İlişkide Ortak Anlamlandırma

Yazar Seda KarakuşPsikolog • 10 Mayıs 2022 • Yorumlar:

İlişkilerde paylaşılan duyguların tümü(olumlu- olumsuz) aslında kişilerin bebeklik ve çocukluk döneminde bakım vereni ile kurduğu ilişkiden anlamlandırmaları yanında getirerek oluşturulur. Bebeklik ve çocukluk döneminde bakım veren kişi ile kurulan bağ bebeğin duygu yaşama kapasitesinin(duyguyu alma ve duyguyu verme) sınırlarını belirler. İlişkideki kişilerin bu geçmiş deneyimleriyle bir araya gelir ve duyguları kendi bildikleri yöntemlerle yaşamaya çalışırlar. Sevme sevilme kapasitesi, öfkenin yıkıcılık seviyesi, şefkat bilinci bunların hepsi ilişkinin duygusal doyumuna hizmet eder. Ve bu duygulardaki sınırlar ilişkinin tanışma aşamasından bir sonraki evrede yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar. Bu durum iki şekilde sonuç alabilir. Kişiler aynı şekillerde ya da daha yakın öz geçmiş duygu bilincine sahipse ortak anlamlandırma doğru biçimde yaşanır ve ilişkinin duygusal doyumu olması gerektiği noktada ya da yakınlarında seyreder. Diğer sonuç ise birbiriyle ortak noktası olmayan yaşantı şekilleri nedeniyle duyguda ortak anlamlandırma yapılamaz. Aslında bu durumun tespitinin yapılması oldukça zordur. Kişiler yaşadıkları ilişki içerisinde akışkan bir duygunun olmadığını fark eder fakat bunun nedenini tespit etmekte zorlanırlar. Bu durumu tespit amacıyla örnek verilecek olursa;

Sevme biçimi; iletişimsel sevme ya da davranışsal sevme şeklinde keskin sınırlara sahip kişilerin birlikteliğinde partnerler arasında sevgi paylaşımın çok farklı noktalarda olması sebebi ile bağ kurma konusunda sorunlar ortaya çıkar. Sözel açıdan sevgisini ifade eden partner kendisini ilişkideki daha çok seven kişinin kendisi olduğunu savunabilir. Sevgisini gösteren değil sürekli ifşa eden olarak tanımlayabilir ya da partnerinin kendisini bu şekilde tanımladığını düşünebilir. Davranışsal yollarla sevgisini belirten partner ise çok dolaylı yollardan sevgisini ifade etmesi sebebi ile ‘duygusuz’ gibi görünebilir, eleştirebilir. Bu sevme biçiminde sınır noktalarda olan partnerler özeleştiri yapamayabilir ve eleştiriyi de kabul etmezler. Sevginin dolaylı yollarla belirtmenin daha kıymetli olduğunu düşünürler ve karşısındakinin sözel ihtiyacını görmezden gelirler.

Örneğimizden yola çıkacak olursak bu sorunsal genel olarak ilişkilerin iletişimle ilgili bir sorunu olarak tanımlansa da aslında duygulardan ne anladığımız, duygunun altını nasıl doldurduğumuz , bu duyguyla ilgili önceki yaşantılarımız, duyguyu yaşama sırasındaki birincil ya da ikincil duygunun ne olduğu önemlidir. Sorun tespit edildikten sonra ‘iletişim’ den bir çözüm olarak bahsedebiliriz.

Partnerlerin bireysel duygular şeması çıkarılarak duygunun anlamlandırılması yapılmalı ve sonrasında partnerlerin ilişkisel duygu temasına yerleştirilen anlamlar arasındaki orta yollar bulunmalıdır. Davranışsal kalıpların değişmesine yönelik verilecek ödevlerle ilişkinin ‘ortak anlamlandırılması ‘ yapılmalıdır. 

Demek ki duygunun hissedeni ve duygunun hissedileni arasında uçurum var ise mesajımız doğru şekilde gitmiyor. Bu nedenle durup duygularımızın ‘meta duygusunu’ anlamamız gerekir ve ilişkide olduğumuz kişiyle bunu en şeffaf şekliyle paylaşmamız gerekmektedir. Şimdi kendi duygu haritamızı yapmanın ve kendimize /ilişkimize bir armağan vermenin zamanı gelmiş midir?

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)