Obsesif Kompulsif Bozukluk ( OKB )

Yazar Çağrı KalaycıPsikolog • 19 Ekim 2022 • Yorumlar:

Obsesif Kompulsif Bozukluk ( OKB ) ilk kez 1838 yılında Esquiral tarafından tanımlanmıştır. İlk döneminde kültüre bağlı olarak psikozun ve depresyonun içerisinde değerlendirilmektedir. Klinik tabloda ise ilk kez Freud tarafından 1917 yılında yer edinmiştir. OKB rahatsızlığı obsesyon ve kompulsiyonlarla beraber ilerleyen bunlarla entegre olmuş bir bozukluktur. Obsesyonlar, kontrol edilmesi güç yineleyici otomatik ve istem dışı olan imgelerimizdir. Kişiler bu düşüncelerin gelmesini engelleyememektedirler. Genellikle kişi düşüncelerin gerçek dışı anlamsız olduğunun farkındadır. Obsesyonlar kişinin hayatında o kadar güçlü ve yineleyicidir ki kişi gündelik hayatındaki işlerini yerine getirmekte zorlanmaktadır. Kişiler arası ilişkilerinde, iş hayatlarında, sosyal etkinliklerde sorun yaşamaktadırlar.

OKB tanılı kişiler, işlerini erteleyen ve gün içerisinde yoğun kararsızlığı olan kişilerdir. Aynı zamanda bu kişiler genellikle belleklerine güvenmekte zorluk çekmektedirler. Sıklıkla rastlanan obsesyonlar : Düzen, din, temizlik yani kirlenme korkusu, dürtülerini kontrol edememe korkusu, cinsel dürtülerini kontrol edememe korkusu ve beden sorunlarıdır. Kompulsiyonlar, obsesyon düşüncelerindeki kaygıyı gidermek için yapılan davranışlardır. Kişi bu davranışı yapmak zorunda hisseder ve tekrarlayıcı bicimde eylemi gerçekleştirir. Davranışın net bir biçimde abartılı olduğu göze çarpmaktadır. Kompulsiyonlar sadece davranış olarak değil zihinsel olarak da gerçekleşebilmektedir. Temel amaç obsesyonun yarattığı kaygıyı azaltmaktır. Bu rahatsızlıkta kişi kompulsiyonu gerçekleştirmemesi halinde başına çok kötü felaketler geleceğine inanmaktadır. Kompulsiyonların akılcı bir tarafı bulunmamaktadır. Kompulsiyonların yapılma sıklığı abartılı derecede çok olabilmektedir. Bazı kompulsiyon davranışları şu şekildedir : Kirlenme korkusunda dolayı abartılı bir şekilde el yıkama kompulsiyonu, bir olay ya da durum ile karşılaştığında zihninden belli bir sayıya kadar sayma ya da bedeninin belirli kısımlarına belirli sayıda dokunmak. Kapının kitle olup olmadığından emin olmak için 7 – 8 defa kontrol etme davranışı. Bu rahatsızlıkta genellikle beyine dur komutu sinyali gitmemektedir. Kişi davranışı ve düşünceyi gerçekleştirirken durması gereken yeri bilememektedir. Birçok kişi bu kadar yeter komutu ile kendini durduramaktadır fakat OKB’de sezgisel durağanlık bulunmamaktadır.

OKB genellikle ergenlik döneminde 10 yaşından önce ortaya çıkmaktadır. İstisna olarak 2 yaşındaki çocukta görüldüğüne dair veriler bulunmaktadır. Yetişkinlik döneminde toplumda görülme sıklığı %1 oranındadır. Bu oranın günümüzde daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Yapılan son araştırmalardan OKB rahatsızlığının en sık görülen dördüncü ruhsal bozukluk olduğu saptanmıştır. Bazı çalışmalar görülme sıklığında kadın erkek arasında bir fark olmadığın ifade ederken bazı çalışmalar kadınlar erkekler göre daha fazla OKB geliştirdiğini ifade etmektedir. OKB yaşam boyu süren kronik bir rahatsızlıktır. 1950 yılında boylamsal yapılan bir çalışmada OKB hastalarının sadece %20 sinin tamamen iyileştiği saptanmıştır.

OKB tanısı alan insanların üçte birinden fazlası komorbidite rahatsızlık göstermektedirler. En sık rastlanan rahatsızlıklar depresyon ve kaygı bozukluğudur. OKB rahatsızlığının nedenleri biyolojik ve psikososyal olmak üzere iki başlıkta ele alınmaktadır. Biyolojik kısmında genetik etken önemli bir yer tutmaktadır. Yapılan aile boylamsal çalışmalarında OKB tanısı almış kişilerin birinci derece yakınlarında %35 oranında OKB görülmektedir. OKB’de %30 - %50 arasında kalıtımdan söz edebiliriz. Yapılan beyin görüntüleme çalışmalarında beynin frontal lob ve kaudat nükleusta bölgelerinde yoğun kan akışı ve metabolizmada hızlanma görülmektedir. Özellikle kaudar nükleusta bölgesinde bilateral azalma saptanmaktadır. Psikososyal kısmında ise davranışsal model kompulsiyonların pekişerek oluştuğunu ifade etmektedir. Basit bir şekilde ifade edecek olursak kompulsiyonlar obsesyonları yatıştırdığı için davranış pekiştirilmektedir. Obsesyonlara yönelik bir başka model ise obsesyonların bastırmakta güçlük çekildiğini ifade etmektedir. Kişiler kaygı verici düşünceyi bastırmaya çalıştıkça düşüncenin daha çok büyüdüğü ifade etmektedir. OKB tanısı almış hastalarla yapılan çalışmalarda kaygı verici düşünceyi düşünmenin kaygı verici olayı yaşama inancını arttırdığını ifade etmiştir. Çocukluk çağı yaşanmış travmalarınında OKB geliştirilmesinde önemli bir risk faktörü olarak görülmektedir. 

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)