Sınav Kaygısı

Yazar Ali Bülent ÇekemPsikolog • 9 Ekim 2017 • Yorumlar:

sınav kaygısı: Bireyin sınava yüklediği anlamlar, sınavla ilgili zihinde oluşturulan imaj, sınav sonrası duruma ilişkin atıflar ve sınav sonrası elde edilecek kazanımlara verilen önem sonucunda öncesinde öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmaması ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygı durumudur. Bu durum kişinin sınava hazırlanmaya başladığı dönemde de başlayacağı gibi, sınava yakın dönemlerde de ortaya çıkabilmektedir.

Huzursuzluk, endişe, tedirginlik, sıkıntı, başarısızlık korkusu, çalışmaya isteksizlik, mide bulantısı, taşikardi, titreme, ağız kuruluğu, iç sıkıntısı, terleme, uyku düzeninde bozukluklar, karın ağrıları vs. bedensel yakınmalar, dikkat ve konsantrasyonda bozulma, kendine güvende azalma, yetersiz ve değersiz görme sık görülen belirtilerdir. Öğrenilenleri aktaramama, okuduğunu anlamama, düşünceleri organize etmede zorluk, dikkatte azalma, sınavın içeriğine değil kendisine odaklanma, zihinsel becerilerde zayıflama , enerji azlığı, fiziksel rahatsızlıklar sınav kaygısının başlıca etkileridir. Sınav kaygısı gerçek dışı beklenti ve yorumlar içerdiğinden yanıltıcıdır. Öğrenciyi farkında olmadan kendi davranışını denetleyemez hale getirir… ,

Bu durum çoğu zaman sadece öğrenciyi etkilemekle kalmamakta aynı zamanda aileyi de etkilemektedir.

Öğrenci ve aileyle yapılan görüşmlerle sınava bbakış açıları yeniden ele alınarak daha vverimli bir sınava hazırlık ve sınav süreci yaşanması hedeflenir.

stresle baş etme: stres dönemleri hayatın her evresinde olan daha çok yaşadığımız olaylara değilde olayları yorumlama şeklimize bağlı olarak hayatımızı etkileyen süreçlerdir. Çoğu zaman ilerlemek ve hayat dair birşeyler yapmak ve sorunları aşmak için motive edici özelliği olmakla birlikte aşırı olduğu zaman kişinin baş etme becerilerini engelleyen bir durum da olmaktadır. Bu gibi aşırı durmlarda alınacak profosyonel yardımlarla kişinin stresli dönemleri daha rahat atlatması ve oluşacak olumsuzlukların önüne geçilmesi sağlanır.

evlilik ve boşanma: evlilik kişilerin hayatlarında yaşadıkları önemli süreçlerden birisidir. Çünkü roller , hayata dair beklentirlerin ben olmaktan çıkıp biz olduğu bir sürece girilmektedir. Kişiler bu sürece uyum sağlayamadıklarında da sorunlarla karşılaşabilmekte ve hatta bu sorunları giderebilmek adına evliliklerine son verebilmektedirler. Her iki süreçte bazen kişler için yıpratıcı olmaktadır. Bu dönemlerde alınacak karaların sağlıklı verilmesi için alınacak danışmaklık kişilerin bu süreci daha sağlıklık bir şekilde atlatmasına yardımcı olmaktadır.

ergen sorunları: hem çocuklarımızı hem de ailelerini yakından ilgilendiren bir dönem. Ergenlik kişinin çocukluktan , anne babaya bağımlı olduğu dönemlerden yetişkin olmaya , ayrı bir birey olmaya geçiş süreci olup kişinin ikinci doğumu olarak ta görülebilir. Yetişkinlikte yaşanacak süreçlerin temelinin oluştuğu dönemdir. Kimi zaman sancılı geçen bu süreçte hem ergene hem de aileye verilecek danışmanlık onların bu süreçleri daha bilinçli, farkında olarak ve sağlıklı geçirmelerine yardımcı olmaktadır.

