Yas Çeşitleri
Kayıplar, yaşamın doğal bir parçasıdır. Birey kaybın ardından biyopsikososyal bir değişim içine girer ve bu değişim Freud (1917) tarafından yas olarak tanımlanmıştır. Yas, kayıp yaşantısına verilen yeniden yapılanma tepkisi olarak tarif edilebilir. Bu tepkiyle, bireyin kaybedilenle olan ilişkisine yatırdığı enerjisi, kayıp dışındaki yaşama aktarılır. O halde yas tepkisi yaşanması gereken ağrılı bir vazgeçiştir. Freud (1917), bu doğal tepkiye müdahale etmemek gerektiğini öne sürmüştür. Lindermann (1944) ise yasa ruhsal ve bedensel belirtileri olan, kesin, sınırlı bir sendrom olarak yaklaşmıştır ve bu sürece ait beş patognomatik özellik tanımlamıştır.
1- Bedensel sıkıntılar
2- Ölene ait şeylerle uğraş
3- Suçluluk
4- Düşmanca tepkiler
5-Sürüp giden davranış örüntülerinin değiştirilmesi.
Engel (1961) ise, yasın hastalık olup olmadığını sorgularken aslında bu sürecin beklenilenin dışında gelişmesinin bir bozukluğa yol açabileceğini ileri sürmüştür. Engel, yas sürecini üç bolüme ayırmıştır:
1- Şok ve inkâr
2- Kayıp yaşantısının süreç içinde giderek kabul edilmesi
3- Yeniden yapılanma
Bowlby ve Parkes (1970) bu sürece ait dört dönem tarif etmiştir:
1- Anı bir öfke patlamasıyla kesintiye uğrayan genel bir tepkisizlik hali (saatler-günler)
2-Ölenle ilgili arama-araştırma hali (aylarca süren)
3- Dezorganizasyon ve ümitsizlik yaşantısı
4- Yeniden yapılanma ve yasın tamamlanması
Her ne kadar, araştırmacılar birbirine benzer süreç modelleri tanımlasa da, yas sürecinde bireysel farklılıklar vardır. Bu farklılık biyopsikososyal faktörlerle belirlenir. Kişinin baş etme yetenekleri, kişilik yapısı, yaşam deneyimleri, sosyal destek sistemleri, kişilerarası ilişkileri, ölen kişinin bireyin hayatındaki yeri ve anlamı; bu sürecin doğasını, gidişatını ve işlevselliğini belirler.
Yas sürecinde bireysel faktörler kadar kültürel faktörler de önemlidir. Bizim toplumumuzda ölümün arkasından birtakım dini ve kültürel ritüellerle kayıp yaşantısı yakınlar arasında paylaşılır. Kaybın olduğu günden başlayarak 7., 40., 52. günlerde paylaşılarak yaşanılan ritüeller süreç için kolaylaştırıcı faktörlerdir. Ortalama 6 ay-1 yıl arası yaslı kişinin desteklenmesi, sorunlarının paylaşılması söz konusudur. Ama bir taraftan da yıldönümleri gibi günler de bireyi bir kez daha zorlar. Diğer kültürlerde de buna benzer onarıcı ve destekleyici tutum ve inançlar yaşanmaktadır. Genel olarak yas sürecinde birey birkaç hafta içinde iş yaşamına dönebilir, birkaç ay içinde sosyal rolleri ile denge kurmaya ve yaklaşık 6 ay-1 yıl içinde de yeni ve sağlıklı ilişkilerle hayatına yeni bir yön vermeye başlayabilir.
Patolojik Yas Kavramına Yaklaşım
Yas süreci, birey, enerjisini kayıp dışındaki yaşama yeterli olarak aktardığında tamamlanır. Bu yas sürecinin işlevselliğine işaret eder. Ancak süreç işlevselliğini kaybederse ya da beklenilenin dışında gelişirse patolojik yastan bahsedilir. Patolojik yas, komplike yas, anormal yas, atipik yas, çözülmemiş yas terimleriyle bugüne kadar birçok ifadenin kullanıldığı bu durum Lindemann (1944) tarafından şu şekilde sınıflandırılmıştır:
Gecikmiş yas tepkisi: Bireyin tepkisinin gecikmesi, beklenilen zamandan sonra ortaya çıkmasıdır. Anormal davranışlar içermez.
