Ergenlik Dönemi

Yazar Gökhan BingölPsikolog • 5 Ocak 2022 • Yorumlar:

Ergenlik dönemini anlatmadan önce büyüme, gelişme ve olgunlaşma gibi kavramlardan bahsetmek isterim.

Büyüme: Vücutta bulunan organların zamana bağlı olarak hacim açısından artmasıdır.
Olgunlaşma: Vücutta yaşanan büyümeyle birlikte o organların gerekli işlevleri yerine getirecek dereceye ulaşmasıdır.

Gelişim: Vücutta bilişsel ve psiko-motor açısından, sosyal ve duygusal anlamda cinsel, dil ve ahlaki açıdan oluşan büyüme ve olgunlaşma sürecidir. Gelişimin yönü baştan ayağa,içten dışa doğrudur. Vücutta önce baş sonra iç organlar gelişmeye başlar.

Geçenlerde bir çocukla psikolojik görüşme yaptım. Çocuk hacim olarak iri bir yapıya sahipti. Boy uzunluğu da epey bir vardı. Kilosu da gayet yerindeydi. Çocuk 12 yaşında olmasına rağmen anne baba çocuktan 20 yaşındaki yetişkin birisinden beklediğimiz duygu, tutum ve davranışları bekliyordu. Lakin çocuk daha ergenlik dönemine bile girmemişti. Zaten bu sebepten dolayı çocuk diye bahsediyorum. Yukarıdaki büyüme, gelişme ve olgunlaşma kavramlarını bu yaşadığım örnekten dolayı anlattım. Bir çocuk hacim olarak büyümüş olabilir fakat bu büyüme oranında olgunlaşma-gelişme gösteremeyebilir ve genellikle de göstermez, gözlemlenmez.

Ergenlik dönemi; gençlik veya adölesan dönemi diye de adlandırılabilmektedir. Ergenlik; çocukluktan erişkinliğe(yetişkinliğe) bir geçiş dönemidir. Bu geçiş döneminde fizyolojik, psikolojik ve sosyal anlamda hızlı ve ciddi değişiklikler yaşanıyor.

Ergenlik dönemine giriş; genel itibariyle kızlarda 11 yaş, erkeklerde ise 12 yaştır. Genel itibariyle dedim çünkü bu genelin dışına çıkan erken ergenlik ve geç ergenlik dediğimiz durumlar da vardır. Erken ergenlik kızlarda 8 yaş, erkeklerde ise 9 yaş kabul edilir. Bu erken ergenlik durumu gençlerin boy kısalığı ve erken tüylenme gibi çocuğun fiziksel görünümünü negatif etkiler. Ayrıca bu erken ergenlik durumunun bazı olumsuz psikolojik etkileri de var. Örneğin; akranları daha çocukluk dönemini yaşarken ergenliğe giren biri sosyal hayatında zorluklar yaşar. Akranları ile iletişim sorunları yaşar. Birbirlerini anlamaz. Bu da akranlarıyla küskünlük, alınganlık, agresiflik, gruptan uzaklaşma gibi çatışmalara sebebiyet verir. Erken adölesan dönemine giren kızların beden imajı algısında sorunlar çıkabilir. Bu da yeme bozuklukları, depresyon, intihar girişimleri gibi psikopatolojilere daha eğilimli hale getirir. Bazı bilimsel araştırmalar da gösteriyor ki; adölesan dönemine akranlarına nispeten erken girmiş olan kızlarda depresyon hali sıklıkla görülmektedir. Erken girin erkeklerde ise alkol, sigara ve uyuşturucu madde kullanımı gibi alışkanlıkların fazla olduğu görülmektedir. Geç ergenlik yaşı ise kızlarda 13.5 yaş, erkeklerde ise 14 yaş olarak gözlemlenmektedir. Geç ergenlik de erken ergenlik gibi anormal ve istenmeyen bir durumdur. Çünkü akranları ergenlik dönemine girmiştir ancak kendisi bir çocuk gibi davranmakta ve bir çocukmuş gibi hissetmeye devam etmektedir. Bu da yine psikolojik ve sosyal anlamda çatışmalara sebep olur.

