Siyaset Psikolojisi

Yazar Ezgi Beyza ToprakçıPsikolog • 10 Ocak 2020 • Yorumlar:

Geçtiğimiz birkaç yılda televizyonlarda gördüklerimizi, ders kitaplarında okuduklarımızı, büyüklerimizden dinlediklerimizi aklımıza getirelim. Yeryüzünde insanın bir arada yaşamaya başladığı zamandan beri yüzlerce savaş oldu, binlerce devlet kuruldu, onlarca ülke dağıldı. Sınırlar değişti, ilişkiler gelişti, çağlar kapandı ve yeni çağlar açıldı. Milyonlarca insan siyasal değişimler sonucu yaşam biçimlerinden ve hatta yaşadıkları topraklardan uzaklaştı. İnsanlığı kökten etkileyen bütün bu gelişmelerin temelinde siyaset bilimi yatıyor. Siyaset ise insandan, dolayısıyla da insan davranışını etkileyen psikolojik süreçlerden ayrı düşünülemez. Bu durum ‘Siyaset Psikolojisi’ ( bir diğer adıyla ‘Politik Psikoloji’ ) alanının ortaya çıkmasına yol açmıştır.

Politik Psikoloji; büyük grupların, kitlelerin ve ulusların birbirleriyle olan ilişkilerini ele alarak bu ilişkilerde rol oynayan psikolojik etmenleri değerlendirmektedir. Bununla birlikte, politik psikoloji büyük gruplar ve uluslarla, bunların liderleri arasındaki ilişkilerin psikolojik boyutlarını da incelemektedir (Çevik, 2010).

İnsanlarda, gruplara ayrılma ve kendi grubunu diğer gruplardan daha üstün olarak algılama yönünde bir eğilim vardır (Demirtaş, 2003). Mensup olduğumuz grubun özellikleriyle özdeşleşerek, dış grupla farklılıklarımızı abartırız. Mensup olduğumuz grubu diğer gruplardan daha üstün görürüz. Bu durum ‘sosyal kimlik’ dediğimiz kavramı doğurur.

İnsan davranışı her zaman diğer nesnelerin ve insanların varlığından etkilenir, toplumsaldır. Birey toplumu, toplum da bireyi etkiler. Bir gruba girip bu grupla özdeşleştiğimizde bireysel kimlik yerini sosyal kimliğe bırakır. Bireyler kendilerini üyesi oldukları sosyal grubun özelliklerine göre tanımlamaya başlarlar ve diğer grup üyeleriyle olan benzerliklerine odaklanırlar. Örneğin kendimizi tanımlarken ‘ben komünistim, ben ülkücüyüm, ben x derneğinin üyesiyim, ben müslümanım, ben feministim’ gibi cümleler kullanarak ait hissettiğimiz grubu belirtiriz. Bu ayrım zamanla davranışlarımıza da yansır. Belirli sosyal sınıfların üyeleri olarak, çoğunlukla kitleler halinde hareket etmeye başlarız.

Bu kitleler bazen siyasi oluşumlardır. Genelde bir lider tarafından yönlendirilirler. Çağlar boyu birbirinden farklı veya benzer görüşte birçok grup oluşmuştur. Gruplar birbirlerinden yalıtılmış halde değildir. Bütün gruplar hala toplumun bir parçasıdır ve birbirleriyle etkileşim içindedirler. Tıpkı insanların bir arada sorunsuz yaşayamaması gibi gruplar arasında da bazen anlaşmazlıklar oluşur. Genelde iki grup arasındaki anlaşmazlıkların sebebi kaynakların dağılımı durumunda çıkan sorunlardır. Anlaşmazlıklar grupların etki gücüne bağlı olarak çatışmalara ve hatta savaşlara yol açabilmektedir. 