Çarpıtılmış yas tepkisi: Kişinin beklenenden fazla aktivite göstermesi, ölenin şikayetlerini taklit etmesi, psikosomatik durumların ortaya çıkması (ulseratif kolit, romatoid artrit gibi), kişiler arası ilişkilerde bozulma olması, belirli kişilere beklenilenin dışında düşmanca tutum sergilemesi, kabul edilemeyen öfke ve düşmanca duygularla baş edebilmek için robot gibi davranması, sosyal ilişkilerinde yetersizlik gözlenmesi, ekonomik ve sosyal alanda kendine zarar verici davranışlar sergilemesi, intihar riski yüksek olan ajite depresyon tablosunun ortaya çıkması gibi durumları kapsar.
Daha sonra patolojik yasla ilgili olarak üç ayrı tip belirlenmiştir:
1- Kronik yas tepkisi
2- Hipertrofik yas tepkisi
3- Uzamış yas tepkisi
Travmatik Yas Kavramına Yaklaşım
Horovvitz (1997), patolojik yasın bir tür strese yanıt sendromu olduğunu ileri sürmüştür. Patolojik yasta ortaya çıkan inkar, kızgınlık, şok, kaçınma, tepkisizlik, bir geleceğinin olmadığı hissi, güvenliğinin parçalandığı hissi semptomlarının, travma sonrası stres bozukluğu semptomları ile benzerliğine dikkati çekmiştir. Bundan dolayı Horovvitz ve Prigerson (1997), patolojik yas için travmatik yas teriminin kullanılmasını önermişlerdir. Buradaki travma kelimesi, ayrılık yaşantısının travmatize edici potansiyeline de işaret eder. Böylece travmatik yas teriminin, patolojik yastaki hem travmatik yaşantı semptomlarını hem de ayrılık yaşantısının ortaya çıkardığı semptomları tanımlayabileceğini ilen sürmüşlerdir. Diğer taraftan Raphael ve Martinek (1997), travmatik yas teriminin; ölümün deprem, fiziksel saldırı gibi travma sonrası stres bozukluğu tanı kriterlerinde tanımlanan travmatik yaşantılarla olması durumunda ortaya çıkan patolojik yas için kullanılmasını önermişlerdir.
1997’de oy birliği ile oluşturulup 350 vakada özgüllüğü ve duyarlılığı saptanarak tekrar şekillendirilen tanı kriterleri şunlardır (Prigerson):
– Birey kendisi için önemli bir yakınını kaybetmiştir
– En azından aşağıdaki belirtilerden üçü zaman zaman ortaya çıkar
Ölenle ilgili istenmeyen tekrarlayıcı düşünceler
Ölen kişiyi istemek
Ölen kişiyi aramak ölümle ortaya çıkan yalnızlık
– Aşağıdaki belirtilerden en az dört tanesi çoğu zaman ortaya çıkar
Gelecekte hiçbir şeyden sonuç alamayacağım hissi ya da genel bir amaçsızlık halı
Öznel olarak uyuşukluk, tepkisizlik hissi ya da emosyonel yanıt yokluğu
Ölüm gerçeğini kavramada zorlanma (inanmama)
Hayatın anlamsız ve boş olduğu hissi
Kendine ait bir parçasının olduğu hissi
Var olan inandığı dünyanın parçalanması (güvenlik kaybı, kontrol kaybı hissi)
Ölen kişiye ait semptomların devam ettirilmesi ya da ölen kişiyle ilişkili zarar verici davranış sergileme
Artmış uyarılmışlık hali, tilkilerinde kırıcı olma ya da ölümle ilgili aşırı öfke duyma
-Semptomların en azından iki aydır var olması gerekir (Horovvitz’e (1997) göre ise 14 aylık bir süre gerekmektedir).
-Var olan tablo, bireyin sosyal ve mesleki yaşamında ve diğer önemli alanlarda belirgin olarak fonksiyon kaybına yol açar.
