Glokom

Yazar Yeşim AteşGöz Doktoru • 17 Kasım 2016 • Yorumlar:

Sevgili okurlar, glokom dünya körlük nedenleri arasında en ön sırada olmasına rağmen tedavisi mümkün bir hastalıktır. Tedavi süreci tüm ömrü kapsar, yani kronik bir hastalıktır. Tedavinin başarılı olmasındaki en önemli kriter hastanın hastalığını bilmesi ve tedavi sürecinde doktorunun önerilerine uymasıdır. Bu kitapçığın hazırlanma amacı da budur; hasta veya hastalığını hastaya anlatacak yakınının temel düzeyde glokom hakkında bilgi sahibi olması tedavi sürecini olumlu yönde etkileyecektir. Glokom ile savaşırken bir takım oyunu oynamamız gerekecektir. Bu takımın oyuncuları; hasta, doktoru, hastanın yakınları, ilaç tedarikçileri ve sigorta şirketleridir (ülkemizde büyük oranda devlet, yani SGK). Takım içindeki herkesin aynı dili konuşması (ortak teorik bilgiye sahip olması) ve üzerlerine düşen görevleri yapması ile başarı yakalanacaktır.
 

Kör olacak mıyım?

Bu soruyu kitapçığın hemen başına koydum, çünkü hastalarımın en çok sorduğu soru bu. Dünyada glokoma bağlı körlük gelişen on milyona yakın insan var. Sayının bu kadar yüksek olması herkesi korkutuyor. Körlüğün gelişmesindeki en büyük neden hastalığın tanısının geç konulması, tedavinin geç başlamasıdır. Körlük gelişmeden tedavi başlanırsa hastalığın ilerlemesi durdurulabilir. Tedavi protokollerine tam anlamıyla uyan, zamanında yapılacak tedavi hamlelerine katılanların sorun yaşayacaklarını sanmıyorum. Tedavi var olan görmenin korunmasını sağlamaktadır, bir iyileştirme sağlayamamaktadır. Bu yüzden takip ve tedavi protokollerine uyulması zorunluluktur.

Özellikle risk grubundaki insanların belirli aralıklar ile muayenelerini yaptırmaları önerilmektedir, hastalığın başlangıç döneminde görme bozukluğu gelişmemesi “bende herhalde glokom yok” yanılgısının doğmasına yol açmaktadır. Sonuç olarak kurallara uyanların körlük ile karşılaşma olasılığı çok düşüktür.

Glokomun kelime anlamı nedir?

Yunanca “glaucosis” kelimesinden türemiştir; bu kelime gri-mavi renk anlamlarını içermektedir. Kelime bağıntısının nereden ve neden oluştuğuna ait bir bilgi yoktur. 1850 yılından bu yana İngilizce “glaucoma” kelimesi bu hastalığı belirmek için kullanılmaktadır. Biz de İngilizce’den adapte ederek “glokom” kelimesini kullanmaktayız.

Glokom hastalığının tanımı nedir?

Glokom, göz sinirinin ilerleyici hasarıdır. Göz siniri, beyinin göze giren parçasıdır. Baktığımız cisimden gelen ışık göze girer ve retinadaki (gözün iç kısmındaki görme hücreleri ve damarların bulunduğu alan) ışık yakalama hücreleri (fotoreseptörler) tarafından algılanır. Fotoreseptörler yakalanan ışığı elektrik akımına dönüştürerek sinir hücrelerine (ganglion hücreleri) aktarır. Ganglion hücrelerinin uzantıları (akson) birleşerek göz sinirini oluşturur. Göz siniri bu elektrik akımını beynimizin arkasında bulunan görme merkezimize (oksipital korteks) taşır ve görüntü burada oluşur. Oluşan görüntünün ne anlama geldiği beynimizin diğer bölgelerindeki merkezlerle işlenir ve bir anlam oluşur. Glokom yukarıda anlattığım görme yolunun ganglion hücreleri bölümünü bozar. Buradaki hücre sayısı çoktur. Hastalığın ilerlemesi ile etkilenen hücre sayısı artar. Az sayıda hücrenin etkilendiği hastalığın başlangıç aşamasında hasta görme ile ilgili bir olumsuzluk algılamaz. Zamanla ölen hücrelerin taşıma görevi olan görüntü parçaları beynimize taşınamaz ve görüntünün o kısımlarını görememeye başlarız. Ancak beynimiz bu görmediğimiz alanları bir hayal ile doldurmaya başlar. Örneğin ağaçlıklı bir alanda duran saksıya denk gelen yerdeki ganglion hücreleri öldüyse o bölgeyi ortamın baskın rengi olan yeşil (ağaçlar yeşilse tabii) ile hayali olarak görürüz.

Glokom neden olur?

Yukarıda nasıl olduğunu anlattım, ancak bunun neden olduğunu henüz bilmiyoruz. İlerleyen bölümlerde anlatacağım risk faktörleri glokomun oluşmasını kolaylaştırır ancak bir neden değildir. Örneğin göz içi basıncı yüksekliği glokomun oluşmasında bir risk faktörüdür ancak neden değildir.

Göz tansiyonu yüksekliği glokom demek midir?

Hayır. Göz tansiyonunun yükselmiş olması göz içinde üretilen göz sıvısının kan damarlarına geçmeyip gözün içinde birikmesi halidir. Glokom ise bir göz siniri hastalığıdır. Göz tansiyonunun yüksek olması glokom olma olasılığını yükseltir ama nedeni değildir. Göz tansiyonu yüksekliği glokom için bir risk faktörüdür tıpkı ailesinde glokomlu akrabalarının olması gibi. Risk faktörünün ne anlama geldiğini bir örnek ile açıklamak isterim; sigara içenlerde kalp krizi geçirme riski içmeyenlere göre daha fazladır, ancak sigara, kalp krizine yol açar diyemeyiz, çünkü içmeyenler de kalp krizi geçirmektedir. Göz içi basıncı yüksek olması da aynı şekilde glokom ile arasında bir sebep-sonuç ilişkisi barındırmaz.

Glokomda bozulan sinirimiz yeniden düzelir mi?

Hayır. Bu yüzden erken tanı konulması ve tedavisi zorunludur. Yapacağımız tüm tedaviler sizin tedaviye başladığınız gündeki halinizi korumanıza yöneliktir.

Glokom hangi yaş grubunda ve ne sıklıkla görülür?

Her yaş grubunda karşılaşabiliriz. Yeni doğmuş bebekten ileri yaşlardaki kişilere kadar glokom olabilir. 10.000 bebekten biri glokomlu doğar. Yaşlılıkla gelişme olasılığı artar; tüm yaş grupları dikkate alındığında görülme sıklığı %4 iken 70 yaşında bu oran %15’e çıkmaktadır. Günümüzde glokomlu hastaların yarısından azına tanı konulup tedavi başlanabildiği düşünülmektedir.

Ailesinde glokom olan kişiler risk altında mıdır?

