KARDEŞ KISKANÇLIĞI

Yazar Nazlı TutanPsikolog • 20 Ocak 2018 • Yorumlar:

İnsanlarda kıskançlık duygusu doğuştan var. Ancak özellikle çocuklarda kardeş kıskançlığı duygusu, anne-babanın yanlış davranışlarıyla tetikleniyor. Çocuğun kardeşini kıskanması, tamamen anne-babanın tutumuyla ilgili bir durum. Çocuk eve yeni bir bebek geldiğinde ve tüm aile onunla ilgilendiğinde artık, anne ve babası tarafından sevilmediği endişesine kapılıyor.

Özellikle bebeğe anne-babanın sürekli ilgisi, eve gelenlerin sürekli hediyeler getirmesi ya da onunla ilgilenilmemesi bir korku, endişe oluşturuyor. Bu düşüncelerle çocukta iç huzur bozuluyor. Çabuk sinirlenen, ağlayan, tepki olarak yemek yemeyen, kurallara uymayan çocuk tüm bu davranışlarla tepkiler veriyor. Hatta daha ileri tablolarda kardeşine zarar verme, öfke nöbetlerine kapılma, içine kapanma, okul başarısında düşme gibi farklı tablolar da ortaya çıkabiliyor.

Kardeşler arasında çeşitli sebeplerden anlaşmazlıklar çıkabilir. Anne-baba bu tür olaylarda haklı-haksız ayrımı yapma yerine olaya çözüm odaklı yaklaşmalıdır. O senin kardeşin, sen büyüksün gibi cümlelerle taraf tutmadan ve iki tarafı da suçlamadan çözüm sunmalı. Hatta çocukları kendi çözümlerini bulmaları için teşvik etmeliler. Hiç çözüm öneremedikleri durumda anne babalar kendi çözümlerini getirebilirler ancak bu iki tarafı da zor durumda bırakmadan ve kendi otoritelerini sarsmadan olmalıdır. Eğer çocukların tartışmaları şiddet boyutundaysa kesinlikle o anda kavga durdurulmalı ve bunun hiçbir koşulda kabul edilebilir olmadığı mesajı net bir şekilde verilmelidir.

ANNE BABALARA ÖNERİLER

-Öncelikle anne babalar rahatlamaya çalışmalı. Çocuklar etraflarındaki yetişkinlerin davranışlarından etkilenirler. Anne babalar büyük çocuğun kardeşine nasıl tepki göstereceği konusunda endişe duyuyorlarsa çocukta gergin olacaktır.

-Kardeşe yönelik olumsuz duyguları reddedip, önemsememek yerine, onları kabul edip, tanımaya çalışmak gereklidir. Örneğin çocuk “Anne, hep bebekle ilgileniyorsun.” Dediğinde “Hiç de değil, daha biraz önce sana kitap okumadım mı?” demek yerine “Bebeğe bu kadar zaman ayırmam pek hoşuna gitmiyor.” derseniz, onun da “Hayır, hiç hoşuma gitmiyor.” diyerek duygularını ifade etmesine fırsat verebilirsiniz.

-Kardeşler arasındaki karşılaştırmalardan kaçınmak da önemlidir.

-Bebek için söylenen “Ne kadar yaramaz, sürekli ağlıyor ve beni yoruyor oysa ben seni daha çok seviyorum” gibi bir cümle çocuk tarafından inandırıcı bulunmaz, tam tersine onu kandırmayı istediğinizi düşünebilir. Bu da çocuğun anne babalara olan güvenini zedeler.

-Kıskanmasın diye çocuğa aşırı hoşgörü göstermek de durumu kötüleştirir. Örn: Önceden yalnız yatan çocuğun anne babasıyla yatmasına izin verilmemelidir.

-Bebeğe zarar vermesine izin verilmeyeceği kesin bir dille anlatılmalıdır. Çocuk kardeşinin canını yaktıysa aşırı tepki göstermemek, sinirlenmeden (yoksa sizi sinirlendirmek için bu davranışı tekrarlayabilir) uyarıda bulunmaktır. Çocuk mesajı alsa da almasa da iki kardeşi yalnız bırakmamak doğru olacaktır. (Beş yaşına gelene kadar çocuklar zarar verip vermediklerini kavrayamazlar.) .Aşırı kaygı içeren tavırlarla çocuğu bebekten uzaklaştırmaya çalışmak yanlış olacaktır.

-Onlara kavgalarla baş etme sorumluluğu vermeli. Oradan ayrılın sizi kullanmasına izin vermeyin. Ancak durumun kötü gittiğini hissettiğiniz durumlarda araya girin. Örn; birbirlerine fiziksel zarar verme gibi. Olayın ne kadar dışında kalırsanız çocuklarda kendi aralarındaki anlaşmazlıkları çözmede o kadar yaratıcı olacaktır.

-Dikkatinizi hemen, sorun çıkaran çocuğa yönetmek yerine, zarar gören çocukla ilgilenmek, kardeşi “mağdur, ezilen” olarak nitelendirmemek gerekir.

-Kardeşler arasında kıskançlık hissettiğinizde onları birbirinden uzaklaştıracak değil, yakınlaştıracak ortamlar yaratmaya çalışılmalıdır.

ALFRED ADLER’E GÖRE DOĞUM SIRASININ KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

“Beş yaşında bir erkek çocuk, kardeşlerden en büyüğü.”

