Meme Kanseri

Yazar Ömer Tarık AkçalGenel Cerrah • 8 Ekim 2019 • Yorumlar:

Bilinenler nelerdir?

  • Meme kanseri, memenin kendi hücrelerin kontrol dışı büyüyerek meme dokusunda , sınır tanımaksızın gelişmesi ve sonucunda bir “habis tümör kitlesi” meydana gelmesidir.
  • Meme kanseri kadınlarda en yaygın görülen tümör olup halen kesin sebebi bilinmemektedir
  • Kansere bağlı ölümlerde ikinci sıradadır
  • Meme kanseri oranı yıllar içersinde artmaktadır
  • 1950’li yıllarda her 20 kadında bir görülürken, günümüzde “ hayatları boyunca 8-9 kadının birinde meme kanseri görülmektedir
  • Amerika’da 2010 yılında , 215.000 yeni meme kanseri vakası teşhis edilmiş ve yaklaşık 45.000 hasta bu hastalık sebebiyle ölmüştür

Kimler meme kanseri için yüksek risk altındadır ?

  • Ailesinde meme kanseri olanlar (özellikle annede, kızkardeşte, teyzede ve kızında)
  • Kendisinde daha önce meme kanseri hikayesi olması
  • Adet başlama zamanı erken, menapoz yaşı geç olanlar
  • İlk doğum yaşı 30’un üzerinde olanlar
  • Hiç doğum yapmayan ve bebeğini emzirmeyenler
  • Uzun süreli hormon tedavisi alanlar
  • Doymuş yağ oranı yüksek (batı tipi diyet) ile beslenenler
  • Obez kadınlar
  • Sigara ve alkol kullananlar

Erken tanının ne faydası vardır ?

Meme kanseri erken saptandığında ve tedavisi yapıldığında, 5 yıllık sağ kalım oranı %96′ dır, yani hastaların hemen tamamına yakını etkin biçimde tedavi edilmiş olurlar . Amerika’ da bugün, tedavi sonrasında meme kanserinden tamamen kurtulan iki milyondan fazla hasta vardır.

Erken tanı için tarama nasıl yapılır ?

  • Erken tanıda; kendi kendine meme muayenesi, hekim tarafından klinik meme muayenesi ve tarama amaçlı görüntüleme ( mamografi – Ultrasonografi/US) yapılabilir
  • Meme kanserli hastaların birçoğu , hastalığını kendi kendini muayene ederek bulmuşlardır, önemli olan bu metodun “erken tanı” amacına uygun olarak kullanılmasıdır
  • Kendi kendine meme muayenesi 20 yaşından sonra her ay, adet bitimi sonrası dönemde yapılmalıdır
  • Şikayeti olmayan bir kadın 20-40 yaş arası 3 yılda bir, 40 yaşından sonra her yıl klinik meme muayenesi için hekime başvurmalıdır
  • Tüm kitleler elle muayenede saptanamaz
  • Mamografi düşük dozda röntgen ışını kullanılarak yapılır ve meme kanserini, klinik muayene ile saptanabilecek büyüme seviyesinden 2 yıl önce teşhis edebilir, yani “erken tanı” için çok değerlidir.
  • Amerikan Kanser Cemiyet’i 40 yaşından sonra tüm kadınlara yıllık mamografi takibi önermektedir
  • Mammografi ve US ile yapılan değerlendirmelere MR tetkikinin eklenmesi, meme kanseri tanısında değerli katkılar getirmektedir

MEME KANSERİNDE TANI, NASIL SAĞLANIR?

Kendi kendine meme muayenesi

Kadınların kendi memelerini muayene etmeleri, meme kanserinin erken evrede tanınmasında önem taşır.

Yirmi yaşından sonra tüm kadınlar için her ay “kendi kendine meme muayenesi “ önerilir.

Bunun için en uygun zaman adet bitimini takibeden 4-5. gün civarıdır. Meme muayenesi ; menapozdaki kadınlarda her ayın aynı günü, “doğum kontrol hapı” kullanan kadınlarda ise,her yeni ilaç kutusuna başlamadan önceki gün yapılmalıdır.

Kendi kendini meme muayenesinde şu sıra önerilir:

Önce, ayna karşısında memelerin gözle muayenesi , sonra ayakta dururken veya banyoda yıkanırken memelerin elle muayenesi yapılır. Bunları takiben; sırtüstü yatarken memeler elle muayene edilir.

Muayene ayna karşısında aydınlık bir ortamda yapılır. Eller bele konularak, gözlerle her iki memede şekil, büyüklük, renk ve yapı farklılıklarına dikkat edilir.