Evet. Glokom kalıtımsal olabilir. Ailesinde glokom olanların belirli aralıklar ile muayene olmasını tavsiye ederim. Bunu ile birlikte ailede bilinen hiçbir yakınında glokom saptanmamış kişilerde de glokom gelişebileceğini unutmamamız lazım.

Glokom olma olasılığı yüksek kişiler kimlerdir?

- Göz içi basıncı yüksek kişiler,
- 45 yaşın üzerinde olanlar,
- Ailesinde glokomlu yakınları bulunanlar,
- Şeker hastaları,
- Yüksek numara gözlük takanlar (aşırı miyop ve hipermetroplar),
- Gözüne darbe alanlar,
- Uzun süre kortizon kullananlar,
- Vücut tansiyonu yüksek olanlar,
- Vücut tansiyonu aşırı düşük olanlar,
- Gece hipertansiyon ilacı kullananlar,
- Gözlerinde saydam kısımları (kornea) ince olanlar.

Vücut tansiyonu ile glokom arasında bir ilişki var mı?

Aslında iki hastalık birbirinden bağımsızdır. Yani vücut tansiyonu olan kişinin aynı zamanda glokomlu olması beklenmez. Yani aralarında doğrudan bir ilişki yoktur. Ancak yüksek veya düşük vücut tansiyonu göz sinirinin beslenmesini bozarak glokomun kötüleşme hızını artırabilirler, yani indirekt bir ilişki olabilir. Glokomlu hastaların vücut tansiyonlarının normal değerlerde olması istenir. Kullanılan ilaçlar açısından da iki hastalık arasında ilişki kurulabilir. Örneğin hem glokomda hem de vücut tansiyonu yüksekliğinde kullanılan beta blokörlerin birlikte kullanımı olumsuz sonuçlar doğurabilir, kardiyolog ve oftalmologunuz ile bu ayrıntıları konuşmanızı öneririz.

Doktorum bana glokom olduğumu söyledi, ancak benim hiçbir şikâyetim yok, yanılmış olabilir mi?

Glokomun çoğu tipinde hastalığın başlangıcında hiçbir şikâyet olmayabilir. İleriki bölümlerde anlatılacak muayene yöntemleri ile göz siniri hücrelerinizin etkilenmiş olduğu ispatlanmış ve glokom tanınız konmuş olabilir.

Glokomlu olup olmadığımı kendim anlayabilir miyim, bir şikâyet olacak mı?

Hiçbir şikâyetiniz olmayabilir. Ani kapalı açılı glokom gibi tiplerde şiddetli ağrı görülebilir ancak diğer tipler genellikle rastlantı sonucu bir göz doktoru tarafından saptanır.

Aralıklarla başım ağrıyor, glokom olabilir miyim?

Bu soruya kesin cevap vermek güç. Az önce söylediğim gibi glokom genelde şikayet yaratmaz. Baş ağrısı, migren gibi hastalıklara bağlı olabilir. Ancak migren sanılıp tedavi gören ama aslında glokom olan veya migren ile birlikte glokom hastalığının da geliştiği hastaların olduğunu belirtmek isterim.

Gözüm kızarıyor, sulanıyor, kaşınıyor, seğiriyor glokom olabilir miyim?

Hayır, bu tür şikâyetler ile glokom arasında bir ilişki yoktur.

Glokom görmeyi bozar mı? 

Bu soruya “evet bozar” şeklinde bir cevap vererek geçip gidemeyiz. Çünkü hasta görmesinde bir bozukluk hissetmiyorsa “bende glokom yok” şeklinde bir mantık yürütebilir. Bu sakıncalı mantık hem hastaya hem de tedavisini üstlenen doktora çok şey kaybettirir.

Yukarıda görmenin nasıl oluştuğunu anlattım. Glokomda önce görme yollarımızdaki hücreler bozulur sonra görme ile ilgili bozukluklar başlar. Bu hücrelerin bozulmaya başlayıp başlamadığını özel aletlerimiz ile anlayabiliyoruz, yani daha siz görme bozukluğu yaşamadan, ya da görme bozukluğunuz ilerlemeden biz neler olabileceğini testlerimiz ile fark edebiliyoruz, bu yüzden test verilerine şikâyetinizin olup olmamasından daha fazla önem vermenizi öneririm.

Görme karmaşık bir olaydır. Görüyor musun sorusundan anladığımız; genel olarak baktığımız şeyleri görüp görmediğimizin soruluyor şeklinde bir algılamadır. Hâlbuki görmenin birçok alt grubu vardır, bunlardan bazılarını söylemek gerekirse; renk görme, hareket algılama, görme derinliği algısı, kontrast duyarlılık (görüntünün net olmaması, silik görüntü), görme keskinliği ve görme alanı gibi unsurlar içerir. Örneğin evin penceresinden bahçenizdeki bir ağaca baktığınızda şunlar olur: ağaç sizden ne kadar uzakta, hareketli mi yoksa duruyor mu (rüzgar varsa yaprakları dalgalanacaktır, siz rüzgarı hissetmeseniz bile daha önceki tecrübelerinizden ve öğrendiklerinizden havanın rüzgarlı olduğunu hissedersiniz, hatta evin içinde üşümüyor bile olsanız o görüntü sizi ürpertir), rengi nasıl (ağacın rengi ve görüntüsü yine daha önceki bilgilerinizden o ağacın ne ağacı olduğunu anlamanızı sağlar), ağacın hacminin, boyutlarının algılanması, ağaca bakarken etrafındaki diğer şeyleri de ağaca göre biraz daha bulanık görürsünüz (görme alanınız). Görmeyi oluşturan tüm bu ayrıntılar beyninizde birleştirilir ve gördüğünüzden bambaşka bir anlam oluşmasına izin verir, yine o ağaç örneğinden ilerleyecek olursak, gördüğünüz ağaç çocukluğunuzda dallarında sallandığınız ağacı, babanızın sizi arkanızdan ittiğini hatırlatacaktır, ağacı görürken babanızı da hatırlarsınız, bir anlamda gördüğünüz babanız olur. Glokom tüm bunları, görme fonksiyonlarını bozabilir. Sosyal yaşamımızı etkileyebilir. Görme fonksiyonlarındaki değişimleri fark etmeye çalışırken sadece ağacı görüp görmediğinizi sorgulamayın, sosyal yaşamınızda açıklayamadığınız gariplikler olup olmadığını da gözlemlemeye çalışın, hissettiklerinizi doktorunuzla paylaşın.

Görme ile ilgili ilk şikâyet ne olabilir?

Önceki bölümlerde anlattığım gibi hastalığın başlangıcında görme ile ilgili bir şikayet algılanmaz. Hastalığın ilerlemesi ile fark edilebilecek ilk şikayet kontrast duyarlılıkta azalma olacaktır. Yani görüntülerin silikleşmesi benzer tonlardaki şekilleri ayırt edememeye başlanabilir. Bunu şöyle bir örnekle açıklayabilirim; ikinci baharını yaşayan hanımlarımız saçlarını genellikle sarıya boyatırlar, bunun nedeni kontrast görme duyumuzun fizyolojisinden yararlanmaktır. Sarı saç uzadığında dipte açığa çıkan beyaz saçın fark edilmesi siyah saça göre daha zordur. Glokomlu kişiler de birbirine benzeyen tonları ayırt etmekte zorlanırlar.

