Erkekte Sertleşme Sorunu ve Penil Protezler

Yazar Mustafa Faruk UstaÜrolog • 11 Eylül 2020 • Yorumlar:

Erektil disfonksiyon ya da halk arasında bilinen adıyla penisin sertleşme zorluğu; başarılı bir cinsel ilişki için gerekli olan penis sertliğinin sağlanamaması ya da sağlansa bile devam ettirilememesi olarak tanımlanmaktadır. 1995 yılında yapılan bir bilimsel çalışmanın sonuçları; tüm dünyada yaklaşık olarak 153 milyon erkeğin cinsel ilişki sırasında sertleşme sorunu yaşadığını ve bu sayının 2025 yılında yaklaşık olarak 322 milyonu bulacağını göstermiştir. 1950 ve 1960’lı yıllarda erkekte sertleşme sorununun kökeninde psikojenik nedenlerin olduğu düşünülürken, günümüzde bu sorunun daha çok penisin damarsal ve sinirsel yapılarından kaynaklanan bazı hastalıklara bağlı olarak ortaya çıktığı kanıtlanmıştır. Genel olarak damar sertliği, tansiyon yüksekliği ve şeker hastalığı gibi damar ve sinir yapılarını bozan hastalıklar ile kronik böbrek yetmezliği gibi daha nadiren karşılaşılan hastalıklar, erkekte sertleşme sorununa eşlik etmektedir.

Örneklemek gerekirse şeker hastalarının yaklaşık olarak yarısında değişen derecelerde olmak üzere sertleşme sorununun olduğu bilinmektedir. Prostat kanseri nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan hastaların da yaklaşık olarak %40-90’ında sertleşme sorunu ile karşılaşılmaktadır. Buna karşılık hastaların çok önemli bir bölümü, sertleşme sorununun sahip oldukları hastalığın doğal ve kabul edilmesi gereken bir sonucu olduğunu düşünmekte, tedavinin ise olanaksız olduğunu varsayarak herhangi bir tedavi talebinde bulunmamaktadır.

1980’li yıllardan sonra penis sertleşmesinde rol oynayan faktörlerin ve sertleşme sorununa neden olan sebeplerin ortaya konulmasından sonra, günümüzde sertleşme sorunu erkekler için bir kabus olmaktan çıkmış ve tedavisi her şartta sağlanabilen bir hastalık halini almıştır. Ülkemizde yapılan bir çalışmada, 40 yaş üstü erkeklerde değişik derecelerde olmak üzere sertleşme sorununun görülme sıklığının yaklaşık olarak %52 olduğu rapor edilmektedir. Başka bir deyişle her iki erkekten biri yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan sertleşme sorunu ile karşı karşıya kalmaktadır. 

    Tedavide birinci basamak; ağızdan alınabilen ilaçlardır. İlk basamak tedavinin fayda sağlamadığı hastalarda ikinci basmak tedavi olarak penis içine enjekte edilen ilaçlardan yarar sağlanabilir. 

    Son basamak tedavi seçeneği halk arasında ‘Mutluluk Çubuğu’ olarak bilinen penil protezlerin penis içine yerleştirilmesi operasyonudur. Anlaşılacağı gibi bu tedavide hastaya bir operasyon uygulanması gerekmektedir. Yaklaşık bir saat süren bir operasyon ile bu cihazlar penisin içine yerleştirilmektedir. Bu cihazlar yerleştirildikten sonra hiçbir şekilde dışarıdan fark edilmemektedir. Hidrolik özelliğe sahip bu cihazlar hastaya istediği zaman penisini sertleştirme imkanı sağlamaktadır. Bununla birlikte penil protez operasyonuna karar verilmeden once hastaların hiçbir ilaç tedavisinden yarar görmeyeceğine kesin olarak emin olunmalıdır. Öte yandan vücuda yerleştirilen yabancı bir cismin, düşük bir ihtimal de olsa enfeksiyon gelişme riski göz önüne alınmalı ve bu tarz operasyonlar sterilizasyon şartlarının üst düzeyde sağlanabildiği sağlık kuruluşlarında gerçekleştirilmelidir. 

Teknolojide sağlanan gelişimlere paralel olarak, penis protezlerinin teknik özelliklerinde de çok önemli gelilşimler sağlanmıştır. 1980’li yıllarda penil protezler sert rijid materyellerden üretilirken, günümüzde şişirilebilir protezler yaygın olarak kullanılmaktadır. Rijid protezler hastanın sürekli olarak penisinin ‘erekte’ halde kalmasına neden olduğundan penis fizyolojisine uygun değildir. Bu tarz protez ameliyatlarından sonar, penis sürekli olarak ‘erekt-kalkık’ halde olduğunda, hastanın giysisinin altında belirgin olarak fark edilmekte ve bu durum hasta açısından son derece rahatsız edici bir sosyal duruma neden olmaktadır. Daha da önemlisi rijid materyeller zamanla penis dokusunun aşınmasına neden olmak suretiyle, belli bir süre sonra protezin penis dışına çıkmasına neden olabilmektedir.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Yorumlar: (0)