Eller başın üstüne kaldırılarak aynı gözlem tekrarlanır.

Sırtüstü yatarken; sağ meme sol elle, sol meme sağ elle; meme üzerinde ufak daireler çizecek şekilde ve çok bastırmadan, parmaklarınızın iç yüzlerinin teması ile hareket ettirilerek meme dokusu muayene edilir.

Kendi kendini muayenenin hedefi; varsa ,“meme dokusu içersinde sertlik bölgelerinin, ağrılı ve hassas alanların hissedilmesi, ciltte kızarıklık ve çekilmeler, meme başı çekilmeleri, yara ve benzeri değişikliklerin görülmesi” olarak tanımlanabilir.

Meme muayenesi” (Klinik muayene)

Amerikan Kanser Cemiyeti, kadınlara 40 yaşına kadar her 3 yılda bir, 40 yaşından sonra her yıl “”klinik meme muayenesi” önermektedir.

Klinik muayene, doktorun memedeki değişiklikleri ve kitleleri saptaması için yapılır. Bu muayeneden sonra hekim gerekli görürse, diğer tanı araçlarını da kullanacaktır.

Tanı araçları nelerdir?

  • Mamografihakkında şunlar söylenebilir;

Mamografi meme hastalıklarının değerlendirilmesinde röntgen ışınları kullanılarak çekilen görüntüleme yöntemidir.

Mamografide kullanılan radyasyon dozu çok düşüktür ve zararlı değildir

Mammografi duyarlılığı % 85-90 düzeyindedir.

Belirtisi olmayan kadınlarda “tarama amaçlı”, belirtisi olanlarda ise “tanıamaçlı” kullanılmaktadır.

Amerikan Kanser Cemiyeti 40 yaşından sonra yıllık mamografi takibini önermektedir.

35 yaş altında mamografi çekimi önerilmez. Bunun sebebi, meme dokusunun yoğun olması nedeniyle mamografinin duyarlılığının azalması ve bu dönemde meme dokusunun radyasyona duyarlılığının fazla olmasıdır.

Klinik muayenede tespit edilemeyen küçük kitle ve bazı değişiklikleri mamografi incelemesi gösterir.

  • Ultrasonografi

Ultrasonografi mamografiye de, yardımcı olabilen bir tetkiktir.

En önemli kullanım alanı klinik muayene veya mamografide görülen kitlelerin önemli detaylarını (kistik-solid , dış sınır , iç yapı vb.) göstermesidir.

Genç kadınlarda ultrason mamografiye göre daha çok bilgi verir.

  • Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR)

Meme MR, rutin tarama için kullanılan bir tetkik değildir, uygun hastalarda problem çözücü olarak kullanılır.Problem genellikle, “tümör” ve “tümör dışı” kitleleri birbirinden ayırabilmektir.

  • Biyopsi

Görüntüleme yöntemleri ile ayırıcı tanı yapılamayan şüpheli meme kitlelerinin kesin tanısı biyopsi ile konulur.

Biyopsiler iğne biyopsileri ve cerrahi biyopsiler olmak üzere iki gruba ayrılır.

  1. İğne Biyopsileri:

İnce iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB), Enjektör ile yapılan basit, hasta tarafından iyi tolere edilebilen ve hızlı sonuç veren bir yöntemdir.

Tru-cut biyopsi (kalın iğne biyopsisi), Özel bir biyopsi iğnesi ile yapılan doku biyopsisidir. Bölgesel anestezi gerektirir. İİAB’ye göre doğruluğu daha yüksektir.

Her iki metod , ultrason görüntüsünden yararlanarak, daha doğru biçimde de yapılabilir.

Ayrıca, radyolojik görüntü altında, daha geniş doku çıkarmayı sağlayabilen ve biyopsi değerlendirmesine imkan veren teknolojik gelişmeler (Mammotome) dan da, biyopsi amacıyla yararlanılabilir.

  1. Cerrahi biyopsiler:

Kitlenin tümünün etrafındaki sağlam meme dokusu ile çıkarılması tercih edilir, bu işlem ise hastane şartlarında yapılmalıdır. Kitlenin yerine ve büyüklüğüne göre bölgesel veya genel anestezi kullanılabilir.

Tel rehberliğinde biyopsi: Görüntüleme yöntemleri ile saptanmış, ancak elle muayenede tespit edilemeyen kitleler veya şüpheli alanların çıkarılmasında kullanılır. Ameliyat öncesinde kitlenin yerini belirlemek için radyolog tarafından tümör kitlesi özel şekilli (olta iğnesine benzeyen) bir tel yerleştirilir. Cerrah, cerrahi girişim sırasında tel rehberliğinde kitle veya şüpheli alanı bulur – çıkarır, bu dokudan patolojik tanı elde edilir.