Tabii burada belirtmem gereken bir husus var; biz iki gözümüz ile bakarız, gözlerden biri glokomlu, diğeri normalse veya iki gözün glokom düzeyi asimetrikse iki gözle baktığımızda bu tür şikâyetler algılanmaz, her şey normal görülür. Bu yüzden kendi kendinize test yaparken her iki gözü teker teker kapatarak test yapmanız gerekir.

Görme alanı daralması günlük hayatımızı etkiler mi? 

Önce görme alanının ne olduğundan kısaca bahsetmemiz gerekir. Görme alanı baktığımız yerin etrafındaki alan genişliğidir. Biz bir cisme baktığımızda cismin görüntüsü sarı noktamızda oluşur. Sarı nokta, görüntünün en net yakalandığı yerdir, bu yüzden görmek istediğimiz şeyleri sarı noktamızın üzerine oturtmak için gözümüzü hareket ettiririz. Bu sırada hedef cismin etrafındaki şeyler de retinamızın üzerinde görüntü oluşturur, bu görüntü sarı noktada oluşan görüntüye göre daha kalitesiz bir netliktedir, bu alana görme alanımız diyoruz. Suratımızın anatomik özelliğinden dolayı sağ gözün sağındaki ve sol gözün solundaki alanlar daha geniş bir alanı kapsar, karşıt taraflar ise burnumuzdan dolayı daha dar bir alanı gösterir. İki gözle baktığımız için burnumuzun yarattığı bu kısıtlayıcı duvarı fark etmeyiz. Anlattıklarımı hemen örnekleyerek daha iyi anlamanızı sağlamak istiyorum; okuduğunuz paragrafın üzerindeki ve altındaki paragrafı bu yazıyı okurken daha kötü gördüğünüzü fark ettiniz mi? Orası sizin görme alanınızdır. Aklınıza görme alanı ne işimize yarıyor diye bir soru gelebilir. Bizi tehlikelerden korur. Araba kullanırken hep yola bakarız, sağımızda veya solumuzda akıp giden bulanık görüntüyü de bir yandan izleriz, görme alanımızda farklı bir görüntü oluşursa hemen kafamızı veya gözümüzü o alana döndürerek onun ne olduğuna bakarız. Eğer görme alanınızda bir daralma varsa bunu fark etmez ve oraya bakmazsınız.

Bu konuya biraz fazla değinmek istiyorum, çünkü glokomda gelişen görme alanı değişiklikleri hastalara yetersiz veya hatalı anlatılmakta, hastalar da bu anlatılanların kendilerinde olmadığını görünce hastalıklarını hafife almaktadırlar. Hatalı anlatımda görme alanının daraldığı, etrafın siyah, sadece orta alanın açık olduğu, sanki bir borunun içinden bakar gibi bir görüntü oluştuğu anlatılır. Bu görüntü çok az hastada hastalığın son zamanında oluşur. Gerçekte ise durum çok daha farklıdır; glokomda ganglion hücrelerinin hasara uğraması retinadaki o bölgenin görme duyarlılığını etkilemektedir. Görme alanının ilgili bölgesinde görülemeyen bir alan oluşur. Görme alanı testi yapılırsa o bölge grafikte siyah olarak gösterilir. Ama hasta o alanı test çıktısında olduğu gibi siyah değil etrafın baskın rengiyle kaplanmış bulanık bir alan olarak görür, beyin boşlukları bir hayal yaratarak doldurur. Örnek vererek daha iyi anlamanızı sağlayacağım; ağaçlıklı bir yolda araba kullandığınızı farz edin, bu sırada devamlı yola bakacaksınız, yol sizin sarı noktanızda ağaçlar ve kenardaki her şey de retinanızda görüntü oluşturur. Eğer glokoma bağlı görme alanı defektiniz varsa ağaçların arasından yola doğru koşmakta olan bir çocuğu göremezsiniz. Çocuğun olduğu alanı beyniniz ortam baskın rengi yeşil ile (çünkü ağaçlar yeşildir) baskılayacaktır, dolduracaktır. Bahsettiğim bu yanılsama, hatalı anlatımdaki siyah görmeden daha tehlikeli bir duruma sokuyor glokom hastasını, çünkü bölgeyi siyah olarak görseniz bir gariplik olduğunu algılayıp daha temkinli araba kullanacaktınız. Glokom hastasının araba kullanmadaki kaynağı belirsiz öz güveninin nedeni bu yanılsamadır. Görme alanı defektlerindeki hadise de yukarıda anlattığım gibi her iki göz asimetrik bir glokom hasarına sahipse diğer göz tarafından kompanze edilebilir, bu durum hastanın hastalığını anlamasını daha da güçleştirmektedir.

Yemek, sigara, alkol ile glokom arasında bir ilişki var mı?

Doğrudan bir sebep sonuç ilişkisi yoktur. Glokom hastalarında herhangi bir yemek çeşidini kısıtlamaya gitmiyoruz. Ancak yukarıda anlattığım risk grubu bölümünde geçen diyabet, hipertansiyon gibi hastalıkların düzensizliği glokomun da kötüleşme hızını artıracaktır, dolayısıyla bu tür hastalıkları da bulunan glokomlular doktorlarının yemek kısıtlamasına uymaya devam etmelidirler.

Sigaranın göz içi basıncını artırdığı ve göz sinirinin beslenmesini bozduğuna dair kanıtlar mevcuttur. Bu yüzden sigara ile glokom arasında direkt bir ilişki olmamasına rağmen indirekt olarak glokomun kötüleşmesi üzerine hızlandırıcı etkisi olduğunu söyleyebiliriz.

Spor yapmanın glokoma faydası var mı?

Sağlıklı vücutta glokomun kötüleşme hızı yavaşlayacaktır bu yüzden spor yapılmasını öneriyoruz. Ancak pigment dispersiyonu sendromu, pigmenter glokomlu hastaların zıplamalı sporlardan kaçınması gerekir, glokom çeşidinizi spor yapmadan önce doktorunuza sorunuz. Ayrıca dalma sporu ve bazı yoga hareketleri göz içi basıncını artırarak glokoma olumsuz etki edebilir, kaçınılmalıdır.

Vitamin ve mineralleri almanın glokoma faydası var mı?

Her ikisi de glokomun tedavisinde kullanılan temel ilaçlar değildir. Serbest radikal giderici vitaminlerin ve magnezyumun yardımcı tedavi olarak kullanılması ile fayda sağladığını bildiren çalışmalar vardır ancak henüz bir kural oluşmamıştır.

Glokom deyince tek bir hastalıktan mı bahsediyoruz, yoksa tipleri var mı?

