Sakın Baban Duymasın!

Yazar Sebahat Yeşil SaatçıAile Danışmanı • 17 Haziran 2021 • Yorumlar:

Aman Baban duymasın! Aman Babanın haberi olmasın! Ay Baban duyarsa ne der? Babanı bilmez misin siler seni! Babanı kırma sakın siler hepimizi!... Cümlelerinin türevlerini duymayan çocuk var mı? Peki bunları söyleyen Annelerimiz, ablalarımız, abilerimiz, komşu Gül teyze, aile dostu Mahmut abi doğru mu yapıyor? Ebetteki hayır, birileri tutsun ve artık dur desin onlara. Kızamıyorum da! Ne demiş atalarımız “Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur” yani insanoğlu anne babalarından ne görürlerse ona özeniyorlar ve uygulamaya koyuyorlar.

Sakın Baban duymasında, zannımca yüzyıllardır bu topraklarda ve toplumda değişmeyen bir “Baba” figürü söz konusu. Çünkü baba eve ekmek getirir, sorumluluk sahibidir. Evrim kavramı nesilleri geçiyorken, bununla uyumlu soya ekonomik düzen değişiyorken, bu ülkede baba hep kendini ailenin fiziksel ihtiyaçlarının ve maddi geleceğinin yegâne sorumlusu olarak görüyor. Babaya göre kendisi evin direğidir, yük onun omuzlarındadır. Güzel, aile bireylerinin karnı tok sırtı pek! Peki çocukların duygusal ihtiyaçları? Baba koltuğa geçip arkasına yaslanır, televizyonun kumandasını eline alır ve çocukların duygusal ihtiyaçlarından mesul değildir. Çünkü babanın kafasında neden sonuç ilişkisi mevcuttur. Fiziksel ihtiyaçlar karşılanıyorsa duygusal ihtiyaçlarda karşılamıştır diye. Çünkü kendi babasından sadece teknik konuları gördü ve uygulamada sadece teknik konular yer alıyordu.

Sizin bizim babamızın, dedemizin ve onların dedesinin jenerasyonu, hayat denen badireyi eline biberon almadan atlatmayı başarmıştır. Haliyle babanın genetik kodunda çocuk bakımıyla ilgilenmek yoktu. AÇEV’in yaptığı bir araştırmada Babaların; %50’si, çocuğunu hiçbir zaman tuvalete götürmediğini, %36’sı hiçbir zaman çocuğunun altını değiştirmediğini, %35’i de hiçbir zaman çocuklarının tırnaklarını kesmediğini belirtmiştir. Bu verilere bakılarak şu yorumu yapmak çok da yanlış olmayacaktır. Şimdinin babaları biberonu eline alır, altını değiştirir, tuvalete götürür, tırnağını keser… Ama acemicedir elleri titrer! Çünkü bir önceki nesilden geçen genetik geçiş eksikliği bünyesinde alerjik reaksiyona yol açıyor.

 

Tabi Baba bir de otorite figürüdür. Babalığın zorlayıcı yanı kontrol ve disiplindir. Aslında bunu yapan üzülerek söylemeliyim ki ne yazık ki Anneler! Bütün gün çocukla yüz göz olan Annenin, işler çığırından çıktığında bir öcüye ihtiyacı olur. İnisiyatif almak istemediği durumlar da cahilliğini ve deneyimsizliğini örtbas edebilmek amacıyla “BABALIK” korkuluğunu dayıyor çocuğun burnuna. Çünkü biliyor! Direk çocuğun karşısına dikilirse ortaklık bozulacak. Böylece Anne ile çocuk takım olurken, baba tüm “SAYGIDERLİĞİNE” rağmen dışarıda kalıyor. Yıllar boyunca müşfik ve cefakâr Anneler ve çocuklar arasındaki bağlar güçlenirken, Baba içeride her şeyden habersiz televizyonunu izliyor, kahvesini yudumluyor, gazetesini okuyor… Evde olup biteni bilmiyor bilmekte istemiyor. İş, evin ve ailenin düzenine gelince  Anneye kalıyor! Kurallar Baba tarafından bile bir mesafeden konuyor. Anne aracı edilerek. Söyle onu öyle yapmasın, onu öyle giymesin…vb iletiler kızlı erkekli bir çoğumuzun kulaklarının Anne sesinden duyguğu Baba sözleridir. Çok yoğun bir eğitim öğretim verecekti Anneler sevgili çocuklarına. Baba gün geçtikçe gözde devleşecekti. Peki çocuk için? Git gide uzaklaşan bu devin elinden tutmak “BABA SENİ SEVİYORUM” demek zorlaşacak hatta imkansızlaşacaktı.

 

Doğru olan Babaların Anneler aracılığıyla değil, kendi sesleri ile konuşmaları. Annelerin artık bu düzene baş kaldırıp dur demeleri. Çocuklar babalarına neşeyle, cıvıltıyla “baba” demeli, kalpleri sevinçle dolmalı… Umarım hepimizin, hepinizin kolları çocukları taşımaktan upuzun olmuş, kanlı canlı, gerçek, kucakları sımsıcak, sevgili, şefkatli, elleri ne kadar hayatın izlerini taşıyan nasırlarla dolu olsa da yumuşacık, gözleri sevgi ve anlayışla bakan babalarımız, babalarınız vardır. Babalarınız başka türdense de dilerim böyle babalar olursunuz, çocuğunuzun babası yada eşleriniz gerçekten Baba bir birey olur.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)