Çocuklarda Besin Alerjisi

Besin alerjisi bağışıklık sistemimiz tarafından besinlere karşı anormal yanıtın verilmesiyle ortaya çıkmaktadır.Altta yatan immün cevap IgE aracılı, IgE’den bağımsız veya her ikisinin karışımı şeklinde olabilir. Besin alerjisi görülme sıklığı özellikle son yıllarda önemli bir artış göstermektedir. Çocuklarda alerjiye en sık neden olan besinler inek sütü (%2,5), yumurta (%1,3), fıstık (%0,8), buğday (%0,4), soya (%0,4), fındık (%0,2) ve kabuklu deniz ürünleri (%0,1)’dir. Erişkinlerde ise polen alerjileri sıklıkla besin alerjileri ile çapraz reaksiyona neden olmaktadır. Süt, yumurta, soya ve buğdaya karşı erken çocukluk çağı alerjileri okul çağında yaklaşık %80 düzelmektedir. Fındık, fıstık ve deniz ürünleri alerjileri ise genellikle sebat eder. Sebze ve meyvelere reaksiyonlar sık gözükmekle birlikte (yaklaşık %5) bu reaksiyonlar genellikle ciddi reaksiyonlar değildir. 

Immün sistem besin antijenlerinin büyük çoğunluğuna tolerans geliştirir ve yanıtsız kalır. Buna oral tolerans denilir. Antijen sunan hücreler (intestinal epitel hücreleri ve  dendritik hücreler) ve regülatör T hücreleri oral tolerans gelişimde başroldedir. İntestinal epitelyal hücreler luminal antijeni işleyerek MHC klas II kompleksi üzerinden T hücrelerine sunar. Bu sunum anerjiye neden olur. Barsak florasının da oral tolerans indüksiyonunda rol oynadığı düşünülmüştür. Bazı çalışmalar probiyotiklerin tolerojenik bakteriyel çevre oluşturarak alerjiden korunmada potansiyellerinin olduğunu söylemektedir. İnsanlarda doğumdan sonra barsak normal florasının ve oral tolerans oluşumunun besin alerjilerinin immün regulasyonunda oldukça büyük önemi olduğu gözükmektedir.

Besin alerjilerinde altta yatan immün cevap IgE aracılı ise bağışıklık sistemimizin besinlerdeki proteinleri tehdit olarak algılayıp bunlara karşı IgE tipi antikorlar üretmesi ile başlar. Duyarlı olan bireyler aynı besinle karşılaştığında daha önce oluşmuş olan IgE antikorlarına bağlanır ve mast hücrelerinden başlıca histamin olmak üzere birçok maddenin salınmasına neden olur. Klinik bulgular işte bu maddelerin etkisine bağlı olarak gelişmektedir.

Besin alerjilerinin gelişiminde rol alan IgE dışı mekanizmalara bağlı gelişen semptomlar daha geç ortaya çıkarlar. Kanlı, mukuslu dışkılamanın görüldüğü tip alerjik proktokolit; besin alımından birkaç saat sonra sürekli kusma ile karakterize Besin proteinlerinin tetiklediği enterokolit sendromu bunlara örnektir. Bu duruma inek sütü, soya, yumurta gibi besinler neden olabilir.

Alerjik reaksiyonlar oral alerji sendromunda olduğu gibi hafif lokal semptomlardan ciddi hayati tehdit eden anaflaksiye kadar çok geniş yelpazede görülebilmektedir. 

IgE aracılıklı besin alerjileri

  1. Deri: Ürtiker/Anjiyoödem, morbiliform döküntüler ve flaşing. 
  2. Gastrointestinal: Oral alerji sendromu, gastrointestinal anafilaksi
  3. Solunum: Akut rinokonjunktivit, bronkospazm (vizing) 
  4. Jeneralize: Anafilaktik şok

IgE birlikteli/hücresel aracılıklı besin alerjileri

  1. Deri: Atopik dermatit 
  2. Gastrointestinal: Eozinofilik özefajit, Alerjik eozinofilik gastroenterit 
  3. Solunum: Astım

Hücresel aracılıklı geç tip besin alerjileri 

  1. Deri: Kontakt dermatit, Dermatitis herpetiformis 
  2. Gastrointestinal: Alerjik proktokolit, Besin protein enterokoliti, besin protein enteropati sendromları, Çölyak hastalığı. 
  3. Solunum: Pulmoner hemosiderosis (Heiner’s sendromu).