Yukarıda bahsettiğimiz gibi glokom, göz sinirinin ilerleyici hasarıdır. Oluş mekanizmasına göre farklılaşan kırkın üzerinde tipi vardır. Tiplerinin bilinmesi iki açıdan önemlidir;

- Tedavi tipler arasında farklılık gösterebilir, tedavinin belirlenmesi açısından hangi tip glokom olduğunu da bilmeliyiz.
- Glokomun kötüleşme hızı tipler arasında farklılık göstermektedir. Örneğin normal basınçlı glokomda çok yavaş bir kötüleşme olurken eksfoliatif glokomda çok hızlı bir kötüleşme olabilmektedir. Glokom tipinin bilinmesi tedavi stratejimizin agresifliğini belirlememizde doktora yardımcı olacaktır.

Kısaca tipleri sınıflayacak olursak; konjenital (doğumda var olan), primer (başka bir hastalığa bağlı olmaksızın gelişen saf glokom) ve sekonder (başka bir göz hastalığının yarattığı glokom) glokomdan bahsedebiliriz. En sık görülen tip primer açık açılı glokomdur. Bu tip genellikle 40 yaşın üzerinde görülen senil tiptir.

Normal göz basıncı kaçtır? 

Herkes için normal diyebileceğimiz bir sayı maalesef yoktur. Normal veya yüksek kavramları kişiye göre değişmektedir. Göz doktorunuz yapacağı muayene ile sizin normalinizin kaç olduğunu hesaplar ve eğer gerekiyorsa tedavisini buna göre belirler. Örneğin bazı hastalar için 16 mmHg basınç yüksek kabul edilip ameliyat kararı verilebilirken, yine bazı sağlıklı kişilerde 24 mmHg basınç normal kabul edilip ilaç başlanılmaz. Bu sayılar, sizin göz siniri, retina ve kan damarlarınızın durumu ve yaşınıza göre değerlendirilir.

Glokomlu olup olmadığımı anlamak için göz basıncımı ölçtürmem yeterli olur mu?

Hayır. Önceki bölümlerde belirttiğim gibi göz basıncı yüksekliği glokomun nedeni değildir. Sadece bir risk faktörüdür. Basınç o göz için yüksekse, glokomun kötüleşmesini hızlandırır, bu açıdan göz içi basıncının belirlenmesi ve gerekiyorsa düşürülmesi glokom tedavisi açısından önem taşır. Göz doktorunuz glokom olup olmadığınızı anlamak için; göz tansiyonunuzu ölçmeli, rutin göz muayeneniz yapmalı, kornea kalınlığınızı ölçmeli, görme alanı, göz siniri ve retina damarlarını incelemesini yapmalıdır. Bu muayenelerden sonra glokomunuzun tipini belirlemek için ilave muayene teknikleri de kullanılmalıdır.

Göz tansiyonu nasıl oluşur?

Göz küresinin içindeki basınçtan bahsederken atmosfer basıncına göre ne kadar yüksek olduğundan bahsedilir, ölçülen değer bu farkı vermektedir. Çoğunlukla 10 ile 20 mmHg basınç aralığında seyreder. Basıncı yaratan göz içindeki aköz denilen sıvının miktarının az ya da çok olmasıdır. Aköz sıvısı göz içinde üretilir ve göz merceği ve korneayı besledikten sonra (bu yapıların enerji gereksinimini tıpkı kanımız gibi sağlar) göz içindeki küçük kanallardan geçerek kan dolaşımına katılır. Aköz sıvısının yapımıyla kana karışan miktarı arasında bir dengesizlik varsa sıvı, göz içinde birikmeye başlar ve göz içi basıncı yükselir.

Göz tansiyonu nasıl ölçülür? 

Tonometri denen bir alet ile ölçülür. Göze değen ve değmeyen, farklı tipleri mevcuttur. Göze değerek ölçüm yapan modelleri daha hassastır. Kornea kalınlığı ile göz tansiyonu değerleri arasında bir ilişki vardır. İnce kornealar basıncın yalancı düşük, kalın kornealar ise basıncın yalancı yüksek ölçülmesine neden olur. Kornea kalınlığı değerine göre bulduğumuz basınç değerini normalize hale getirecek bir formül bulunmamaktadır. Dolayısıyla örneğin ince kornealı bir gözde basını 20 mmHg’a bulduysak, hastanın gerçek değerinin aslında daha fazla olduğunu düşünmeliyiz, ama bir sayı vermemiz doğru olmayacaktır. Göz tansiyonu ölçülmeden önce uyuşturucu bir damla göze damlatılır, ayrıca gerek görüldüğünde sarı bir boya ile gözünüz boyanır. Tansiyon ölçme işlemi ağrısız bir işlemdir, bundan korkmamalısınız. Gözünüzü sıkarsanız tansiyon yalancı yüksek çıkabilir. Bulunan değerin normal olup olmadığı hastanın göz sinirinin durumuna göre belirlenir.

Göz içi basıncı hep aynı düzeyde mi kalır?

Hayır, sağlıklı bireylerde de göz içi basıncı gün içinde iner–çıkar. Glokomlu kişilerde ise gün, hatta günler arasındaki bu değişim daha fazla olur. Muayene esnasında ölçülen değer, o anki değerdir, diğer zaman dilimlerinde basıncın nasıl olduğunu anlatmaz. Değişimin anlamlı olup olmadığını ve sizi etkileyip etkilemediğini göz siniri veya görme alanı testleri ile anlarız. Glokom tedavisinde kullanılan ilaçlar, lazerler veya ameliyatlar basınç oynamalarını minimalize etmeye çalışır.

Göz siniri muayenesi nasıl yapılır? 

Glokom muayenesinin en önemli aşamasıdır. Göz siniri muayenesi, glokomun hem tanısında, hem de hastalığın ilerleyip ilerlemediğinin kontrolünde çok değerli bilgiler verir.

Glokoma bağlı göz sinirinin ortasında çukurlaşma, sinir liflerinde incelme veya kuruma gelişir. Ayrıca sinir liflerini oluşturan hücre sayısında azalma vardır. Göz sinirindeki bu değişimler ilk muayenede, hastanın yaş grubunun normal veri tabanıyla karşılaştırılmasıyla bulunur. Ardıl muayenelerde ise ilk muayene verileriyle yapılacak mukayese ile kötüleşmenin olup olmadığı ve kötüleşmenin hızı belirlenerek yapılır. Örneğin sağlıklı bir bireyin göz sinirinin kalınlık ortalaması 100-110 mikron ise, ve hastanın ortalama göz siniri kalınlığı 80 mikron bulunduysa, bu değer glokom tanısı lehine bir bulgudur.

Göz sinirindeki değişimlerin sıralaması şöyledir; önce hücre sayısında azalma, sonra göz siniri liflerinde incelme ve en son olarak da göz sinirinde çukurlaşmada artış gelişir.