Bebeklik döneminin dışında fiziksel değişikliklerin en hızlı yaşandığı dönem ergenlik dönemidir. Bu dönemdeki fiziksel değişikliklerin en belirgin olanı ise boy ve kilodaki değişimlerdir. Bu dönemde kemiklerde hızlı bir uzama, kas ve yağlarda bir artış görülür. Ergenlik döneminde yaklaşık olarak ortalama 15-25 cm gibi bir boy uzaması görülebiliyor. Kızlardaki en fazla boy artışını 12 yaş civarında gözlemlerken, erkeklerde ise bu boy artışını 13.5 yaş civarında gözlemleyebiliyoruz. Dolayısıyla gencimiz uzun boylu biri olmak istiyorsa bu dönemde beslenmesine dikkat etmeli ve sporunu düzenli bir şekilde yapmalıdır. Yetişkinlik dönemindeki ağırlığın hemen hemen yarısı ergenlik döneminde kazanılır. Gencimiz bu dönemde özellikle fast-food dediğimiz hazır yiyeceklerden uzak durmalı, daha sağlıklı besinlerden yararlanmalıdır. Aksi takdirde obezite gibi çeşitli bozukluk veya hastalıklara davetiye göndermiş olur. Özellikle de obezitenin ana sebeplerinden biri de ergenlik döneminde alınan fazla kilolardır. Ergenlik dönemindeki bir gencimiz yılda 5 santimden az uzuyor, giydiği elbiseler ona dar veya kısa geliyorsa ve üstelik her yıl bunları giymekte zorluk çekmiyor, akranlarından fizyolojik gelişim açısından geri kalıyorsa aileler hemen konunun uzmanı bir doktora başvurmaları gerekir.

Adölesan döneminde dolaşım ve solunum sisteminde gelişim ile üreme organları ve ikincil seks karakterlerindeki gelişmeler meydana gelir. Ayrıca hormonal sistemde ciddi değişiklikler oluşur. Adölesan döneminin başlangıcında gonatropin salgılayıcı hormon aktiflenir. Bu hormon hipotalamus tarafından salgılanır. Bu hormon harekete geçerek hipofiz bezinden FSH'yi(Foliküllü uyaran hormonu) ve LH'yi(luteinleştirici hormon) uyarır. Bu hormonların salgılanmasındaki artış çocuğun artık çocukluktan çıkıp adölesan dönemine başladığına işaret eder. Androjen ve östrojen hormonlarının üretilmesini sağlayan da FSH ve LH hormonlarının bütün bir gün boyunca salgılanmasıdır. Kızlarda östrojen ve progesteron hormonlarının salgılanmasıyla yumurta üretimi başlar. Erkeklerde ise testosteron hormonunun salgılanmasıyla testis gelişir ve sperm üretimi başlar.

Fiziksel gelişme ve büyümeyi hızlandıran bazı hormonlar vardır. Örneğin; büyüme hormonu olan somatotropin(STH) hipofiz bezinden salgılanarak ve kas benzeri dokularda hücre sayısının artışını düzenler. STH ergenlik dönemi gibi büyüme ve gelişme dönemlerinde fazla salgılanırsa devlik, az salgılanırsa cücelik meydana gelir. Tiroid bezinden salgılanan tiroksin hormonu da büyüme ve gelişmeyi etkiler. Bebeklik döneminde bu hormonun az salgılanması bebekte büyüme ve zeka geriliğinin olmasına yol açar. Kas ve yağ dağılımının yeniden düzenlenmesinde rol alan Leptin hormonu kızlarda daha yoğun bir yağ dokusunun oluşmasını sağlar.

Ergenlik döneminde Primer(Birincil) ve Sekonder(İkincil) cinsiyet özellikleri gelişir ve belirginleşir.

Primer Cinsiyet Özellikleri: Penis, prostat, vajina, uterus, vulva gibi cinsiyet organları.
Sekonder Cinsiyet Özellikleri: Vücut kokusunun değişmesi, koltuk altları ve genital bölgenin kıllanması, kızlarda göğüslerin büyümesi gibi üreme işlevleri dışındaki değişimler.

Erkeklerde ilk görülen fiziksel belirtiler şunlardır; genital bölgede kıllanmanın gerçekleşmesi, testislerin derisinin incelmesi ve kırmızımsı bir renk alması. Önceleri seste bir çatallanma olur, sonraları kalınlaşır ve genellikle ortalama 15-16 yaşlarında erkek ses tonuna döner. Genital ve koltuk altlarındaki kıllanmayı sakal çıkışı izler. 13-14 yaşlarında ilk defa sperm boşalması gerçekleşir. Meme tomurcuklanması kızlardaki ilk fiziksel belirtidir. Genelikle 8-10 yaş civarında başlar. Bunu genital bölgedeki kıllanma ve boy uzaması takip eder. İlk adet kanaması menarş olarak adlandırılır, Menarş genital bölgedeki kıllanmanın başlamasından 2.5-3 yıl sonra gerçekleşir. Adet yaşı ortalama 12-13'tür Kızlarda boy uzaması ve kas yoğunluğundaki artış kızlarda ortalama 2 yıl erken gerçekleşir; fakat erkeklerde bu durum 2-3 yıl daha uzun sürer. 12-14 yaşlarındaki erkekler aynı yaştaki kızlara oranla daha kısa ve zayıftırlar. 14 yaşından itibaren erkekler bir atak yapar açığı kapatır ve öne geçer. Yukarıda bahsettiğim tüm fizyolojik değişikliklerin başlama zamanında veya gelişiminde beslenme, genetik özellikler, çevresel ve davranışsal etkenlerin önemi büyüktür.