I- IgE Aracılıklı Besin Alerjileri

Ürtiker anjiyoödem duyarlı kişide, besinin alınmasından sonra dakikalar-2 saat gibi bir süre içinde belirtiler başlar. Kaşıntılı ürtiker plakları oluşur. Bazen dil ve dudaklar şişer. Kapiller ve küçük damarların geçirgenliğinin artışına bağlıdır. Akut ürtikerde yaklaşık %20’sinde besinler etkendir. Çocuklarda; yumurta, süt, fıstık ve diğer kabuklu kuruyemişler rol oynar. Erişkinlerde en sık balık, kabuklu deniz ürünleri, fıstık etkendir. Kronik ürtikerde besinlerin rolü çok daha düşük olup bazı çalışmalarda %2-4 civarında bulunmuştur.

Oral alerji sendromu: Polen-besin sendromu olarak da isimlendirilir. Önce inhalan yolla polen alerjisi gelişir. Ardından bununla çapraz reaksiyon yapan besin alındığında semptom oluşur. Besinin alınmasından sonra dakikalar içinde dil, dudak, damak, boğazda kaşıntı, yanma, bazen anjiyoödem oluşur. Kulak kaşıntısı, boğazda tıkanma hissi de gelişebilir. Genellikle çiğ meyve ve sebze yemekle oluşur. Bu besinlerin pişmiş formunda tipik olarak oral alerji sendromu görülmez. Burada söz konusu olan besinler; elma, armut, kivi, fındık, havuç, kereviz olup, polen mevsiminde semptomlar daha belirgindir. Bu tür alerjinin tanısında taze besinle prik test yapılmalıdır. Ticari antijenlerin içindeki oral alerji sendromuna yol açan antijen yapısı bozulmuş olup yanlış negatif sonuç verebilir. 

Gastrointestinal anafilaksi: Etken besinin alınmasından sonra, semptomlar dakikalar-2 saat içinde başlar. Bulantı, kusma, karın ağrısı, karında kramp ve ishal görülebilir. Semptomlar her zaman çok şiddetli olmaz. Bebek veya çocukta periyodik karın ağrısı, kusma gibi gözden kaçabilecek semptomlar; buna ikincil çocukta iştahsızlıkla kendini gösterebilir.

Akut rinokonjunktivit: Besin allerjisine bağlı izole rinokonjunktivit çok nadir görülür. Genellikle başka alerjik semptomlar da eşlik eder. Besin alımından sonra dakikalar-2 saat içinde semptomlar başlar. Göz çevresinde kızarıklık, gözlerde kaşınma ve sulanma, burun tıkanması, akıntısı ve kaşıntısı ile hapşırma eklenir. 

Bronkospazm: Astım veya izole “wheezing”, besin alerjisi bulgusu olarak çok nadir bir durumdur. Sorumlu besin bronş hiperreaktivitesini artırabilir; ancak astım atağı başlatabilmesi çok nadirdir. Duyarlı olan besin pişirilirken veya başka nedenlerle havaya karışan antijenlerinin inhalasyon yolu ile alınması, bronkospazm’da daha önemli bir yer edinmektedir.

Besine bağlı anafilaksi: İgE bağımlı sistemik reaksiyonlar hafif ürtikerden şoka kadar değişik şiddette olabilir. Semptomlar, besin alındıktan hemen sonra (dakikalar- 2 saat) başlar. Bifazik de olabilir ve ilk reaksiyondan 1-2 saat sonra tekrar alevlenebilir.

Besine bağlı egzersizle oluşan anafilaksi: Gıdayı aldıktan sonraki 2-4 saat içinde yapılan ağır egzersizle ortaya çıkan bir durumdur. Gıdadan yakın zaman önce veya sonra egzersiz yapılmazsa, reaksiyon olmaz. Egzersizle mast hücre aktivasyonuna bağlanmaktadır. Daha çok genç erişkin yaşta görülür. Kereviz, buğday, meyve, fıstık, balık ve deniz ürünleri ile görülür.