Göz sinirini değerlendirebilmek için birçok yöntem vardır. Rutin göz muayenenizin yapıldığı biomikroskop adı verilen alet yardımı ile lupla bakarak yapılabileceği gibi gelişmiş tomografi cihazları ile de yapılabilmektedir. Gelişmiş aletler ile yapılan muayenelerin avantajı, ardıl muayenelerde sonuçların birbirleri ile kıyaslanmasına olanak vermesidir. Tomografi aleti bu açıdan yararlıdır. Son iki muayene ve son muayene ile hastalığın tanısı konulduğu zaman arasındaki bütün gelişmeleri bildirebilir. Göz tansiyonu muayene sırasında normal değerlerinde çıkan hastaların glokomunda tomografik olarak bir kötüleşme saptanıyorsa, ya tedavinin yetersiz geldiğini, basıncın daha da düşürülmesi gereğini ortaya koyar, veya hastanın ilaçlarını düzenli kullanmadığını, çoğu günler yeterli sayıda ve zamanında ilaç alınmadığını gösterir.

Görme alanı muayenesi nasıl yapılır? 

Görme alanı baktığınız yerin çevresinde görmeniz gereken alandır. Glokomda bu alanın daraldığını söylemiştik. Görme alanı sonucu hem glokomun tanısını koymamızda, hem de tedavinin yeterli olup olmadığını anlamamızda bize yardımcı olmaktadır. Çok yararlı bir alet olmasına karşın, bu muayene çeşidinde sizin ile iyi bir takım arkadaşı olmamız gerekmektedir. Çünkü test sırasında size devamlı bakmanız gereken bir nokta gösterilmekte, bu noktanın çevresinde yanan ışıkları görüp görmediğiniz sorulmaktadır. Gördüğünüzü ifade etmek için elinizdeki düğmeye basacaksınız. Düğmeye hatalı basarsanız veya gözünüzü sık sık oynatırsanız, testin sonucu hatalı çıkar. Testi hatalı yapıp yapmadığınızı alet bize basılı olarak verdiği dokümanda bildirmektedir. Hatalı testleri dikkate almamaktayız.

Görme alanınızı ölçen alete perimetri denmektedir.bu alet sizin neyi görüp görmediğinizi bildirmekle kalmaz, yukarıda anlattığım gibi yaş grubunuzdaki normal görme alanı eşiği ile sizinki arasındaki istatistiki farklılığı gösterir. Bir alanı görürsünüz, ama yaş grubunuzdaki normal ışık şiddetinden daha kuvvetli bir ışık ile görüyorsanız bu da hastalık lehine bir bulgu olarak değerlendirilir. Burada unutulmaması gereken önemli bir teorik bilgi de vermem gerekiyor; görme alanı görme fonksiyonları ile ilgili tüm organlarımız hakkında bilgi verir, yani görme alanında bir bozukluk saptanması onun glokoma bağlı olduğunu söylemez, tüm bu organlardan birinin hasarlanmış olduğunu gösteriyor olabilir. Bu yüzden tanıyı koymak için, glokoma özgü görme alanı defektlerinden birini saptamamız gerekir.

Test mantığı sinir hasarını saptadığımız topografi aletindeki gibidir. İlk çekimde yaş grubunuzdaki normal veri tabanıyla sizi karşılaştırır, ardıl muayenelerde ise sizin önceki testinizle ardıl testlerinizi karşılaştırır. Eğer bir kötüleşme varsa kötüleşme hızınızın beklenen yaşam miktarınız ile kesişip kesişmediğine bakılarak kötüleşme hızınız belirlenir. Yazdıklarımı bir örnek üzerinden açıklamak daha kolay olacaktır; siz 60 yaşındasınız ve görme alanında kötüleşme hızınız sizin görme fonksiyonlarında anlamlı bir düşüş olacağı yaşı 65 olarak gösteriyorsa, uygulanmakta olan tedavinizin yetersiz olduğu ve ağırlaştırılması gerektiğini anlarız. Başka bir örnekte, beklenen anlamlı görme fonksiyonu düşüşü 120 yaşınıza geldiğinizde olacaksa, uygulanan tedavinin yeterli olduğuna ve sürdürülmesi gerektiğine karar veririz.

Göz doktorum glokom tanım için “Primer Açık Açılı Glokom” dedi, bu ne demektir ve tedavisi nasıl olacak?

En sık karşılaştığımız tiptir. Sinsi ilerler ve hastalığın başlangıcında hiçbir şikayetiniz olmaz. Bu terim, göz içinden kan damarlarına sıvı kımını sağlayan küçük kanalların tıkalı olduğu anlamında kullanılır. Tedavisinde ilaç, lazer veya ameliyat uygulanabilir.

“Kapalı Açılı Glokom” ne demektir ve tedavisi nasıl olur? 

Göz içinde gözün renkli kısmı (iris) ile gözün saydam kısmının (kornea) birbiri ile temas ettiğini, göz sıvısının gözü terk etmek için küçük göz kanallarına ulaşamadığını tanımlar. Bazen şiddetli bir başlangıç yapabilir ve aniden göz basıncı 40-50 mmHg gibi yüksek değerlere ulaşabilir. Bu sırada göz çevresinde ağrı vardır. Tedavisinde lazer veya ameliyat seçenekleri daha ön plandadır ve erken yapılır. Bu tip glokoma sahip olan hastalarımın vücut için kullanacakları ilaçlarda göz doktoruna danışmalarını öneririm. Çünkü bazı ilaçlar ani basınç artışlarına neden olabilir.

“Normal Basınçlı Glokom” ne demektir ve tedavisi nasıl yapılmaktadır? 

Glokomlu hastalarda göz basıncı genellikle 20 mmHg ve üzerinde olmaktadır. Glokomun bu tipinde ise göz basıncı, 20 mmHg’nın altındadır. Tedavisi en zor, ancak en yavaş ilerleyen tiptir. Vücudun kan ve damar hastalıkları ile yakın ilişkilidir. Tedavide bu açıdan da destek olmak gerekir.

“Pigmenter Glokom” ne demektir ve tedavisi nasıl yapılmaktadır? 

Gözün renkli kısmı, iris’in pigment parçacıklarının dökülerek, küçük göz kanallarını tıkaması ile oluşur. Diğer tiplere göre daha genç yaşta görülür. Bu tip glokomu olan hastalarımın aşırı egzersizden kaçınmasını salık veririm.

“Neovasküler glokom” ne demektir ve tedavisi nasıl yapılmaktadır? 

Neovasküler glokom retina damarlarının tıkanması veya şeker hastalığı gibi göz arkasında kanamaların görüldüğü hastalıklarda sonra gelişir. Bu hastaların öncelikle retinalarının lazer ile tedavi ve/veya göz içine iğne yapılması gereklidir, buna rağmen göz basıncı düşmüyorsa glokom ameliyatı önerilir. İlaç tedavilerinden yarar görülmez. Ameliyatında göz içi ile dışı arasında sıvı akışını sağlamak için göz içine bir tüp yerleştirilir. Ameliyatın başarısı daha sonra yapılacak retina tedavisinin başarılı olmasına bağlıdır.

