mutluluğu yakalamışlar hep orada, seni bekliyorlar. Sen neye hazırsan oda sana hazırdır…

Denize ve suya yakın ol. Ruh için şifadır. Sonsuz nurun dünya üzerindeki benzeri gibidir sanki. Ne güzel akar. Varlığındaki ilahi pınarlarını hatırlatır sana. Yüzünü o su ile yıkarsan yine iyileşirsin. Donmadan bulanmadan akmak ne güzel diyenler, denizi sevenlerdir hep. Dereler geçip, yollar kat edip okyanusun sonsuzluğuna karışan bir su olmak vardı diyeceksin.

Sonsuzluğun ilahi sesine ilham kapılarını aç. Beş duyunu eğitip keskinleştiriren, gördüklerinin asıl yorumundaki özü yakalar ve iç sesini beslersin. Uykundan uyanrsın ozaman! Ruhun hasta olmadığını fark eder mutlulardan olursun.

Sana öğüt verecek bir bilgini bul. Onu dinle, yolculuğunu kolaylaştıracak öğütlere kibrinle kapalı olma. Insansın, mükemmel değilsin, hata yaparsın, sendelersin ayıp değil.  Bırak da yolunu kolaylaştıracak o güzel insanlar karşına çıksın. Kendine ettiğin zulmü kendi ellerinde durdurmalısın. 

Şehvetten kork. Aşırıya kaçmış, kontrolsüz her cinsel yaşantın yaşam enerjindeki depodan tüketmek demektir. Libido aynı zamanda yaşam enerjisi demektir. O enerji en çok hayvani şehvetle tüketilir. Ruhunun dengede kalması, iyi oluşa geçmesi, yaşamla baş etmesi için o libidinal enerjiye ihtiyacı var. onu idareli kullan. Kalbinde yoğunlaşan libidinal enerji seni iyileştirir, kasıklarında yoğunlaşırsa ilkelliğe, hayvanlık boyutuna çeker seni hastalandırarak vahşileştirir. Orta yola gelmelisin.

Ruhu ehlileştirmek için bedeni de ehlileştirmek  gerekir. iradenin sana geçmesi için hayvanının tasması elinde olması gerekir. Ruhunun gemisi bedenine sahip çık. Hasarlı bir gemi derin sularda yüzemez batar.Emanetine iyi bak. Ona iyi davran. Bakımlarını aksatma.

Hayatını kolaylaştıracağını düşündüğün insana yapışma, onu kullanma. Öz sermayene güven. Kendi gücünün açığa çıkması için yaşamın verdiği fırsatları kaçırma. Savaşçı ruhuna fırsat ver savaşlar kazanıp muzaffer olsun. Sana fetihle zafer kazanmış bir ruh yakışır.

Sınırlarını fark et. Yapamadıkların ve yapamayacakların için kendini suçlama. Bu bir eksiklik değil lütuf gör bunu. Ya herşeyi mükkemmel derecede kusursuz yapman istenseydi senden? Çok zor olurdu değil mi yaşamak. Sen ne bir super kahramansın ne de bir tanrısın. Sen insansın. Yanlış yapabilme ve ondan yüz çevirme şansını sana verene teşşekkür et. 

Söylenecek elbet çok şey var daha. Bu kadarı benden olsun kalanı senden, düşünüp bulursun elbet. Unutma! Hayattaki bütün amaç ve çaba; varoluşsal bir dengeyi yakalayıp, içimizdeki şeytanı ensesinden yakalayıp, ruhumuzu orta yola getirmektedir. Mutlu oluş bu denge ile olur. Ruhsal iyi oluş bu dengeye kavuşmak için onca acıyı çekiyor. Acının sonunda gelecek haz dünyasal olandan çok başka, tatmin edici, akla ve kalbe sinmiş, uçlarda olanlar ortada buluşmuş, aklın vesvesesi dinmiş, uzayın sessizliğinde akıp giden yıldızlar gibi genişlemiş bir mutlu ben inşası olacak.  Yaşamında inşa ettiğin bu ben sonsuzluğunda barındığın evin olacak. O evini sağlam tuğla ile inşa etme meselesi bütün mesele….

Uzman Klinik Psikolog Osman İLHAN

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)