Travmatik yas ve travma sonrası stres bozukluğunun ayrı birer klinik tablo olduğunu ileri süren araştırmacılar, her iki durumun birlikte bulunabilirliği olasılığının yüksek olduğunu, klinik ayırıcı tanının hastaya yaklaşımı değiştirebileceğini, ve yine her ikisinin de birer travmatik strese yanıt tipi olarak travmatik spektrum bozukluklarına yaklaşımda yeni bir kapı açabileceğini de öne sürmüşlerdir. Sonuç olarak bu yeni yaklaşım, patolojik yas vakalarının erken saptanıp, ayırt edilmesini, böylece daha erken ve özgün tedavi olmalarını ve bu tablonun sıklığını, risk faktörlerini, prognozunu, nörobiyolojisini ve korunma yollarını araştırmayı kolaylaştırabilir
Kayıp, Yas, Patolojik Yas
Yas, yaşam boyu geri döndürülemeyen, derinden etkileyen bir kayıp karşısında verilebilecek en doğal tepkidir. Sevilen birinin kaybı durumunda normal ve yaşanması gereken bir dönemdir. Ölüm yaşam döngüsünde kayıp yaşantısı olarak bireyde değişime, yeniden yapılanmaya yol açar. Bu tepkiyle bireyin kaybedilene yatırdığı enerjisi yeniden yaşama aktarılır Doğal yas tepkisi gerekli ve yaşanması gereken bir süreçtir. Bu süreçte: Şok Öfke ve İnkar, Tanrıyla pazarlık , Depresyon, Kabul ile yeniden yapılanma ve yasın tamamlanması yaşanır. Kaybedilen kişinin bireyin hayatındaki anlamı, kaybın şekli, beklenip beklenmediği ,kişinin bireysel özellikleri, baş etme becerileri, deneyimleri, yakınlarıyla ilişkileri, yas sürecini etkiler . Ayrıca kültürel faktörler de önemlidir. Örneğin birçok kültürde olduğu gibi bizim kültürümüzde de süreci kolaylaştırmaya destek veren ritüelistik davranışlar vardır. Ölünün arkasından toplanılır, ağıtlar yakılır, dualar edilir, her gelenle duygular tekrar tekrar paylaşılır. Yas evine yemekler getirilir ve kayıp yaşayan aile yakınları yalnız bırakılmaz. Ortalama 6 ay-1 yıl yaslı kişi yakınları tarafından desteklenir. Bunlar onarıcı, süreci kolaylaştıran faktörlerdir. Ancak kişinin acısını görmezden gelmeye çalışmak, yaşanması gereken kederi yaşatmamaya çalışmak doğru değildir. Kişi yasını yaşamalı, keder hissetmeli ve ağlamalı, içinde tutmamalıdır. ”Ağlama, ağlarsan hasta olursun, öbürlerini üzersin, belli etme, ölenle ölünmez, ağlayınca geri mi gelecek” gibi söylemler kayıp yaşayan kişinin yas sürecine engel olan hatalı yaklaşımlardır. Kaybedilen kişinin resimlerini kaldırmak, kayıpla ilgili konuşmamak gibi tutumlar da yas sürecinin sağlıklı yaşanmasını engeller. Çoğunlukla yaslı birey birkaç hafta içinde iş yaşamına dönmek zorundadır. Doğal yas tutma süreciyle kişinin yaklaşık 6 ay-1 yıl içinde sağlıklı ilişkilerle yaşamına yeniden yön vermeye başlaması beklenir. Yas süreci, birey enerjisini yaşama yeterince aktardığında tamamlanır Özlem ve güzel anların zihinde canlanması doğaldır. Kaybedilen kişi kayıptan 3-6 ay sonra sürekli acı, aşırı üzüntü, çökkünlük gibi duygularla hatırlanmaya , değişmeden devam ediyorsa, duygularda değişim ve kabullenme olmuyorsa, travmatik etki bıraktığı ortaya çıkar. Bu uzayan süreçler yasın patolojik hale gelmekte olduğunu düşündürmeli ve müdahale edilmelidir. Patolojik Yasta; yas tepkisinde gecikme , ölenin şikayetlerini taklit etme, psikosomatik belirtiler , düşmanca tutum ya da öfke ve düşmanca duygularla donmuş gibi davranma, sosyal ilişkilerde bozulmalar, kendine zarar verici