Zihnimizde Bir Girdap: Saplantı

Yazar Zeynep Hazan Güzeler • 5 Nisan 2024 • Yorumlar:

Saplantı, bir diğer deyişle obsesif-kompülsif bozukluk kişilerde stres yaratan, sürekli tekrarlanan, kontrol edilemeyen düşünceler, korkular veya davranışlardan kaynaklanan anksiyete türü bir hastalıktır. Obsesyon mikroplardan, kirden tiksinme ve bunların bulaşacağı düşüncesi, kötü bir şey olacağı endişesi, simetri, düzen ihtiyacı gibi sürekli düşünceler iken kompülsyon ise sayma, kontrol etme, temizlik ve kaçınma davranışları olarak dört kategoriye ayrılır. Kadınlarda görülme oranı daha fazladır ve genelde genç yetişkinlikte başlar. Bu saplantıların genelde belli bir ritüeli vardır. Örneğin bazı insanlar her gün en az 10 kere evini temizler ve bunu belli bir kurala göre yaparlar. İlk önce toz alırlar, sonra silerler sonra tekrar tozunu alıp 3 kez deterjanla silerler ve bu sıra böyle tekrarlanır. Sürekli ellerini de yıkarlar hatta çok ileri seviyedeyse ekmeği, diğer yıkanmaması gereken yiyecekleri bile. Bazen bu durum kişinin kendisinin yanı sıra aynı zamanda yakın ilişkide bulunduğu kişileri de etkiler. Temizlik takıntısı olan kişi aile üyelerini dışarıdan gelince eve almadan kapının önünde üstlerini değiştirmelerini isteyebilir ve bu onlar için çok zorlayıcı, utanç verici bir şey olacağı için bir süre sonra ilişkilerini de olumsuz şekilde etkileyebilir ve bu da saplantılı kişilerin sosyal ilişkilerden kaçınmaya yönelmesine sebep olabilir.

Bazen öyle bir düşünce girdabının içine sürükleniriz ki kurtulmak istedikçe daha çok içine çeker bizi. Bu düşüncelerin yersiz olduğunu biliriz ama yine de bizlere rahatsızlık vermekten ve günlük hayat yarışından alıkoymaktan başka hiçbir işe yaramayan bu yanlış tasarımların etkisinden bir türlü çıkamayız ve bir kısır döngüye gireriz. Hemen hemen her insanda bir takım takıntılar vardır ama hayatının akışını bozmuyor olabilir ve bu sebepten bunu benimseyip herhangi bir problem olarak görmeyebilir. Örneğin bir yere girerken mutlaka sağ ayağıyla girmek veya belli bir ritüeli olan saç ile oynama davranışı gibi sıradan ve zararsız gözüken davranışlar günlük hayatta sıkça karşımıza çıkabiliyor.

Kendimizi ve çevreyi dikkatlice dinlersek eğer bu durumun belli bir ölçüde hayatın, bizlerin bir parçası olduğu çıkarımına varabiliriz. Bir psikolog adayı olarak ben de dahil hemen herkesin bir takım küçük çaplı takıntıları olabilir. Mesela ben bu yazıyı yazarken takıntım var mı acaba? diye düşündüğümde o kadar çok şey buldum ki! Bazen trafikte önüme çıkan her aracın istemsizce plakasını okumaya çalıştığımın, eğer yere bakıyorsam kaldırım taşlarının çizgisine basmamaya çalıştığımın veya metrolardaki tutacaklar sıcak ise çok kirli olduğu ve mikrop bulaşacağı düşüncesine kapılıp tutamayıp soğuk bir yer aradığımın farkında bile olmamıştım. Bu gösteriyor ki aslında bunlar ne kadar sıradanlaşmış, bizden bir parça olmuş. Eminim sizler de bu yazıyı okurken aklınızda bir sürü takıntınız canlanmaya başlamıştır bile.

