Stres - Kaygı - Öğrenci

O şimdi çok stresli dokunmayın sınavı var!

Stressiz olmuyor ama fazla stres de dengeleri bozuyor

Neden hep yumurta kapıya gelince harekete geçme alışkanlığımız var ki sanki.. Son anlar olmasaydı hiçbir işimi bitiremezdim diyordu bir arkadaşım. Bir an önce liseyi bitirip üniversiteli olma hayaline çok az bir zaman kaldı. Ancak küçük bir sorun çıkabilir! Ya sınavda kendimi gösteremez istediğim başarıyı elde edemezsem. Bunu düşünürken bir yandan harcadığınız emeğin karşılığını görememe… bir yandan yakınlarınızın yüz ifadesi.. bir yandan bir sürü arkadaşınız bir üniversiteye devam ederken sizin bir yıl daha belirsizliği yaşamanız.. üff bunlar çok ürkütücü ve siz bu durumu düşünmek bile istemiyorsunuz.

Her ne kadar sonuçlarından kaçamasanız bile kaçındığınız sonun başına gelmesini önleyebilirsiniz.

Diyojen takdiği

Ünlü yunanlı filozof diyojen bir fıçıda yaşar ve kaybedecek hiçbir şeyi yoktur. Sokaktaki vatandaşla en asil soylu hükümdarın onun gözünde fark yaratacak bir etkisi yoktur.. Bir gün hükümdarın biri yanından geçerken durur ve onunla konuşmak ister.. seni onurlandıracağım bir ihsan ister misin diye sorar? Diyoje kendinden emin “Gölge etme başka ihsan istemem”. Bu günlerde aileler fırıl fırıl çocukların peşinde dolanıyor.. ve onlara “senin için daha ne yapabilirim” diye aslında bir tür farkında olmadan baskı yapıyor.. Eğer bu süre içinde onları kendinizden uzak tutar ve onların elektriğine kendinizi kaptırmazsanız. Odağınızı yapmak istediklerinize daha kolay kilitlersiniz.. Bazen bu durumlarda yarı bunalım takılmak..kendini odaya hapsetmek..göze daha az görünmek ve görünmek durumunda kaldığı ortamlardan hızla sıvışmak iyi bir takdik olsa gerek..

Kaygının kaynağını kesmek

Kaygı bir tür duygu ve o duyguyu besleyen hormanlar var.. Bunları harekete geçiren ise sınavın yaklaşması ya da gireceğiniz sınavın sonuçları değil..! Bu sonuçları düşünerek en olumsuzuna odaklanmanız.. bunu o kadar sık ve düzenli yaptıktan sonra böyle olacağını varsayan düşüncelerinizden kendinizi alıkoyamamanız.. ve düşündükçe kendinizi kötü hissetmeniz..ve mevcut potansiyelinizi kullanamayacak problemler yaşamaya başlamanızdandır... Kaygının kaynağı düşünceler.. Düşüncelerle beslenir. Günde ortalama 60 bin düşünce geçermiş aklımızdan ve bunların büyük bir kısmı negatif düşünceler olduğu söylenir.. Çok defa kişi bunun farkında değildir..hatta kendisine sorsanız hiç de olumsuz düşünmüyordur.. ama içten içe yaşadığı “acaba”lar.. onu yiyip bitirir.. bazen iştahı, uykusu bazen çalışma düzeni bazen bildiklerini unutması ve nihayetinde emeklerinin karşılığı olmayan istenmeyen sonuçları doğurur.. Düşüncelerin iyisi kötüsü olmaz ama düşüncelerin kalitelisi kalitesizi olabilir.. kaygı üreten kalitesiz düşünceler bir süre sonra öğrenme performansınızı olumsuz etkileyecek düzeye gelir.. Bu durumdan sonra ne kadar çalıştığınızın bir önemi yoktur. Bu çalışmalarınızın gerçekci değerini ne kadar yansıtacaksınız bu önemlidir.

Yeterince hazır değilseniz

Kaygılanmakta haklısınız çünkü kaygılanmanızı gerektirecek haklı nedenleriniz var. Yine de alacağınız yok. Yani kaygılanarak puanınızı yükseltebilecek durumda değilsiniz. Zamanlamasından dolayı treni bu sefer kaçırmış olabilirsiniz.

Bilgi düzeyiniz iyi ancak becerilerinizden şüphe ediyorsanız;

Performans öyle bir şey ki bilmek yetmiyor bilgilerinizi gösterebilecek duygusal ve zihinsel hazırlığınızı da tamamlamış olmanız gerekiyor.. Bir sporcunun teknik becerilere hakim maçta bu becerileri kullanacak duygusal bir zafiyet gösterirse beceri düzeyinde hak etmediği sonuçlara katlanmak durumunda kalacaktır.. Halbuki öğrenciler kendilerini o kadar çok yapacakları ya da yapmayacakları şeylere odaklıyorlar ki kendilerini almış oldukları duygusal ve zihinsel yaradan sızan hayat güçleri günden güne tüketip daha stresli hale getiriyor... Sonra nerede hata yaptım diye kendilerine haksızlık yapacak yanlış yerlerde çözüm arıyorlar..

Bunlara Zamanım yok!

