Bebek ile Başlayan Evlilik Problemleri

Yazar Gözde BilenserPsikolog • 24 Ocak 2017 • Yorumlar:

Evlilik, çiftlerin bebek yapmaya karar vermesi ile değişime başlar

aslında. Psikolojik ve maddi hazırlıklar bir yana, hamilelik değişimin en somut

şekilde görülmesini sağlayan dönemdir. Rutin gidilen doktor randevuları, bebeğin

odasının hazırlanması, kıyafetlerinin alınması, yıkanması, ütülenmesi ve tabii son

dönemlerde moda olan babyshower partileri (hoşgeldin partisi) en önemli

hazırlıklardır bebek ve ebeveynler için. Bu hazırlıklar ne kadar heyecan verici olsa da,

birçok hamilelikte anne adaylarının bazı şikayetleri de bulantı, kusma, baş ağrıları,

halsizlik, el ayak şişmeleri, vb.  bu dönemde başlar. Anne adayları kilo alır hatta

birçoğu kendini çirkin hisseder bu dönemde. Ama bunlar sadece fırtına öncesi

sessizlik olarak da adlandırılabilir. Asıl zorlu dönem, bebeğin dünyaya gelmesi ile

başlar.

Aileye yeni gelen bebeğe alışmak, aynı zamanda anne ve babalığa alışmaktır. Artık

çiftlerin evinde sabah kalktıklarında yoğun, koşuşturmalı bir gün başlar. Genellikle

baba işe giden, anne ise evde bebeğe bakandır. Çalışan kadın için bu dönem daha

da zordur. Hem bebeğine hem ev kadını görevlerine hem de artık çalışmayan kadın

olmaya alışması gerekmektedir. Birçok kadın için bu süreçte evde olmanın

hasretinden bahsedebilir fakat çalışmaya alışmış kadın için evde olmak, o kadar da

kolay değildir. Bir de bu sürece MÜKEMMEL ANNELİK, MÜKEMMEL EV

KADINLIĞI VE MÜKEMMEL EŞ olma çabaları eşlik ederse kadının kaygısı artar ve

kendini gerçekleştirmesi imkansız bir döngünün içinde bulabilir. Bu MÜKEMMEL

KADIN hiç birşeyi yetiştirememekten, evde fazlasıyla yorulduğundan kendine vakit

ayıramamaktan, duş almaya bile fırsat bulamamaktan, evin sürekli dağınık

olmasından, bebeğin ne kadar yemek yediği, hangi saatte ne yiyeceğinden, hangi

saatte uyuyacağından ve bunlar gerçekleşmez ise bütün düzenin bozulduğundan

bahsedendir aslında. MÜKEMMEL KADIN yoktur. Kadın herşeyi mükemmel

yapmaya çalıştıkça, daha çok eksik, daha çok yapılamayan iş, daha fazla suçluluk ve

daha fazla anneliğini sorgular bulabilir kendini. Mükemmel olmaya çalışmaktan

kaçınmalı, kendine vakit ayırmakla beraber sorumluluklarını mümkün olduğunca

yerine getirmeye çalışmak, aslında rutinin sağlıklı işleyebilmesi için yeterlidir.

Anne-babaları bekleyen en zorlu konulardan biri ise ev içi yükümlülüklerin artması ile

beraber sorumlulukların da değişmesidir. Bebeğe hoşgeldin demek isteyen misafirler

vardır listede. Evin derli toplu ve temiz olması, gelen misafirlere ikram edileceklerin

hazırlanması, bir yandan da bebeğin bakımı karşılaşılan ilk sorunlardır. Bu süreçte

yeni annelere verilecek destek çok önemlidr. Fakat verilecek desteğin yeni anne-

babaların sınırlarını ihlal etmeden yapılıyor olması da dikkat edilmesi gereken

hususlardandır. İlerleyen zamanlarda ebeveyn olarak da sorumluluklar artar. Rutine

giren bebek bakımı ve uykusuz geceler, anneleri en çok zorlayan konulardan biridir.

Özellikle emzirme döneminde bebekler geceleri sık sık uyanıp, anne ve babalarını da

uyandırırlar. Birçok ebeveyn bu dönemde hayatlarını kolaylaştırmak adına bebeklerini

odalarına hatta yataklarına alırlar. Bu karar, özellikle annelerin hayatlarını

kolaylaştırsa da, uzun vadede çift ilişkisini olumsuz etkileyen bir faktör haline de

gelebilir. Uyku problemi yaşayan bebek annelerinin bebekleri uyuduğu zamanı uyku

ile değerlendirmeleri çok önemlidir.  

Bebek sonrası terapiye gelen çiftler arasında en yaygın görülen tartışma

konularından biri de, eşlerinin yeni annelere yardım etmemeleridir. Bebekler ilk

dönemlerinde annelerine tamamen bağımlıdır. Birçok baba bu dönemde kendini

dışlanmış hissedebilir. Ancak babaların dışarıda kalmasını sağlayan sadece

dışlanmışlık hissi değil, aynı zamanda ne yapacağını bilememesi de olabilir. Kadın

yardım çağrısı yaptığında istediği desteği eşinden alamaz ise anlaşılmadığını

hissederken, erkek alışmadığı ev içi ekstra görevler nedeniyle çaresizlik duyguları ile

baş etmeye çalışır. Sorumlulukların tekrardan gözden geçirilip gerçekçi bir şekilde

dağıtılması önemlidir. Eşlerin birbirlerine yardım etmesi kadar dışarıdan alınacak

yardım da göz önünde bulundurulmalıdır.