davranışlar, İntihar riski, ağır depresyon ortaya çıkabilir. Patolojik yasta ortaya çıkan şok, inkar, kızgınlık , kaçınma tepkisizlik, bir geleceğinin olmadığı hissi, güvenliğinin parçalandığı hissi semptomlarının, Travma Sonrası Stres Bozukluğu semptomları ile benzerliği görülmüş ve patolojik yas için travmatik yas teriminin kullanılmasını önerilmiş. Kişi uzun süredir hayattan keyif alamıyor, ölen kişi ölmemiş gibi davranıyor, yaşam kalitesini, standartlarını kaybediyor, kişinin öldüğünü kabullenmiyorsa kesinlikle bir uzman yardımı almalıdır. Patolojik yas yaşamsal sorunlar ve yaşam kalitesinde belirgin gerilemeye neden olduğu için doğru tanınmalı ve tedavisi sağlanmalıdır. Psikoterapilerle yas reaksiyonunun tamamlanmasına destek olmalı, yerine göre ilaç tedavisi ile de destek verilmelidir. Yas ve depresyon birçok yönden benzerlik gösterir. Ancak yas normal bir süreçtir ve bir hastalık değildir. Yas sürecindeki kişi depresyon belirtileri gösterse de, destekle çökkünlük belirtilerinde azalma gözlenir. Belirtiler yavaş yavaş azalır ve ortadan kalkar. Depresyonda ise zamanla duygularda değişiklik görülmez. Yasta sevilen kişinin kaybı var ve bu olay sonucunda beklenen bir kötü hissetme durumu vardır. Depresyonda ise kaybedilen kişi ile ilgili depresif duygular geçmediği gibi kötü hissetme hali yaşamın birçok yönüne yansır. Çocukların yas tepkisi, erişkinlerden farklıdır. Çoğunlukla, hiçbir şey olmamış gibi tepkisizlikle aşırır tepkisel davranma şeklinde gidip gelmeler olur. Erişkinler, çocukların sonradan verdikleri tepkileri anlayamayabilir, yanlış anlam verebilirler ve çatışmalar ortaya çıkabilir… Ebeveynle çocuğun yas süreçlerinin farklı dönemlerde yaşanması sıklıkla yaşanır. Sağ kalan ebeveyn yasını tamamladıktan sonra çocuğun gecikebilen yasını yaşayabilmesi için sabırlı olmalı, çocuğun yasının tamamlanmasına yardımcı olmalıdır. Bu dönemde çocuğun diğer ebeveyni ve yakınlarına büyük sorumluluk düşer. Çocuğuyla şiddetli çatışmalar baş gösterdiyse gecikmeden destek alarak zaten travmatize olmuş çocuğun ikinci kez travma yaşamasını engellemelidir. Bazı çocuklar, ebeveynlerinin kaybını telafi etmek için ölen ebeveynin rollerini üstlenebilirler. Böyle bir durum, çocuğun yaşından erken sağlıksız bir olgunlaşma sürecine girmesine neden olabilir. Aileler bu durumu teşvik etmekten kaçınmalıdır. Çocuğun ölen eşin davranışlarını taklit etmesi bazen yaşayan ebeveynin hoşuna gider ve bu hoşnutluğunu çeşitli yollarla ileterek pekişmesine yol açabilir. Bazen de ebeveyn, çocuktan ölen eşin yaptığı işleri üstlenmesini ister. Bu durum da, çocuk için gelişimini engelleyen zararlı bir etki yapacak, sahte bir iyilik görüntüsüne neden olacaktır. Ölüm dışındaki bazı önemli kayıplar da duygusal anlamı nedeniyle yas reaksiyonu gelişmesine neden olur. Yas reaksiyonu bu durumlarda da gerekli ve normaldir. Eş veya Sevgiliden Ayrılma, İş kaybı, Servet Kaybı (İflas) ve Göç, Muhit Değiştirme durumlarında kaybedilenlerin kabulü için bir yas süreci gerekir. Bu durumlarda yine yas patolojik hale gelmişse uzman yardımı ve tedavi gerekir. Eş ya da sevgiliden ayrılmak aynı bir yakının kaybı gibidir. Bu defa kayıp ölüm yoluyla değil ayrılıkla yaşanmıştır. Yine bir yas reaksiyonu görülür… Öncelikle olaylara inanamaz, şok ve şaşkınlık, ardından