Karne Psikolojisi

Yazar Nazan Sondaç KöroğluPsikolog • 21 Şubat 2020 • Yorumlar:

2019-2020 eğitim öğretim yılının ilk yarısı bitiyor. Karne gününü heyecanla bekleyenlerin yerini, ‘’kaygı’’ ile bekleyenlerin aldığı bir zamana geldik. Çünkü çocuklar doğdukları an itibariyle bir ‘’yarış’’a dahil ediliyorlar. Başarının önemi çocuğun diğer bütün özelliklerinin, değerlerinin önüne geçiyor. Evet dünya büyüyor, gelişiyor ve farklılaşıyor. Gelişen dünyaya sizlerde anne baba olarak çocuklarınızı hazırlamak istiyorsunuz ve kötü niyetiniz yok. Fakat gidilen yol ve seçilen yöntemi değiştirmemiz gerekebilir. Karne psikolojisi ve algısını doğru bir çerçeveye sığdırarak işe başlayabiliriz..

İyi gelen karnelerde, bireyi takdir etmek yeterli olacaktır. Zaten öğrencinin yapması gereken ders çalışmak ve hak ettiği notu alabilmektir. Dolayısıyla pahalı hediyeler almak yanlış bir geri dönüt olabilir. Çocuk, sürekli maddi ve büyük ödüller için ders çalışması gerektiğini düşünebilir. Aynı başarının devam etmesi ve ders çalışma alışkanlığının kaybedilmemesi için ise; tatilde dinlenmenin yanı sıra planlı bir şekilde ders çalışmaya da devam edilebilir.

En önemli kısım, kötü karne getiren çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiğidir. Bu durumda aşırı tepki veren ebeveynlerden, beklentileri ve çocuklarının potansiyelleri arasında ki farka bakmalarını istiyorum. Sizler gerçekçi beklentilere sahip olmadıkça sürekli hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.

Çocuk karnesinde zayıflar getirmiş ve beklediğiniz sonuçları getirmemiş olabilir. Bu durumda iki soru çok önemlidir: NEDEN? Ve NASIL?

-NEDEN? Çocuğum neden düşük not aldı?

-NASIL? Bu sonuçları hep birlikte nasıl değiştirebiliriz?

Hem sorunun sosyal, bilişsel nedenlerinin araştırıldığı hem de ikinci döneme hazırlığın yapıldığı fırsata dönüşmüş bir ara tatil daha verimli geçecektir.

Kötü gelen karnede ise yapılacaklar;

  • Sinirliyseniz o an değil, bir kaç saat sonra konuşmak,

  • Konuşurken, küçük düşürücü, utandırıcı kelimeler kullanmamak,

  • Başka çocuklarla kıyaslamamak ki bu özgüvenin düşmanıdır,

  • Çocuğun karnesine bakarak çocuk hakkında kişilik analizi (bu çocuk adam olmaz vs.) yapmamak, 

  • Sonuç kötü geldiğinde bunu nankörlük ve vefasızlık olarak algılamamak,

  • Çocuğunuza olan sevginizi onun ders başarısına bağlamamak,

  • Ölçüsüz cezalar vermemek, 

  • Suçlayıcı ve yargılayıcı bir dil kullanmamak.

Öğrencilerin her zaman başarısızlıklarını telafi etme ve başarıya dönüştürme fırsatları bulunmaktadır. Çocuğun başarısı, yeteneklerine, olumlu duygularına, kendine güvenmesine bağlıdır. Çocuğun yetenek ve ilgilerinin tespit edilmesi ve desteklenmesi gerekir.

Ayrıca, karne sadece öğrencinin sonucu değil, öğrencinin yaşam ağındaki herkesin sonucudur. Ailenin tutum ve davranışları, çocuk ile kurulan iletişim ve ilişkilerinin niteliği de okul başarısını etkilemektedir.

Kendinize şu soruları sormanızı isteyerek yazımı sonlandırıyorum:

  • Çocuğuma onu sevdiğimi koşulsuz olarak her durumda hissettirdim mi?

  • Çocuğumun özgüvenini kazanması için yardımcı oldum mu? Yoksa sürekli eleştirip azarladım mı?

  • Ayda bir kere okuluna gittim mi? Derslerini takip ettim mi? Kaç öğretmeniyle telefonda görüştüm? Kaç arkadaşını tanıyorum?

  • Karnesi iyi ise sorun yok! Peki ruh sağlığı, özgüveni ne durumda farkında mıyım?

  • Onun yerine derslerini ben mi yaptık?

  • Yapmasını istediğim davranışlarda ona model olabildim mi?

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)