Depresif Bozukluk

Yazar Ozan PazvantoğluPsikiyatrist • 5 Ocak 2017 • Yorumlar:

Depresyon (çökkünlük) insanın duygudurum hallerinden biridir (bakınız; merak

ettikleriniz=;depresyon). Belirli bir dereceye kadar normal kabul edilebilecek bu ruh hali, süresi

uzadıkça ve şiddeti arttıkça bir hastalık haline gelir. Ne zamandır olduğuna, çökkünlüğün

derecesine ve başka ek belirtilerin varlığına göre, “major depresif bozukluk”, “minör depresif

bozukluk”, “kısa depresif bozukluk” vd. gibi isimler alır. Ama hepsinin ortak noktası çökkün

duygudurumun artık sağlıklı yaşam sürmeye izin vermemesidir.

Hasta, yaşamdan eskisi kadar keyif almıyor, hobilerini yapmak istemiyor, mesleğini gerektiği gibi

yapamıyordur. İnsanlarla görüşmek, bir yerlere gitmek, hatta en basit şeyleri yapmak bile artık çok

zor gelir olmuştur. Uykusu bozulmuş, iştahı ve cinsel isteği azalmıştır. Kendini halsiz, bitkin

hissetmektedir. Hem hiç bir şey yapmak istemiyor hem de yapacak gücü kendinde bulamıyordur.

Geçmişte yaptığı hataları sorguluyor, şimdiki yaşamının ne kadar olumsuz olduğunu ve gelecekte

de bu sorunlarının düzelme umudu olmadığını düşünüyordur. Hemen her şey ile ilgili kötümser ve

karamsardır. Bu mutsuzluğu, durgunluğu dışarıdan da fark edilir derecededir.

Depresif ruh hali derinleştikçe bu şikayetlerin ve düşüncelerin olumsuzluk derecesi de artar, tablo

“hafif” depresif bozukluktan “çok ağır” depresif bozukluğa doğru ilerleyebilir. Hastalığın ciddiyeti

arttıkça hastaneye yatarak tedavi gerekebilir, çünkü kendine bakım önemli derecede azalmış ve

intihar riski artmıştır.

Depresif bozukluklar olumsuz bir yaşam olayına bağlı olabileceği gibi ortada görünür bir sorun yok

iken de meydana gelebilir. Yapılan araştırmalarda depresyon ile bazı biyolojik etkenler arasında

güçlü bağlantılar ortaya konmuştur. Örneğin, sinir sistemindeki serotonin, noradrenalin gibi

kimyasal maddelerin verimsiz işlev görmesi, bazı hormonal anormallikler gibi. Yani bazı bireyler

biyolojik özellikleri nedeniyle depresif bozukluk geçirmeye yatkındırlar. Bu nedenle ilaç

tedavilerinin depresyonun ortadan kaldırılmasında önemli yararları vardır.

Bunun yanı sıra bazı kişiler mevsimlere bağlı olarak da depresif ruh haline girebilirler. Özellikle kış

yaklaştıkça daha moralsiz, durgun, isteksiz olurlar. Hemen herkeste belli bir derece olabilen bu

değişiklikler bazı bireylerde çok belirgin olur (“mevsimsel depresyon”) ve tedavi gerektirir. Gene

bir çok yeni annenin doğum sonrası yaşadığı “annelik hüznü” denilen tablo, bazı kadınlarda daha

şiddetli yaşanır (“doğum sonrası depresyon”) ve hem annenin hem de bebeğin sağlığı için zaman

kaybedilmeden tedavisi gerekir.

Bazı bireyler ise kişilik yapıları gereği depresif bozukluk geliştirmeye daha meyillidirler. Başkaları

için çok zorlanmadan başa çıkılabilecek yaşam sorunları onlar için aşılması çok güç engeller

olarak yaşanabilir. Kişilik özelliklerinin yeterince güçlü olmaması ve savunma mekanizmalarının

immatür (olgun olmayan) olması onların kolaylıkla depresif duyduruma girmelerine neden olur. Bu

bireylerin tedavisinde ilaçların yanı sıra psikoterapinin mutlaka yer alması gerekir.

Depresif bozukluk genellikle tekrarlayan ataklarla seyreden bir hastalıktır, bu nedenle tedavi ile

atağın iyileştirilmesinin yanı sıra atakların tekrarlamasının da önüne geçmek gerekir. Depresif

bozukluk tedavisinde ilaç tedavileri ve psikoterapiler etkinliği kanıtlanmış tedavi yöntemleridir. Çok

ciddi ve hemen sonuç alınması gereken hallerde (ciddi intihar girişimi, doğum sonrası ciddi

depresyon, psikotik özellikli depresyon gibi) hastane şartlarında yapılacak elektrokonvüzif tedavi

(EKT; şok tedavisi) ye başvurulabilir. İlaçlar kesildikten sonra da iyilik halinin sürmesi ve hastalığın

tekrarlama riskinin azalması için antidepresan ilaçların düzenli olarak en az 8-10 ay kullanılmaları

gerekir. Çünkü ancak bu sürenin sonunda ilaçlar gen düzeyinde etki gösterebilir. Tedavinin

kalıcılığı için bu gen düzeyinde etki gereklidir. İlaçların daha erken kesilmesi durumunda bu etki

oluşmayacak ve büyük ihtimalle hastalık tekrarlayacaktır.

Depresif bozukluk tedavisinde ve hastalığın tekrarlamasının önlenmesinde çeşitli psikoterapi

türlerinin (bilişsel-davranışçı psikoterapi, destekleyici psikoterapi, psikodinamik psikoterapi)

etkinliği gösterilmiştir. Tablonun ağırlığına ve hastanın özelliklerine göre uygun psikoterapi türü

seçilir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)