Terapiler: Terapilerle kişilerin günlük yaşamda karşılaştıkları sorunlar , bu sorunlara karşı geliştirdikleri çözüm yöntemleri ve sonuçları ele alınarak, kişinin ruhsal durmuna etki eden olumsuzlkar düzenlenmeye çalışıkır. Gerekl aile , gerek ilişki gerekse yaşama karşı bireysel olarak hissedilen zorluklar anlamlandırılır ve bbu durumlar karşısında kişinin farkındalığı arttırlır. Olayları algılamma yorumlama ve tepkilerinin nneden ve sonuçalrının farkına varması sağlanır.

bireysel psikoterapi : kişinin kendisini daha iyi tanımasına , sorunlara karşı dahah etkili çözümmler geliştirmesine , önemli karakalar alaıbilme becerisi artırılarak zorlukların üsteisnden gelmesi sağlanır

cinsel terapi: çiftlerle yapılan görüşme ile sağlıklı bir cinsel yaşantı ve cinselliğe bakış yeniden yapılandırılırken, davranışçı ödevlerle sorun olan alanlar düzeltilmeye çalışılır.

evlilik ve çift terapileri: ilişkler tek taraflı olmayıp her zaman sorun yaşanma ihtimalleri yüksel olan yaşam denneyimlerimizdir . bura da önemliolan sorunların olup olmammamsı değil sorunlar kaşısında kişilerin göstredikleri tepkiler ve rollerinin ilişkiyi yaşayanlar tarafındann fark edilmesidir.

aile terapisi: aileyi oluşturan bireylerin etkileşimlerinde yaşadıkları sorunların çözümlendiği terapi süreçleridir. Aynı zamanda psikolojik bir rahatsızlık tespit edilen bireye aile içi dengelerin düzenlenmesi yolu ile de yardımcı olunduğu bir süreçtir.

Hastalıklar:

Cinsel işlev bozuklukları:

Vajinismus: Halk arasında ilk gece korkusu olarak ta bilinen vajinismus, bayanların cinsel birleşme sırasında aşırı korku yaşaması sonucu vajinanın grişindeki kaslarda kasılma olması ve bu kasılmaya bağlı ilişkiye girememe yada çok ağrılı ilişki olması durumudur. Korkunun altında yatan vajinanın penis için küçük olduğu ve ilişkiye gireceği zaman canının çok yanacağı, vajinada yırtılma olacağı gibi baş edemeyeceği bir durumla karşı karşıya kalma düşüncesidir. Bu kaygı okadar şiddetli olur ki çoğu zaman partneri itme veya aşırı kasılma olur. Kasılma vajina girişinde olabileceği gibi tüm vücudu kapsayacak şekilde de olabilir. İlişkiye girememe bir süre sonra eşte sertleşme sorunları ve isteksizliğe neden olabilir. Bunun bir rahatsızlık olduğunu bilmeyen çiftler karşılkılı yetersizlik duygusu ile sık sık çatışmalar yaşayabilirler. Ailelerin çocuk beklentisi, çiftlerin iyi eş olma beklentileri çiftler üzerinde baskı oluşturdukça kaygı seviyesi daha da artabilmektedir. Doğru uzman ve duğru davranışçı terapi ile %100 tedavi şansı olan bir durum olmakla birlikte yanlış yaklaşımlar evliliğin sonlanması ile sonuçlabilmektedir.

Ereksiyon problemi: ilişkiye girmeye yetecek düzeyde sertleşmenin sağlanamaması erektil disfonksiyon olarak tanımlanmaktadır. Ereksiyon erkeğin yeterli uyarılması sonucu oluşan fizyolojik bir süreçtir. Bu süreci bozan birçok faktör sertleşmeyi engeller. Yorgunluk, isteksizlik, aşırı heyecan , gibi durumlarda normal olarak etkilenen sertleşme, kişinin başarısız olacağım düşüncesi eklendiğinde kaygıya sebeb olur ve kişi uyarılamadığı için sertleşemez. Bu durumda ilaç kullanmadan sadece terapi ile çözümlenen bir durumdur. Kişinin dikkatinin kygıdan uzaklaştırılıp onu uyaranlara yönlendirilmesi hedeflenir.

