Sosyal Medya

Yazar Onur Okan DemirciPsikiyatrist • 1 Şubat 2019 • Yorumlar:

Teknoloji çok hızlı gelişiyor. Gelişmeleri takip edebilmek için neredeyse sosyal medya hesaplarımızın başında beklememiz gerekiyor. Bazen yapılması gereken işleri dahi sosyal medyamızı güncel tutabilmek veya başkalarını takip edebilmek için erteliyoruz. Haberleri, ülke ve dünya gündemini sosyal medyadan takip ediyoruz. Alışverişten modaya kadar birçok alanı, arkadaşlarımızı, en yakın dostlarımızı hatta ailemizdeki gelişmeleri bile sosyal medyadan takip ediyoruz. Bizi güldürebilecek malzemeleri bile oradan topluyoruz. Gülmek için bile sosyal medyaya ihtiyaç duyuyoruz. Çoğu zaman dışarıda sosyalleşmek yerine kendimize sosyal medyadan ilişkiler arıyoruz. Bu durum sürekli tekrar ettiğinde buna alışkanlık demek hatta yokluğunda bizi huzursuz ettiğinde ise bağımlılık demek pek yanlış bir ifade olmayacaktır. Evet gün geçtikçe birer birer sosyal medya bağımlılarına dönüşüyoruz. Dünyanın diğer ucundaki insanların neler yaptıklarını anında öğrenebiliyoruz. Farklı yaşam şekilleri, koşulları artık elimizin altında. Sahip olmak isteyip olamadıklarımıza sahip olanları görebiliyoruz. Bazen imreniyor, bazen tiksiniyor, bazen öfkelenip bazen kıskanabiliyoruz. İnsan doğası gereği bencil bir yapıya sahiptir. Her şeyi ilk olarak kendisi için ister. Bizden daha iyi durumda olanları sevebilmek yerine neden aynı veya daha iyi durumda olamadığımız için üzülür veya kıskanırız. Sosyal medya sayesinde bu üzüntüler ve kıskançlıklar artık her an elimizin altında. Kendimizi üzmek için en kısa ve kolay yol. Keyifli bir anı bozabilecek en kestirme araç artık ellerimizin arasında. Keyifli bir tatil yapmak ve dinlenmek için gittiğimiz bir yerde mutlu olmak yerine sosyal medyadan arkadaşlarımızın daha iyi yerlere gittiğini görerek acı çekebiliyoruz. Ben buna ‘mutluluk öğütücü’ diyorum. Sosyal medya hesaplarında insanların kötü anlarını paylaştıklarına pek tanık olmayız. Sosyal medyaya baktığımızda herkes mutlu, herkes muhteşem görünür. Eğer bu doğru ise dünyanın en mutlu insanları sosyal medya kullananlar diyebilmemiz gerekir. Eğer ki biz başkalarının hesaplarını görüp mutsuz olabiliyorsak bizim hesabımızdaki paylaşımlar gerçek değil demektir. Bizim ki gerçek değilse başkalarınınkinin de gerçek olmama ihtimali vardır. Ben buradaki paylaşımlara ‘inadına daha iyi görünme çabası’ diyorum. Sosyal medya uygulamalarında paylaştıklarımız aslında insanların aynaya baktıklarında kendilerini görmek istedikleri halleridir. Ben buna da ‘ayna yansıması’ diyorum. Aynanın özelliğine göre yansımamız değişir. Aynanın özelliğine göre daha zayıf, daha uzun, daha mutlu görünebiliriz.

Sosyal medyadan en çok etkilenen konuların başında ilişkiler gelmektedir. Gerek arkadaşlık, dostluk gerekse de duygusal ilişkiler sosyal medya nedeni ile oldukça kolay zedelenebilmektedir. TÜİK verilerine göre boşanma oranları %35,5 oranlarına kadar yükselmiş durumda. Bizler ruh sağlığı çalışanları olarak boşanmalarda sosyal medya etkisinin oldukça önemli bir role sahip olduğunu söyleyebiliriz. Çiftler kendi ilişkilerini bir süre sonra sosyal medya üzerinde paylaşılan diğer ilişkiler ile kıyaslama yoluna gidebilmektedir. Bu süreç bir kez başladığında veba gibi tüm ilişkiyi hasta edebilir. ‘ ‘bak onlar tatile Paris’ e gitmişler’, ‘bizimkinden daha güzel bir ev almışlar’, ‘biz o kadar mutlu görünmüyoruz’ benzeri cümleleri günümüzde artık o kadar sık duymaktayız  ki. Başka ilişkileri irdelemekten kendi ilişkilerimize zaman ayıramaz hale gelmiş durumdayız. Küçük mutluluklar yerini büyük arzulara bırakmış durumda. Sosyal medyadan bir an uzaklaşmamız ‘acaba neler yapıyorlar’ sorusu ile bizi sürekli dürten bir rahatsızlık halini aldı. Tıpkı alkol veya uyuşturucu maddeyi bırakmaya çalışan biri gibi sosyal medya yoksunluğu krizleri yaşar duruma geldik. Stresli iş ortamından uzaklaşabilmek için, ilişkimizde tartıştığımız anlardan kaçabilmek için sosyal medyaya sığınır hale geldik. Neredeyse tek iletişim aracımız haline geldi. Doğal olarak ilişkileri ayakta tutan en önemli parça olan ‘iletişim’ konusunu sosyal medya sayesinde kendi ellerimizle yok etmeye başladık. İletişim yokluğunun ayrılık ve boşanma ile sonuçlanması elbette şaşılacak bir son olmayacaktır. Yakın bir gelecekte, her geçen gün yeni sosyal medya platformu oluşumlarının artması ile doğru orantılı olarak boşanma oranlarının giderek artacak olması kaçınılmazdır. Günümüzde artık ilişkilerin kalite değerlendirmesi diğer sosyal medya hesaplarındaki ilişkilerin görüntüsü ile kıyaslanır hale geldi. Kıyas rekabet getirir, rekabet hırs getirir, hırs bir ilişkiye zarar veren bir virüs haline gelir. Bilgisayarlarımız ve telefonlarımız virüs kapabilir ve bozulabilirler. İlişkiler de virüs kaptıklarında bozulacak demektir.

Peki çözüm olarak neler yapabiliriz? Öncelikle sosyal medyada geçirdiğimiz zamana mutlaka kısıtlama getirmeliyiz. Sosyal medya kötüdür, kesinlikle olmamalıdır demiyorum sadece bunun dozunu ayarlamamız gerektiğini söylüyorum. Çiftler birbirlerine sosyal medya dışında daha fazla zaman ayırmalılar ve en önemlisi bir virüs haline gelebilecek olan kıyaslamalardan mutlaka kaçınmalılar. Herkesin mutlu ve mutsuz anları vardır, sosyal medya ise çoğunlukla mutlu anlar veya mutsuz anların gizlenmesi için mutluluk yanılsaması ile donatılmış bir aynadır, bunu aklınızdan çıkarmayın. Bunun aşılamadığı durumlarda ise bireysel veya çift olarak mutlaka bir uzman tarafından destek alınması gereklidir. Aksi halde sonlanan ilişkilerden sonra başlayacak yeni ilişkilerde de aynı sonuç kaçınılmaz olacaktır. Günümüzde bu tür durumlara özgü alanlarda çalışan evlilik, aile ve çift terapistleri bulunmaktadır. Bunun dışında bu konularla ilgili düzenlenen eğitim ve seminerlere katılmak oldukça faydalı olabilecektir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Yorumlar: (0)