öfke ve pazarlık evresi gelir. Öfke döneminde onun sevmediği yanlarını büyütür. Sonra gelen pazarlık aşamasında “Keşke şöyle yapsaydım ya da yapmasaydım?” gibi hesaplaşmalar yapılır. Kaybın iyice fark edilmesi ile çökkün, depresif duygulanım yaşanır. Sonunda, kabullenme ve yeniden hayata dönüş olur. Kişi, eski anıları hatırladığında burukluk hisseder, ancak yaşamına devam eder. Güçlü duygu yatırımı yapılmış bir ilişkiden ayrılmada yas tutulması önemlidir. Ancak bu süreç uzar , duygusal aşamalardan birinde takılma olursa ayrılığın travmatik etkisi oluşmuş demektir ve psikolojik sorunlar ortaya çıkar. Bazen kişi ayrılık acısına dayanmak için hemen yeni bir ilişkiye başlar. Bu yas sürecini engeller , olumsuz duygu yükünün birikimi çoğunlukla başka psikolojik sıkıntılar şeklinde açığa çıkar. ‘Onsuz yapamam, ölürüm, dayanamam, asla başkasını sevemem’ cümleleri kişinin ayrılmaya ve reddedilmeye dayanma kapasitesinin az olması, aşırı duyarlılık, kırılganlık gibi etkenlerle psikolojik sorun gelişme ihtimalinin yüksek olduğunu ortaya koyar . Ayrıca ayrılığın travmatik etkisinin boyutu, ilişkinin yapısı, süresi, sonlanma şekli, terk edilmek, başka biri nedeniyle terk edilmek, ayrılık nedenlerinin konuşulmaması ya da ikna edici sebepler ortaya konmaması gibi durumlar yaşanan yas sürecini etkiler. Takıntılı aşk olarak bilinen bağlanma biçimi ayrılık sonrası oluşan psikolojik rahatsızlıkların en yoğun yaşanmasına neden olur. Depresyon, anksiyete bozukluğu ve alkol ve madde kötüye kullanımı sık rastlanır. Bireysel veya grup terapileri ile psikoterapide; erken dönem ayrılık travmaları ve ilişki sürecinde ve ayrılık döneminde yaşanmış olan travmatik deneyimler çalışılır. Psikolojik zorlanmalar giderek azalır, kişi hayatını ayrılık acısından bağımsız yaşamaya ve kendini yeni bir ilişkiye hazır hissetmeye başlar. EMDR, diğer bir çok psikolojik travma yaşantısında olduğu gibi ayrılık sorunlarının tedavisinde de oldukça etkili ve hızlı bir yöntemdir. İş kaybı hayattaki ilk üç stresten biridir. Kişinin uzun süredir üzerinde yatırım yaptığı bir şeyi kaybetmesidir. Kişinin sevdiği bir kişiyi kaybettiğinde hissettiği duyguya benzemektedir. Yine bir yas süreci yaşanır. İşini kaybeden veya kaybetmeye riski yaşayan kişi, bir çok yoğun olumsuz duygu yaşayabilir .İş kaybı, çoğu zaman geçmişte yaşanan travmatik deneyimleri tetikleyebilir. Terapide, erken travmatik deneyimler çalışılır. ” yetersizim, başarısızım” şeklindeki olumsuz düşüncelerinin yarattığı duyguların belirlenmesi, düşüncelerin, duyguların yeniden yapılandırılması hedeflenir.
Yas; insanın kayıplara verdiği doğal ve evrensel bir yanıttır. Yas denilince aklımıza sevdiğimiz bir kişinin ölümü sonrası yaşadıklarımız gelse de, yas değer verilen her türlü nesnenin kaybıyla ilgili olabilir.
Yas dilimizde tek kelime gibi görünse de aslında bir çok süreci ve durumu içinde barındırır. Bunu, ingilizcede kullanılan kelimelere baktığımızda daha net görebiliriz. Örneğin;
Kayıp (İng: Bereavement) : Ölüm sonucu kayıp yaşama durumu
Matem (İng: Mourning) : Kayıp sonrası, kültürel ve sosyal geleneklerin de içinde bulunduğu uyum sağlama süreci
Yas: (ing: Grief) : Herhangi bir kayba verilen duygusal tepki
Beklenen yas (İng: Anticipatory grief): Beklenen kayıptan önce yaşanan üzüntü.
