Polikistik Over Sendromu Ve Beslenme

Yazar Tuğçe Çağlar UysalDiyetisyen • 20 Nisan 2018 • Yorumlar:

Polikistik over sendromu( PKOS) yumurtalardaki sıvı dolu keselerin büyümesi sonucu bazı hormonların dengesinin bozulmasıyla meydana gelen endokrin bir hastalıktır. Bu hastalık abdominal obezite, insülin direnci, dislipidemi, hipertansiyon, diabetus mellitus, hirşutizim(kıllanma artışı) adet düzensizliği, infertilite (kısırlık) ve kardiyovasküler hastalıklarla birlikte görülebilmektedir. Üreme çağındaki kadınların % 15-20’ sinde bu hastalık görülebilmektedir.

PKOS ve obezite arasında yakından bir ilişki vardır. Zayıf olduğu bilinen PKOS’u olan kadınların %70’inde android yağ dağılımı görülmektedir. PKOS’lu kadınların %40-60 ı hafif şişman veya şişman olmaktadır.

PKOShastalığının tamamen ortadan kaldırılabilecek etkili bir tedavi yoktur. Ancak PKOS medikal tedavisine destek olarak genel beslenme alışkanlıklarının düzene sokulması, fazla olan vücut yağının azaltılması sonucunda, hastalığın komplikasyonlarının azaltıldığı saptanmıştır.

Bazı diyet yöntemleri kanıta dayalı olarak etkili olduğu belirtilmektedir.

1.Kilo kontrolünün önemi büyük!

PKOS hastalığı ile obezite bir birine bağlanmış bir ikili gibidir. Obez bireylerde PKOS görülme olasılığı daha fazlayken, PKOS hastalarının obez olma riski de bir o kadar fazladır. Bu nedenle PKOS hastalığının semptomlarının azaltılmasında vücut ağırlığının kontrolü çok önemlidir.

Dengesiz horman seviyelerinin düzenlenmesi PKOS’un semptomlarını azaltmaktadır. Yapılan araştırmalarda kadınların vücut ağırlığının % 5 ile %10 unun kaybetmesi ile bu durumu yönetmelerinin daha kolay olduğu bildirilmiştir.

 

2- Karbonhidrat seçimi nasıl olmalıdır?

Polikistik over sendromlu kadınlarda insülin direnci görülebilmektedir. İnsülin direnci vücudumuzun insülin mekanizmasının alışılagelmişin dışında çalışması demektir.İnsülin direnci olan insanlarda, kan şekerinin kas, yağ ve karaciğer hücrelerine girmesi daha zordur. Bu da fazla düzeyde şekerin kanda birikmesine sebep olur. Böylece insülin seviyesini arttırmak için tekrardan bir insülin salınımı oluşacaktır. Bir süre sonra pankreas görevini tam olarak yerin getiremeyecek ve yeterli insülin salınımı oluşmayacaktır. Kanda biriken glikoz yeterli insülinin olmamasından gerekli dokulara taşınamayacak, yağa dönüşmek üzere vücudumuzun belirli kısımlarına yerleşecektir. Bu da PCOS’lu kadınların obez olma risklerini arttırmaktadır. Tam bu durumda insülin direncinin tedavisi çok önemlidir.

Düşük Glisemik İndeksli bir diyet tedavisi ile insülin seviyesi stabil tutulabilmektedir. Düşük Glisemik İndeksli bir besin kan şekerini daha yavaş yükseltmektedir. Bu da insülin direncini önlemede yardımcı bir faktördür.

Düşük Glisemik İndeksli bir diyet sebze ve meyveleri, tahılları, yağsız protein ve sağlıklı yağları içermektedir. Kuşkonmaz, brokoli, havuç, karnabahar, kereviz, salatalık, yeşil fasulye, ıspanak, domates, kabak gibi sebzeler; çilek, portakal, şeftali, erik gibi meyveler glisemik indeksi düşük besinlerdir. Diyette tüketilmemesi gerekenler işlenmiş ve ya rafine edilmiş karbonhidratlar, şekerli besinler ve şekerli içeceklerdir.

 

3- Günlük protein alımına dikkat!

İnsülin direnci olan bireylerde özellikle beyaz ekmek ve rafine şeker gibi basit karbonhidratlar alımı istenmemektedir. Bu durum insülin üretimini tetiklemektedir. Bu seviyeyi azaltmak için kompleks karbonhidrat alımı gerekmektedir. Protein seviyeleri yüksek olan besinlerin genellikle karbonhidratları düşüktür. Böylece insülin seviyelerinin düzenlenmesine yardımcı olurlar. Bu da PCOS hastalığının seyrinin olumlu etkilemektedir. Günlük alınan enerjinin %15-20 si proteinlerden gelmesine dikkat etmelidir. Kilo kontrolünün de sağlanması gerektiğini göz ardı edilmemeli, proteince zengin olan et grubunun mümkün olduğunca görünür yağlardan uzaklaştırılmalıdır.

4. Omega-3 tüketimi önemli!

Omega-3 yağ asidince zengin bir beslenme tarzı PCOS hastalığının semptomlarını azaltabildiği, düzensiz menstruasyon siklusunun düzenlenmesinde etkili olduğu gözlemlenmiştir.

Omega-3 kaynağı olarak su ürünlerini (özellikle yağlı balıklar), keten tohumunu, yeşil yapraklıları ( özellikle semizotu) , ceviz i gösterebiliriz. Bu besinleri mümkün olduğunca günlük diyet programında bulundurmaya özen gösterilmelidir.

Omega-3 ün PCOS lu kadınlar üzerine etkisini araştıran bir çalışmada hastaların bir kısmına düzenli Omega-3 takviyesi (3 gr/gün) sağlanırken diğer kısma herhangi bir takviye verilmemiştir. Araştırmanın sonucunda düzenli olarak omega-3 kullanan grubun diğer gruba göre anlamlı bir şekilde menstruasyon döngüsünün daha düzenli olduğu belirlenmiştir. Ayrıca Omega-3 takviyesi alan grubun testosteron seviyelerinde anlamlı bir azalış gözlemlenmiştir.

5. Sadece diyet yeterli mi?

Düzenli egzersiz yapmak birçok hastalığın koruma ve tedavi aşamalarında etkili olduğu gibi PCOS ‘ta da oldukça önemli bir yere sahiptir. Egzersiz yapmak insülin seviyesini düşüreceğinden ve kilo kontrolünde etki sağlayacağı için PKOS tedavisinde etkilidir.

PCOS a sahip şişman ve obez kadınların; vücut kompozisyonlarının iyileşmesi için zayıflama diyetinin yanı sıra düzenli bir egzersiz de yapmaları gerekmektedir.

Sonuç olarak, PKOS ve obezite kısır bir döngü içindedir. Bu hatalığın tedavisinde başarılı olabilmek için diyet, egzersiz ve davranış değişikliği tedavisi olmak üzere üçlü bir programın jinekolog, endokrinolog, beslenme ve diyet uzmanı, fizyoterapist ve psikolog gibi meslek gruplarından oluşan multidisipliner bir ekip tarafından uygulanması gerekmektedir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)