Aneroksiya Nevrozu

Yazar Muhammed Enes İmertPsikolog • 15 Şubat 2019 • Yorumlar:

Yeme bozukluklarının genel olarak batı ülkelerinde görüldüğüne inanılmakla birlikte, son yıllarda yapılan araştırmalar diğer toplumlarda da yaygın olarak görülen ve sıklıkla giderek artan bozukluklar olduğunu göstermiştir. Aneroksiya nevrozu ülkemizde de son yıllarda en çok araştırılan konu haline gelmiştir. Bu nevroz daha çok kadınlarda görülmektedir. Ergen ve genç kadınlardaki yaygınlığı %1-4 arasındadır. Sosyokültürel yapı olarak orta ve üst sınıf grupta yaygın olarak görülmesini ifade edilmesi fakat bu durumun giderek farklılaşması tartışma konusudur. İnce beden yapısının idealleştirilmesi batı toplumlarında aneroksiya nevrozunun gelişmesine öncülük eden olası temel etkenlerden biri olarak görülmektedir. Batı toplumlarında sık olduğuna dair var olan inanış, kadının cinsiyet rolü, fiziksel görünüme verilen önem, zayıf olmanın ideal bir beden imgesi olarak sunulması, toplumsal başarı elde etmede kadınsı özelliklerin ve cinsel çekiciliğin bir araç haline gelmesi, insan bedeninin bir meta haline dönüşmesi ve yabancılaşma gibi değişkenlerle ilişkili görülmektedir.(Kuğu ve ark. 2002)

    Aneroksiya nevrozunda beden algısında bozukluk olduğu yaygın kabul gören bir görüştür. Bazı yazarlar beden algısı bozukluğunun patognomonik olmadığını ileri sürerken, bazı yazarlar ise temel belirleyici olduğunu, beden algısında bozukluk aracılığıyla eşik altı olguların da tanınabileceğini öne sürmüşlerdir.(Kuruoğlu ve Arıkan 1995).

 

Tedavi nasıl olmalıdır?

 

a)Bilişsel ve Davranışçı Terapi:

Bireysel terapide (BDT), kişinin problem yaratan otomatik düşüncelerine odaklanılmaktadır. Örneğin, yersem çok kilo alırım. Kilo alırsam; beğenilmem, onaylanmam gibi düşünceler kişinin altta yatan değersizlik düşüncelerinden ipuçları taşımaktadır. Bu nedenle BDT öncelikle bu düşüncelerin yerine sağlıklı olanları koymayı amaçlar. Kişinin değersiz olmadığı, kilo verdiğinde insanların onu daha fazla onaylamayacağı konusunda farkındalık kazandırmak önemlidir. Eğer bu düşünceler “zayıf olmamla insanların beni sevmesi arasında bir bağlantı yok” gibi düşüncelere dönüşürse, kişi yemek yeme davranışını kısıtlamak zorunda kalmayacaktır. Bu da yeme davranışını otomatik olarak değiştirmek demektir. Bu süreçte kişinin tedavisini destekleyecek çevresel etmenler (iş yerindeki arkadaşları, ailesi) de kullanılabilmektedir. Hastane tedavisi ve BDT’nin birlikte uygulandığı bir çalışmada anoreksiya belirtilerinin azaldığı ve bu azalmanın 1 yıl daha devam ettiği bulunmuştur.

b)Aile Terapisi

Kişinin yeme davranışı ve kendiyle ilgili bir bozukluktan bahsediyoruz. Öyleyse bu süreçte ailenin rolü nedir? Yapılan çalışmalar anoreksiya nervozalı kişilerin aile içi ilişkilerinde problemler olduğunu ortaya koymaktadır. Belki de bu yüzden ergenlikte en çok karşılaşılan durumlardan bir ailevi problemlerdir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)