Nasıl ki insan davranışının altında zihinsel süreçler yatıyorsa kitlesel hareketin temelinde de psikolojik süreçler mevcuttur. Siyaset psikolojisi kitlelerin hareketlerinin altında yatan psikolojik süreçleri inceler. Bunu yaparken büyük gruplara ve milletlere tek bir kişiymiş gibi bakar. Bir grup çatışma içinde olduğu zaman onun psikolojik arka planı bulunmakta ve bu da bilinçdışı davranışlardan kaynaklanmaktadır ( İnan, 2009 ). İnsanlar arasındaki sorunların çözümünde ilk adımın karşı tarafın anlaşılması olması gibi , kitleler arası sorunların çözülmesi için de davranışın altında yatan psikolojik süreçlerin anlaşılması şarttır. Siyasal psikoloji, siyasal sistemde psikolojik süreçlerin oynadığı rolü belirleyerek ve değişikliklerin nasıl olması gerektiğini anlatarak, ulusun psikolojik sağlığına katkıda bulunabilir ( Milburn,1998 ).  Politik psikoloji alanı bu açıdan bakıldığında yıllardır çözemediğimiz ve uğruna nice canlar feda ettiğimiz çatışmalara son vermek için faydalandığımız bir strateji olarak görülebilir. 

Siyaset psikolojisi alanını sadece psikologlar oluşturmaz. Siyaset bilimi, sosyoloji, uluslararası ilişkiler, antropoloji, gazetecilik, iletişim , tarih, ekonomi,  psikoloji , psikiyatri gibi çeşitli alanlarda çalışan bilim adamları ‘Siyaset Psikolojisi’ şemsiyesi altında birleşir ve birlikte çalışırlar. 

Ayrıca politik psikoloji alanı, psikolojik harp amaçlı da kullanılmaktadır. Psikolojik savaş, karşı tarafın herhangi bir silahlı çatışmaya girmeden zayıflatılmasını amaçlar. Bunun için karşı tarafın psikolojik açıdan yararlanılabilir olduğu noktaların bilinmesi gerekmektedir. Politik psikoloji vasıtasıyla bir toplumun zayıf noktaları tespit edilerek üstünlük sağlanabilir. 

Politik psikolojinin ilgilendiği diğer konuları kısa başlıklar altında şöyle sıralayabiliriz:

  •  Liderlik nedir? Nasıl olmalıdır? Liderlik vasıfları nelerdir?

Kitleler kişi veya kişiler tarafından grupların amaçlarına ulaşmalarını sağlamak üzere yönlendirilir. Grupları yönlendiren kişiler liderlerdir. Liderlik insana yönelik dinamik bir faaliyettir ve güç kullanmayı içerir. Gücü kullanmak ve insanlarla ilişkilerde aktif rolde bulunmak için liderlerin sahip olması gereken vasıflar vardır. Politik psikoloji liderlerin otorite düzeyini belirleyen bu özelliklerin neler olduğu hakkında araştırmalar yapar. ( Örneğin zeka düzeyi, hitabet yeteneği, özgüven, fiziksel görünüş, uyum kapasitesi ve benzeri )

 

  • Medyanın bireysel siyasal tercihlerde ve kamuoyu oluşumunda katkısı ve etkileri nelerdir?

Bilindiği üzere 1990lardan günümüze kadar olan süre ‘Bilgi Çağı’ olarak adlandırılmaktadır. Toplumun yükselişi bilgiye dayalıdır. Ayrıca pek çok ürün ve hizmet, bilgi ve iletişim teknolojileri ile iç içe bulunmaktadır. Bir olaya veya duruma karşı tutumumuz bu olayın bize sunuluş şekline göre değişebilir. Her gün farklı kanallardan izlediğimiz haber bültenlerinin ve farklı yazarlardan okuduğumuz köşe yazılarının siyasi tutumumuzu ne derecede etkilediği ve kamuoyu oluşturmada etkinlik derecesi Politik Psikolojinin araştırma konularından biridir.

 

  • Irkçılık Ve Etnosentrizmin Anlaşılması ve Ayrımcılığın Nedeninin Araştırılması 

Etnosentrizm terimi William Sumner tarafından ortaya atılmıştır ve temel olarak bireyin dış grupları değerlendirirken kendi bulunduğu grubun kültürel değer ve inançlarını temel alması olarak tarif edilebilir. Toplumlar olarak dini inançlarımız, mutfak kültürümüz, yönetim biçimimiz, geleneksel değerlerimiz birbirinden farklıdır. Bir diğer toplumu değerlendirirken o toplumun insanlarına çok normal gelen bir şey bize anormal gelebilir ( Örneğin Uzak Doğu ülkeleri mutfağını ‘böcek yiyorlar’ diye eleştirmemiz gibi ). Aynı şekilde bize normal gelen bir durum diğer gruplar için anormal karşılanabilir( Örneğin Kurban Bayramının vahşet olarak görülmesi ). Çünkü dış gruba ait durumları değerlendirirken kendi grubumuzu temel alırız. Etnosentrik görüşler ırkçılığa neden olabilir. Kendi grubumuzu, milletimizi üstün görerek diğer grupları küçümseriz. Etnosentrizm ve ırkçılık tarih boyunca birçok siyasi bağdaşmazlığa, savaşa, soykırıma ve terörizme neden olmuştur.