II- IgE Birlikteli / Hücresel Aracılıklı

Atopik dermatit: IgE aracılıklı veya non-IgE aracılıklı olabilir. %90’ı 1 yaşından önce başlar. Tipik dağılımı vardır. Aşırı kaşıntılı, tekrarlayıcı ve kronik seyirlidir. . En sık süt, yumurta, soya, buğday ve fıstıkla oluşur. İlk 6 ayda ortaya çıkan ve topikal steroide cevap vermeyen atopik dermatitlerde besin alerjisi mutlaka düşünülmelidir. IgE aracılı olanda deri prick testi veya spesifik IgE tayini ile sorumlu besin belirlenebilir. IgE aracılı olmayan mekanizmalar için diğer alerjik hastalıklarda olduğu gibi 2 hafta kadar bir eliminasyon ve ardından provokasyon yaparak lezyonlardaki düzelme-alevlenme reaksiyonları ile sorumlu besin varsa saptanabilir. 

Alerjik eozinofilik özefajit: Bebeklikten adölesana kadar her dönemde görülür. Erişkinde daha sıktır. Bebeklerde beslenmeyi reddetme, huzursuzluk, kusma, büyüme geriliği gözlenirken  çocuklarda karın ağrısı, kusma, gastro-özefagial reflü hastalığı benzeri şikâyetler, yutma güçlüğü, yiyeceklerden iğrenme, adölesanda ise disfaji, besinlerin özefagusta takılma hissi, bulantı, reflü benzeri şikâyetler, büyüme geriliği gibi şikâyetlerle kendini gösterir. Reflü tedavisine yanıt vermez. Tipik öykü ve gastrointestinal sistemden alınan çoklu biyopsi örneklerinin incelenmesi ile tanı konur. Biyopside eozinofil infiltrasyonu görülür.  Alerji saptanan besinin 3 ay kadar eliminasyonu ile düzelir. Bebeklerde mama olarak tam hidrolize amino asit mama önerilir. 

Alerjik eozinofilik gastroenterokolit: Gastrik ve intestinal mukozadan serozaya kadar ilerleyebilen eozinofil infiltrasyonu vardır. Periferal eozinofili de görülebilir. Vaskülit yoktur. Eozinofil infiltrasyonlu kas tabakası kalınlaşması, obstrüksiyon benzeri bulguya yol açar. Kronik veya intermittan karın ağrısı, bulantı, irritabilite, iştahsızlık, büyüme geriliği, kilo kaybı, ishal, anemi, protein kaybettiren gastroenteropati bulguları olabilir. Her yaşta görülebilir. Serum IgE düzeyi yüksektir. Hastaların %50’sinde bir atopik hastalık vardır. Bazı besin ve inhalan allerjenlere prick deri testi pozitiftir.

Astım: Kronik astımda besinle atak tetiklenmesi nadir görülür. Besinlerin inhalasyonla alınması, bronkospazm yapabilir. Pişirilen besinlerin buharı da etkili olabilir.

III-Hücresel Aracılıklı

Kontakt dermatit: Genellikle besine temasa bağlı gelişir. Çiğ besinlerin rolü daha fazladır. Balıkçı, kasap gibi mesleklerde daha sık görülür. Tanıda “Patch” test uygulanabilir. 

Dermatitis herpetiformis: Kol ve bacakların ekstansör yüzünde, kalçada çok kaşıntılı papüloveziküler döküntülerle seyreder. Kronik seyirlidir. Gluten duyarlı enteropati ile ilişkilidir. Herhangi bir yaşta çıkabilir. Çölyak hastalığı veya atopik dermatitle karışabilir. Gastrointestinal şikayetler minimal veya hiç yoktur. Gastrointestinal lezyonlar Çölyak hastalığına benzerse de biyopside patolojik değerlendirme ile ayrılabilir. Lezyonlar, glutensiz diyetle birkaç ayda düzelir.