Ergenlik dönemindeki gençlerimiz bu dönemde psikolojik açıdan da hızlı değişimler yaşıyor. Ergen istikrarsız bir duygu durumuna sahip. Bir gün önce sevdiği bir elbiseyi, bir takıyı bir gün sonra sevemeyebiliyor ve bunu karşısındaki muhataplarına anlatmakta zorluk çekebiliyor. Halbuki o elbiseyi veya o takıyı veya herhangi bir şeyi almak için annesine babasına ne kadar da ısrar etmiştir kim bilir. Bir saat önce ağlayan gencimiz hemen bir saat sonra gülebiliyor. Az önce hoplayan zıplayan biri varken; az sonra strese giren, bunalan, ruhunun sıkıldığını söyleyen, can sıkıntısından ne yapacağını bilemeyen biri oluyor. Evet gerçekten de gencimizin duyguları, düşünceleri, arzuları, hoşlandığı veya hoşlanmadığı şeyleri o kadar hızlı değişiyor ki ayak uydurmak çok ama çok güç.

Ergenlik döneminde gencimiz duygularını çok dolu ve yoğun bir şekilde yaşar. Bu duygu yoğunluğunun fazlalığından dolayı fındık kabuğunu doldurmayan herhangi bir şeye alınganlık gösterebiliyor ve hatta zaman zaman alınganlık bir yana ağlayabiliyor. Arkadaşlarıyla sohbet ederken veya oyun oynarken bir arkadaşının sözüne, tavır veya davranışına alınganlık gösterip küsebiliyor. Bu yüzden küskünlükleri, darılmaları, alınganlıkları, ağlamaları fazlaca görebiliyoruz bu dönemde.

Ergenlik döneminde sıkça karşılaştığımız olgulardan bir tanesi de "çekingenlik"tir. Bireyler tahtada ders anlatmakta zorlanabilirler. İnsanların önünde şiir okuma görevini almaktan geri kalmayı tercih edebilirler. Özellikle de erkek kızla konuşmaktan veya kız erkekle konuşmaktan çekinebilir. Böyle durumlar ergenliğin başlarındayken normal karşılanabilir lakin ilerleyen dönemlerde bu tür çekingenlikler hala devam ediyorsa mutlaka bir psikologtan destek alınmalıdır. Aksi taktirde kişi yetişkinlik hayatında çekingen bir kişilik oluşturur. Bu da daha farklı psikolojik ve sosyal bozukluklara sebep olabilir.

Ergenlik dönemindeki bir diğer olgu ise hayali seyirci olgusudur gözlemlediğini düşünür. Okul kapısından içeri girer girmez okuldaki diğer bütün arkadaşlarının ona baktığını, yeni aldığı saati herkesin fark ettiğini, ona yakışıp yakışmadığı yönünde not vereceği kaygısını taşır. Yeni kestiği veya yeni bir şekil verdiği saçı için de aynı şeyleri düşünür. Giydiği ayakkabıyı, elbiseyi zaten söylemiyorum bile. Sadece okuldakiler mi? Otobüse girince sanki otobüsteki tüm yolcular işini gücünü bırakmış ona bakıyormuş hissine kapılır. Dolayısıyla birey evden dışarıya adımını attığı andan itibaren diğer insanların ona baktığını onu gözlemlediği hissine kapılır. Bu histen, düşünceden ötürü zamanın büyük bir kısmını aynanın karşısında geçirir. Yüzünü inceler, saçını tarar bozar tekrar tarar. Çünkü dışarıda onu gözlemleyen yüzlerce göz var. Dolayısıyla yüzünde bir sivilce mi oldu o gün evde kıyamet kopar.