“En büyük çocuklarda görmeye alışılan bir durum vardır, acaba tahtımızdan alaşağı edilir miyiz diye içlerinde hep bir korkuyu barındırırlar. Güç ve otorite konusuna olağanüstü derecede akıl erdirir, güç ve otoriteye yaşamda en yüce nesne gözüyle bakar ve bu uğurda savaşıp dururlar. En büyük çocuk kadar yaşam kurallarına bağlı bireylere seyrek rastlayabilirsiniz. İkinci doğmuş çocuk ise kural ve ilkelerin amansız düşmanıdır. Tek yanlı bir otoritenin karşısındadır, herşeyin bir başka türlü olabileceği düşüncesine de yer verir kafasında, kuralların ve doğa yasalarının mucizevi gücüne pek inanmaya yanaşmaz, kural diye birşeyin olmadığını her türlü koşulda göstermeye eğilim duyar. Dolayısıyla, bu çocuk güç ve otorite konusunda oldukça duyarlıdır ve tahtı yeniden ele geçirmeye çalışır.”

Doğum sırasının kişilik özellikleri ve davranışlar üzerinde kalıcı etkilerinin olabileceği fikri ilk kez Alfred Adler tarafından ortaya atılmıştır. 1930’larda ortaya çıkan bu fikir birçok araştırmaya konu olmuştur. Adler’e göre aile içinde kardeşler ortak birçok şeyi paylaşsa da, doğum sıralarından dolayı her bireyin aile içinde kendilerine yükledikleri anlam farklıdır. Adler aslında daha çok doğum sırasının getirdiklerinden bahseder. Şöyle ki çocukların anne babalarının gözünde nasıl bir yere ve değere sahip olduklarını değerlendirmeleridir (Çakır ve Şen, 2012). Adler’e göre ilk doğanlar anne ve babanın ilgi ve sevgi odağı olabilme şansına sahiptirler. Ebeveynler çocuk sahibi olmanın acemiliğini yaşarken çocuk tek ilgi odağı olmanın keyfini çıkartır ve otoritesini kurar. Fakat aileye ikinci çocuğun gelişi ilk doğan için ciddi bir travmadır. Anne-babasının ilgisinin ve ona ayrılan zamanın ikiye bölünmesi alışmakta güçlük yaşadığı noktalardandır. Kardeşinin dünyaya gelişiyle sorumluluklar almaya başlar. Büyük olmanın bilincine varır. İlk çocuk sosyal açıdan baskın ve daha başarılıdır. Birçok araştırmada da akademik başarının ikinci çocuğa göre ilk çocukta daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Araştırmacılar bu başarının sebebini anne babanın tecrübesizliğinden dolayı çocuğun her şeyi kendi başına öğrenmesinden kaynaklandığını düşünmektedir. İki kardeş arasında sıkışan ortanca çocuğun her zaman en şanssız olduğu söylenmektedir. Adler, ortanca çocuğun rekabetçi ve diplomatik olduğunu iddia etmiştir. Ilımlı ve arabulucu olma özelliklerine sahip olmaları dikkat çekmektedir. İlk çocuk ile ikinci çocuğun arasındaki sevgi ve ilgi dengesi çok önem taşımaktadır. Burada anne ve babaya büyük görev düşmektedir. Anne ve babanın sevgi ve ilgiyi orantılı dağıtabilmesi iki kardeş arasındaki kıskançlığın olumsuz etkilerini en aza indirebilmektedir. Ebeveynlerin orantısızlığı ya da oluşturulan normalin üstündeki rekabet ortamları ikinci çocuğun asi olmasında etkin olmaktadır. Aynı zamanda anne ve babanın ilk çocuktan, kardeşinden dolayı yaşının üstünde bir olgunluk ve birden gelen sorumlulukları kusursuz bir şekilde yerine getirmesini beklemesi yanlıştır. Adler, en küçük çocuğun ise bencil ve talepkar olduğunu, çünkü kendisiyle ilgilenilmesine alışık olduğunu iddia etmiştir. Önünde bulunan modellerle rekabet içindedir. Sürekli kendisine örnek gösterilen birilerinin olması son doğanda kendisini başkalarından aşağıda görme davranışını oluşturabilir. İletişim kuracağı ortamın fazla olması sosyal yönünü geliştirmesine katkı sağlar. En küçük çocuk genellikle kendini sosyal yaşantıda aktifliğiyle gösterir. Adler’e göre anne ve babanın çocuklarına farklı tutumu ya da doğum sırasına göre kardeşler arasındaki ilişki çocukların kişilik ve davranış alışkanlığı kazanımında etkin rol oynamaktadır. Bu farklı muamelenin çocukların kişiliklerini etkilemesi mümkündür ama bunun tam olarak nasıl olduğunu belirlemek imkansızdır, çünkü doğum sırasının etkileri cinsiyet, kardeşler arasındaki yaş farkı ve sosyoekonomik durum gibi diğer faktörlerden ayrıştırılamaz (Jarette,2013). Doğum sırasının kişiliği etkilediği fikrinin çok popüler olmasına rağmen oldukça tartışmalı olduğu kanıtlanmıştır, çünkü bunu destekleyen çok az bilimsel kanıt bulunmaktadır. Ancak yakın dönemde yapılan bir araştırma bu konuya biraz güvenilirlik kazandırmaktadır. 2009 tarihli çalışma, daha sonra dünyaya gelmiş olmanın, IQ üzerinde küçük de olsa olumsuz bir etkisi olduğunu göstermektedir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)