Obezite Cerrahisi 2

Yazar Samet YardımcıGenel Cerrah • 23 Temmuz 2018 • Yorumlar:

Vücut kitle indeksi 40 kg/m2 ’nin üzerinde olan hastalar başka bir neden aranmaksızın ameliyat ile tedavi edilmelidirler. Vücut kitle indeksi 35 kg/m2’in üzerinde olan ve diabet, hipertansiyon, koroner arter hastalığı veya uyku apnesi gibi obezite cerrahisi ile tedavi edilebilir bir hastalığı olan hastalar da obezite cerrahisi için uygun adaydırlar.

Vücüt kitle indeksi 30-35 kg/m2 aralığında olan hastalar da metabolik cerrahi için adaydırlar. Bu hastalarda diabet, hipertansiyon, kalp hastalığı, uyku apnesi gibi bir hastalık varsa bu eşlik eden hastalığı tedavi etmeye yönelik ameliyatlar yapılmalıdır. Uluslararası Obezite Cerrahisi Federasyonu (IFSO) ve Amerika Bariatrik Metabolik Cerrahi Derneği (ASMBS) kendi hazırladıkları tedavi rehberinde bu hastalar için ameliyat olmayı önermektedir dolayısıyla yurtdışında bu hastalar ameliyat ile tedavi edilmektedir. Türkiye’de ise SGK bu durumu ameliyat gerekliliği için henüz kabul etmemiştir. Bu nedenle bu hastalarda ameliyat yaygınlaşmamış olmayla beraber faydalı olduğu çok net kanıtlanmıştır.

Bu yöntemde endoskopi aleti ile mide içine içi boş bir balon yerleştirilir. Ardından balon şişirilir ve hastanın midesinde bir dolgunluk oluşturup, tokluk hissi sağlanır. Bu yöntem bir ameliyat değildir. Genel anestezi gerektirmez, ameliyathane şartları gerektirmez, herhangi bir kesi yapmaya gerek yoktur, anatomik veya hormonal birdeğişikliğe neden olmaz. Ancak mevcut balonlarda önerilen en fazla 1 yıl süresince kalmasının emniyetli olacağıdır. Daha uzun süreli kalan balonlar yüzünden mide veya oniki parmak barsağı ülserleri, balonun patlaması sonucu barsak tıkanıklıkları gibi komplikasyonlar görülebilmektedir. Balonun etkisi kalıcı değildir. Çoğu zaman balon çıkarıldığında ve hastalar verdiği kiloları tekrar almaktadırlar. Fazla obez olmayan (Vücut kitle indeksi 30-35 kg/m2) bazı hastalarda etkili olduğu bilinmektedir. Ancak geçici bir çözüm yolu olduğu unutulmamalıdır.
 

Kabaca 3 grup halinde incelenebilen birçok ameliyat yöntemi vardır.