Peki ya "ben efsaneyim" olgusuna ne demeli. Ergenimiz bu dönemde kendisini dünyanın en zeki en akıllı kişisi zanneder. Diğer bütün insanların salak, geri zekalı olduğunu düşünür. Bir akıllı varsa o da kendisidir. Zaten bu durumu sağlıklı bir şekilde atlatamayan birey yetişkinlik döneminde kendi bildiğini okur, karşıdakinin düşüncelerine önem vermez. Çünkü kendisi en akıllı kişidir.

Ergenlik döneminde eller ve ayaklar orantısız bir şekilde büyür, gelişir. Bundan dolayı ergenlerimizde sakarlığı görme olasılığımız biraz daha yüksek. Ergenliğin başlarında bu durumla karşılaşmamız doğaldır. Zamanla bu durum düzelecektir. Anne babalar çocuklarının kafasının dalgın veya aşık olduklarını zanneder. Hatta bazen oğlum leyla mı oldun kızım aşık mı oldun diye söylerler. Halbuki durum fizyolojik gelişimden kaynaklanıyor.

Ergenlik döneminde ergenimiz dünyaya bir isyan başlatır. Bu isyan birey olup olmama mücadelesidir. Anne ve babalar bu mücadelede ya çocuğunun yanında olup destek verir ve bir birey olmasını sağlar ya da bu mücadelenin karşısında durup ve bunun sonucunda da ileriki yaşantısında kendisini sigarada, alkolde veya kötü arkadaşlıklar edinmede bir kişilik bulacağını zanneden biri olmasına neden olur. Evet bütün insanlar takdir edilmek ve fark edilmek ister lakin ergende bunu biraz daha fazla görmekteyiz.

Hormonal sistemdeki değişiklikler kızlarda mutsuzluk ve depresyona eğilim oluştururken, erkeklerde ise aşırı sinirlilikle ve öfkeyle kendini gösterir. Odalarındaki posterlere önem verir. Kimsenin onlara karışmasına izin vermez. Aykırı kişilik oluşturmak isteyen ergenlerimiz de olabiliyor. Çok farklı bir müzik grubu diyelim. Onla ilgili araştırmalar yapar. Tüm şarkılarını bilmeye çalışır, konserlerini takip eder. Kendini onla arkadaşlarına ispat etmeye çalışır. Ben sizden farklıyım der.

Ergenimiz için arkadaşları çok önemlidir. Anne babasının değil kankalarının dediklerini yapar. Ebeveynlerle çatışma 13 yaşlarında had safhaya ulaşır. Ergenimiz büyüklerinin kendisini anlamadığını düşünür. Zaman zaman kendisinin üvey evlat olduğu fikrine kapılır. Bunu da zihninde doğrulamak için kanıt bulmaya çalışır. Akademik başarıda bir düşme gerçekleşir. Ders çalışmak istemez. Onun yerine uyumayı ya da bilgisayarda oyun oynamayı tercih edenlerle birlikte arkadaşları ile etkinlikler yapmak isteyenler de vardır. Anne babanın sınırlarını zorladıkça zorlar. Gece geç saatlerde dışarı çıkmayı ve bunun da hakkı olduğunu söyler. Diğer arkadaşlarını örnek verir. Belki de hayatlarının başka hiçbir döneminde yapmayacağı şeylerden olan günlük tutmayı ve şiir yazmayı bu dönemde yapmaya çalışacak.

Ergenlik döneminde müthiş bir hayal gücü söz konusudur. Ergenimiz 7. sınıfta olmasına rağmen hayal dünyasında bir kızla/erkekle evlenmiştir, istediği mesleği yapıyordur, evi de arabası da vardır hatta 7. sınıfa giden bir çocuğu vardır. Halbuki kendisi daha 7. sınıftadır. Ama kendisi gördüğünüz gibi hayal dünyasında ortaokulu liseyi üniversiteyi bitirmiş; evlenmiş çoluk çocuk sahibi olmuştur artık yani hayatın bütün aşamalarını geçmiştir.

Evet bütün insanlar pozitif-olumlu duyguları yaşamak ve mutlu olmak ister. Zaten dünyadaki bütün mücadelemiz bunun için değil midir? Yine bütün insanlar negatif-olumsuz duygulardan da kaçınmak ve mümkün mertebe bu duyguları az yaşamak ister. İşte tam da burada aileler ergene ne gibi negatif-olumsuz duygular yaşattıkları üzerine bir düşünmeleri gerekir. Aslında hepimiz sevdiklerimize, yakınlarımıza nasıl davrandığımızı, neler yaşattığımızı bir gözden geçirmemiz gerekir. Ona göre önlemler almalı, gerekirse bir profesyonelden destek almayı da unutmamalıyız.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)