Koronavirüs ve Hissettirdikleri

Yazar Kübra MetePsikolog • 24 Mart 2020 • Yorumlar:

Son üç ayda!

Aralık ayı itibariyle Çin’in gündemine giren Korona virüsü aşamalı ve anlamlandırması zor bir şekilde tüm dünyaya yayıldı. Biz, ülkemizin dışındaki gelişmeleri takip ederken yaklaşık on gün kadar önce biz de bu pandemiye girmiş olduk. Diğer ülkelerin yaşadıklarını göz önüne alarak bir hafta içinde çok acil önlem planları başlatıldı. Şimdi herbirimiz bu önlemler çerçevesinde mecbur kalmadıkça dışarıya çıkmadan sürece destek olmaya çalışıyoruz. Özellikle umreden ve yurtdışından gelen yolcuların önlem planlarına çok daha fazla dikkat etmelerini istiyoruz.

Daha önceki salgınlar (SARS, MERS, Kuş gribi, Domuz gribi...) korona kadar yayılmadığı için bu kadar duyulmamıştı ama Korona virüsünü fazlasıyla duyduk. Bazen sosyal deneyin tam ortasında olduğumuzu düşünüyorum. Şu günlerde karşılaştığımız bu durumun nedenlerine girecek olsak inanılmaz senaryolar üretebiliriz. Ama amacımız en azından şimdilik bu değil.

Çoğunlukla evlerinde süreci takip eden bizlerin en yakın arkadaşı sosyal medya oldu. Bir uzmanın açıklaması ile kaygı düzeyimiz artıyor bir başka uzmanın açıklaması ile biraz nefes alıyoruz. An be an virüse dair gelişmelerden haberdar olmak istiyor ve birilerinin artık çözüm bulundu demesini bekliyoruz.

Okullar tatil olduğundan beri sosyal medya hesaplarında önce çocuklara virüsün nasıl anlatılabileceğine yönelik kaynaklar, ardından evde nasıl vakit geçirebileceklerine yönelik oyunlar, etkinlikler paylaşıldı. Özellikle psikologlar, değerli meslektaşlarım insanların kaygı düzeyini düşürmek adına paylaşım üstüne paylaşımlar yaptı. Tanınmış şahsiyetler “evde kal” etiketiyle örnek olmaya çalışarak bilinçlilik düzeyini arttırmak istediler. Tüm bunlar ardı ardına gerçekleşirken ben de yıllardır bizlere izletilen bilim kurgu filmlerinin neresindeyiz diye düşünüp durdum.

Düğmeye basılmış gibi tüm dünyaya bu boyutta yayılan virüsün, çok da tesadüfi bir şekilde ortaya çıkmadığına dair düşüncelerim bir yerlerde dolaşıp dururken; içimdeki kaygılı ve korkulu iç sesler, tünelin ucundaki ışığa nasıl ulaşacağız diyerek beni oldukça yordu! Bu sesleri duymam ve tahlil etmem yaklaşık dört günümü aldı. Başa çıkma mekanizmalarımızın devreye girmesi gereken zamanlardı. Ölüm korkusu değildi bu his. Bundan emindim. Evimde benimle birlikte olan ebeveynlerimin risk grubu altında olması ve bir ihtimal bu virüsü taşıyor olma ihtimalim ve onların etkilenmesi... gibi pek çok faktör beni oldukça kaygılandırdı. Ben bir psikolog olabilirdim ama diğer tüm insanların olduğu gibi benim de iç seslerim vardı. 

Bunları neden anlatma gereği duyuyorum? Sosyal medyada dolaşan inanılmaz bir bilgi trafiği var. Her gün şu ülkede şu kadar vak’a, bir günde şu kadar ölüm... gibi açıklamaları takip etmek kaygı düzeyini fazlasıyla tetikliyor. Ve bununla baş etmek ben de dahil pek çok kişi için ciddi anlamda çok zor oluyor. Bir yandan da yaşadığımız bu sürecin henüz ciddiyetini anlayamamış insanlarla karşılaşıyoruz. Hem kendileri hem de çevrelerini korumaları gerektiğini umuyorum ki çok acı tecrübeler yaşamadan fark edebilirler. En azından bunu diliyorum.

Kendimize şu soruyu sorabiliriz: Ne düşünüyorum? Nasıl hissediyorum?

Bu yaşadığımız şeyin adını herkes kendine göre tarif edebilir. Ama ben bu yaşadıklarımızın varoluşumuza dair büyük bir tefekküre neden olacağına inanıyorum. Zaman zaman kaygı düzeyimiz artıp azalacak buna hazırlıklı olalım. Kendimizin başa çıkma kaynaklarını bulmak için iyi bir zaman olabilir. Pek çok şeyi fark etmemiz için bu günlerimiz çok değerli olacak. Sosyal medya üzerinden takip ettiğimiz bilgi akışı çerçevesinde; mimiklerimiz, duygu ve düşüncelerimiz sürekli etkilenecek. Bu nedenle sosyal medyayla olan ilişkimize de dikkat edelim. Unutmayalım ki medyanın olumsuz gücünü kullanmak isteyen kişiler var ve virüsten çok daha tehlikeli olabilirler. Sadece resmi açıklamaları takip ederek, evimizde güvende ve sağlıklı olabilme nimetini hissedelim.

Askerler, Polisler ve Sağlık çalışanları... Ülkede olağanüstü durumlarda ilk izinleri iptal edilen ve fazlasıyla mesai yapmak durumunda kalan meslek mensupları. Onlar için yapabileceğimiz tek şey, onların evlerine ve ailelerine sağlıklı ve güvenli bir şekilde ulaşabilmeleri için dua etmek olacaktır. Geçmeyen hiçbir sıkıntı yok. Elbette geçeceğini biliyoruz.

Kendimizi, duygularımızı ve başa çıkabilme mekanizmalarımızı anlamak için güzel günler bu günler. 

“Kıyametin kopacağını bilseniz bile dikmekte olduğunuz fidanı dikmeye devam edin” diyen bir inanca ve umuda sahipsek eğer; en kısa zamanda sevdiklerimize kocaman sarılabileceğimiz daha da güzel günlerin geleceğine inanıyoruzdur.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)