  1. ​Mide hacim küçültücü ameliyatlar:
    1. Tüp Mide ameliyatı (Sleeve Gastrektomi): Hacim sınırlayıcı ameliyatlar arasında en fazla bilinen ve en fazla uygulanan ameliyat tüp mide ameliyatıdır. Bu ameliyatta mide ince bir tüp haline getirilerek, daha az miktarda gıda ile doyma sağlanır. Ayrıca midenin bir kısmından açlık hormonu olarak adlandırılan Ghrelin hormonu salgılanır. Tüp mide ameliyatı ile bu kısım büyük oranda alındığından iştah da azalır dolayısıyla, tüp mide ameliyatı olan hastalar daha az acıkan daha çabuk doyan bir form kazanırlar.
    2. Mide kelepçesi: (Ayarlanabilir Gastrik band): Bu yöntemde mide etrafına hacmi artıp azalabilen silikon bir kelepçe yerleştirilir ve hastanın kullanabildiği mide hacminin azaltılması hedeflenir. Hormonal bir değişiklik yapmadığından başarı oranı diğer ameliyatlara göre daha düşük olarak bulunmuştur. Komplikasyon oranlarının da yüksek olması nedeniyle çok özel durumlar dışında artık kullanılmamaktadır.
    3. Mide katlanması (Gastrik plikasyon): Midenin kendi üzerinde katlanarak hacminin küçültülmesi esasına dayanır. Deneysel bir tedavi metodu olarak kalmış, yaygınlaşmamıştır.
  2. Gıdanın emilimini bozan ameliyatlar: İnce barsakların bir kısmına gıdanın uğramamasına neden olan ameliyatlardır. Bu ameliyatlarda alınan gıdanın vücuda girdikten sonra kana karışmadan atılması hedeflenir.
  3. İlk iki yöntemin birleştirilmesi ile oluşturulan ameliyatlar
    1. Mide Bypassı (Roux-en Y Gastric Bypass): Bu yöntemde mide bir çay bardağı kadar hacme küçültülür ve sonrasında ince barsaklar mideye bağlanır. Hem mide hacmi küçülür hem de ince barsakların bir kısmından gıdalar sindirilmeden geçer. Bu ameliyat obezite için 40 yılı aşkın süredir yapılmaktadır ve uzun dönem sonuçları iyi bilinmektedir. Obezite tedavisinde altın standart olarak kabul edilen ameliyat yöntemidir.
    2. Mini mide bypassı (Mini Gastric Bypass): Tüp mide yapılarak ince barsakların bu, küçük mideye bağlanması ile elde edilir. Obezite ve özellikle şeker hastalığının tedavisinde çok etkili olduğu gösterilmiştir. Safranın mideye ve yemek borusuna kaçma ihtimali olan hastalara uygulanması sakıncalı olabilir.
    3. Transit Bipartisyon: Tüp mide ameliyatı uygulanır, ayrıca bu tüpe ince barsaklar bağlanarak gıdanın bir kısmının normal yoldan geçmesi, diğer bir kısmının da alternatif yoldan geçmesi hedeflenir. Bu yöntemde normal yoldan geçen gıdaların hastayı ileri dönemde gelişecek vitamin ve mineral eksikliklerinden koruması beklenir. Alternatif yoldan geçecek gıdaların da kan şekeri kontrolünde çeşitli hormonlar üzerinden hastaya yardımcı olması hedeflenir. Diğer yöntemlere göre nisbeten daha yeni bir ameliyat yöntemi olmakla beraber erken dönem sonuçları umut vericidir. Maalesef geç dönem sonuçları hakkında yeteri kadar bilgiye sahip değiliz.
    4. Duodenoileal bypass, Jejuno-ileal bypass, ileal interpozisyon gibi birçok ameliyat tipi tanımlanmış olsa da bu ameliyatlar çok seçici olarak, çok az sayıda hastada uygulandığından etkileri, istenmeyen etkileri ve uzun dönem etkileri konusunda diğer ameliyatlar kadar geniş bilgiye sahip değiliz. Bu tarz ameliyatlar, mucize kurtuluş yöntemi olarak değil de ümit vaad eden deneysel ameliyatlar olarak nitelendirilebilir.

      Diyabet, hipertansiyon, uyku apnesi, astım, kolesterol bozuklukları, karaciğer yağlanması, gut, bel fıtığı gibi eklem hastalıkları, hatta migren bile değişen oranlarda iyileşebilmektedir. Kadın hastalarda meme ve rahim kanserine yakalanma ihtimali belirgin olarak azalmaktadır. Ayrıca yemek borusu kanseri, böbrek kanseri, pankreas kanseri ve kalın barsak kanserine yakalanma ihtimali azalmaktadır. Ayrıca kalp krizi riski de azalmaktadır.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Samet Yardımcı Metabolik Cerrahi, Gastroenteroloji Cerrahisi, Genel Cerrahi Prof. Dr.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)