Alerjik proktokolit: Dışkıda yoğun veya gizli kan bulunur. Genellikle 6 aydan küçük bebeklerde görülür. Anne sütü yolu ile veya direkt alınan inek sütü veya soya proteinine bağlıdır. Bebekler tamamen sağlıklı görünümdedir. Lezyon, distal kalın barsaktadır. Sadece dışkıda kan vardır. Kanın miktarı değişkendir. Direkt görünebildiği gibi tetkikle gizli kan bulunabilir. Sorumlu besini elimine edince, 72 saat içinde dramatik iyileşme görülür. Alerjen eliminasyonu ile 6 ay-2 yaş arası kaybolur.

Besin protein enterokoliti: Protein intoleransı da denir. Hayatın ilk üç ayında görülür. Tipik inatçı kusmalar, tekrarlayan ishal vardır. Dehidratasyona neden olabilir. Kusma, beslenmeden 1-4 saat sonra olur. Alerjiye neden olan besin verilmeye devam edilirse kanlı ishal, anemi, abdominal distansiyon ve büyüme geriliğine neden olabilir. Semptomlar, inek sütü proteini veya soya bazlı mamalara bağlı gelişir. Nadiren anne sütü aracılığı ile aktarılan inek sütü proteini de etken olabilir. Daha büyük bebeklerde ve çocuklarda yumurta, buğday, pirinç, yulaf, fıstık, diğer yağlı tohum çerezler, tavuk ve balık duyarlığı ile de benzer enterokolit sendromları görülebilir. Dışkıda gizli kan, nötrofil ve eozinofil infiltrasyonu vardır. Gıda emilimi bozulduğu için şeker malabsorbsiyonuna bağlı dışkıda redüktan madde pozitif saptanabilir. Gelişen sekonder disakkaridaz eksikliği de ishalin 2 haftaya kadar uzamasına neden olur. Diyete rağmen semptomların düzelme süresi uzar deri prick testi negatiftir. Sorumlu allerjeni elimine ederek genellikle 72 saat içinde semptomlar düzelir; provokasyonla tekrar olur. Tam iyileşme 6 ayla 2 yıl arasında değişir.

Besin protein enteropati sendromları: Hayatın ilk aylarında ishal ve kilo alamamak şeklinde görülür. Hastaların çoğunda dirençli, uzamış ishal, kusma, büyüme geriliği, malabsorbsiyona neden olur. Kusma, gıdanın alımından 1-3 saat içinde, ishal 2-10 saat; ortalama 5 saat içinde başlar. Genellikle 9 aydan küçüklerde başka gastrointestinal sistem bozuklukları olmadığı belirlendikten sonra sorumlu besinin alımı ile 6-24 saat içinde bulguların ortaya çıkması, gıdanın diyetten çıkarılması ile düzelmesi, tekrar verilmesi ile yine semptom oluşması kesin tanıya götürür. Dışkıda redüktan madde ve yağ pozitif bulunur. D-xylozabsorbsiyon testi bozuktur. En sık inek sütü proteinine bağlı olur. Soya, yumurta, buğday, pirinç, tavuk ve balığa bağlı da olabilir. Eliminasyonla semptomların düzelmesi birkaç gün ile haftalar arasında değişir. Bebeklerin yarıya yakınında anemi olur. Çoğunda protein kaybı vardır.

Heiner sendromu: Besin ilişkili pulmoner hemosiderozis de denir. Besinlere karşı pulmoner reaksiyondur. İnek sütü proteinine presipitan IgG antikoru yapılması söz konusudur. Yumurta, domuz eti ve karabuğday ile vakalar da bildirilmiştir. Akciğerde infiltrasyon, pulmoner hemosiderozis, tekrarlayan pnömoni, gastrointestinal kan kaybı; demir eksikliği anemisi ve büyüme geriliği ile seyreder. Tedavide besinin eliminasyonu önemlidir. Eliminasyon ve tolerans gelişme süresi değişkendir. 2 yıl süt eliminasyonu sonrası sütü tolere eden, ama 2 ay sonra yeniden Heiner semptomları görülen vaka bildirilmiştir.