Çift terapisinde gözlenen bir diğer önemli konu ise aileye yeni katılan bebek

sonrasında eşlerin hala çift olduklarını unutmalarıdır. Bebekle beraber hayata bakış,

öncelikler, insanlarla iletişim, konuşulan konular da değişmeye başlar. Çiftler kendi

aralarında daha önce konuştukları konulardan çok bebek bugün bunu yaptı, bebeğin

şuyu eksik gibi konuları konuşmaya başlarlar. Çok hızlı bir şekilde sosyal hayat da

değişmeye başlar. Dışarı çıkmak için hazırlık süreci gereklidir artık. Gidilecek ortam,

görüşülecek kişiler de değişmeye başlar. Çocuklu ailelerle görüşme tercih haline

gelmekle beraber gidilecek yerin havadarlığı, gürültü seviyesi, yemekleri gibi konular

da önemli olmaya başlar. Artık daha çok ayrıntı düşünmek ve dışarı çıkabilmek için

daha çok çaba sarfetmek gerekmektedir. Çiftlerin baş başa kalma olanakları da

azalmaktadır. Özellikle bebek uyuduktan sonra eşlerin mutlaka birbirlerine zaman

ayırmaları, bebek harici konularını konuşmaları ve çift olma hallerine dönmeleri

gerekmektedir. Unutulmaması gereken nokta şudur: Bebek bakımında olduğu gibi çift

ilişkilerinin sağlıklı sürdürülebilmesi de emek istemektedir.

Doğum sonrası çiftlerin yaşayabileceği bir problem de cinselliktir. Lohusa adı verilen

doğum sonrası ilk 6 haftalık süreçte, kadında kanamalar başlar. Lohusa dönemi,

kadının rahminin toparlandığı dönemdir. Bu yüzden cinsellik tavsiye edilmemektedir.

Ancak bu süreç sona erdikten sonra da birçok kadında cinsel

isteksizlik gözlenmektedir. Hamilelikte alınan kilolar, doğum öncesi ilişki odaklı

yaşamın doğum sonrası çocuk odaklı yaşanmaya başlanması, geceleri sık sık

uyanmalar, rutin yorgunluk gibi faktörler kadının cinsel isteksizliğine yol

açabilir. Emziren kadınlarda prolaktin hormonunun yükselmesi, östrojen ve

progesteron hormonunu baskılamakta ve dolayısıyla vajinada kuruluk ve cinsel

isteksizlik yaratabilmektedir. Böyle bir süreçte erkeğin yaşayabileceği sorunlar da göz

ardı edilemez. Birçok erkek, kadını artık eşten çok anne olarak görmektedir. Emziren

kadınların cinsel ilişki sırasında göğüslerinden süt gelmesi hem kadını hem de erkeği

etkileyebilir. Ayrıca kadınlarda cinsel ilişki esnasında genital bölgenin yeteri kadar

ıslanmamasından ağrı hissedilebilir. Bu tip durumlar, kadınlarda vajinusmus gibi

problemlere yol açabilir. Kadın ya da erkekte cinsel isteksizliğin devam etmesi

durumunda, mutlaka cinsel terapiye başvurulmalıdır.

Aileye yeni bir bireyin katılması stresli bir dönemdir. Bu sürecin stresini bütün anne

ve babalar yaşar. Birçok aile bu süreçten yaralanarak çıkmaktadır. Bu sürecin daha

sağlıklı geçebilmesi için yapılacaklar, stresi düzeyini azaltır ancak yine de bu

dönemin çok kolay geçmeyeceği bilinmelidir. Çiftlere “tartışmayın” demek yerine

“tartışmalarınızı alevlendirmeyin” demek daha doğrudur. Tabii ki tartışmalar olacak...

Bu tartışmalarda birbirlerini suçlamak yerine bu sorumluluklarla nasıl

başedebileceklerini, birbirleri için neler yapabileceklerini konuşmaları daha sağlıklı bir

adımdır. Çocuk bakımı zordur, yıpratıcıdır. Ancak alevli tartışmaların bu süreci daha

da zorlaştıracağı unutulmamalıdır. Dışarıdan gelecek yardımlar da çok önemlidir. Aile

büyükleri yeni ebeveynlere kucak açarlarsa hayatlarını kolaylaştırabilirler. Ancak

burdada dikkat edilmesi gereken husus, yeni ebeveynlerin talep ettiği kadarını

vermektir. Bu zorlayıcı süreci kolaylaştırmak sabır ve emek ister. Eğer çıkmaza

girdiyseniz, bekleyip zamanın ne göstereceğine bakmak yerine, aile

danışmanlığına başvurmak ve destek almak çok daha olumlu sonuçlar almanızı

sağlar.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)

Yazar