Sağlıklı Beslenme 2

Yazar Ahmet Gökhan KırtunçAkupunktur Uzmanı • 23 Mayıs 2018 • Yorumlar:

Kan insülin düzeyinin sürekli yüksek olması, ileride oluşabilecek dejeneratif hastalıklara (diyabet, hipertansiyon, kalp krizi, kronik artritler, Alzheimer, fibromyozit, polikistik meme hastalığı, polikistik over hastalığı) zemin hazırlar. Bütün organlarımızın içinde ve etrafında yağlar birikmeye devam eder. Bacaklar, kalçalar, karaciğer, kalp, böbrek ve karında yağlar birikmiştir. Aç kalarak kısa sürede kilo verilse bile, bu insülin ve leptin direnci devam ettiği sürece vücuttaki yağların azalması mümkün değildir. İnsülin ve Leptin direncini kırmak, yaşam ve beslenme değişikliği ile mümkündür. Bu yeni yaşam biçimindeki unsurlarını şöyle sıralayabiliriz.

Düşük Glisemik İndeksli Gıdaları Tüketmek :

Glisemik indeks(Gİ), herhangi bir yiyeceğin içinde bulunan karbonhidrat miktarına göre hesaplanır. Gİ karbonhidrat içeren bir yiyeceğin hazmedilip kana geçtiğinde, kan şekerini yükseltme hızını gösterir.

Glisemik indeksi

  • 70-100 arasında olanlar yüksek,

  • 50-70 arasında olanlar orta,

  • 0-55 arasında olanlar düşük glisemik indeksli olarak kabul edilir.

 

Rafine edilmiş, öğütülmüş tahılların ve işlenmiş hazır yiyeceklerin glisemik indeksleri de şeker gibi çok yüksektir ve 100 olarak kabul edilir. Fabrikalarda rafine edilmiş bütün yiyecekler raf ömürlerinin uzatılması için, doğal olarak faydalı liflerinden, yağlarından ve vitaminlerinden arındırılır. Bu işlenmiş ürünlerin lifleri yok edildiğinden, mideden çabucak geçerek, incebağırsağa ulaşır ve bağırsağın son bölümüne ulaşmadan hemen emilir ve bu da bağırsakların kısa sürede boşalmasına neden olur. Sonuçta bu organlardan mide ve bağırsakların boşalmış olduğu mesajını ileten bazı hormonlar salgılanır. Böylece acıkma hissi ve yeme isteği oluşur. Gİ yüksek gıdalar kısa sürede emilerek kan şekerimizin dolayısıyla kan insülin seviyesini hızlı bir şekilde yükseltir. Bu da, yukarıda anlattığımız insülin direncinin gelişmesinin en önemli sebebidir.

Mükemmel bir yemekten kısa bir süre sonra, aşırı açlık hissi, mide ezilmesi gibi rahatsızlıkların olması ve bunun giderilmesi için tatlı yeme isteği, insülin ve leptin direncinin en önemli göstergesidir. Bu kısır döngünün biran önce kırılması, kilo vermeniz açısından çok önemlidir. Yukardaki gıdaların aksine Gİ ‘si düşük gıdalar tükettiğinizde, içerdikleri kaba ve doğal lifler nedeniyle mide ve bağırsaklarımızdaki hazım süreleri daha uzun olacağı için, dolayısıyla kana geçme süreleri ve kan şekerini ve kan insülin düzeylerini arttırma hızı da yavaş olacaktır. Sonuç olarak acıkma hissi de daha geç ortaya çıkacaktır. Bu süre içinde leptin hormonu salgılanacağından ihtiyacımız olan enerji depolanmış yağlarımızdan sağlanmış olur.

Düşük Gİ ‘li bütün karbonhidratların ve Gİ sıfır olan protein ve yağların tüketilmesi ile 3-4 saat tokluk hissi oluşmaktadır. Diyabet hastaları, düşük Gİ’li karbonhidratlarla beslenip, sık sık hamurişi veya meyve yemedikleri zaman kan şekeri kontrolleri daha kolay ve sağlıklı olmaktadır.

Bu şekilde beslenildiği zaman, ara öğün olarak göbekte biriken yağımızı ve iç organlarımızdaki yağı kullanırız ve kilolarımız yavaş yavaş azalır. Kan insülin seviyesi normal olacağı için, ileride oluşabilecek dejeneratif hastalıkların (tansiyon, kalp, şeker, artrit, kanser, inme , Alzheimer, fibromyalji vs.) ortaya çıkması da önlenir.

Yiyeceklerimizin glisemik indeks değerleri, yemeğin pişirme şekline göre de farklılık gösterir. Çiğ yendiğinde Gİ değeri düşük olan bir besin, pişirildiğinde Gİ değeri daha yüksek çıkabilir. Buna sebep, gıdanın içerdiği liflerin pişirme esnasında parçalanmasına bağlı olarak bağırsaklardan daha hızlı emilmesi ve kana daha hızlı geçmesidir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)