Eksfoliatif glokomda neden daha erken lazer ve ameliyat öneriliyor? 

Eksfoliatif glokom, glokom tipleri içinde en hızlı ilerleyen glokom çeşididir. Genellikle önce bir gözde başlar, sonra diğer göz de etkilenir. İlaçlara iyi yanıt vermez ve erken lazer veya ameliyat yapılması gerekir. Bu hastaların katarakt ameliyatları da zor olmaktadır. Bu yüzden lenslerinin çok sertleşmeden ameliyat edilmesi olası komplikasyonları azaltmak açısından tavsiye edilmektedir.

Konjenital glokom nedir ve çocuğumuzda glokom olup olmadığını nasıl anlarız? 

Doğumdan itibaren gelişmiş glokomlara “Konjenital Glokom” diyoruz. Tek veya iki gözü birden tutabilir. Gözler genellikle büyüktür, kornea saydamlığını kaybetmiştir. Gözünde sulanma, ışıktan rahatsız olan ve büyüklük fark edilen çocuklardan şüphelenilmelidir. Bu bebekler sıklıkla gözlerini ovuştururlar. Hafif glokomlu bebeklerde ilaç tedavisi denenebilir fakat tedavi genellikle ameliyat gerektirir. Oküler Hipertansiyon ne demektir? 

Göz basıncı 22mmHg üzerinde olduğu halde glokom olmayanlara oküler hipertansif kişiler denir. Bu bir hastalık değildir. Ancak göz basıncı diğer insanlara göre yüksek olduğu için glokom olma riski fazladır. Yaşa, vücut hastalıklarına, göz damarları ve sinirinin durumuna veya ailede glokomlu kişinin olup olmamasına bağlı glokom olma riskini azaltmak için, bu kişilere bazen ilaç başlanabilir.

Glokomun tedavisi var mı? 

Tedaviden kastımız bir ilacın belirli bir süre kullanımı, lazer tatbiki veya ameliyattan sonra hastalığın tamamen geçmesi ise maalesef glokomun tedavisi yoktur. Peki bizim uyguladığımız tedaviler ne işe yaramaktadır? Hastalığınızı durdurmaya, daha fazla kötüleşme olmasını engellemeye yönelik bir tedavi uyguluyoruz. Gerçekten glokom iseniz hayat boyu takip ve tedavi gerekir.

Tedavi nasıl olacak? 

Önce şunu söyleyelim herkes için geçerli bir tedavi modeli yoktur. Yani önce ilaç tedavisi, sonra lazer tedavisi, bu da yetersiz kalırsa ameliyat gerekir diye belirli bir sıralama yapamıyoruz. Glokomunuzun tipi, tansiyonunuzun yükseklik derecesi, göz siniri ve retinanızın durumu, yaşınız, yaptığınız iş, diğer hastalıklarınızın olup olmadığı, evde yalnız yaşayıp yaşamadığınız gibi birçok değişken tedavi planını etkiler. Başlangıç glokomu olan hafif hasarlı bir hastaya sadece bir ilaç başlanabileceği gibi ileri hasarlı gözlerde önce ameliyat da yapılabilmektedir. Glokom tipleri de tedavinin belirlenmesinde çok etkilidir. Bazı tiplerinde lazer ilk tedavi metoduyken bazı tiplerde lazer hiçbir işe yaramayabilir.

İlaç tedavisinde dikkat edilecek hususlar nelerdir? 

Burada genellikle göz damlalarını kullanmaktayız. Seçeceğimiz damla göz basıncınızı düşürücü etkisinin yüksek olduğuna inandığımız damladır. Genellikle bir damla çeşidi ile başlanır. İlacın etkili olup olmadığını anlamak için 2 veya 3 hafta sonra ilacı kullanarak geleceğiniz bir gün tespit edilir ve göz tansiyonunuz bu kontrolde tekrar ölçülür. Hedeflenen basınca ulaşıldıysa ilacınız devam eder, ulaşılmadıysa başka bir ilaç veya ikinci ilave ilaç başlanır. İlaçların seçilmesinde önemli konulardan biri de sizin diğer hastalıklarınıza ve/veya kullandığınız diğer ilaçlar üzerine olumsuz bir etkilerinin olmamasına dikkat edilmesidir. Bu yüzden göz doktorunuza diğer hastalıklarınızı ve kullandığınız diğer ilaçları mutlaka söylemelisiniz.

Damlaları nasıl damlatalım? 

Doktorunuzun söylediği saatte damlatmalısınız. Her ilacın etkinliğinin sürdüğü farklı saat aralıkları vardır. Bu sürelere uyulması gerekir. Örneğin günde iki defa damlatılacağı belirtilen damlanın etkinlik süresi 12 saattir, bu ifade damlanın etkinliğinin 12. saatten sonra azalacağını belirtmektedir. Bu yüzden sabah 10 da damlattığınız damlanın akşam 10’da tekrar damlatılması gerekir. Damla damlatmayı unutmamanız için çeşitli yöntemleri deneyebilirsiniz; saat alarmı kurmak veya gün içinde hep aynı saatte yaptığınız bir aktivite ile ilişkilendirmek seçilecek yollar arasındadır. Akıllı telefonu olan hastalarımızın Glokom Net uygulamasını telefonuna indirmesi ve saat ayarlarını kullanacağı damlaya göre belirlemesi de faydalı olabilir. Damlayı tatbik etmeden “damla damlatma kılavuzunuzu” okuyunuz.

Bebeklerde ve çocuklarda damla nasıl damlatılır?

Bebek ve çocuklar damlanın yarattığı yanma ve batma hissi yanında, zorlamayla yapılan her davranışa doğal olarak verdikleri tepkiden dolayı gözlerini sıkarla, kapaklarını açmazlar. Hastalığın fark edilmesiyle oluşan psikolojik travmanın yanı sıra zorlamanın yaratacağı travma da tedavi sürecinin çetrefilleşmesine yol açabilir. Büyüklerde uygulanan üst ve alt kapağın açılarak gözün içine tatbik edilen damlanın çocuklarda daha sakin bir şekilde damlatılması tedavinin devamlılığı için zorunluluktur. Bunun için çocuk yatar pozisyondayken göz kapaklarıyla burun kökünün birleştiği yerdeki çukur alana büyükçe bir damla bırakın, çocuk göz kapaklarını açıp kaparken (siz buna zorlamayın, eninde sonunda bir şekilde çocuk kapağını açacaktır) ilaç göze girecektir. Bir damlanın %15’inin işe yaradığını, gerisinin akacağını unutmayın, panik olmayın.

Damlayı her seferinde kaç damla damlatalım? 

Her tatbik zamanında bir damla damlatılmalıdır. Damlanın göze girdiği batma hissi ile anlaşılır. Emin değilseniz bir damla daha damlatabilirsiniz. Fazla damla damlatmanın sakıncası olabilir, sonuçta bu ilaçların göze ve vücuda zararlı etkileri de vardır. Fazla sayıda damlatmanız bu yan etkinin oluşma olasılığını artırır.