Burada önemli olan bu davranış ve düşüncelerin normalden yani normdan, toplumun büyük çoğunluğunda seyreden davranıştan sapıp, kişilerin hayatını ve fonksiyonunu bozup bozmadığını ayırt edebilmektir. Bazı davranışlar kültürümüzün bir parçasıdır ve yaşadığımız toplumca normal karşılanırken başka kültürlerce saplantı olarak görülebilir. Nazar değmesin diye tahtaya vurmak bizim için normal sayılabilirken Türk kültüründen habersiz bir psikolog için bu anormal ve OKB’nin bir semptomu olarak bile sayılabilir. Toplumumuzda bu davranış normaldir ama tabii ki kararında bırakılırsa. Eğer kişi günde 100 kez bunu yapıyor ve bu kişiyi günlük işlerinden alıkoyup rahatsızlık veriyorsa anormal ve patolojik bir durumdur.

Bu düşünce ve davranışlar tamamen kontrolden çıkarsa ve olumsuz sonuçlara yol açarsa altında yatan nedenler hakkında ciddi anlamda düşünmek gerekir. Nitekim yapılan bazı araştırmalar sonucunda OKB’nin bir takım biyolojik ve çevresel faktörlerden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Yapılan aile çalışmaları monozigot ikizlerin heterozigot ikizlere oranla daha yüksek oranla OKB’ye yatkınlığının görüldüğünü böylece OKB’nin kalıtımsal bir rahatsızlık olduğunu gösteriyor. Ayrıca çocukluk dönemi boyunca meydana gelen nörolojik rahatsızlıklar da buna yol açabiliyor. Kas ve ses tikleriyle karakterize edilen Tourette sendromu veya kafa travması gibi. A β-hemolitik streptokok enfeksiyonundan kaynaklı Tik bozukluğu da Bazal ganglion’un hasarı sonucu OKB’ye sebep olabilir.

Ayrıca nöronlar arası sinyallerin iletimini sağlayan bir nörotransmiter olan serotonin seviyesinin düşmesi ve bu serotonin dengesizliğinin sonucu olarak beynin planlama, sağduyu ile bağlantılı bazal ganlionun, prefrontal korteks ve orbitofrontal korteksin etkilenmesi ile OKB’nin ilişkili olduğunu biyolojik olarak söyleyebiliriz.

Bunun yanı sıra hastalıklar, rutini bozan önemli değişiklikler, ilişkilerdeki problemler, taciz, sevilen birinin kaybı gibi çevresel etkenler de vardır. Örneğin çocuğunun emniyet kemerini en az 5 kez kontrol etmeden yola çıkamayan bir ebeveynin davranışının temelinde diğer çocuğunu trafik kazasında kaybetmiş olmaktan kaynaklanan kaybetme hezeyanı yatıyor olabilir. Sürekli ellerini yıkayan bir kişinin takıntısının da çocukken uğradığı taciz nedeniyle kirli olduğunu düşünmesinden kaynaklanıyor olabileceği gibi.

İnsanların zihnini kemiren, hayatını kabusa çeviren bu obsesyonlardan kurtulabilmesini sağlamak başta onların bu düşünceler girdabından çıkabileceğine inanmasıyla birlikte ve bir takım tedavi yöntemleri ile mümkündür. Cerrahi olarak; frontal lobda bulunan prefrontal korteks ve korteks altı bazal ganglionu bağlayan liflerin ve prefrontal, singulat korteksi temporal lobun limbik korteksiyle bağlayan liflerin singulotomi cerrahi imhası, kaudat nükleus ile medial prefrontal korteksi bağlayan liflerin imhası için de kapsülotomi yöntemi kullanılır. Parkinson tedavisinde kullanılan derin beyin uyarımının da bazal ganglionu etkilediği ve bazı OKB hastalarında işe yaradığını gösteren araştırmalar vardır. Bilişsel davranışçı terapi uygulamak da mümkündür. Edimsel koşullama bu saplantılı düşünce ve davranışların tedavisinde bir seçenek olarak kullanılabilir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)