Erken boşalma: erkeğin ilişki hemen başında isteği dışında boşalmasına engel olamamsı, cinsel birleşme olmadan önce veya olduktan çok kısa bir sürede boşalması durumunu tanımlamaktadır. Boşalma süresi öğrenilen bir süreçtir. Kişi kendisini boşalma eşiğine getirecek uyaranlara sık ve hızlı bir şekilde kendisini maruz bırakarak öğrendiği boşalma süreci ilşkiyede yansıdığında bu sorunla karşı karşıya kalınmaktadır. Tedavide günümüzde antidepresanların yan etkilerinden faydalanılmaya çalışılsa da bu çoğu zaman yetersiz olmakta, yeterli olsada ilaç alınmadığında etki göstermemektedir. Boşalma eşiğine getiren uyaranların tespiti bunlara maruz kalma yoğunluğunu azaltmaya yardımcı davranışçı ödevlerle boşalma kontrolünün sağlanması tedavinin hedefidir. Bunun için uzman bir cinsel terapisten yardım alınmalıdır.

Duygudurum bozuklukları:

Depresyon: ne yazık ki günümüzde sıkça ogünkü ruh halimzin kötülüğünü anlatmak için kullandığımız bir kelime olan depresyon (depresif ruh Hali) hastalık boyutun da insanın kendisini mutsuz, üzgün hissettiği, geleceğe dair ümitsizlik düşüncelerinin arttığı, kendiyle ilgili değersizlik düşüncelerinin oluştuğu bir süreçtir. Tabiki her üzüntü ve mutsuzluk depresyon olarak tanımlanmamaktadır. Geçici üzüntü halleri de dönem dönem yaşanabilmekte olup depresyon dediğimiz rahatsızlıktan bahsedebilmemeiz için bu duyguların kişide uzun süreli yaşanıyor olması ve kişinin günlük hayatını etkileyecek , diğer insanlarla olan ilişkisini, çalışma hayatını, öz bakımını etkileyebilecek düzeyde olması durummuna depresyon hastalığı diyoruz. Depresif bozuk doğru tanı ve doğru ilaç ve terapilerle tedavisi ola bir rahatsızlıktır. Tedavi edilmediği taktirdi, ciddi kayıplara hatta intiharla sonuçlanan ölümlere neden olabilmektedir. Ve şu anda dünyada en sık rastlanılan hastalıklarda birsidir,

bipolar bozukluk: içinde depresyon , mani ve normal dönem olmak üzere üç dönemi de içerebilen, ve bu dönemleri döngüler halinde yaşayan bir hastalıktır. Bazen aşırı çökkün durgun isteksiz olunan depresyon dönemleri yaşarken bazen de bunun tam tersi aşırı hareketlilik ve enrji halini içeren manik dönemler yaşanabilmekte bazen de her ikisinin olmadığı normal olarak tanımlanan süreçler yaşabilinmektedir. Genektik yatkınlığın çok olduğu bir hastalık olup, manik dönemler ve depresif dönemler hastane de yatmayı gerektirecek kadar ciddi olabilmektedir. Mutlaka ilaç tedavisi gerekmekte olup aile desteği de çok önemlidir. Hasta hastalığı hakkunda bilinçlilik kazanırsa hastalık dönemleri önceden tespit edilip daha hafif atlatması sağlanabilir.

Anksiyete bozuklukları:

panik bozukluk: Kişinin kendisine kötü bir şey olacağı ve bu durumla baş edemeyeceği endişesi yaşadığı tekrarlayan ataklarla seyreden bir rahatsızlık. Günümüzde çok sık karşılaştığımız ve sıklığı giderek artan bir rahatsızlık. Atakların sıklığı ve süreleri kişiden kişiye değişmekte olup, genellikle kalp krizi geçirme, düşüp bayılma, delirme çıldırma, beyin kanaması geçirme gibi düşünsel endişelerle birlikte çarpıntı, nefes darlığı ateş basma , mide bulantısı, uyuşma karıncalanma, baş dönmesi gibi beden belirtileri yaşanmaktadır. Bu ataklar çok korkutucu düzeyde olup genelde kişiler hastane acillerine başvurmakta, yalnız başlarına kalamamakta ya da belirtileri kontrol edemeyecekleri aşırı kalabalı ortamlara girememektedirler. Yaşam kalitesi bozan bu belirtiler tedavi edilmediğinde kişide ümitsizlik ve karamsarlık gibi depresyon belirtilerine de neden olabilmektedirler. Panik bozukluk hiçbir zaman kişinin delirmesine, kalp krizine ya da beyin kanamasına sebep olmamaktadır. Ve doğru tanı ve tedavi ve terapi süreçleri ile çözümü olan bir hastalıktır.