PATOLOJIK (HASTALIKLI), KOMPLIKE VEYA UZAMIŞ YAS
Kayba verilen, ruhsal ve/veya fiziksel sağlık sorunlarının da eşlik ettiği, anormal duygusal tepki dir. Patolojik yası anlamak için normal yası da anlamak gerekir. Genel olarak normal yas tepkisi şu şekilde gözlenir;
Yas tutan bireylere yaklaşım
Normal yas sürecindeki bireylerin bir uzmandan yardım almaları genellikle gerekli değildir. Çoğunlukla sosyal desteğin yeterli olması bu sürecin yaşanmasını kolaylaştırır. Patolojik yas belirtileri varlığında ise, yasın sağlıklı olarak tamamlanabilmesi için yardım almak zorunludur. Yas tedavisi, kaybın sonrasında ayrılıkla ilgili yaşanan çatışmaları çözümlemeyi ve yas sürecine uyuma ilişkin temel görevlerin tamamlanmasını amaçlar. Yas tedavisi genellikle bireysel görüşmeler ile yürütülür. Terapi zaman sınırlı olup, genellikle haftada bir görüşme şeklinde, 8-10 görüşmede sonlandırılır27. Yastaki bireye yaklaşımda temel ilkeler aşağıda sunulmuştur:
Geride kalan kişinin kaybın gerçek olduğunu anlaması sağlanmalıdır.
Bireyin duygularını tanıması ve bunları ifade etmesi kolaylaştırılmalıdır.
Kaybedilen kişiye yönelik uygun bir anı formasyonu oluşturması sağlanmalıdır.
Kaybedilen kişi olmaksızın hayatını devam ettirmesini desteklenmelidir.
Yas sürecinin gelecek yaşam planlarını ve etkinliklerini olumsuz şekilde etkilemesi önlenmelidir.
Özellikle kayıptan sonraki ilk yıl boyunca kritik zamanlarda geride kalanlara sürekli destek sağlamalıdır.
Çocuklara kaybın ardından gündelik hayatındaki değişimlerin ne olacağı açık bir dille anlatılması gereklidir. Geride kalan ebeveyn ve diğer aile yakınlarının bu yaşam değişimlerine ilişkin çocuğun kaygılarını azaltmalıdır. Normal yas sürecinde çocukların suçluluk duygularına kapılması olağandır. Bu nedenle, bu ölümün onun davranışlarından bağımsız olduğu ve sorumlu olmadığı özellikle vurgulanmalıdır. Geride kalanların kaybın ardından gelişen kendi duygularını paylaşması çok önemlidir. Böylelikle, çocuğun yas tepkilerini anlamlandırması kolaylaşır. Sevilen birinin kaybı sonrasında çocukların yoğun duygular ile baş edebilmesi güçtür. Çocuk ve ergenlerde gelişim dönemleri ile uyumlu yas tepkileri gelişir. Kimi yatak ıslatma, parmak emme vb. regresif belirtiler sergilerken, kimi de öfke patlamaları ve riski davranışlar gösterebilir. Ayrıca, çocukların ölüm kavramını anlamaları bilişsel gelişim düzeyine göre değişmektedir. Yas süresince çocukların soruları yanıtlanırken bu özelliklerine dikkat etmek gerekir. Hatalı algıları veya duruma uygun olmayan yorumları doğru biçimde düzeltilmelidir
Bu makalenin DoktorTakvimi web sitesinde yayımlanması, yazarın açık izniyle yapılmaktadır. Web sitesindeki tüm içerikler, fikri ve sınai mülkiyet mevzuatı kapsamında uygun şekilde korunmaktadır.
DocPlanner Teknoloji A.Ş. web sitesi tıbbi tavsiye sunmaz. Bu sayfanın içeriği, metinler, grafikler, görseller ve diğer materyaller de dahil olmak üzere, yalnızca bilgilendirme amacıyla oluşturulmuştur ve tıbbi tavsiye, teşhis veya tedavinin yerini almak amacı taşımaz. Herhangi bir sağlık sorununuzla ilgili şüpheniz varsa, bir uzmana danışınız.