İki ilaç arasında ne kadar süre bekleyelim? 

İki veya daha fazla ilaç kullanan hastalarımız iki damla arasında en az 5 dakika beklemelilerdir. Damlayı kullandıktan sonra gözlerin kapatılıp kapatılmaması önemli değildir.

Önce hangi damlayı damlatalım? 

Aslında sıralamanın bir önemi yoktur, hangisi önce damlatılırsa damlatılsın fark etmez. Ancak ben hastalarıma bir karışıklığa yol açmaması için (çünkü birinci damlayı damlatıp 5 dakika bekledikten sonra bazen hangi damlanın damlatıldığı unutuluyor) ilaçların isimlerinin baş harf sırasına göre damlatılmasını öneriyorum. Yani A ile başlayan ilaç önce B ile başlayan ilaç sonra gibi.

Reçetelerde yazan ifadeleri nasıl anlayacağız? 

Reçetelerde ilacın isminin altında kaç kez damlatılacağı ve zamanı yazar. Örneğin 2x1 ifadesi damlanın günde iki kez damlatılacağını ifade eder. Bunlardan biri sabah diğeri de akşam damlatılmalıdır. Her ilacın belirli bir etkinlik süresi vardır. Az önce verdiğimiz örnekteki ilaç 12 saat etki edebiliyor anlamındadır. Bu yüzden sabah ve akşam damlalarını eşit aralıklar ile kullanmak gerekir. Bazen 1x1 ifadesi ile karşılaşılır. Bunun yanında sabah veya akşam kelimesinin de olması gereklidir. “1x1 sabah” denilmişse günde bir kez ve sadece sabahları damlatılacak anlamı çıkar.

İlaç alerjisi nasıl anlaşılır?

Göz ve çevresinde oluşan rahatsızlıklardır. İlacın molekülüne veya saklama solüsyonuna karşı gelişebilir. Gözlerde kızarıklık, sulanma, kapaklarda pullanma ve şişlik oluşur. Kızarıklık ilaç damlatıldığında bir alerji belirtisi olmadan hafif derecede her ilaçla gelişebilir. Bu düzeydeki kızarıklıktan korkulmamalıdır, hatta hipotansif yağ grubundaki ilaçlarda hafif kızarıklık ilaca başlandıktan sonraki ilk ay boyunca bu düzeyde sürer. Alerji bulgusu olan kızarıklık bayrak kırmızılığında yoğundur, kendi kendine geçmez, devam eder. Böyle durumlarda doktorunuzla temas kurunuz, ilacın değiştirilmesi gerekebilir. Olay acil müdahale gerektirmediği için panik olmayın, acele etmeyin.

İlacın molekülünden ziyade saklama solüsyonuna karşı gelişen bir alerji varsa aynı grup ilaçların tek kullanımlık veya özel şişelere konulmuş saklama solüsyonsuz olan formlarıyla değiştirilmesi gerekebilir.

Hipotansif yağlar nasıl kullanılır ve yan etkileri var mı? 

Tüm ilaçlar için geçerli olmak üzere, yan etki olasılığı bulunmayan ilaç yoktur. İlaç prospektüslerinde belirtilen yan etkiler, binlerce hasta üzerinde yapılan incelemeler sonucunda görülen (bir hastada dahi olsa yazılır) yan etkileri kapsar. Genellikle veya sizde olacağını anlatmaz. Doktor bir ilacı hastasına verirken olası faydalarını ve yan etkilerini düşünür ve faydasının tartışılmayacak kadar anlamlı fazla olacağına inanıyorsa o ilacı hastasının kullanmasını önerir.

Hipotansif yağlar grubunda bulunan ilaçlar, glokomun ilaç tedavisinde ilk seçeneklerden biridir. Günde bir damla damlatılır. Lumigan, Travatan, Saflutan ve Xalatan bu tip ilaçlardandır. Vücut yan etkileri yok denebilir. Gözde her ilaçta olduğu gibi yanma, batma, sulanma ve kızarıklık yapabilir. Ayrıca iris de renk değişikliği, kirpiklerde kalınlaşma ve uzama, göz çevresinde deride koyulaşma olabilir. Keratit, sarı nokta hastalıkları ve üveitlilerde kullanımına dikkat edilmelidir.

Beta-blokerler nasıl kullanılır ve yan etkileri var mı? 

Uzun zamandır glokomda birinci ilaç olarak kullanılmaktadırlar. Betoptic-S, Carteol LP, Nyolol, Timoptik, Timoptic XE, Timosol, Timabak, Timoftal bu gruptandır. Gözde her ilaçta olduğu gibi yanma, batma, sulanma ve kızarıklık yapabilir. Astma gibi nefes darlığı hastalarında, kalp hastalarında, ağızdan beta bloker alanlarda dikkatli kullanılmalıdır. Güçsüzlük, iştahsızlık, cinsel isteksizlik, kalp atımında düzensizlik, kan basıncında değişiklik gibi yan etkiler doğurabilir. Günde iki kez sabah akşam veya sadece sabahları kullanılan formları vardır.

Adrenerjik agonistler nasıl kullanılır ve yan etkileri var mı? 

Alphagan P, İopidine ve Brimogut bu gruptandır. Günde iki kez, sabah akşam kullanılır. Gözde her ilaçta olduğu gibi yanma, batma, sulanma ve kızarıklık yapabilir. Ağız kuruluğu, kaşıntı ve vücut tansiyonunda düzensizlik yapabilir. Antidepresan ve MAO inhibitörü alanlarda kullanılmaması uygun olur. Bebeklerde kullanılmaması gerekir.

Karbonik Anhidraz İnhibitörleri nasıl kullanılır ve yan etkileri var mı? 

Azopt ve Trusopt bu gruptandır. Günde iki veya üç kez kullanılır. Gözde her ilaçta olduğu gibi yanma, batma, sulanma ve kızarıklık yapabilir. Ayrıca ağızda kötü bir tat bırakır. Bu ilacın ağızdan alınan tablet formu da vardır (Diazomid) potasyum kaybı, kan ve böbrek yetmezliği geliştirebilir.

Bir şişede iki ilaç formülünün bulunduğu solüsyonları kullanırken dikkat edilecek noktalar nelerdir? 

Bu ilaçlarda aslında iki farklı ilaç vardır birlikte damlatıldıkları için kullanım kolaylığı sağlar. Basınç düşürücü etkileri tek molekül içeren ilaçlara göre daha fazladır.

İlaç tedavisini aksatmanız nelere yol açar? 

Doktorunuz size ilacınızı reçete ettiğinde, evde tedavinin eksiksiz yapıldığını farz eder ve tedavinizi bu yönde ayarlar. Sadece muayene zamanları ilacını kullanıp diğer dönemlerde ilacının kullanımında tedbirsiz davranan bir grup hastamız maalesef var. Bu hastalarımızın muayene günü göz basınçları normal çıktığı halde glokomun ilerleyip ilerlemediğini anlamak için yapılan testler bozulur. Doktorunuz yanlış kararla verebilir. Hiç gereği yokken ameliyat kararı alınabilir. Bu yüzden evde belirtilen saatte ve sayıda ilacı kullanmanız çok önemlidir.