sosyal fobi: kişinin diğer insanlarla etkileşiminde, iletişimde aşırı kaygı duyması ve bu kaygı ile kendisini geri çekerek iletişimini azaltması ile kendisini gösteren bir rahatsızlıktır. Kendisine güven azlığı ve diğer insanların kendisi ile ilgili olumsuz yorumlarda bulunacağı düşüncesi kişin iletişimde veya performans göstermesi gereken durumlarda aşırı kaygı duyarak geri çekilmesine neden olmaktadır. Bu durumlarla karşı karşıya kaldığında çarpıntı, ateş basması, terleme, ağız kuruması titreme gibi kaygı belirtileri yaşanması, bir daha bu durumla karşı karşıya kalındığında kaçma davranışının temelini oluşturmaktadır. Kişi kaygı yaşayacağı durumlardan kaçındıkça sorun yaşamaz ama sosyelleşme ve kendisini ifade etmeme yakın çevresine aşırı bağımlılığı ve onlara karşı öfke patlamalrı yaşamasına neden olabilir. Tedavisinde amaç ilaçlarla kaygıları kısmen azaltılarak kaçındığı davranışları yapaması sağlamakla birlikte asıl önemli olan terapi süreci ile düşünce yapıları üzerinde çalışılması ve kaçındığı davranışların üzerine giderek yeni olumlu düşünce kalpıları oluşması sağlanmasıdır.

yaygın anksiyete bozukluğu: kaygı belirtilerinin gün içinde hemen hemen birçok olaya karşı yaşandığı, kişinin günlük işler ve aktivitelerle ilgili sürekli olumsuz sonuçlar düşünmesi ve bundan dolayıda kaygı yaşaması halidir. Bir yola çıkılması, alışveriş, misafir ağırlanması, yoldan gelecek bir yakının beklenmesi, doktora gidilmesi ve benzeri birçok olayın sonucunda kötü bir sonuçla karşılaşılacağı düşüncesini takşip eden aşırı heyecan sürekli kontrol etme isteği ve ya o işi yapmak istememe gibi durumlar görülebilir. Kaygının bu kadara aşır ve yayagın oluşu kişinin bir süre sonra yaşamdan keyif almamasına da sebeb olur. Bu durmun tedavisinde de diğer kaygı bozukluklarında olduğu gibi ilaç teddavisinin yanı sıra terapi yaklaşımı şarttır, aksi taktirde hastalığı tekraralama ihtimali vardır.

travma sonrası stres bozukluğu: travma tanımı burada kişinin ruhsal yapısında ciddi tehdit algısı oluşturacak bir olay olarak tanımlanmaktadır. Doğal afetler, yaşamı tehdir edebilecek kazalar, kavga veya saldırı durumları, savaşlar, cinsel yada fiziksel saldırı, işkence cinsel taciz ve istismarlar travma olarak tanımlanmaktadır. Olayın travma olarak tanımlanması için kişinin gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma,kendisinin ya da başkasının fizik bütünlüğüne karşı bir tehdit olayını yaşamış,böyle bir olaya tanık olmuş ya da böyle bir olayla karşı karşıya gelmiş olması ve bu olay karşısında aşırı korku,çaresizlik ya da dehşete düşme tepkileri vermiş olması gerekir. Kişi travmatik olayı elinde olmadan tekrar tekrar anımsar, olayla ilgili kabus veya sıkıntı verici rüyalar görür, bazen olayı yeniden yaşıyor gibi hisseder, olayı hatırlatan durumlarla karşılaştıgında yoğun psikolojik sıkıntı duyar ve fiziksel tepkiler yaşar. Ayrıca olayla ilgili düşünce,duygu ve konuşmalardan kaçınmak için özel çaba sarfetmesi, olayı hatırlatan etkinlik,durum ve kişilerden kaçınması, olayın bazı bölümlerini hatırlayamaması, duygularında donukluk, insanlardan uzaklaşma ya da yabancılaşma hissetmesi, daha önce sevdiği etkinliklere karşı ilgisinde azalma olması ve bir geleceği kalmadığı duygusunu yaşaması da gözlemlenir. Uykuya dalmada ya da uykuyu sürdürmede güçlük çekmesi, çabuk sinirlenme hali ve öfke patlamaları yaşaması, kendini sürekli tetikte hissetmesi, aşırı irkilme tepkileri vermesi, yoğunlaşma ve dikkat güçlükleri yaşaması da aşırı uyarılmışlık sınucu görülür. Bütün bu belirtilere, suçluluk duyguları, kişilerarası ilişkilerde bozulma, duygulanımda iniş çıkışlar, kendi kendine zarar veren davranışlar, bedensel yakınmalar, utanç,umutsuzluk,değersizlik duyguları, toplumdan uzaklaşma gibi belirtiler de eşlik edebilir. Tedavisinde terapiler , EMDR ve ilaç tedavileri , uygulanmakla birlikte en etkili yöntem terapi ve ilaç tedavisinin birlikte kullanılmasıdır.