ROLL (Radyonüklit Okült Lezyon Lokalizasyonu), Tel rehberliğinde yapılan biyopsiye alternatif olarak kullanılan daha yeni bir tekniktir. Ameliyat öncesinde; “radyonüklit madde” ultrason veya mamografi yardımıyla şüpheli alan içine enjekte edilir. Ameliyatta özel bir alet yardımıyla (gama prob), işaretli alan bulunur ve çıkarılır.

Meme kanseri için ; bu tanı araçlarının tümünü kullanmayı bilen ve hangi hastada hangi tanı metodunu seçmenin uygun olacağını doğru olarak saptayabilen, kısaca bu konuda deneyim sahibi cerrahlar, hastalara daha yararlı olurlar.

Bu araçlarla meme kanseri tanısı sağlandıktan hemen sonra tedavi evresi , gecikmeksizin ele alınmalıdır. Meme kanserinin güncel tedavisi , genel prensipleri ile “MEME KANSERİNDE TEDAVİ” bölümünde verilmiştir.

MEME KANSERİNDE TEDAVİ NASIL SAĞLANIR ?

Meme kanserinin tedavisi cerrahi , kemoterapi , radyoterapi (ışın tedavisi) olarak üç ana başlıkta toplanır.Bunlara immunoterapi de eklenmelidir.

  • Cerrahi

Tedavideki amaç kanserli bölgenin çıkarılmasıdır. İki farklı tedavi şekli vardır.

1- Meme koruyucu ameliyat ( Lumpektomi-Kısmi mastektomi- Kadrantektomi )

Tümör dokusunun etrafındaki bir miktar normal komşu meme dokusu ile birlikte çıkarıldığı ameliyat şeklidir ve çıkarılan dokunun genişliğine göre farklı isimlendirilmektedir

Amaç memenin yerinde bırakılarak kozmetik görünümün bozulmaması, psikolojik olarak hastanın ameliyattan en az etkilenmesinin sağlanmasıdır

Ameliyat sonrası 5-7 hafta süren radyoterapi mutlaka gereklidir, yani kısaca “radyoterapi imkanı yoksa – bu ameliyat yapılamaz

Meme koruyucu cerrahi sonrasında kemoterapi gerekip-gerekmediği şeklindeki karar; hastanın özelliklerine, tümörün lokal-genel yayılımına ve patolojik değerlendirme ile saptanan karakterlerine ve bu özelliklerden oluşan “tümör evresi” ne göre, bu konuda deneyimli hekimler ve tercihan “multidisipliner tümör çalışma grupları” tarafından verilmelidir.

2- Mastektomi

Kanserli doku ile birlikte tüm memenin alınmasıdır

Tümörün türü ve evresine göre koltuk altı lenf bezleri de alınabilir

Koltuk altı lenf bezlerinin alınmadığı ameliyat basit mastektomi, alındığı ameliyatlar ise modifiye radikal mastektomi olarak adlandırılır

Ameliyat sonrasında, yukarda da belirtildiği gibi, hastanın yaşı, tümörün yayılımı ve bazı özelliklerine, yani “tümör evresi” ne göre kemoterapi ve radyoterapi eklenmesi gerekebilir, bu karar da “multidisipliner tümör çalışma grubu” tarafından verilmelidir.

Ameliyat sırasında veya iyileşme sürecinden bir süre sonra, sentetik mataryeller kullanılarak (silikon vb..) veya hastanın komşu bölgesinden bu bölgeye taşınan bir doku bölümü kullanılarak (Mammoplasti) yeniden meme görüntüsünde bir şekillendirme yapılabilir. Bu işlem bugün sıklıkla yapılmaktadır.

Koltuk altı lenf bezleri

Lenf bezleri bağışıklık sisteminin bir parçası olarak vücudun savunmasında rol alırlar, değişik yerleşimlerde bulunurlar. Bunlardan birisi de koltuk altı boşluğudur. Burada yeralan lenf bezleri, koldan-çevre dokulardan ve daha da önemlisi meme’den gelen lenf yoıllarının aktığı ve filtre edildiği yerlerdir.

Bilindiği gibi, meme kanserinin önemli yayılma yollarından bir tanesi de lenfatik yayılımdır. Hastalık bu yolla sıklıkla yayılmakta ve koltuk altı lenf bezlerini tutmaktadır.