Glokom ameliyatı neden yapılır? 

İlaçlar veya lazer ile glokomunuz kontrol altına alınamamışsa veya glokomunuz ileri düzeydeyse veya bazı glokom tiplerinde ilk seçenek olarak glokom ameliyatı yapılır. Burada amaç göz basıncınızı düşürüp göz sinirindeki kötüye gidişin durdurulmasıdır.

Glokom ameliyatından sonra görmem artacak mı? 

Hayır. Hatta genellikle ameliyattan sonra geçici bir süre kullanılan ilaçlara ve/veya ameliyatın özelliğinden dolayı görmede azalma beklenmektedir. Birinci ayda ameliyat öncesi görme düzeyine erişirsiniz. Görmem artmıyorsa bu ameliyatı neden olayım diye düşünmüş olabilirsiniz. Ameliyat glokomun yarattığı hasarı durdurmak için yapılır. Böylece gelecekteki kötüleşme önlenmiş olur.

Glokom ameliyatım ile gözümdeki hasar düzelecek mi? 

Hayır. Göz sinirinde daha önce meydana gelmiş hasarların hepsi kalıcıdır. Ameliyat, hasarın durması veya ilerlemesinin yavaşlaması amacıyla yapılır.

Glokom ameliyatından sonra artık ilaç kullanmayacak mıyım? Ameliyattan sonra ilaç kullanmamanız hedeflenir. Ancak hastalığınızdaki ilerleme sonucunda ileride tekrar ilaç kullanabilir, belki yeniden ameliyat olabilirsiniz. Tüm bu tedavilerin ortak amacı yaşamınızın sonuna kadar sizin “görüyor” olmanızı sağlamaktır.

Glokom ameliyatının çeşitleri var mı? Evet. Glokomun her tipine göre değişen teknikler var. Trabekülektomi, non-penetran glokom cerrahisi ve tüp yerleştirilen glokom ameliyatı en sık yapılan cerrahiler.

Trabekülektomi nasıl yapılıyor? 

Çocuk değilseniz veya 15-20 dakika sakin yatabilecek biriyseniz ameliyatınız sadece gözün uyuşturulması ile sağlanan anestezi ile yapılacaktır. Aksi taktirde uyutularak da yapılabilir. Ameliyatta gözün beyaz kısmından girilerek tıkanan göz sıvısı kanallarınız açılır. Bu işlem bıçaklar ile yapılır, lazer kullanılmaz. Ameliyatın sonunda kesilen yerler tekrar özel iplikler ile dikilir. Ameliyattan belli bir süre sonra dıştan bakıldığında iz görülmez.

Non-penetran glokom ameliyatı nasıl yapılır? 

Trabekülektomiye benzerdir ancak göz içine girilmeden yapılacağı için komplikasyon olasılığı çok daha düşüktür. Dezavantajı ise her glokom tipine yapılamaması ve maliyetinin fazla olmasıdır.

LASİK (gözlükten kurtulmak için, miyop, hipermetrop ve astigmatlara yapılan ameliyat) olacağım glokom üzerine bir zararı var mı?

LASİK sonucu glokom olursunuz denemez. Ancak dikkat edilmesi gereken bazı noktalar var. LASİK ile gözünüzün kornea (gözün önündeki saydam tabaka) tabakası inceltilmektedir ve kırıcılığı değiştirilmektedir. Klasik yöntemler ile göz basıncınız bu ameliyattan sonra hatalı düşük çıkabilir, özel tansiyon ölçme aletleri kullanılmalıdır. Göz tomografiniz LASİK’den önce çekildi ise daha sonrakiler ile mukayese etme olanağı ortadan kalkar. LASİK ‘den sonra bir süre kullanmanız gereken kortizonlu damlalar göz basıncınızı yükseltebilir.

Glokomlu hastanın katarakt ameliyatı farklı mı olur? Hayır. Ancak daha zor olur. Katarakt ameliyatı komplikasyonsuz yapılırsa, glokom üzerine olumsuz bir yük getirmez. Diğer kataraktlı hastalara göre daha erken dönemde ameliyat yapılması, hem komplikasyonları azaltacağı, hem de glokom muayenesi sırasında yapılan, hastalığın ilerleyip ilerlemediğini gösterici testlerde, kataraktın yaptığı yalancı kötüleşmeleri bertaraf edeceği için önerilmektedir. Özellikle kapalı açılı glokomda daha fazla olmak üzere katarakt ameliyatı göz basıncınızın düşürülmesinde olumlu bir etki de yaratabilir.

Katarakt ve glokom ameliyatı birlikte yapılabilir mi? 

Özel bazı glokom tipleri ve ileri glokomlu hastalar hariç genellikle yapılabilir. Ancak katarakt ameliyatından sonra görülen erken dönemdeki görmedeki artış, birlikte ameliyatlarda daha geç kazanılabilmektedir. Bunun nedeni glokom ameliyatlarından sonra kullanılan bazı ilaçların görmeyi bozmasıdır.

Glokom tedavisinde lazerin yeri nedir? 

Lazer tedavisinin birçok tipi vardır. Glokom haricinde başka göz hastalıklarında da kullanılır. Bir ameliyat değildir. Muayene olurken kullanılan alete benzer bir alet ile yapılır. Lazer tedavisinden sonra evinize gidebilir ve günlük aktivitenizi sürdürebilirsiniz. Tüm glokom tiplerinde etkili değildir. Bazı tiplerde tedavinin ilk seçeneği olurken, bazı tiplerde hiç kullanılmaz.

Hamilelik ve emzirme sırasında glokom hastalığımda bir değişiklik olur mu, kullandığım ilaçlar çocuğa zararlı mı? 

Hamilelik sırasında göz basıncının düştüğünü bildiren araştırmalar vardır. Ancak bu kural değildir. Glokomlu hastaların planlı hamile kalması, bu isteklerini göz doktorlarıyla önceden paylaşmaları tavsiye edilir. Hızlı ilerleyen bir glokom varlığında hamilelik öncesi lazer, glokom ameliyatı gibi ek tedbirler alınması gerekebilir.

Glokom tedavisinde kullanılan ilaçların anne karnındaki çocuğa zararı olmadığını kanıtlayan bir çalışma yapılmamıştır, bu yüzden özellikle ilk üç ayda tedavi anne, göz ve kadın-doğum doktorunun birlikte verecekleri karar ile yönlendirilmelidir.

SLT gibi göz içi basıncını düşüren lazer tedavileri bu grup hastalarda güvenle uygulanabilir.

Emzirme döneminde de aynı dikkati göstermeliyiz. Bazı ilaçlar anne sütünden çocuğa geçebilmektedir ve yan etkiler doğurabilir.
 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Yorumlar: (0)

Yazar

Yeşim Ateş

Göz Hastalıkları Op. Dr.

Randevu al