 

  • Siyasal Hoşgörüsüzlük Ve Fanatizm

 

Hoşgörü; bireyin kendisininkinden farklı, dini veya dini olmayan inançlara, ahlâkî değerlere, dünya görüşlerine veya farklı cinsel yönelimlere sahip olan başka insanlara fiziki veya sözlü bir müdahalede bulunmama durumudur( Barsak, 2010 ) .  Farklı siyasi görüşlere sahip insanlar olarak toplumda barış ve huzur içinde yaşamamız için hoşgörü ilkesine ihtiyacımız vardır. Hiçbir otorite, siyasi görüşü kendine benzemeyen birini kendisi gibi düşünmeye zorlayamaz. Ancak toplumda ‘siyasal fanatik’ dediğimiz bireyler tarafından bu durumun fiziksel istismar düzeyinde yaşanabildiğini  görüyoruz. 

 

İnsan varoluşsal olarak hayatının merkezine bir anlam, imge, kutsal yerleştirir. Bu kutsal, kişi için çok büyük bir değer taşır ve kişi için vazgeçilmezdir. Kişi bu kutsalı bulamadığı durumlarda başka bir imgeye bağlanma ihtiyacı duyar. Bu bir futbol takımı, bir siyasi parti, bir ideoloji, kendi grubunun lideri ve benzeri olabilir. Kişi  bir siyasi partiye aşırı bağlanma duyduğunda, onu hayatının merkezi yapmaktan da öte evrenin merkezi yapmaya başladığında fanatizmden söz edebiliriz. Siyasal fanatik kişi kendi siyasi düşüncesi dışında tüm düşüncelere nefretle bakar. Kendi siyasi düşüncesini benimsemeyen insanların, kendi iç grubuna ihanet ettiğini düşünür. Çevresinde meydana gelen olumsuz olaylardan kendisinden farklı düşünenleri sorumlu tutar. Ve gücü yettiğince diğer kişileri ‘kendi grubuna ihanet ettiği’ gerekçesiyle cezalandırma eğilimindedir. Kimi bunu fiziksel şiddet kullanarak yapar, kimi ise fiziksel güce sahip kitleleri kışkırtacak yayın yaparak veya yazılar yazarak . Bu düşünce Siyasal Hoşgörüsüzlüğü doğurur. Toplum ‘kendi gibi düşünmeyen politik düşüncelere sahip’ insanlara tahammülü olmayan milyonlarca birey tarafından kutuplaştırılır. Bir kişiye, düşünceye, mekana, nesneye bağlanmak tabiidir, insan doğasında vardır. Ancak tarihe baktığımızda fanatizm düzeyinde gerçekleşen aşırı bağlanma durumu milyonların ölümüne sebep olmuştur( Hitler Almanya’sı bu duruma örnek olarak gösterilebilir ).

 

  • Askeri Strateji Amaçlı Kullanılan ‘Algı Yönetimi’

Algı yönetimi yabancıların tutumlarını ve tarafsız düşünme yeteneklerini etkilemek için girişilen her türlü eylemi kapsar ve kamu diplomasisi, psikolojik operasyonlar, kamu bilgilendirme, aldatma ve gizli eylem faaliyetlerinden oluşur( Collins,2003 ). NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Karargahı'nın PSYOPS- Psikolojik Operasyonlar Başkanı olan Yarbay Steven Collins'in 2003 tarihli “Mind Games” ( Akıl Oyunları ) başlıklı makalesinde iletişim yönetiminin bir uygulama alanı olan algı yönetimi amacıyla siyaset psikolojisinden yararlanıldığını ifade etmiştir. Algı yönetimi faaliyetlerinde medya ve iletişim araçlarından yoğun olarak faydalanılmaktadır. 

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)