BESİN ALERJİLERİNDE TANI

Dikkatli bir öyküyle besin alerjisinin IgE aracılı mı yoksa non IgE aracılı mı olduğuna karar verilebilir.  IgE aracılı alerji tanısı ani başlangıçlı besin alerjisi öyküsü olması, deri prick testi ve spesifik IgE ölçümü ile kombine edildiğinde %50-100 arasında konulur.

Atopi patch testinde kuyucuklara besin alerjenleri konur ve deriye yama tarzında yapıştırılır. 48 saat sonra yama çıkartılır ve deri üzerindeki eritem ve ödem değerlendirilir. 

Besin alerjisi tanısında ”altın standart” çift kör plasebo kontrollü besin yükleme testidir. Bu testte hem testi yapan kişi hem de hasta verilen besinin içeriğini bilmemektedir. 

Besin alerjilerinde dikkat edilmesi gerekenler ve tedavi

Besin alerjilerinde en iyi tedavi stratejisini belirlemek için; kişinin hangi besine alerjisi olduğu ve bu besinle teması sonrası görülen reaksiyonların net olarak bilinmesi gerekir. Tedavide alerjiye neden olan besinin diyetten çıkarılması ve istenmeyen maruziyet durumunda gelişebilecek reaksiyonların acil tedavisi önemlidir.

Hazır gıdaların etiketlerinin okunması; bilinmedik markaların ve etiket bilgisinde içerik yazmayan ambalajlı gıdaların tüketilmemesi gerekir.

Bazı besin dışı ürünler de besin alerjenleri içermektedir. Örneğin grip aşısı yumurta proteini içermektedir ve ciddi yumurta alerjisi olan hastalarda risk oluşturmaktadır; Bazı ilaçların içinde bulunan laktoz (süt şekeri), süt proteini olmamasına rağmen ciddi inek sütü proteini alerjisi olan hastalarda alerjik reaksona neden olur. İnek sütü proteini olan kazein de lateks eldivenlerin yapısında kullanılır ve inek sütü alerjisi olan kişilerde alerjiyi tetikleyebilir. Kozmetik ve el sanatları malzemelerinde de bazı besin alerjenleri vardır.

Eliminasyon Diyeti

Yapılan çalışmalarda, alerjik besinin diyetten elimine edilmesi zaman içinde alerjene bağlı görülen reaksiyonları azalttığı ve remisyonu sağladığı görülmüştür. Bu yaklaşım inek sütü veya yumurta alerjisi olan çocuklarda daha etkin olmuştur. Kuru yemiş ve deniz ürünlerine karşı yapılan  eliminasyon diyeti ile tolerans sağlanamamıştır.

İnek sütü eliminasyonu: inek sütü sadece kalsiyum, fosfor ve D vitamini kaynağı değil aynı zamanda protein, yağ, vitamin (B12 vitamini, A vitamini, pantotenik asit, riboflavin) kaynağı olduğundan küçük çocuklarda bu gıda diyetten çıkarılacaksa onun yerine konulacak besinler profesyonel bir diyetisyen yardımı ile seçilmelidir. Aksi taktirde beslenme yetersizliğine neden olabilir. Unutulmamalı ki inek sütüne alerjisi olan çocukların yaklaşık %90’nda keçi sütüne karşı da alerjileri vardır. Formüla ile beslenen inek sütü alerjili bebeklerde, aminoasit bazlı veya yoğun hidrolize formüller alternatif olabilmektedir.

Yumurta eliminasyonu: Yumurta diyete; protein, B12 vitamini, riboflavin, pantotenik asit, biyotin ve selenyum katkısı sağlar. Süt, soya, et, balık ve kümes hayvanları gibi pek çok besin, yumurta içeriğinde bulunan mikrobesinleri içermektedir. Yumurtayla alınan mikro besinler günlük besin ihtiyacının az bir kısmını oluşturduğundan alternatif besinleri tüketmek yumurtanın diyetteki eksikliğini kapatmaktadır.