Tümörün memedeki yerleşim yerine, büyüklüğüne ve mikroskopik özelliklerine, tümörün immuno-histokimyasal verilerine ve koltuk altı yönünde saptanan yayılıma göre, “koltuk altı lenf bezleri” nin çıkarılmasına karar verilebilir.

İşte bu kararda önemli olan parametrelerden birisi, memeden koltukaltı boşluğuna gidişin ilk basamağı olarak kabul edilen “Sentinel Lenf Düğümleri” nin, meme kanseri ile bulaşmış olup-olmadığının, yani kanserin koltuk altı lenf bezlerine yayılıp yayılmadığının saptanmasıdır.

Bunu sağlamak için, sentinel lenf düğümlerini bulmayı hedefleyen birkaç metod vardır ve yüksek başarı ile uygulanmaktadır.

Sentinel lenf bezi biyopsisi

Son yıllarda uygulanmaya başlanan yeni bir tekniktir

Memeden injekte edilen özel boya veya radyoaktif maddelerden yararlanarak, onların koltuk altında ulaştığı ilk lenf bezi veya bezleri (sentinel lenf bezi) saptayarak çıkarmak ve histopatolojik olarak değerlendirmek şeklinde tanımlanabilir. Memedeki tümör, koltuk altı yönünde yayılmış ise, prensip olarak ilk planda sentinel lenf düğümlerine ulaşacak ve koltuk altı tutulumu başlamış olacaktır. Bu durumda “koltukaltı lenf bezlerinin çıkarılması gerekli” olacaktır.

Sentinel lenf düğümlerinde kanser yayılımı yoksa, kanser koltuk altına ulaşmamış olarak değerlendirilecek ve “koltukaltı lenf bezlerinin çıkarılmasına gerek olmadığı” anlaşılacaktır.

Bu önemli ayrımı sağlayan “sentinel lenf bezi değerlendirmesi”, yüksek doğruluk oranı ile yaygın biçimde kullanılmakta ve lüzumsuz yapılan koltuk altı girişimlerinin oranını büyük ölçüde azaltmaktadır.

Koltukaltı lenf bezlerini çıkaran cerrahi girişimlerin yapılması veya koltuk altına radyoterapi uygulanması sonrasında bazı hastalarda kol şişmesi (lenfödem) ve bununla birlikte kolda ağrı, uyuşukluk gibi şikayetlere yol açan komplikasyonlar oluşabilmektedir. Bu başa çıkılması zorlu komplikasyonları en aza indirmenin yolu, “gereksiz koltukaltı girişimlerin” den uzaklaşabilmekten geçmektedir, bunun için de “sentinel lenf bezi biyopsisi” nin kullanımı önem taşımaktadır.

  • Kemoterapi

Kanser hücrelerine karşı yapılan ilaç tedavisidir. Amaç kanserin tekrarını önlemek ve yaşam süresini uzatmaktır.

Ameliyattan önce veya sonra yapılabilir.

İlerlemiş olgularda ilk tedavi olarak ,sıklıkla radyoterapi ile birlikte, olguyu cerrahi girişime uygun bir evreye getirebilmek için yapılan tedavi şekline “Neoadjuvant kemo-radyoterapi” denir.

Hastanın bağışıklık sisteminin desteklenmesini ve bu yolla organizmanın kanser ile uğraşısını daha başarılı bir seviyeye getirmeyi amaçlayan ilaç tedavisine “İmmünoterapi” denilir. Son dekadlarda daha da ümit bağlanan bir tedavi konumundadır.

  • Radyoterapi

Yüksek enerjili x-ışınları kullanılarak yapılır

Amaç kanser hücrelerini öldürerek, ameliyat bölgesindeki kanser tekrarını (nüksleri) önlemektir

Genellikle , ameliyat sonrasında hafta içi her gün yapılan, 5-7 hafta süren bir tedavi şeklidir

Bu tedavi şekli de, tek başına veya tercihen kemoterapi ile birlikte, ilerlemiş tümör yayılımını küçültmek ve sonra daha sağlıklı ameliyat yapabilmek için , ameliyat öncesinde kullanılabilir. Bu yaklaşıma, “Neoadjuvant Tedavi” adı verilir.

Özetle; meme kanserine, erken evrede gecikmeksizin tanı koyulabilir ve tedavi bu dönemde yapılırsa, hastalara uzun ve hastalıksız bir yaşam süresi sağlanabilir. Tanı ve tedavi kararları multidisipliner bir yaklaşımla (cerrah-onkolog-radyoterapist-radyolog-patolog-psikolog tarafından) verilir ve bu kararlar tümör konseyinin tedavi edici hekimleri tarafından uygulanır.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)