Günde kaç km tempolu yürüyüş yapıyorsunuz? Şu anda hangi kitabı okuyorsunuz ve bitince hangisine başlayacaksınız. Bulmaca çözüyor musunuz? Kendinizle her gün yarım saat bir odada sessiz ve zihniniz rolantiye alacak mod ta çalıştırıyor musunuz (Bir tür meditasyon) müzik dinleyip dans ediyor musunuz. Sabahları yarım saat erken kalkıp günü planlıyor ve gün sonunda yaptıklarınızı değerlendirecek 15 dakika kendinizle “değerlendirme toplantısı yapıyor musunuz? Sınavda istediğiniz puanı aldığınızda kazandığınız okulda okuyup bitirdiğinizde neleri başaracağınızı her gün hayal gücünüzü de zenginleştirerek kurguluyor bunu canlandırıyor musunuz? Kendisini zevkle dinlediğiniz bir büyüğünüzle fırsat buldukça kendinizi sıkıştırmadan rahat rahat dinliyor musunuz? Hikaye veya roman okuyor ve kendinizi motive edecek araçlardan yararlanıyor musunuz? Bir günlük tutup mevcut rotanısı bir seyir defteri mantığı içinde kayda geçiriyor ve kendinizi denetliyor musunuz? Yatmadan önce yorgunluktan sızıyor musunuz yoksa belirli bir dinlenme moduna sokup rahat bir uyku mu çekiyor sunuz?

Birçoğu bu ve buna benzeri sorularımda vaktinin olmadığını söylüyor! Evet yata yata ders çalışın demiyorum ama elinizden geleni ardınıza koymamanız işin gerekini gerektiği gibi yapmanızı engelleyecek ve yukarıdaki şeylerden bazılarına ihtiyaç duyuyor ama bunu kendinizden mahrum ediyorsanız. Bu kaygınızı azaltacak ilacı almaya vaktim yok gibi bir mazeretle sonuçlarına katlanmak durumunda kalabilirsiniz!

Nasihatler İşe Yaramaz!

Bu günlerde sık sık duyacağınız “heyecanlanma”, “Kendine güven”, “Sınav kişiliğini ölçmüyor bilginizi ölçüyor”, “Bu sınav her şey değil kazanamazsan da biz seni seviyoruz” ifadelerini büyükler sıkça yineliyor olabilirler.. Peki sizi rahatlatıyor mu?

Duymak hoşunuza gidebilir ama sizi rahlatmayacaktır. Peki sizin gerçekten rahatlamaya mı ihtiyacınız var? Bazılarının tam tersine kaygısını heyecanlandırıp kendisini sıkıştırmaya ihtiyacı var ama bazılarının gerçekten kendini rahatlatmaya ihtiyacı var. Merak ettiğim şu kendinizi nasıl gerdiğinizi biliyoruz. Peki rahatlatmak için ne yapıyorsunuz? Bu durumda tek bir çözüm olmadığı gibi önerilen çözümlerde öğrencinin nezdinde “biz bunları biliyoruz” şeklinde tepki veriliyor. O zaman soruyorum “ne olsaydı kendinizi daha rahat hissederdiniz ve bu sınavda sınanmaktan dolayı yaşayacağınız kaygıyı yaşamazdınız” Diye. Verilen cevaplarda kişinin yapmadığı ve yapması gereken durumlar ortaya çıkıyor. İşte bunları ertelemeden ve normal rutin hayatınızın içine alarak yapın. Bunları yapmayarak kaygıya daha fazla zemin hazırlamış ve virüs gibi gittikçe baş edilemeyecek konuma gelişmesine neden olabilirsiniz diyorum.

Eğlenceli olmayan işleri daha eğlenceli hale getirmenin bir yolu olmalı?

Neden hep büyüklerden bekliyorsunuz. Büyükler hayatı çok ciddiye alıyor ve sizi de kendilerine benzetiyorlar. Sanki hiç öğrenci olmamışlarda.. ya da sizin öğrenim hayatınız mükemmel olsun diye acımasız bir gardiyan gibi çalılıyorlar..!

Yapmanız gereken şey hem yapmak zorunda olduğunuz bir şeyse genellikle eğlenceli görülmez.. peki daha eğlenceli olması için bu zorunlulukları nasıl yapardınız diye bir soru sorsam alacağım yanıtı merak ediyorum? Komik ya da saçma bulmadan bunları söyleyin.. biliyorum önceleri tuhaf geliyor ama önce belirleyin..ve bunları yazın..

Şimdi eğlenceli tarafına geldik..! Niye yapmıyoruz?

Acı çekmeyeceğim diye eziyet çekmeniz gerekmez!

Güzel şeyler bazen zor oluyor. Bazen sıkıntı çekmeniz ve rahatınızdan fedakarlık yapmanız gerekiyor. Açlık olmasaydı yenilen yemeklerin çoğu zevkli olmayabilirdi.. Mesela doğum bir anne için çok acı verecek bir deneyim ve bu acıya katlanırken onu motive eden bebek hayatının en güzel şeyi olduğunu düşünebiliyor.. O kadar çok acı çektiği halde bebeği kucağına aldıktan sonra doğum sancısından bahseden bir anne hiç tanımadım..? Doğumunuza az kaldı .. Gülümseyin..

Aynanın karşısında … “az kaldı” deyip aynı anda gülümseyebilirseniz.. stresinizle dost olabilirsiniz… Yoksa düşmanınız olmasını mı istersiniz..?

O zaman ne duruyorsunuz.. GÜLÜMSEYİN..

 

 

 

 

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)