Buğday eliminasyonu: Buğdayın sağladığı karbonhidratlar, diyet için temel enerji kaynağıdır. Ayrıca buğday çok sayıda mikro besini (tiamin, riboflavin, niasin, B6 vitamini, folik asit, demir, magnezyum) de içermektedir. Bu yüzden buğday eliminasyon diyeti verilen çocuklara ihtiyaçları olan mikro ve makro besinler ek olarak verilmelidir. Buğday alerjisi olan hastaların buğday içeren tüm besinlerden kaçınmaları gerekmektedir. Bu da işlenmiş birçok besinin (ekmek, makarna, kek, kurabiye, kraker vb.) diyetten çıkarılmasını gerektirmektedir. Buğday alerjisi olan hastalarda kullanılabilecek alternatif unlar (pirinç unu, mısır unu, yulaf unu, çavdar unu) bulunmaktadır.

Yapılan çalışmalarda, inek sütü veya yumurta alerjisi olan çocukların %7-75’inin, fırınlanmış süt ve yumurta ürünlerini tolere edebildikleri gösterilmiştir. 

Besin alerjisi olan bebeklerin annelerinde eliminasyon diyetleri: Yapılan çalışmalarda bebek için alerjen olan besinin, anne tarafından alındığında anne sütü yoluyla bebeğe geçerek alerjik reaksiyonlara neden olabileceği gösterilmiştir. Eğer anne sütüyle beslenen bebek spesifik bir besine karşı alerji tanısı almışsa annenin de diyet yapması önerilmektedir. Annenin diyetinde bebekte alerji yapan besinin miktarının azaltılması, tamamen elimine edilmesi veya süt ve yumurta alerjileri için bu besinlerin sadece fırınlanmış şekilde tüketilmesi gibi alternatif diyet seçenekleri bulunmaktadır. Hangi alternatifin seçileceği hastaya göre belirlenmelidir. Örneğin annenin alerjen besini tüketimi sırasında, bebekte belirgin kötü bir etki görülmüyorsa annenin alerjen besini tüketmesine izin verilebilir. Ancak anne sütündeki alerjene karşı bebekte akut reaksiyon görülüyorsa ya da annenin alerjen besini düşük miktarlarda tüketmesi bebekte kronikleşen semptomlara yol açıyorsa annede tam eliminasyon önerilir. Eliminasyon diyeti yapan annelerin yeterli beslenmesi sağlanmalı ve diyet nedeniyle alamadıkları vitamin ve/veya mineral desteği ilave olarak verilmelidir. Bu anneler emzirdikleri için dengeli ve doğru bir diyet yapmaları için profesyonel diyetisyen yardımı almalıdırlar. İnek sütü eliminasyonu yapan annelere, günlük 1000 mg/gün kalsiyum takviyesi yapılması önerilmelidir.

Immünoterapi: Alerjen besine tolerans gelişmesidir. Rutin olarak uygulanan bir yöntem değildir. Her hasta bu terapi için uygun değildir.

Oral Immünoterapi: Besin alerjisi olan çocuklara alerjik olan gıdanın küçük, ancak artan dozlarda uygulanması, reaktivite eşiğinin yükselmesine ve sonuçta tolerans gelişmesine neden olmaktadır. Ama bu terapinin de yan etkileri vardır bazı hastalarda idame dozda bile reaksiyon görülmektedir veya küçük bir bölüm hastada eozinofilik özofajit gelişmektedir.

Sublingual Immünoterapi: Besinlerle immünoterapi uygulamasında bir diğer yol besin özleriyle yapılan sublingual immünoterapi.

Probiyotikler: Besin alerjilerinde alerjik yanıtın düzenlenmesinde probiyotiklerin rolü araştırılmaktadır. Hamilelik ve emzirme döneminde annenin diyetine probiyotiklerin eklenmesinin yüksek riskli bebeklerde egzama insidansını azalttığı gösterilmiştir. Bazı çalışmalarda inek sütü alerjisi olan çocuklarda tolerans gelişimini hızlandırdığı saptanmıştır. Ancak tam tersine besin alerjilerinde probiyotiklerin faydası olmadığını gösteren çalışmalar da bulunmaktadır. Bu yüzden henüz rutin kullanımları önerilmemektedir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Ayten Mutlu Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları, Neonatoloji Uzm. Dr.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)