Anne Çocuk İlişkisinde Bağlanmanın Önemi

Yazar Fatma Güven • 25 Mart 2022 • Yorumlar:

Bir insan hayatta kalabilmek için birçok şeye ihtiyaç duyar. Abraham Maslow’un ele aldığı ihtiyaçlar hiyerarşisinin ilk adımını beslenme, uyku, barınma gibi fiziksel ihtiyaçlar oluşturur. Bunlar aslında her insanın hayatta kalabilmek için karşıladığı fiziksel ihtiyaçlardır. Ancak sağlıklı bir yaşam için sadece fiziksel ihtiyaçların giderilmesi yetersiz kalır. Sağlıklı bir yaşamın en önemli gerekliliklerinden sevgi, güven, değer görme, sağlıklı bağlanma da birer ihtiyaç ve gerekliliktir.

Peki fiziksel ihtiyaçların yanında sevgi, ait olma, güven, sağlıklı bağlanma ihtiyaçlarını nasıl karşılarız?

Burada aslında doğum öncesinde başlayan ve sonrasında da devam eden bağlanma kuramının önemi büyüktür. Bağlanma kuramının öncüsü olan John Bowlby, bir bebeğin birincil bakım veren figürüne annesine arzu ettiği yakınlığı kurması ve devam ettirmesi için gösterdiği her tür davranışı bağlanma davranışı olarak tanımlar. Bağlanma, aslında anne çocuk ilişkisinde annenin sadece çocuğun ihtiyaçlarını karşılayan bir araç olmadığını bizlere gösterir. Temelde gerçekleşen anneyle kurulan bu bağlanma ilişkisi ilerde bizlerin kuracağı arkadaşlık, partner ilişkileri ve sosyal çevremizde önemli kabul görülen ilişkilerimizde de oldukça etkisi vardır. Bireyin kişisel yeterlilik duygusuna sahip olmasında, olumlu benlik algısı geliştirmesinde ve çevresi ile güvenli ilişkiler kurmasında bağlanmanın etkisi büyüktür. Yaşamın ilk yıllarında anneyle kurulamayan sağlıklı bağlanma çocukluk, ergenlik, yetişkinlik gibi yaşamımızın her döneminde farklı etkileri ile bizi takip eden bir patolojiye de dönüşebilir. Şimdi size bu durumda oluşabilecek patolojilerden bahsedeceğim;

Bunlardan ilki tepkisel bağlanma bozukluğudur.  Yaşamın ilk yıllarında çocuğa bakım veren kişinin annenin tutarsız bağlanması, bakım veren kişinin sık değişmesi ilerleyen dönemlerde tepkisel bağlanma bozukluğunu da beraberinde getirir. Aslında çocuk içten içe çözümleyemediği bir çatışma yaşar. Bununla beraber ilerleyen dönemlerde çocukta anksiyöz (kaygılı) bağlanma biçimi gelişebilir.  Anneden ayrıldığı zaman kaygılı ve huzursuz olan çocuk, anneyle birleştiğinde de kolay kolay yatışmaz ve anneye yapışıp kalır. Bunu bir örnekle açıklayacak olursam; birçok ebeveyn “çocuğum okula gitmek istemiyor, evde her seferinde benimle oyun oynamak istiyor, parkta arkadaşlarıyla oynarken benden bağımsız hareket edemiyor” gibi söylemlerde bulunurlar işte bu kaygılı bağlanmanın sonucunda oluşan durumlardır. İlerleyen zamanlarda panik bozukluk, obsesif kompulsif bozukluk, sosyal fobide sıklıkla eşlik eden patolojik durumlardır.

Peki bu güvenli bağlanmayı nasıl sağlarız? Ve ileri ki dönemlerde çocukta psikopatolojik durumların oluşmasını nasıl engelleriz?

Öncelikle bebeğin sevgi ihtiyacını karşılayarak başlayabiliriz bakım veren tarafından sevildiğini hisseden bebek aslında bakım verene anneye de bir güven duygusu geliştirir. Çünkü bağlanma karşılıklı gelişen bir süreçtir. Ve anne bebeğine karşı ne kadar sevgi ve güven duygusunu hissettirirse bebekte annesine karşı o duyguları hisseder. Bakım verenin bebeğe fiziksel dokunuşu, okşaması, ritmik hareketlerde bulunması, anne ve bebek arasında bağlanmayı geliştiren bir diğer dikkat edilmesi ve uygulanması gereken faktörlerdendir. Aslında güvenli ve sağlıklı bağlanmanın sağlanabilmesi için  hem bebeğin fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması, hem de sevginin ,ait olmanın , değerli hissettirilmenin birlikte ele alınması ve  uygulanması gerekmektedir. Tüm bu süreçler ele alındığında bağlanma; bireyin ruhsal sürecini, sosyal ilişkilerini benlik yapısının gelişmesini etkileyen ve üzerinde durulması önemli konulardan biridir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)