Şizofrenide Görülen Nörogelişimsel Değişiklikler ve Belirtiler

Yazar Merve AlkanPsikolog • 26 Temmuz 2019 • Yorumlar:

Öncelikle şizofreni beyinde birden fazla semptomun bir araya gelmesiyle ortaya çıkan klinik bir hastalıktır. Şizofreni; kişide birtakım düşünce değişiklikleri, davranış bozuklukları, kişiler arası iletişim, sosyal çevre gibi alanları olumsuz etkileyen, normal yaşantının giderek bozulmasına neden olan kronik belirtileri işaret eden genellikle şiddetli ve uzun süre seyrini gösteren klinik bir hastalık olarak adlandırabiliriz. (Köroğlu, Güleç 2007). Şizofreni hastalığı kişinin yaşam kalitesini oldukça olumsuz yönde etkiler. Kişinin gündelik yapmış olduğu işleri aksatmasına ve bu durum sonucunda yaşam kalitesini ve yaşam doyumunu düşürmesine neden olur. (Kaplan, Sadock 2005; Köroğlu, Güleç 2007; Öztürk, Uluşahin 2015). Şizofreni beyinde olanların yanı sıra birçok psikolojik hastalıkta olduğu gibi kişinin öyküsü de büyük önem gösterir. Genetik yatkınlık, çevresel ve sosyal faktörler bu hastalığın seyrinde çok büyük rol oynar. (Köroğlu, Güleç. 2007). Şizofreni tüm dünyada tanınmış ve en ağır ruhsal hastalık olarak kabul edilir. Şizofrenin görülme olasılığı dünya genelinde bir farklılık göstermez. (Buchanan ve Carpenter, 2005). Her hastalıkta olduğu gibi şizofreninin de görülme sıklığı kadın ve erkeklerde değişiklik göstermektedir. Erkeklerde kadınlara nispeten yaklaşık 1,5 kat daha fazla görülür. (Lauriello ve ark. , 2005). Alptekin, Ulaş, Akdede ve ark. (2009) tarafından derlenen çalışmada, ‘Türkiye’de şizofreninin yaşam boyu yaygınlığı 1000 kişide 8.9 olarak belirtmiştir’.

Genel olarak bakıldığında yaşam boyu aktivitelerini karmaşık hale getiren büyük bir tablo ortaya çıkarmış olur. Ortaya çıkan bu tabloda beyni karmaşık hale getiren birtakım sorunlar mevcuttur. Şizofreni hastalarında genetiğin ve sosyal yaşamın birlikte etkileşimi, beyinde ki sinir ağlarında ve belli bölgelerde nörogelişimsel bir bozukluk meydana getirir. (Alptekin ve ark. 2005). Şizofreninin beyinde ki bozukluğu ile ilgili birçok araştırma yapılmıştır. Yapılan bu araştırmalara kısaca değinmek gerekirse; şizofreni MRI çalışmaları sonucu prefrontal ve temporal kortekslerde gri maddenin azalması; çeşitli nöronların oluşturduğu amigdala, hipokampüs, limbik sistemin yapılarında ki hacim azalması ve bazal gangliyon çekirdeklerindeki hacmin artmış olduğuna dair bulgular elde edilmiştir. (Yavuz, 2008). Başka bir çalışmaya baktığımızda; şizofreni hastalarında bellek kısmı ile yakından ilişkili olan medial temporal yapılarda değişiklik olduğu bulunmuştur. (Aksaray ve ark. , 2001).


Bazı hastalara mikroskobik incelemeler yapılmıştır ve bunun sonucunda nöron adı verdiğimiz sinir hücrelerinde yoğunluklarıyla alakalı bozukluklar bulunmuştur. Fakat buna rağmen tutarlı sonuçlar elde edilmemiştir. Frontal lobta nörotransmitler dediğimiz; serotonin, gaba, glutamat reseptörleri bunları içeren akson uçlarına ait bozukluklar bildiren çalışmalarda mevcuttur. (Goldman, Rakic ve Selemon 1997). Konu ile alakalı çok farklı çalışmalar yapılmış ve bunlardan bir tanesi; Yıllar boyu dopamin hipotezine yoğunlaşırmıştır. Ortaya attıkları bu hipoteze göre dopamin nörotransmitterinde ki bir takım düzensizlikler şizofreni hastalığının en birincil temellerinden biri olmuştur. Bundan sonuçla dopaminerjik, kişide psikotik semptomları daha çok güçlendirdiği ikinci olaraktan bu semptonların D2 dopamin reseptörleri arasında bir ilişki bulunmamıştır. Yapılan çok sayıda araştırma dopaminin üzerinde dursa da dopamin hipotezi şizofreni hastalığında görülen semptomları tek başına açıklamada yeterli değildir. (Gargiula ve Landa De Gargiulo 2014, Frohlich ve Van Horn 2014, Howes ve ark. 2015).

Bu değişimler sonucu şizofreni de beyinde ortaya çıkan patolojik değişimler kişide bir takım belirtilere ve bulgulara sebep olmuştur. Bunlardan en önemlileri dil de ve kişinin düşüncelerinde meydana gelen bozukluklardır. (Liddle ve ark. , 2002). Görünüm ve davranışsal bir takım belirtiler de gösterir. Zihin karmaşık bir haldedir. Zihnin karmaşıklığı kişide davranışsal sorunlar yaratır. Ani beklenmedik bir harekette bulunmaları hiç olmadık bir yerde ani çıkışları olabilir. Davranışta gözlenen sonuçlar duygu durumlarında da farklılık gösterir. Keyifsizlik, isteksizlik, donukluk, alınganlık, şüphe hissettiği duygular arasında yer alır. Hastalarda soyut düşünce değil somut düşünce baskın olur.

Düşünceler arası bağlantılar tamamen kopar ve konuşma şekline yansır. İlk hastalık zamanlarında konuşma üzerinde zorluklar olabilir. İlerleyen zamanlarda konuşması normale girer. Fakat bu konuşma sağlıklı insanların kurduğu iletişim gibi olmaz düşünce akışında bozulmalar meydana geldiğini için konuşmasına da yansır. Konuşurken birden durur ve art arda çok fazla kelime sıralayabilir. Sanrılar bu hastalıkta en önemli belirtileridir. Hayali sesler, başka birinin görmediği şeyleri gördüğünü iddia ederler. Hayali varlıklarla konuşurlar. Ve bununla birlikte hastaların inançları zayıflar ve doğru olmayan inançlara sahip olurlar. Şizofreni hastalığının belirtileri yavaş yavaş ortaya çıkar ve siz bu süreci yakalayana kadar belli bir noktaya gelmiş olur.

 

Son olarak değinmek istediğim şizofreni hastalarında ortaya çıkan içgörü bozukluğu. Bu durum tedavi alan şizofreni hastasına engel oluşturmaktadır. Çoğu hastalıkta olduğu gibi bu hastalıkta ve belirtilerinin farkında olmadığı ve kabullenemediği belirtilmektedir. İçgörü eksikliği tedavi sürecini olumsuz yönde etkiler ve hastanın hastalığı hakkında bilgisiz olma durumunun yüksek olduğu belirtilmiştir. (Beck et. al. , 2011). Şizofreni hastalarında içgörü çalışmaları da mevcuttur. Yapılan bir araştırmaya göre hastaların %40 ‘nın iç görülerinin zayıf olduğu bulunmuştur. (Mhala et. al. , 2014). Yapılan başka araştırmalarda iç görüsü düşük olan hastaların tedaviye uyumunun da düşük olduğu belirtiliştir. (Dilbaz ve ark. , 2006).

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)