Travma (örselenme) sözcüğü, kişinin bedensel ve ruhsal bütünlüğünü çok farklı şekillerde sarsan, inciten ve yaralayan her türlü durum için kullanılmaktadır (Öztürk ve Uluşahin, 2018). DSM-V ile birlikte Örselenme Sonrası Gerginlik bozukluğu olarak adlandırılan Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB); ölüm, ağır yaralanmalar ya da cinsel saldırıya uğramak gibi travma yaratabilecek durumların kişinin doğrudan kendisinin deneyimlemesi, başkalarının örseleyici olaylarına tanıklık etmesi, aile bireylerinden birinin ya da arkadaş çevresindeki birinin örseleyici deneyimlerini öğrenmesi ya da tekrarlayan ve aşırı düzeyde örseleyici durumlara maruz kalmasına bağlı (örneğin bir polisin sürekli olarak çocuk sömürüsünün detaylarıyla sürekli karşılaşması) TSSB’nun ortaya çıktığı gözlemlenmiştir (APA, 2013). Fakat örseleyici olarak değerlendirilen olaylar, her bireyde aynı etkiyi bırakmamaktadır. Aynı olayla karşı karşıya kalan bireylerden biri TSSB tanısı alırken, diğeri için olay travmatik bir deneyim olarak değerlendirilmez ve sadece stres bozukluğuyla sonuçlanabilir (Katip, 2021). Yaşanılan bu durumlar, bilgi işlemede kesintiler yaratması ve bilişsel, duygusal ve sosyal alanlarda uyumsuz bir süreci aktif hale getirmesine bağlı olarak travmatik hale gelmektedir (Şar ve Öztürk, 2008). Travmatik hale gelen bu durumların kişilerin başa çıkma mekanizmalarında ciddi hasara neden olduğu bilinmektedir (Herman, 1992).
TSSB’nun tanılanması için semptomların 1 aydan daha uzun süreli gözlemlenmesi, bireyin işlevselliğinde düşmelere neden olması ve herhangi başka bir sağlık durumu ya da maddenin etkisinde olmakla açıklanamaması gerekmektedir. Örseleyici olayın ardından, olaya dair kişinin kendi istemi dışında ve sürekli olarak ortaya çıkan sıkıntı yaratan anılar ya da düşler, örseleyici olayı anımsatan içsel ya da dışsal uyaranlar ve bu uyaranlara karşı verilen fiziksel tepkilerin varlığı semptomlardan birkaç tanesi olarak değerlendirilebilmektedir. Bunun yanı sıra kişinin travma yaratan olayı yeniden yaşıyormuş gibi hissettiği ya da davrandığı dissosiyatif tepkiler verdiği de gözlemlenmiştir. TSSB’na sahip bireylerin, örseleyici olayın ardından ortaya çıkan ve örseleyici olayla ilişkilendirdikleri uyaranlardan kaçındıkları bilinmektedir. Bazı durumlarda kişiler bu travmatik yaşantının sebebinin kendisi olduğunu düşünebilmekte ve kendisini suçlu hissedebilmektedir. Bunun dışında bireyler sürekli olarak korku, öfke, suçluluk gibi olumsuz olarak adlandırılabilecek duygu durumlarını oldukça sık yaşamaktadırlar. TSSB olan kişilerin sosyal hayattan geri çekildikleri, başkalarına karşı yabancılaşma hissettikleri ve sevgi, mutluluk gibi olumlu duyguları yaşamada güçlük çektikleri de gözlemlenmiştir. Bireylerin, travma yaratan olayla bağlantılı uyaranlar karşısında hem dışarıya hem de kendisine karşı saldırgan tutumlar sergilediği, her an tetikte olduğu, abartılı irkilme tepkileri verdiği, odaklanmada güçlükler yaşadığı ve uyku bozukluklarının olduğu görülmüştür (APA, 2013).
TSSB görülen olguların yaklaşık olarak yarısında, üç ay içinde tam bir düzelme olduğu sonucu elde edilmiştir. Fakat olguların bazılarında tam iyileşmenin görülmesi bir yıldan daha uzun olabileceği gibi elli yıldan uzun sürdüğü de olabilir. Tedavi edilmeyen 100 olgudan yaklaşık olarak 30’unun tam olarak iyileştiği, 40’ının ağır olmayan belirtilerle seyrettiği, 20’sinin orta derece belirtiler gösterdiği ve 10’unun da değişmeden kaldığı ya da daha kötüye gittiği bildirilmiştir. Örseleyici olayla bağlantılı uyaranların çevrede olması ya da yeni bir örseleyici olayın yaşaması bireydeki TSSB semptomlarını yeniden ortaya çıkarabilmekte ya da semptomların artmasına neden olabilmektedir (Köroğlu, 2019). TSSB’nun klinik ortamdaki tedavisinde ağır vakalar için psikoterapi ve ilaç uygulamasının birlikte yürütülmesi gerekmektedir. Daha hafif vakalarda ise psikoterapi öncelikli olarak uygulanması gereken tedavi yöntemidir. Tedavide ilaç, uyku sorunlarını düzenleme, psikotik ve çözülme belirtilerini azaltma, çökkün duygu durumu, kaçınma davranışını ve aşırı irkilmeleri düzenleme vb. amaçlar ile kullanılmaktadır .
Bu makalenin DoktorTakvimi web sitesinde yayımlanması, yazarın açık izniyle yapılmaktadır. Web sitesindeki tüm içerikler, fikri ve sınai mülkiyet mevzuatı kapsamında uygun şekilde korunmaktadır.
DocPlanner Teknoloji A.Ş. web sitesi tıbbi tavsiye sunmaz. Bu sayfanın içeriği, metinler, grafikler, görseller ve diğer materyaller de dahil olmak üzere, yalnızca bilgilendirme amacıyla oluşturulmuştur ve tıbbi tavsiye, teşhis veya tedavinin yerini almak amacı taşımaz. Herhangi bir sağlık sorununuzla ilgili şüpheniz varsa, bir uzmana danışınız.