 

obssesif kompulsif bozukluk: halk dilinde takıntı, ves vese olarakta tanımlanana obssesyon kişinin saçma olduğunu bildiği halde aklından atakamadığı düşüncelri tanımlar. Kompülsyon yani zorlantı ise bu düşüncelerden kurtulmak için yaptığı tekrarlayıcı davranışları tanımlar. Obsesyonlar yani ves veseler değişik konularda olabilmeklle birlikte en sık olarak temizlik, düzen, kontrol etme şeklinde görülür. Takınıtlar ve zorlayıcı davranışlar kişini gün içerinde çok fazla vaktini almaktadır ve günlük haytaını götürmekte ve kişler arası ilişklerinde sorunlar oluşmasına neden olmaktadır. Kendisi dışında çevresindkilerinde bu takıntılara uyması için çevresiyle sık sık çatışan vakalar da görülmektedir. Sırf takıntıları yüzünden başkalarına misafirliğe gidemeyen, misafir ağırlayamayan veya ev işlerini yetiştiremediği için sosyal hayatını devam ettiremeyen durumlar gözlemlenebilmektedir. Ruhsal yapıda ciddi zorlanmaya nneden olan bu hastalığı tedavisinde ilaçlarla azaltılan kaygı ile birlikte önemli olan davranışsal terapi yöntemleri ile tekrarlayıcı davranışlar azaltılarak kaygını ortadan kaldırılmasıdır.

Psikotik bozukluklar:

Şizofreni: Kişinin gerçeği değerlendirmesinin bozulduğu, olmayan durumları algıladığı ve bunlara inanarak o çerçevede yaşamını şekillendirdiği bir hastalıktır. Kuşku ve şüpheler içinde beyin olaylarla ilgi olduğundan farklı senaryolar kurar ve bu senaryolara göre davranır. Takip edilme , kötülük görme , kendisine komplo kurulduğu gibi düşünceler oluşabilmektedir. Ayrıca sesler duyma, görüntüler görme, koku alma, bedensel diğer duyular gibi olmayan duyu algıları da oluşur. Süreğen bir rahatsızlık olup kişinin günlük hayatını sürdürmesine engel olacak düzeyde ciddi belirtilerle seyreder. Kronik bir hastalık olup tedavisinde ilaçların çok önemli yeri vardır. İlaç tedavisi ile günlük yaşantısını sürdürebilir hale gelebilen hastalar olmaktadır. Akut dönemde EKT tedavisi de ciddi belirtilerin hızla toparlamasına yardımcı olabilir. Hastanın ve ailenin hekimle iyi iletişim içerinde olması, hekime duyulan güven, hastalıkla ilgili bilgilendirme ve tutum önerileri ile hastanın tedavisi sürdürmesi de önemli bir yaklaşımdır.

kısa psikotik atak: şizofreni hastalığında görülen belirtilere benzer belirtilerle seyreden ama belirtilerin 1 aydan daha kısa sürdüğü ataklardır. Çoğunlukla olumsuz bazen de olumlu aşırı baskı yaratan süreçlerin arkasından gözlemlenir. Belirtiler 1 aydan uzun sürmediğinde bu tanı konulabildiği için tanı daha çok takiple karar verilir. İlaç tedavisi ile başlanan tedaviye durumu düzelmesi ile birlikte kişinin sters durumlarıyla baş etmesini güçlendirecek görüşmelerle devam edilir.

şizoaffektif bozukluk: şizofreni ve bipolar bozukluk belirtilerinin birlikte gözlemlendiği bir hastalıktır. Düşünce ve algı bozukluklarının sürekli olup arada depresif ve manik atakların yaşanmaktadır. Günlük hayatı ciddi düzeyde etkileyen bir rahatsızlık olup ilaç tedavisi gerektiren bir durumdur.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)

Yazar